PİRHA-Ekonomik, siyasi, inanç baskısı nedeniyle köylerini terk etmek zorunda kalan Maraş Elbistan’a bağlı birçok Alevi yurttaş ‘Yaşamı Yeniden İnşa Kooperatifi’ projesi kapsamında topraklarına geri dönerek tarım işiyle uğraşmaya başladı. Kooperatif Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güden, coğrafyada azalan nüfusu tekrar geriye getirmek için yaşamı yeniden inşa ederek katliamları ancak böyle boşa çıkarabiliriz” dedi. Güden herkesi köyüne dönmeye, kenetlenmeye çağırdı.
Maraş’ın Elbistan ilçesine bağlı birçok Alevi köyünde siyasi ve ekonomik nedenlerden dolayı Batıdaki şehirlere ve Avrupa’ya göç etmek zorunda kalan Aleviler, tekrar topraklarına dönüş yapıyorlar.
Yaşamı Yeniden İnşa Projesi‘yle birlikte köylerine gelip buralarda kendilerine ait topraklarda kayısı, badem yetiştirmeye başladılar. Projeyi hayata geçiren isimlerden Ahmet Güden, köylerinden gitmek zorunda kalmış insanlara geri dönme çağrısında bulunarak “coğrafyamızı terk etmeyelim” dedi.
Güden, projenin ardından bazı köylülerin topraklarına döndüğünü, belirli yerlerde ailelerin köye yerleştiğini, 300 bin civarında ağacın dikildiğini belirterek “1978 Maraş Katliamı’nın ardından Alevilerin yoğun yaşadığı birçok köyde Aleviler kendini güvende hissetmediği için farklı şehirlere göç etmek durumunda kaldı” diye konuştu.
“REYA HAG FELSEFESİ BİTİRİLMEK İSTENMİŞTİ”
Siyasi olaylardan dolayı bölgenin insansızlaştırıldığına vurgu yapan Güden, Maraş Katliamıyla birlikte birçok insanın köylerini terk ettiğini söyledi.
Güden, “Bir ağaç kendi kökünden koparsa kurur. Biz bu coğrafyanın çocuklarıyız. Biz buradan koptuğumuzda kuruyacağımızı bildiğimiz için tekrar kendi topraklarımızda yaşamı yeniden inşa etmek istedik. Bölge insansızlaşmıştı. Özellikle Kürt-Alevi halkının Dersim ve Koçgiri sürecinde başlayan ve İttihat ve Terakki partisi döneminde sürdürülen 1978 Maraş Katliamı’yla birlikte bu coğrafya adeta boşaldı. Bugün dünyanın dört bir yanına savrulan insanlar var. Demografik yapıyla birlikte Reya Hag felsefesinin bitirilmesi hedeflenmişti.
“CENAZELERİMİZİ KALDIRACAK PİRİMİZ YOK”
Alevilerin yoğun göç verdiği Maraş’ta yaşamı yeniden inşaa ederek geri dönüşlerin sağlanacağını belirten Güden, şöyle devam etti:
“Yaşamı yeniden inşa ederek katliamları ancak boşa çıkarabiliriz. Bizim yaşadığımız coğrafya son derece verimli, zengin sulara sahip olan bir coğrafya olduğu için bu katliamlar gerçekleşti. Katliamların sonu orayı yeniden inşa etmekle başlar. Katliamları boşa çıkarmanın yolu topraklarına tekrar dönüp yaşamı yeniden inşa etmekle başlar. Ben burayı terk etmeyeceğim, burada kalacağım demekten geçer. Bugün Maraş’ta büyük oranda başarıldığını söylemek mümkün. Bugün bu coğrafyada Kürt Aleviler yok. Ciddi anlamda ocak sahiplerimiz de bölgeyi terk etmiş. Cenazelerimizi kaldıracak Pirlerimiz bile kalmamış.”
“35 YIL ARADAN SONRA KÖYE YERLEŞTİM”
35 yıl aradan sonra köye yerleştiğini söyleyen Güden, Aleviler kendi topraklarından koparsa özünden de kopuşların olacağının altını çizerek, “Bunun için ben doğduğum yerde yaşamak istiyorum ve ben buraya ait olmak istiyorum. Her ne kadar fiziken burada olmadığımı düşünsem de ruhum buralardan hiç kopmadı. 35 yıl sonra buralara dönmemin nedeni aslında bu topraklara ne kadar bağlı olduğumun göstergesidir” dedi.
