PİRHA- Dede Erdoğan Sezer, AKP iktidarının, Alevi inancını tanımadan, cemevlerinin elektrik faturalarını ödemesine dair kararını yorumladı. Sezer, “Eğer devlet, kilisenin, sinagogun elektrik ve su parasını nasıl ödüyor ve öderken de şart koşmuyorsa aynı şekilde Alevilerin inanç yerleri olan cemevlerinin elektrik parasını öderken de şart koşmaması gerekiyor” dedi.
Hubyar Ocağı dedelerinden Erdoğan Sezer, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla cemevi faturalarının Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından uygun görülen koşullar sağlandığı takdirde ödenmesine ilişkin kararı yorumladı.
Dede Erdoğan Sezer, değerlendirmesinde “Devlet, Alevilerden vergi alırken ‘sen Alevisin %5 daha az öde, ya da %5 fazla öde’ demiyor. Eşit davranıp vergileri bütün vatandaşlardan aynı şekilde aldığı gibi benim inanç merkezime de aynı şekilde ön şartsız hizmet vermesi gerektiğini düşünüyorum” diye belirtti.
“EN BÜYÜK TEHLİKE, ALEVİ BEKTAŞİ KÜLTÜR VE CEMEVİ BAŞKANLIĞI”
Alevilerinin önündeki en büyük tehlikenin Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı olduğunu belirten Sezer, konuşmasına şu cümlelerle devam etti:
“Bugün Alevilerin olduğu her köyde en az bir tane cemevinin olduğunu, bu cemevlerinde kendi jenerasyonumun arasında dedelerin olduğunu ve şu anda bu yolu kör topal olsa da götürdüklerini düşünüyorum. Devletten maaş almadan yol yürüten dedelerin 5 veya 10 yıl sonra Hakk’a yürüdüğünde dede olmayınca zor bir süreç yaşanacağına dikkat çekiyorum. Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, ‘dedenin aylığını ben veriyordum. burada yetişkin dedeniz yok, dedeniz yetişene kadar ben size bir imam vereyim’ diyecek ve imamı cemevine atayacaktır.”
“ASİMİLASYONUN VEBALİ MAAŞ ALAN DEDELERİN BOYNUNDA OLACAK”
İmam atandıktan sonra ‘canım ne fark eder, bu imam size uyuyor siz de ona uyun’ diyecekler. Yani asimilasyonun vebali atanan dede ve seçilen dedelerin boynunda bir utanç halkası olarak kalacaktır. Devlette çalışmak bir kamu hizmetidir. Kamu hizmetinde kamunun yararlarına ya da kamunun istediği şekilde hareket etmediğinde ya görevden alınırsın ya da görevi yapmak mükellefiyetindesin. Alevilikte rızasız yola gidilmez. Bu tamamen yol düşkünlüğüdür. Onun için ben, hiçbir Alevi dedesinin devlet kurumlarından aylık almasını değil, taliplerinin verdiği lokmanın kendilerine hak olmasını düşünüyorum. Bir rızalı bir de rızasız lokma vardır. Alevi dedelerinin rızalı lokmayı yemesini, rızasız lokmayı kendilerine layık görmemesi gerektiğini düşünüyorum. Onun için Alevi dedelerine, sağ elin verdiğini sol elin bilmemesi gerektiğini söylüyorum. Lokmanın küçüğü de büyüğü de lokmadır. Dedelerimiz bu kadim inancı bugüne nasıl getirdilerse, bu insanlar bu dağlara nasıl akın ediyorsa, biz de bu insanların gönüllerine, dedelerimizin bıraktığı mirasın yapısını bozmadan, canlarımıza sunmamız ve onların gönüllerini almamız gerektiğine inanıyorum.”
Cebrail ARSLAN/TOKAT
Yoruma kapalı.