PİRHA- Alevi toplumunun karşı çıkmasına rağmen AKP hükümeti tarafından kurulan Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, küçük Diyanet olma yolunda ilerliyor. Cemevi Başkanlığı’ndaki Sünni/İslamcı yapılanmaya tepki gösteren Prof. Dr. Ali Yaman, başkanlığın Diyanetin farklı versiyonu gibi olduğunu belirtti. Yaman, “Aleviliği Sünni bakış açısına göre organize edeyim anlayışı kabul edilemez. Cemevi Başkanlığı, Alevilerin duygu ve düşüncelerine uygun olmadığı zaman, Diyanetin farklı bir versiyonu gibi kurduğunuz zaman bir anlamı kalmıyor” dedi.
AKP hükümeti, Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nı, 9 Kasım 2022 tarih ve 32008 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 112 numaralı cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurdu.
Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın Başkanı, aynı zamanda danışma kurulunun da başkanı olacak ancak hala Danışma Kurulu oluşturulmadı. 11 kişiden oluşacak Danışma Kurulu Cumhurbaşkanı tarafından 3 yıllığına seçilecek. Danışma kuruluna ‘gerekli görüldüğünde’ Bakan da başkanlık edebilecek.
Cemevi Başkanlığı kurulduğundan beri Alevi örgütlerinin ve toplumun tepkisini çekti. Alevi toplumunun sorunlarının çözümüne odaklanmayan Cemevi Başkanlığı’nın İslamcı bir yapılanmaya gittiği iyice belirginleşiyor.
Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurulurken işin içinde olan Prof. Dr. Ali Yaman, Başkanlığa ilişkin sorularımızı yanıtladı.
Şu an başkanlığın Sünni bir yapılanmaya dönüştüğünü söyleyen Yaman, “Diyanet’in farklı bir versiyonu gibi kurduğunuz zaman oradaki anlayış Alevilerin duygu ve düşüncelerine uygun olmadığı zaman bir anlamı kalmıyor. Hala bugün Alevilerin dönüştürülmesini istemek insanlık ayıbıdır ve kabul edilemez” dedi.
Cemevi Başkanlığı’nda Alevi Bektaşi Ansiklopedisini hazırlayan kadronun da Sünnilerden/ilahiyatçılardan oluştuğunu, aralarında sadece bir kaç Alevi olduğunu belirten Prof. Dr. Yaman, ansiklopediyi hazırlayanlar arasında Sünni bir akademisyen olan Alirıza Özdemir’in eşinin de yer aldığını ifade etti.
Cemevi Başkanlığı’nda henüz maaş alan, kadrolaşan dede olmadığını söyleyen Prof. Dr. Ali Yaman, “Çünkü henüz ilana çıkılmadı” dedi.
CEMEVİ BAŞKANLIĞI NASIL KURULDU?
PİRHA- Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı Kasım 2022’de kuruldu. Böyle bir başkanlığın kurulması kimin fikriydi, kuruluşunda siz var mıydınız, kimler var?
ALİ YAMAN: Çok daha önceden başlayan, devletin içinde sürekli Alevilikle ilgili bir şey kurulsun, kurulmasın tartışması olmuş. Ta Cemal Gürsel’e uzanan daha sonra yine İzzettin Doğan’ın başında olduğu bir Alevi Dairesi kurulması ile ilgili zaman zaman basında bilgiler yer aldı. Demek ki devlet sürekli bu Alevilik meselesi ile ilgili bir başkanlık kurulsun kurulmasın tartışmasını yaşamış.
