Alevi Haber Ajansi

Piri Sevdin Ocağı’ndan Ali Doğan: Ziyaretgahlarımız barışın mekanlarıdır-VİDEO

PİRHA- Alevilik inancında ziyaretler/jar û diyarların en önemli mekanlar olarak yaşamın tüm alanında kendini hissetirdiğini ve toplumsal ilişkilerin bunun üzerinden şekil aldığını söyleyen Piri Sevdin Ocağı evladı Ali Doğan, “Bu mekanlar barışın, dostluğun, iyiliğin oluşması, toplumdaki kötülüklerin ortada kaldırılmasının da mekanlarıdır. En çözülmeyen sorunlar bu mekanlarda çözülmüştür” diye belirti.

Alevilik inancı inkar edilmeye, inanç merkezleri (dergah, ziyaretgah, türbe vb.) yıkılmaya, yok edilemeye, tanınmaya devam edilse de, yurttaşlar yönlerini ocaklarına, ziyaretgahlarına dönüyor.

Alevilerin tarihsel yaşam alanlarının her köyünde, bir ziyaretgah vardır. Ziyaretgahlara gidilir, dua, niyaz edilir, istekler, talepler olur ve manevi güç alınarak ayrılınır. Alevi geleneğinde ziyaretler vazgeçilmezdir. Eskiden her sonbahar mevsiminde hasat tamamlandığında köylüler toplanır, kurbanlarını alıp ziyarete giderlerdi. Çeşitli dileklerde bulunanların dileği kabul görmüşse yalın ayak giderek ziyarete olan itikatini sunardu. Aynı zamanda tüm toplumsal sorunların da ayrıca çözüm mekanları olan ziyaretgahlara iktidarların yönelimi de her dönem yaşandı.

Piri Sevdin Ocağı evladı Ali Doğan ile Dersim’deki ziyaretlerin toplum için olan ifadesini ve inanç mekan ilişkisini konuştuk.

“BU DEĞERLERİ TOPLUMUN İNANCINDAN ÇIKARIRSANIZ GERİYE BİRŞEY KALMAZ”

PİRHA: Ziyaretler bizim için ne ifade ediyor?

Ali DOĞAN: Komumuzun inanç, itikat, kültür yaşamında ziyaretler kadim bir geleneğimizdir. Bu kadim geleneği büyüklerimiz bize güne kadar gelmiş, halen gözle görülen bir gelenektir. Bizde ziyaret, evliya, nişange, daravuli, ulu ağaçlar, çeşme gözeleri, bunlar Hakk’ın birer nişangeleri olarak bu noktalarda Hakk’ı görmüşler. Onlarla gidip haklarını hak etmişler. Yaşamımızda en önemli değerlerden biridir.

Şimdi bu değerleri toplumun inancından, itikatından, kültüründen çıkar geriye bir şey kalmaz. Gün itibariyle de bizimkiler bu geleneği eskisi gibi olmasa da canlı bir damar olarak toplumda yaşıyor. Şimdi bizim büyüklerimiz mahkeme kapısı bilmemiş, evliya ve ziyareti üzerine yemin içmiştir. Duasını ona yapmıştır, bedduasını ona yapmıştır. Bu mekanları ziyaret ederek vicdanıyla onların huzurunda kendi vicdanıyla dar ve didar olmuştur. Bu bir gelenektir. Her yörede bakın büyüklerimiz ne diyor? Yaşadığı bölge için evliyalar ve ziyaretler diyarıdır. Hızır’ın mekanıdır. Yani evliya, ziyaret, nişange, dalavuli ve Hızır’ın mekanıdır. Şimdi onlar bu coğrafyayı böyle tanımlamış. Yaşadıkları bu bölgeyle böyle ilişkilenmiş. Şimdi Dersim’in hangi noktasına gidersen git mutlaka bir nişange ile karşı karşıya gelirsin. Dersim’in neresine gidersen git Hızır’a ait bir iz vardır, bir nişange vardır. vardır. Bir emanet vardır. Yani ya bir kaya vardır, ya bir taş vardır, ya bir çeşme vardır, ya işte gol çeto, gol la hazır deniliyor.

“KADASTROYA, MAHKMEYE GEREK YOK; YÜZÜNÜ GOMILGAN’A DÖN!”

