Alevi Haber Ajansi

AKD Genel Başkanı Yılmaz: Barışa dair biz Aleviler de söz söylemeliyiz!-VİDEO

PİRHA – Alevi Kültür Dernekleri (AKD) Genel Başkanı Seher Şengünlü Yılmaz, İmralı görüşmeleriyle başlayan sürece dair konuştu. Yapılan girişimlerden ötürü “umutlu” olduğunu dile getiren Şengünlü Yılmaz, “Ortadoğu, Türkiye yeniden şekillenecekse Aleviler kesinlikle o barış masasında olup söz kurmalı, o heyetler içerisinde yer almalı” dedi.

Uzun yıllar süren tecridin ardından PKK lideri Abdullah Öcalan ile DEM Partililer arasında bir dizi görüşme sağlandı. AKP-MHP Hükümetiyle de temas kuran DEM Partililer, sürece dair tüm siyasi partilerin yanı sıra demokratik kitle örgütleriyle de bir araya gelmeye devam ediyor.

Alevi kurumları, önceki müzakere görüşmelerinde aktif rol almazken bu defa “Bizlerin de söyleyecek sözümüz var” diyerek DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile bir araya geldi.

İstanbul’da 31 Ocak’ta yapılan basına kapalı o toplantıda neredeyse tüm Alevi kurumları, görüş ve önerilerini paylaştı.

“ÖNCELİKLE ONURLU BİR BARIŞ OLMALI”

İmralı ve devlet kanadında henüz sadece diyalog süreci işlerken, yapılan görüşmelerin içeriğine dair ise henüz bir detay yok. Ancak taraflar, önceki süreçlerde yaşanan olumsuzluklara yeniden düşmemek adına farklı bir yol ve yöntem yürütme çabasında.

Her ne kadar henüz kamuoyuna yapılan bir açıklama olmasa da Alevi kanadı, ilk temaslar sebebiyle süreci olumlu görüyor.

Barış konusunda yapılan her girişimin değerli olduğunu söyleyen Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Seher Şengünlü Yılmaz ile İmralı görüşmelerine dair konuştuk. Yılmaz, taraflar arasında 50 yıldır bir çekişme söz konusu olduğunun altını çizdi. Şengünlü Yılmaz, Alevi toplumunun, her zaman barışın savunucusu olduğunu da sözlerine ekledi.

AKD Genel Başkanı Şengünlü Yılmaz, toplumun bir tür “kafa karışıklığı” yaşadığını da söyleyip sürece ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

“Bugünlerde sıkça duyduğumuz bir kelime ‘Barış’. Evet Alevi toplumu inancı, yolu gereği her zaman savaşın karşısında olup barışın yanında durmuştur. Bu süreçte Alevi toplumu, bunu nasıl yorumlayacağını da açıkçası çok kestiremiyor. Çünkü özellikle Alevilerin temsiliyetinin olduğu medya kuruluşları, içimize sızmış bazı medya kuruluşları, bu durumu çok farklı görüyor; işte ülkücü, Türkçü, Turancı bir kafa yapısıyla yorumlarken bazı yapılar da bunu kesinlikle Alevi toplumunun da kazancının olabileceği, aslında ülkenin, Ortadoğu’nun, dünyanın kazancı olabilecek bir durum olarak yorumluyor. Alevilerin de dolayısıyla bu anlamda aklı son derece karışık. Evet, biz savaşın hiçbir zaman taraftarı değiliz ama barışın da tarafı olmaz diye düşünüyorum. Eğer bir memlekete barış gelecekse ki binlerce yıldır ötekileştirilmiş, hakkını alamamış, zulümlere maruz kalmış bir Alevi toplumunu düşünürsek, bizim barışta bir tarafımız olmamalı. Barış nereden, nasıl gelirse kesinlikle destekleyici olmalıyız diye düşünüyorum. Ama bir barış olacaksa bunun da elbette ilkeleri var. Öncelikle onurlu bir barış olmalı. Cesaret varsa barış da tam anlamıyla gelecektir diye düşünüyorum.”