En son bu cemevlerine İçişleri Bakanlığı’nın 2 yıldır ihtiyaçların tespiti, yardımı şeklinde çalışmalar olmuştu. Ondan sonra da böyle bir başkanlık kurulması fikri ortaya atıldı. Bu ziyaretleri yürüten de biliyorsunuz Ali Arif Özzeybek‘ti. Eskiden Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve o zaman da İçişleri Bakanı’nın (Süleyman Soylu) danışmanıydı. O zaman ‘nasıl olsun, nasıl bir şekilde yürüsün’ şeklindeki tartışmaların içinde, danışılan akademisyenler içinde ben de varım. Ben dedim ki madem devlet böyle bir kurumlaşmaya gidiyorsa biz önerilerimizi söyleyelim. Alevi hassasiyetlerini dikkate alacak bir başkanlık neden olmasın? Yani kurulabilir. Arsa imar sorunu, elektrik giderleri… Çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında, İzzettin Doğan davasında bir din dersleri var, bir de bu mesele var. Bir de kişilerin açtığı, kendi mağduriyetleri, din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin zorunlu olması ile ilgili davalar var. Ayrıca büyük daireye giden cemevi davası var. Orada Alevilerin eşitliğe tabi tutulmadığı din hizmetleri ve genel sorunlar var. Bunu çözmek için ne yapacaksınız? Ya elektrik harcamalarına, cemevleri harcamalarına katkıda bulunacaksın ya onların personel giderlerini çözeceksin ki eşitlik sağlansın. Çünkü Sünni kesim için din hizmetlerine ayrılan devasa bir bütçe var. Dolayısıyla böyle bir başkanlık belki bu işlerin görülmesinde doğru bir bakış açısına hizmet edebilir. Devletin vatandaşı Alevi ya da Sünni olarak görmesi doğru değil. Vatandaş hakları var, o hakları bir şekilde Alevi, Sünni demeden eşit şekilde vereceksin.
“ALEVİLER DEVLETE GÜVENMİYOR; DEVLET ADIM ATACAK, GÜVENİ TESİS EDECEK”
-Tamam ama Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurulurken Alevi örgütlerini, Alevi toplumunu muhatap almadı. Bu çok tepki çekti. Ne dersiniz?
Ben Şahkulu Sultan Dergahı’nda Yönetim Kurulu üyesiyim. Başka derneklerde ve vakıflara da üyeyim. Bir şey yapmak istemiyorlar, açıkçası bir güvensizlik var. Kamu yetkilileri ile görüştüğümde de bunu söyledim, bir güvensizlik var. Yani Aleviler devlete güvenmiyor, bu açık. Burada yapılması gereken devlet bu güveni tesis edecek, adım atacak. Kurum yöneticileri ‘gidersem oraya acaba yanlış bir şey yapılırken ben de mi buna dahil olurum’ diyerek katılmıyorlar. Benim de görüştüğüm insanlar oldu, görüş beyan ettim. ‘Ne yapılacak, ne edilecek’ diye kendileri de geri duruyor. Kurumların hepsi de aynı şekilde düşünmüyor. Bir kısmı biraz daha devletin yaptığı faaliyetlerde yer almaya çalışan, kamu yöneticilerini de davet eden, onlardan yardım almaya çalışan bir yaklaşım içindeyken, kimisi de ‘Hayır biz sivil toplum örgütü olarak bu şekilde devam edeceğiz’ diyorlar.
-Alevi örgütleri uzak duruyor çünkü ‘Biz Alevi Diyaneti istemiyoruz’ diyorlar. Bir de şu var. AKP hükümeti Alevi toplumunun hiçbir talebini yerine getirmedi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Yargıtay’ın, Danıştay’ın kararlarını uygulamıyor. Cemevine ibadethane statüsü vermiyor. Alevi örgütleri ve toplum “Hükümet hiçbir talebimizi yerine getirmezken neden Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurdu. Acaba bu başkanlık bir asimilasyon merkezi mi olacak?” diye endişeleri ve tepkileri var.
Tabii işte güvensizlik, şüphe var. Kurumların ve Alevi genel kamuoyunun genel güvensizliği ister istemez var. Çünkü daha önce birçok açılım yapılmış. Ben bunları çalışmalarımda da kullandım ‘Hükümetten Alevi atağı’ diye. 90’lı yıllardan başlayan bir silsile var ama bu atakların hiçbirisi nedense neticelenmiyor.
“CEMEVİ BAŞKANLIĞI YENİ BİR AÇILIM OLARAK İLERİ SÜRÜLDÜ”
-Alevi çalıştayları yapıldı…
Çalıştaylara katılan insanlara ‘Evet bu iş istediğiniz gibi çözülecek’ denildi. O bir hayal kırıklığı olarak kaldı. Çalıştaylardan sonra iki komisyon kuruldu. Din dersleri ve Cemevleri Komisyonu ama bir neticeye varılamadı. Sonra bu sefer bu Cemevi Başkanlığı yeni bir açılım olarak ileri sürüldü. Aleviler ‘bekle, gör’ politikası izliyor, ‘bakalım ne olacak’ diyor. Hükümet burada doğru bir şekilde Alevilerin taleplerini, en azından herkesin anlaşabildiği talepleri, anlaşılamayan şeyler de vardır ama bütün Aleviler için cemevi ibadethanedir. İbadethane diye söyle kardeşim ne olacak!