Yani bunun gibi Dersim’in her tarafına yayılmış her köyün, her mezraya ziyareti ve bu şeyleri vardır. Bunlar bizim inancımıza, itikatımıza, kültürümüze böyle işlemiş. Benim nenem bir ocak kadınıydı. İlk sabah yüzünü güneşe ve bu evliyalara dönerek güne başlıyordu. Şimdi bu sadece benim nenemin yaşamı değil. Bu seninkisi de, diğer ikisinin de, diğer başkasınında yaşamı. Bir toplumu kavramlaşmış ismi vardır, bizde de bu kom olarak isim bulur. Bizimki komun bir yaşamıdır.

Evliyalar, nişangeler, ulu ağaçlar, çeşme gözeleri, bunlar Hakk’ın mekanları. Bizimkiler bunları taş olarak görmemişler, ağaç olarak görmemişler. Onda neyi görmüşler? Onda Hakk’ı görmüşlerdir. Onunla ikrarlaşmışlardır. O evliyalarla bir bağ kurmuşlardır. Dert, dilek, dua, bedualarını onlarla yapmışlardır. Kendi içindeki sorunları onlarla çözmüşlerdir. Biz yetiştik yani, sınır meselesi oluyordu. Yüzünü Golmılgan’a döndüyordu. Taşını indir. Bitti. Diğeri indirmiyordu. Niye? Eğer diyordu ‘haklıysan yüzünü Golmılgan’a dön, taşını indir.’ Yani ben kabul ediyorum. Yani kadastroya, mahkemeye gitmeye gerek yok. Çünkü bu kadar bizim yaşamımıza, inancımıza, kültürümüze girmiş mekanlardır. Onun için yani bugün evliyalar diyarı denmesinin nedeni budur. Dersim’in her yöresinde ziyareti ve evliyası vardır.

Yani o kutsanmıştır. Onlarla iç içe yaşamış bir toplum. O toplumun kültürü bunlarla oluşmuş. Hakk’ı bununla oluşmuş. Yani onun üstüne yemini içiyor. Bir haksızlığa uğradığı zaman bedavasını ona yapıyor, ona iletiyor. Şimdi bu mekanların bizim yaşamımızdaki yeri budur.

“TEBERİK EN KUTSAL DEĞERDİR, ONUN ÜZERİNE YEMİN EDİLİR”

Ziyaretlere nasıl gidiliyordu veya nasıl gidilmeli?

Bizde kadimden gelen bir geleneğimiz vardır. Belki son nesil bilmeyebilir. Ama teberik kültürü, teberik geleneğinde eskiden hangi eve gitseydin en yakın evliyanın teberiği orada olurdu. Bir şey olduğu zaman nasıl ki işte diyelim ki Kur’an’a el basarım, İncil’e el el basarım denilirse, bizde de getir o ziyaretin teberiğini el basalım. Teberik neydi? Teberik evde en kutsal değerdi ve her evde mutlaka bir ziyaretin teberiği vardı. Bu bir gelenek, kadimden gelen bir gelenek.

Ve bu gelenek aynı zamanda her evin en baş köşesinde duran, kutsanan, üstüne yemin içilen teberik. Bu teberikler nedir? Bizimkiler bu mekanlarla ilişkilenirken gidip onların huzurunda vicdanlarıyla dar ve didar oluyorlar. Yani adam ziyarete gidiyor. Ziyarete giderken ne yapıyor? Oraya gidiyor. Onun huzurunda önce vicdanıyla dar duruyor. Bu bir taş da olabilir, bir çeşme gözesi de olabilir, onun huzurunda dara durur. Vicdanı ile dar ve didar olur. Ona karşı yaptığı şey ile kendi vicdanını sorgusunu yapar.

DAR DİDAR OLMA MEKANLARIYDI

Şimdi bu mekanlar bu kültürün, inanca sahip olan herkes için dar ve didar olma mekanlarıdır. Bu çok önemli. Bizim büyüklerimiz bunu yaşayarak yapıyordu. Yani bunun en açık örneği, bize en yakın iki nokta vardı. Bizim aile mutlaka her sonbaharda bu iki noktaya gidiyordu. Biri Çarkapı’ydı, biri Golmılgan ziyaretiydi. Dedem saatlerce konuşuyordu işte. Yani yaptığı hatayla, onun huzurunda kendisiyle yüzleşip vicdanıyla dar didar oluyordu.

