Alevi Haber Ajansi

Ayfer Artan: Alevi kurumlarında kadın temsiliyeti gittikçe düşmekte! -VİDEO

PİRHA – PSAKD Diyarbakır Şube Eşit Başkanı Ayfer Artan, Alevi kurumlarında kadınların görünür olmamasındaki asıl etmenin erkekler olduğunu ifade etti. “Erkek canların, kendilerini eleştirmesi lazım” diyen Artan, “Özellikle Türk-İslam sentezinden etkilenenler, evde de kurumlarda da kadınları ikinci plana atmaya başladı” eleştirisinde bulundu.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Diyarbakır Şubesi/Cemevi Eşit Başkanı Ayfer Artan, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin PİRHA’ya konuştu. Artan, Türkiye’deki kadınların, ağır çalışma koşullarına maruz kaldıklarını ve işsizlikle tehdit edildiklerini söyledi.

Ayfer Artan, taciz ve mobbingin de çok rastlanan şiddet biçimleri olduğunun altını çizdi. Kadınların, her geçen gün daha da yoksullaştığına işaret eden Artan, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Bu yoksullaşma sürecinde kadınların omuzlarındaki yük iki kat artıyor. Mevcut iktidarın tercihi patrondan yana olduğundan dolayı bu yoksulluk rant, eşitsizlik, şiddet olarak kadınlara geri dönüyor. Mevcut iktidar, aslında şu an baktığımızda kadınları bir kalıp içine sokmakta; ne giyeceğimizi, hangi işlerde çalışacağımızı, nasıl geçineceğimizi, nasıl konuşacağımızı dahi yönlendiriyor, egemen olan sınıfın ihtiyacına göre belirliyor. Bununla beraber Türkiye’de her gün kadın katliamları haberleriyle uyanıyoruz. Ama bu haberler mevcut sistem sorunu olarak servis edilmiyor ve bu gündüz haber programlarıyla magazinleştirilerek servis ediliyor.”

“KADINLARIN YÜKLERİ ÇOK FAZLA”

Ayfer Artan, Türkiye’deki kadınların çalışma hayatında yeterince yer alamamalarına da değindi. Artan, şunları söyledi:

“Aslında kadınlara ekonomik şiddet olarak da değerlendiriliyor. Ataerkil sistemde eve ekmek getirenin kadının asli görevi değil de erkeğin görevi olarak değerlendiriliyor. Dolayısıyla da kadının çalışma koşullarına baktığımızda kadın hep ikinci planda. ‘Huzurlu aile’ ya da ‘Mutlu aile’ modeli yalanıyla kadını eve kapatma söz konusu. Bununla beraber kadınların aslında yükleri çok fazla. Çünkü engelli, yaşlı, hasta, çocuk bakımı, evin düzeni kadının üzerinde. Böyle olduğu zaman da kadın, çalışma hayatından koparılıyor. Hatta Türkiye’de yapılan istatistiğe göre bir milyondan fazla kadın, çocuklarına bakmak için çocuk bakımından dolayı işinden ayrılıyor veya bir çalışma hayatına atılmıyor. Kadının toplum ve aile içindeki statüsünün yükselebilmesi için eğitimde, çalışma hayatında ve erkeklerle eşit sorumluluklarla haklara sahip olması gerekiyor. Hükümet ya da iktidarların, erkek egemen zihniyetinden çözüm bekleyen değil de kadının kendi mücadelesiyle Türkiye’nin demokratikleşme politikasına yön vermesi gerekmektedir.

DAYANIŞMA VE BİRLİK İÇERİSİNDE OLMA GÜNÜ

1908 yılında New York’ta 15 bin işçinin daha az mesai ve daha fazla ücret talebiyle başlattığı direniş, bugün daha anlamlı ve daha geniş kitleler tarafından mücadeleye devam ediliyor. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, işçi kadınların ekonomik ve politik haklarıyla ilgili bir gün olduğu kadar aynı zamanda kadınların dayanışması ve birlik içerisinde olma günüdür. 8 Mart, tüm kadınların ezilme ve sömürüsüne karşı hayatın her alanında mücadelesinin bir sembolüdür. Kadınların mücadele eden, direnen, Zeynep Anaların, Clara Zetgin’lerin, evlatlarının kemiklerini yıllarca bıkmadan, yılmadan arayan Cumartesi Annneleri’nin, Ege’de ve Karadeniz’de doğa talanına ‘dur’ diyen kadınların, bununla beraber Gezi şehitleri annelerinin el ele yürüdüğü; yoksulluğun, ayrımcılığın, devlet ve erkek şiddetinin, tacizin, tecavüzün olmadığı bir yaşam ve eşitlik için özgür bir dünya kuracakları bir gündür diye düşünüyoruz.”

