PİRHA- Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Necla Yıldız, cezasının bitmesine rağmen 1 yıldan uzun bir süredir infazı erteleniyor. Yıldız, cezaevlerinde sürdürülen hak ihlallerine ve sürece dair PİRHA’nın sorularını yanıtladı. Kadın özgürleşmeden toplumun özgürleşmeyeceğini vurgulayan Yıldız, “Kendimize en temiz sayfa olan direnişi seçtik” dedi.
Necla Yıldız, 2016 Mayıs ayında hiçbir delil bulunmamasına rağmen, polisin tanıklara baskı kurarak üzerine ifade verilmesi istenen Necla Yıldız hakkında 9 yıl 6 ay kesinleşmiş hapis cezasız verildi. Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan ve 2023 Şubat ayında tahliye edilmesi gerekirken cezaevi infaz kurumu tarafından ‘dışarıya çıkamaz, topluma ayak uyduramaz, suç işleyebilir’ iddialarıyla yaklaşık 1 seneden fazla bir süredir infazı yakılıyor, erteleniyor.
Necla Yıldız, PİRHA‘nın sorularını yanıtladı.
“SON İKİ YILDIR CEZAEVLERİNDE ONLARCA ARKADAŞIMIZIN CENAZESİ ÇIKTI”
Hükümetin neredeyse cezaevlerini kurdeleyle açacağını belirten Yıldız, “Hükümet sipariş ediyor, her yıl cezaevi açılıyor. Düşünsenize neredeyse kurdele açılışı yapılacak ya da açılan cezaevi sayısıyla övünecek bir iktidar zihniyeti var. Haliyle ‘içerde’ durumlar iç açıcı değil. Mafya, çeteler, tecavüzcüler, Hizbullahçılar, balyozcular gibi belirli periyotlarla affedilen bir kesim var. Diğer yandan siyasi tutsak dediğimiz, düşüncelerinden ötürü içeride olan ve asıl baskı, işkenceye tabi tutulan bir kesim var. Söz konusu siyasiler, özelde Kürt, demokrat, muhalif olunca, cezaevinin öğütme değirmeninden geçirilmek isteniyorlar. Ada ile başlayan ve tüm zindanlarda yaygınlaştırılan tecrit koşulları, işkence yöntemlerinin başında gelmektedir. Onlarca arkadaşımız, şu an bu zindanlarda bulunmaktadır. Son iki yıldır cezaevlerinden onlarca arkadaşımızın cenazesi çıktı. Cezaevi demek artık ölümhane demektir. Bulunduğum cezaevinde de süresi dolup bırakılmayan yani esir tutulan onlarca arkadaşımız, şu an bu zindanlarda bulunmaktadır. Yine cezaevi idaresinin negatif yaklaşımı, tacizvari koğuş aramaları var. ‘Zindandan asla çıkamayacaksınız, gün yüzü göremeyeceksiniz’ zihniyetiyle açılan bir sürü mahkeme dosyası var” dedi.
“KADIN ÖZGÜRLEŞMEDEN BİR TOPLUMUN ÖZGÜRLÜĞÜNDEN BAHSEDEMEYİZ”
“Güçlü bir şekilde dalgalanan kadın rengi, toplumun bugününü aydınlatıyor, nefes aldırıyor” diyen Yıldız, şunları kaydetti:
“Hem bilince çıkardık hem de deneyimledik ki kadın özgürleşmeden erkeğin özgürlüğünden ve toplumun özgürlüğünden bahsedilemez. Biz bu fikri yeni keşfetmedik. Biz kadınlar bu düşünceyi, yaşanmışlığı hatırladık sadece. Kafamıza vurula vurula, zihnen ve bedenen öldürüle öldürüle unuttuğumuz bu bilinci hatırlayarak yeniden öğrendik diyelim. Kadının yaşamla, yaşamın özgürlükle bağını ifadelendirilen ‘Jin, Jiyan, Azadi’ sloganı bir aforizma niteliğindedir Kürdistan ve Orta Doğu’da. Arin Mirkan ve yakın tarihte de Jina Amini ile dünyaya yayılan bir hakikat özdeyişinden bahsediyoruz. Kadının kendini bulması, özgürlüğe meyletmesi açısından gerçekten de oldukça gurur verici, yarınlar için umut aşılayıcı.”