“ZİYARETE KÜS GİDİLMEZ, GİDERSE DE KÜS DÖNÜLMEZ”

İnanç- mekan ilişkisi nasıl olmalıdır?

Her yıl her sonbaharda mutlaka kimsenin çağırmasına ve anons etmesine gerek olmadan mutlaka ailece bir ziyarete gider, dert dileklerini iletirler. Onun huzurunda vicdanıyla dar didar olup geri gelir ve teberiğini alır, eve gelir. Onun üstüne yemin içer. Ona bağlı kalacağına dair o teberikle onu evine getirir. Bizde bir gelenektir, ziyaretlerin üstüne küsülü (küs) gidilmez. Ziyaretlerin üstüne küsülü giderse orada küsülü dönülmez. Şimdi bu mekanlar en zor dönemlerdeki toplum içerisindeki en zor sorunlar bu mekanlarda çözülmüş. Bu mekanlara gidip cem civat yapılarak onların huzurunda dar ve didara durulmuş, oranın teberiği almış teberikle geri gelinmiş ve barışılmıştır.

O MEKANDAKİ HERKES HAK KILLESİ KESEREK İLİŞKİ KURUYORDU

Ben yetiştim mesela. Diyelim ki bizimkiler Çarkapı’ya gidiyordu. 60’lı yıllardaki Çarkapı’ya gitmeyi ben çok iyi biliyorum. En az 1,5 kilometre kalınca bütün herkes ayakkabılarını eline alıyordu. Yalın ayak. Herkes kendince ilişki kuruyordu. Herkes kendince orayla dileğini, isteğini, hatasını yüzleşerek üstüne gidiyordu. Killesini kesiyordu, çırasını yakıyordu. O mekanda bulunan herkesle de Hak kellesi keserek ilişki kuruyordu. İki küsülü adam olsaydı onları da kesmek zorunda kalırdı. O mekanda küstürüp da birine Hak kellesi (kıllesi) kesmemek geleneğe ait ayrı bir şeydi. Yani bu evliyalarla ilişkilenmenin en büyük şeyi buydu. Bu evliyalara küs gidilmez. Küs gidilirse küs geri gelinmez.

İLK VARDIĞIMIZ, İLİŞKİ KURDUĞUMUZ MEKANLARDIR

Dersim’de bu kadar ilk insanın vardığı, ilk ilişki kurduğu evliyalardır. Dersim’in hangi köyüne gidersen git sana ziyaret gösterirler. Sana bir evliya gösterirler, bir çeşme gözesi gösterirler, bir kaya gösterirler. İşte Hızır’ın atının ayak hızı vardır. Hızır’ın nişangesidir. Veya falan ziyaretin nişangesidir. Şimdi bunlar bizim toplumumuzun kadimden gelen ve inancımıza, itikadımıza, kültürümüze işlemiş değerlerimizdir. Bak çok ilginç. Mesela düşün ki ben Ağuçan Ocağı’na gittim. 2000 yıllarında oraya bakan, orada yaşayan bir kadının değiştirisi oldu. Ne zaman ki silah ile ziyaretlerimizin üstüne gelindi. Ne zaman ki silahlarla ziyaretlerin önünde geçildi. Bu memleketin bin bereketi kaçtı. Silah bu memlekete girince Çoyê Hak (Hakk’ın sopası) devri bitti. Demek ki belli bir döneme kadar bu evliyaları, bu ocakları temsil eden kültürümüzde Çoy Hak kültürü vardır.

BARIŞIN OLUŞMASINDAKİ MEKANLARDIR

Bu mekanlar barışın, dostluğun, iyiliğin oluşması, toplumdaki kötülüklerin ortada kaldırılmasının da mekanlarıdır. En çözülmeyen sorunlar bu mekanlarda çözülmüştür. Bu mekanlarda hal edilmişti. Veya bir köyde bir sorun olduğu zaman bu evliyaların teberigiyle halledilmişti. Teberik toplumumuzun en kadim değeridir. Yani bu mekanların daha halen hatırlayamadığımız bir sürü inanç, itikat ve kültür ve yaşamımızda yerleri vardır. Ama gün itibarıyla bunlar nasıl işliyor? Bunlar tartışma konusudur. Fakat gelenek boyutuyla baktığımız zaman diyelim ki bizim büyüklerimizin kal u beladan beri getirdikleri gelenek ve kültür böyledir.

PİRHA/DERSİM

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.