“ALEVİ ÖĞRETİSİNİN DIŞINA ÇIKIYORUZ!”

Ayfer Artan, Alevi Bektaşi toplumundaki kadın bakış açısını da yorumladı. “Alevi Bektaşi ve Kızılbaş inancında kadın ve erkek ayrımı yoktur, hepsi candır” diyen Artan, şöyle devam etti:

“Kadına ve erkeğe verilen statü arasında herhangi bir fark yoktur. Alevi Bektaşi ve Kızılbaş inancında canlar yan yana, tüm toplumsal değerlerde mücadele ederler. Yaşatmak ve yaşamak ilkeleri Alevi Bektaşi ve Kızılbaş inancının, felsefesinin ve kültürünün temel esaslarındandır. Kadın sömürüsü 8 Mart’ta anlam bulsa da toplumda taşan tecridi başka inanç ve etkin kimliklerimize karşı olan saldırılarda yürütülen cinsiyetçi, dinci, milliyetçiliğe karşı ortak yürütülen kadın mücadelelerinin ortaklığından kadının demokratik, özgür, adil bir yaşamı sağlanana kadar mücadele içinde yer alacağımızı buradan söylemek istiyorum.

‘Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde/Hakk’ın yarattığı her şey yerli yerinde/Bizim nazarımızda, kadın erkek farkı yok/Noksanlık eksiklik senin görüşünde.’

Her ne kadar Alevi inancının felsefesinde eşitlik ve can kavramı olduğunu söylesek de pratikte bir takım eksikliklerden de söz etmek gerekiyor. Kurumlarımızda, cemevlerinde yeteri kadar kadın canları görememekteyiz. Çünkü yaşadığımız toplum, özellikle bu Türk-İslam sentezinden etkilenenler, evde de kurumlarda da kadınları ikinci plana atmaya başladı.

Genel başkanlık düzeyinde erkekler yer almakta. Kurum ve şubelerin başkanlarına baktığımızda genelde erkekler yer almakta. Çok az sayıda kadın arkadaşımız görev almakta. Dolayısıyla Alevi öğretisi ve felsefesinin biraz dışına çıktığımızı görüyoruz. Bu konuyla ilgili ciddi anlamda son dönemlerde de sıkıntılar yaşamaktayız. Çünkü kadınların kadın temsiliyeti gittikçe düşmekte.

Burada aslında erkeklerin rolü daha büyük. Çünkü hep kendileri çıkmak için uğraşıyorlar ve savaşıyorlar. Kadın arkadaşlara birazcık daha yol açmaları ve yol açmaları lazım. Düşünsenize bir şubenin başkanlığını otuz yıl, yirmi yıl bir erkek arkadaş yürütüyor. Dolayısıyla bu kadın arkadaşa yer açma ya da yerine gelecek bir cana yer açma gibi bir şey söz konusu olamıyor. Kadınlar gittikçe uzaklaşıyor. Sadece buna bir örnek verdiğimizde bir diğer şey de bir şubenin seçimi oluyor ve iki kadın arkadaş kıran kırana mücadele ediyor. Sonuçta kimin için mücadele ediyor. Bu kurumun genel başkanının yine bir erkek aday olacaktı ve o başkan seçilecek. Keşke genel başkanlık düzeyinde de kadınlar bu konuda mücadele etse ve kadınlar ön saflarda olsa. Kadınlara daha geniş kapsamlı alan açılsa. Bizim buradaki eksikliğimiz Alevi öğretisi ve felsefesinden uzaklaştığımızın ve bu eksikliğimizi de görmemiz gerekiyor diye düşünüyorum.

Cemlerimizi bir elin parmağını geçmeyecek kadar Ana yürütmekte. Eskiden böyle değildi. Yıllar öncesine gittiğimizde analarımız cem yürütürdü ama bugün baktığımızda cemleri genelde dedeler yürütüyor. O posta başta hep erkekler, dedeler oturuyor. Neden analarımızı cenaze ve cem erkanında artık görmemekteyiz? Bu da bir eksiklik aslında, kendimizi eleştirmemiz gerekiyor. Erkek canların da kendilerini eleştirmesi lazım. Çünkü kadınlara bu anlamda yer açmaları, teşvik etmeleri lazım. Kadınların önünü açmadığınız, teşvik etmediğiniz zamanlarda hep kendileri ön planda olduğunda bu tarz sıkıntıları da daha da yaşamış olacağız.

Kadın gücüne olan inancımızla 8 Mart birlik, dayanışma ve mücadele gününü selamlıyoruz.”

Eren GÜVEN-Ferhat GÜRGEN/DİYARBAKIR

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.