“ÜSTTEN BAKIŞ KABUL EDİLEBİLİR BİR DURUM DEĞİL”
-Hükümet “Cemevi ibadethanedir” demiyor, bu konuda diretiyor. Cemevi Başkanlığı’nı Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlamaları da bunun somut bir örneği!
Türkiye’de din hizmetlerinden sorumlu kurum olarak Diyanete burayı bağlamak daha büyük tartışmalar yaratır. Cumhurbaşkanlığına bağlarsanız o da farklı daha büyük tartışmalar yaratır. Bir tür geçiş olarak Kültür Bakanlığı olabilirdi. Ben bunu iyimser bir bakış açısıyla söylüyorum. Ama eğer kötü niyetli iseniz ‘Ben bunu kültür dairesi içerisinde görüyorum, inanç hizmetlerine bunu yaklaştırmam. Dolayısıyla senin yerin burası’ gibi bir üstten bakış olursa tabii ki bu gerçekten kabul edilebilir bir durum değil. Mesela kurumun tabelası konuldu, oraya sadece kurumun ismi yazıldı. Üstüne Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ismi yazılmamıştı. Niye? Yarın öbür gün bu kurum alınır daha özerk bir hale getirilir diye. Tabii ki alternatif de yok, yani buraya bağlanmasın dediğimiz anda da nereye bağlanacağınız noktasında sıkıntılar var. Devlet yapılanmasında, devlet sistemi içerisinde mutlaka bir yere bağlı olmanız gerekir. Çünkü başkanlık bir genel müdürlük seviyesinde. Alevilerin çoğu diyor ki ‘burada da bir şey var. Kültür Bakanlığı’na bağlanmasında da bir art niyet var.’
“ALEVİLERİN TALEPLERİNİN KARŞILANMASI LAZIM AMA ALEVİLERİN İSTEDİĞİ ŞEKİLDE”
-AKP hükümeti Alevilerin hiç bir ortak talebini yerine getirmedi. 2 yıldır İçişleri Bakanlığı görevlileri cemevlerini dolaşıp ihtiyaç listesi yaptı. Alevilerin taleplerini boya, badana, sandalyeye, bilgisayara, dedelere maaşa indirgedi. Alevi örgütlerinin, Alevi toplumunun esasında eleştirisi bu yönde.
Tarihsel olarak baktığım zaman Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı mirası üzerine şekillenmiş bir devlet. Laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti olarak anayasada her ne kadar genel çizilse de açık bir şekilde uygulanıyor ama anayasal bağlamında söylüyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı, Sünni Diyanet İşleri Başkanlığıdır. İlahiyat Fakültesi deniliyor. İlahiyat Fakültesi Sünni ilahiyat fakültesidir. Dolayısıyla böyle bir stok var ortada. Bu yavaş yavaş dönüştürülebilir. Yani bu bir anlamda Belki dönüştürülemeyebilir. Onun için şimdi geçiş aşaması olarak önce belli taleplerden gidersin. Zaten ben şunu da söylüyorum: Buraya eninde sonunda sen ibadethane demek zorundasın! Kaldı ki Aleviler buraya ibadethane diyorsa bitmiştir. Bence bu bir mesele değil, bu resmiyetin bir ayıbıdır. ‘Efendim ben ibadethane olarak görmüyorum.’ Görmüyorsan görme, zaten sen buraya gelmiyorsun ki, ben gidiyorum. Onun için bence ibadethane konusu bitti. Bakın ben uzun zamandan beri takip ediyorum.
Mesela cemevlerinin kentlerde özellikle olumsuz bir imaj kazanması için bir çaba yürütüldü. Ancak böyle bir şey olmadı. Cemevleri giderek kentlere yerleşti ve cemevleri halkın itibar ettiği, gidip geldiği kamusal alanlara dönüştü. Tartışmasız ibadet mekanları oldu.
“DİYANETİN FARKLI BİR VERSİYONU GİBİ KURDUĞUNUZ ZAMAN BİR ANLAMI KALMIYOR”
‘Efendim ben cemevi demiyorum.’ Deme kardeşim! Bu senin sorunun. Bunu sen düşün Bu ayıp sana yapışır, Alevilere bir şey olmaz! Ama ibadethanenin sembolik olarak kritik önemi var. İşte ‘İslam’da ibadethane tektir, böyle olursa şöyle olur’ şeklinde birtakım kendilerine göre gerekçeleri var bizim kabul etmediğimiz. Din eğitimi yani inanç eğitimi ve hizmetleri noktasında en azından Alevilerin taleplerinin karşılanması lazım ama Alevilerin istediği gibi karşılanması lazım. Bakın bu çok önemli, Alevilerin istediği şekilde… ‘Efendim ben Başkanlığı kuruyorum.’ Ama Diyanet’in farklı bir versiyonu gibi kurduğunuz zaman oradaki anlayış Alevilerin duygu ve düşüncelerine uygun olmadığı zaman bir anlamı kalmıyor.