“GÖÇTÜĞÜMÜZ BİRÇOK KÖYÜN İSMİNİ UNUTMUŞUZ”
Avrupa’ya ve Türkiye’nin Batı şehirlerine göç eden bölge halkının, özünden koptuğunu, birçoğunun kendi değerlerinin farkında olmadığına değinen Ahmet Güden şunları kaydetti:
“Biz bu projeye Elbistan’ın Akdil Köyü Kocapınar Mezrası’nda başladık. Kürtler ve Aleviler kendi topraklarından koparsa kendi özünden kopmuş olacaklardır. Bugün Almanya’da doğmuş bir Maraşlı kendini ne kadar Maraşlı hissedebilir. Geçtiğimiz günlerde Yaşamı Yeniden İnşa Projesi kapsamında Avrupa’nın göbeğinde ana topraklarınıza dönün çağrısı yaptık. Orada panelde konuştuğumuz bir kişiye bu bölgenin doğusunu batısını biliyor musunuz dediğimde yok bilmiyorum demişti. Ben de kendisine doğusunu batısını bilmediğiniz bir coğrafyada neyi konuşabilirsiniz. Yaşamış oldukları yeri tanımıyorlar. Niye? Çünkü kendi özleri buradadır. Kültür burada oluştu. Göçtüğümüz köylerdeki birçok şeyin ismini unutmuşuz. Bugün Avrupa’da büyümüş bir çocuğun kendi değerlerinin, kendi inançlarının farkında olması mümkün değil. Hiçbir şey kendi doğasından kopuk yaşayamaz.
“ASLINDA BİZ KOMİNAL, EKOLOJİK BİR YAŞAMI ESAS ALDIK”
Aslında biz kominal, ekolojik bir yaşamı esas aldık ve kooperatifleşmeyi hedef aldık. Bugün Avrupa’ya baktığımızda yüzde 10’u kooperatife üyedir. Alevilikte bile bu yaşam modeli vardır. Örneğin Rıza Şehri vardır. Kapitalist sistemde kominal yaşama insanlara ütopik gelebilir. Ama biz bu düşünceyi bu coğrafyaya yaymak istiyoruz. Kooperatifi kurmaya başladığımız zaman bize şunu sormuşlardı: Ne yapmak istiyorsunuz? Biz de amacımızın kooperatif fikrini bu coğrafyada konuşmak, yaymak. Buna göre hedeflerimizi bu bölgede yaygınlaştırmak istiyoruz.”
“GERİ DÖNÜŞLERLE BİRLİKTE 300 BİN AĞAÇ DİKİLDİ”
Projenin anlatılmasıyla birlikte köye yerleşimlerin yavaş yavaş başladığını söyleyen Güden, “Birçok köyde geri dönüşler oldu. Özellikle İstanbul’dan ve birçok şehirden insanlar geri döndü. Bizim burada Serçe Kuyusu mezramız vardı, birkaç evden oluşuyordu şimdi 15-16 eve ulaştı ve yüzlerce traktör alındı, binlerce ağaç dikildi. Badem, kayısı ve mısır ekilmeye başlandı. Yoğunsöğüt Köyü, Karakuyu Mezrası’na temelli dönüşler oldu. Özellikle Avrupa’daki insanlarımız da bu konuda duyarlı. Son dönemde ekilen ağaç sayısı 300 bine ulaştı” diye belirtti.
“BU COĞRAFYAYI KÜLLERİNDEN DOĞURACAĞIZ”
Yaşamı Yeniden ve Yerinden İnşa Etme Hareketi öncülerinden Ahmet Güden, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Çalışmalarımızı sadece burayla sınırlı tutmayacağımızı belirtmek istiyoruz. Her yakılan ağacın yerine yeni bir ağaç her yıkılan evine yerine yeni bir ev inşa edeceğiz. Biz bu coğrafyayı yeniden küllerinden doğuracağız. Bizim kutsallarımız bu topraktadır, bizim mezarlarımız buralardadır. Mümkün olduğu kadar koşulları ve imkanları olan insanlarımızı buraya davet ediyoruz. Özellikle derneklerimizi, kanaat önderlerimizi, yazarlarımızı ekolojik bir yaşamın ne kadar önemli olduğunu anlatmaya, tanıtmaya davet ediyoruz. Ekolojik bir yaşamın ne kadar önemli olduğunu depremde ve pandemi sürecinde görmüş olduk. Bugün kapitalist sistemler kendi çıkarlarına göre hareket ederler. Eğer doğayı esas almış olsalardı, doğaya göre bir inşa süreci başlatmış olsalardı depremde bu kadar insan yaşamını yitirmezdi.
“TÜM HALKIMIZI KÖYLERİNE DÖNMEYE, KENETLENMEYE DAVET EDİYORUZ”
Türkiye’de bugün yoğun olarak Avrupa’ya bir beyin göçü yaşanıyor. Binlerce gencimiz çalışmak için Avrupa’da işçi olarak çalışıyor. Gençler neden burada kalamıyor? Çünkü burada yaşamanın imkanları kaldırıldı. Bugün samanı ithal eder duruma gelmemizin nedeni coğrafyanın insansızlaştırılmasından kaynaklanıyor. Mera yasaklarının koyulmasıyla birlikte temel gıdayı üreten insanlar üretimden koptu. Köyünden gitmek zorunda kalan bütün halkımızı kendi köylerine dönmeye bir arada kenetlenmeye davet ediyoruz.”
Kamber YILDIZ/MARAŞ
Yoruma kapalı.