“YARGI ERKEĞİ ÖDÜLLENDİRİYOR”
Türkiye’de toplumsal eşitsizliğin yüksek olduğunu belirten, çete, mafyalaşma ve tarikatların, cemaatlerin olumsuzluklarına da değinen Necla Yıldız, “İstanbul Sözleşmesi lağvedildi, şimdi anayasa maddesi tartışılıyor, bir sonrası hilafet gündemde. Beri yandan kadınlar iş bulamıyor, ilk olarak işten çıkarılıyor, en ağır işlerde çalıştırılıyor. Söz konusu siyasal bunalımda toplumsal eşitsizlik had safhada. Kadınlar taciz-tecavüzle karşı karşıya. Sistemsel bunalım toplumda da cinnet hali yaratmış durumda. Bu cinnet hakkı da erkeğin endeksinde. Cinnet geçiren erkek figürü, anne-eş çocuk kimi bulursa kendine kurban ediyor. Yargı mekanizması devreye girerek her fırsatta erkeği ödüllendirip kadını ağır uygulamalarla cezalandırıyor” ifadelerini kullandı.
“KENDİMİZE EN TEMİZ SAYFA OLAN DİRENİŞİ SEÇTİK”
Hükümetin 20 senedir ülkeyi yönettiğini ve vicdandan yoksun olduğunu söyleyen Yıldız, şöyle devam etti:
“Geçen sene maddi ve manevi anlamda kahrolduğumuz büyük depremin ardından gelen genel seçimlerin akıbeti de eklenince açıkçası iyice karamsarlaşmıştık. Sonuçta biz de bu dünyanın evladıyız. Nasıl olur da diğer ülkelerde bir sel olur, bir yolsuzluk olur ama sonradan hükümetler kendini bu işin sorumlusu görür ve istifa ederler. Ama ömrümüzün bu iktidarla geçtiği bu ülkede zerre vebal duygusu yok. Vicdan yok, hesap, kitap yok. Şartlar ne olursa olsun toplum aklının muhakkak doğruya hükmedeceği kanaatini taşırım. Hele ki Türkiye’de halkın iradesini gösterebileceği tek alan olarak sandıklar kalmışken. Bizler de içerden ‘büyük değişim rüzgarını hissetmiştik, dolayısıyla beklentimiz bu yöndedir. Olanlar beklentiyi karşılamayınca zindanlar olarak anladık ki süreç iyi gitmiyor. Dolayısıyla kendimize en temiz sayfa olan direniş sayfasını açtık.”
“VAN HALKI BÜTÜN TOPLUMUN DEMOKRATİK REFLEKSİYDİ”
“Ortaya çıkan atmosfer, tüm hile hurdaya rağmen, muhalefetin tüm yetmezliklerine rağmen halkların ortaya koyduğu irade herkesi sarstı kanaatindeyim” diyen Necla Yıldız, “Bence bu geç kalınmış bir tepkiydi. Zira büyük depremin de diğer tüm krizin de sorumlusu olması sebebiyle, iktidar çok önceden hesabını vermeliydi. Ama geç olmuş olsa da neticede amacına ulaşan bir tepkiydi. Kayyum atamalarına karşı Van halkı şahsında tüm Türkiye’nin demokratik refleksi ve ortak irade beyanıyla cesaretli tavır göstermesi taktire şayandı. Her seferinde şunu öğreniyoruz. Devlet aygıtının gücünü eline alan iktidar bu gücü kendi partizanlığı temelinde halkların aleyhine kullanıyor. Dolayısıyla halkların da devlet gücünü takip edip dengede tutması gerekir” diye belirtti.
Yıldız, halkın iradesinin büyüdüğünü belirterek, Kürt sorununun bir an önce çözülmesi gerektiğini kaydetti.
Kamber YILDIZ/ANKARA
Yoruma kapalı.