PİRHA – Demokratik Alevi Federasyonu ile Demokratik Alevi Kadınlar Birliği, Madımak ve Kerbela Katliamlarının yıldönümü sebebiyle açıklama yaptı. “Yas tutmak yerine direnmek hepimizin boynunun borcu” denilen açıklamada, Suriye’de süregiden katliamlara da işaret edildi.
Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA) ile Demokratik Alevi Kadınlar Birliği (DAKB), 2 Temmuz Sivas Madımak ve Kerbela Katliamalarına dair yazılı açıklama paylaştı.
“Katliamın Adı Değişiyor, Zihniyeti Aynı Kalıyor: Madımak’tan Kerbela’ya” başlıklı yazıda, benzer katliamların günümüzde de sürdüğüne vurgu yapıldı.
“DAHA ÇOK DİRENİŞ DAHA ÇOK ZALİME KARŞI MÜCADELE”
Açıklamada, katliamların tekrarlanmaması için “daha çok direniş daha çok mücadele” vurgusu yapılarak şu ifadelere yer verildi:
“Tarih 2 Temmuz 1993 Sivas Madımak Oteli 33 aydın, sanatçı, düşünür ve yazar; şiirle, müzikle, kelamla, barışla bir araya gelmişti. Ancak karşılarında kalemden değil nefretten, notadan değil kinden beslenen bir güruh vardı. Otelin önünde toplanan bu kalabalık, ‘yakın, yakın!’ nidalarıyla insan yakmayı bir tür ibadet haline getirmişti. Ve 33 can cayır cayır yakıldı.
Bu olay, sadece bir katliam değil; farklı olana, düşünene, inanana, yaşayan bir vicdana karşı açılmış sistematik bir savaşın en karanlık örneklerinden biridir. Aynı zihniyet, asırlardır farklı coğrafyalarda farklı isimlerle ama hep aynı niyetle kendini gösterdi.
Tarih 680 yılı Kerbela. İmam Hüseyin ve 70’den fazla yoldaşı, zalim bir iktidara boyun eğmedikleri için susuz bırakılarak katledildi. O günden bu yana, Muharrem ayı Aleviler için acıyla harmanlanan yer Kerbela, hak ile batılın ayrıştığı yerdir. Mazlumun zalime karşı eğilmediği, canı pahasına adaleti savunduğu unutulmaz hadisedir. Kerbela Yezit’e karşı Hüseyni duruşun doğuşu ve insanlığa direniş mirasını bıraktığı yerdir.
Onun için diyoruz ki Madımak, modern bir Kerbela’dır. Çünkü Madımak da mazlumun yakıldığı, zalimin seyirci kaldığı bir utanç abidesidir. Kerbelaların ve Madımakların yaşanmaması için daha çok direniş daha çok zalime karşı mücadele etmek zorundayız.
Bu, yalnızca bir din ya da mezhep meselesi değil. Bu, bir özgürlük, eşitlik adalet ve varlık siyaseti meselesidir. Farklı olanı tehdit gibi gören bir zihniyet, kendini ancak ötekini yok ederek ya da tek tipleştirerek güvence altına alabileceğine inanıyor. Oysa kadim kökleri olan Reya Hak inancı, barışı, eşitliği, birlikte yaşamı esas alır. Alevilik, ‘Yol bir, sürek bin bir’ diyerek çoğulculuğu ve kardeşliği kutsar. Ancak Alevi ve Reya Hak inancı karşıtlığı, bu çoğulculuğa düşmandır. Bu zihniyet, farklılıkla yaşamak yerine farklıyı susturmayı, dönüştürmeyi ya da yok etmeyi tercih eder. Yüzyıllar boyunca Kerbela’da, Koçgiri’de, Dersim’de, Maraş’ta, Çorum’da ve Madımak’ta bu yok edici anlayışın tanığı olduk. Ve ne yazık ki bu tarih hâlâ tekerrür ediyor.”
“DİRENMEK HEPİMİZİN BOYNUNUN BORCUDUR”
FEDA ve DAKB açıklamasında Suriye’de devam eden katliamlara da işaret edildi. “Yas tutmak direnmek hepimizin boynunun borcudur” denilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Bugün Suriye’de Alevilere soykırım uygulanıyor. Sadece inançları farklı olduğu için. Şam’da bir kilisede Hristiyanlar hedef alınıyor, sadece duaları farklı olduğu için yani ölümler yine ‘farklılık’ bahanesiyle meşrulaştırılıyor.
Günün Yezitleri haklı olanları yok etmeye devam ediyorlar. Bölgemizde korkunç bir savaş yaşanıyor. Halklar katlediliyor. Bu savaş Alevilere de Reya Hak yolcularına da dokunacak. Öte yanda yeni bir barış süreci gündeme girmiş bulunuyor. Savaşın dayattığı bu koşullarda biz Reya Hak yolunu takip edenler ve bütün Aleviler, savaşa karşı barışı savunanlarla birlikte olmak zorundayız.
Bu katliamcı döngüyü kırmanın yolu, sadece anmakla değil, anlamakla ve bu anlayışı toplumsal hafızaya yerleştirmekle mümkündür. Madımak yalnızca 2 Temmuz’un değil, her günün hatırlatmasıdır.
Bugün hâlâ aynı soruyu sormalıyız: İnancı, kimliği, düşüncesi farklı olan insanları öldürmeyi meşru gören bir dünya düzeninde kim gerçekten insan kalabiliyor?
Barıştan yana olanlar, yakılanların külü adına ve katledilenlerin bize miras bıraktığı inançla mücadele etmeli ve de yüksek sesle konușmalı. Çünkü eğer bu sesi kaybedersek, sadece canlarımızı değil, insanlığımızı da kaybederiz.
Değerli Canlar,
Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA) ve Demokratik Alevi Kadınlar Birliği (DAKB) olarak insanlığın sesi olmak için mazlumun yanında zalimin karşısında dimdik, onurluca mücadele etmek için kendine ‘insanım’ diyen herkesi ortak mücadeleye bekliyoruz.
Yass-ı Muharrem ayının bizlere barıș, özgürlük ve demokrasinin geleceği günlere vesile olmasını diliyoruz. Yas tutmak yerine örgütlenmek, direnmek ve özsavunma yaratmak hepimizin boynunun borcudur.”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.