“BİR TÜRK, BİR KÜRDÜN HAKKINI SAVUNURSA…”

DEM Parti heyeti ve Abdullah Öcalan arasında geçen görüşmelerde “eşit yurttaşlık” vurgusu dikkat çeken başlık oldu. DEM Parti cephesinden, “Görüşmelerin odağında bütün ezilen kesimler var” yorumuna karşılık Şengünlü Yılmaz da sürece dair önerilerini paylaştı:

Eşit yurttaşlık, kelime olarak belki sade, basit gibi görünebilir ama Alevi toplumunun, özellikle de Alevi örgütlülüğünün en önde gelen, yani listenin birinci sırasında gelen talebidir. Dolayısıyla eşit yurttaşlık sadece Aleviler için değil Kürtler, Hristiyanlar, Suriye’deki Dürziler, dinler, diller, herkes için… Çünkü içerisinde yaşadığınız devlette vatandaşlık görevini yerine getiriyorsanız elbette ki hakkınızı almanız gerekir. Dolayısıyla ‘eşit yurttaşlık’ söylemini Alevi toplumu çokça dillendirmiş olsa da işte asıl demokrasi burada karşımıza geliyor. Bir Türk, bir Kürdün hakkını savunursa, bir Sünni bir Alevinin hakkını savunursa işte o zaman bu memlekete gerçekten demokrasi gelecek.

‘Eşit yurttaşlık’ söylemini aslında tam bir yaşanılabilecek ülke ya da tam bir demokrasiyi özümsemiş ülke olarak düşünürsek en haklı talebimiz olan eşit yurttaşlık talebi nereden gelirse gelsin Alevi toplumu, kesinlikle bunun yanında olmalı diye düşünüyorum.

“ALEVİLER KESİNLİKLE O MASADA OLMALI”

Çözüm önerisi konusunu örgütler tartışacak. Örgütlerin tartışmaya çok ihtiyacı var. Çünkü tabanda çok yanlış bir algı var. Şu anda bu olanlar toplumda, ‘cumhurbaşkanının koltuğunu koruma davası’ gibi algılanıyor. Uzun yıllar devleti yöneten bir iktidar, birden bire size elini uzatıyor, aslında meclis kürsülerine giderken önünüzden geçerken size selam vermeyen, aksine hakarete varan söylemlerde bulunan bir lider, çıkıp ‘Bu memlekete barış gelmeli. Abdullah Öcalan, meclise gelip sözünü söylemeli’ diyor. Dolayısıyla biz bir türlü inanamıyoruz. Yani ‘bunun arkasında kesinlikle birilerinin koltuk kaygısı var’ diye düşünüyoruz. Aslında bu barışın tarafları, çok açık yüreklilikle bunu, ötekileştirilen, eşit yurttaşlığı özümsemiş tüm toplumlara net bir şekilde anlatmalı diye düşünüyorum. Öncelikle burayı çözmeliyiz. Sonrasında bu kafa karışıklığı giderildiğinde elbette ki Alevi toplumu, örgütlü bir toplum, ne istediklerini örgütlerine de söyleyeceklerdir. Kimseden taraf olmadan, yani barışı masaya getiren hiçbir kurumun tarafında olmadan Alevi toplumu olarak biz evet, Ortadoğu, Türkiye yeniden şekillenecekse Aleviler kesinlikle o masada olmalı, barış masasında söz kurmalı, o heyetler içerisinde olmalı diye düşünüyorum.”

“BİZLER DE SÖZ SÖYLEMELİYİZ”

Seher Şengünlü Yılmaz, sürece dair “umutlu” olduğunu da belirterek AKD tabanına ise şu mesajı verdi:

“Bizler umudumuzu hiç kaybetmedik. Hallac-ı Mansur’dan, Pir Sultan’dan, Nesimilerden bugünlere geldik. Hala umudumuz diri ki bu örgütlenmeleri sürdürebiliyoruz. Örgütüme şöyle bir mesaj verebilirim; kesinlikle hiçbir ideolojinin, hiçbir inancın; ırkçılığa varan uç noktalarında olmamalıyız diye düşünüyorum. Anadolu’ya güvercin donunda hoşgörüyü, barışı, sevgiyi getiren bir önderin izinden giden toplumumuz, dolayısıyla hiç kimseyi ötekileştirmeden, ön yargılı olmadan ve gerçekten barış bu ülkede yaşayan tüm toplumlar için demokratik bir zeminde hayat bulacaksa evet bizler de söz söylemeliyiz. Bu anlamıyla da çok iyi irdelemeliyiz ve bu masaya da dahil olmalıyız diye düşünüyorum.”

Eren GÜVEN/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.