“YASAL MEVZUATTA ‘CEMEVLERİNİ BU KURUM YÖNETİR’ DİYE YAZMIYOR”
-Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın kuruluşunu desteklediniz ancak şimdi desteğinizi çektiniz, hatta eleştirmeye başladınız. ‘Cemevi Başkanlığı Sünni İslam inancı doğrultusunda yönetilmeye çalışılıyor’ diyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız. Diyanet’in müdahalesi mi var?
Ben tabii ki söylediğim noktalarda devletin Alevi yurttaşların taleplerine bütçeden destek sağlamasınının kesinlikle yapılması gerektiğini düşünüyorum ama bunu Sünni bir perspektif üzerinden veya Aleviliğin içeriğini, anlam dünyasını, sembollerini Sünni perspektif üzerinden yürütürsen bunu kabul etmem mümkün değil. O zaman da söyledim. Yanlış şeyler olduğu zaman ben bunu savunmam. Çünkü benim düşüncelerim belli.
NEDEN ROTA DEĞİŞİKLİĞİ OLDU?
Bu kurumun yasal mevzuatına baktığınız zaman hep koordinasyon, destek… Mesela ‘cemevlerini bu kurum yönetir’ diye bir şey yazmıyor orada. Yasayı iyi okumamız lazım. Bu yasa hazırlanırken bizim de katkımız oldu ama yasanın bir de uygulanması var. Maddede böyle yazar ama gider başka şekilde uygularsın, o da ayrı bir konu. Yasal mevzuata baktığımızda bir sorun gözükmüyor. Burada bakış açısı, o kurumun idaresi falan önemli. Buraya (Cemevi Başkanlığı’na) uzman alındığı zaman İlahiyat Fakültesi ilana konulmadı. İlahiyat fakültesinin konulmasını uygun görmedik, ilanı da biz hazırladık.
Bize soruldu. Neden? Çünkü Aleviler, Diyanete, ilahiyatçılara güven duymuyor. Buradaki eğitimle ilgili eleştirileri var. Buralarda Sünni inanç ve kültür eğitimi veriliyor. Bu kişilerin gireceği iş bulacakları pek çok alan var. Tarih, sosyoloji, edebiyat alanında doktora, master yapmış eğitim görmüş birçok Alevi çocuğu var. Bunlar tez yazmış. Bu insanlar buraya girsin. Zaten 40 kişi alacaksınız.
“ALEVİ TOPLUMUNA HİZMET EDECEKSE ALEVİLERİN OLMASI ÇOK DAHA DOĞRUDUR”
-Bu 40 kişi Alevi uzman mı sadece?
Şöyle, devlete alırken Alevi Sünni diyemiyorsunuz. Mesela Diyanete de girerken ‘Alevi, Sünni’ denilmiyor değil mi? Ama kim giriyor İslamcılar, Sünniler giriyor. Dolayısıyla burada da beklenen şey nedir? Alevi toplumuna hizmet edecekse bu kurum, o zaman Alevi Bektaşilik konusunda uzmanlaşmış, eğitim almış Alevi çocuklarının olması çok daha doğrudur.
“KADROYA ALINAN DEDE HENÜZ YOK, MAAŞ ALABİLMESİ İÇİN İLANA ÇIKMASI LAZIM”
-Cemevi Başkanlığı’nda kadroya alınan, maaş alan dede var mı?
Hayır orada kadroya alınan dede yok. Dedelerin maaş alabilmesi için bir ilana çıkılması gerekir. İlanlara başvurulması gerekiyor: Şu an söz konusu değil. Diğer bakanlıklardaki gibi uzmanlar var.
Daire başkanları kuruluş aşamasında giren insanlar. Eğitim Dairesi, Cemevi Hizmetleri Dairesi gibi daireler var. Uzmanlar sınavla, kitap yazmış, tez yazmış insanlar.
“İKİ KOORDİNATÖR VAR, İKİSİ DE SÜNNİ, BİRİ BAŞKANIN EŞİ”
Eski Cemevi Başkanı ile yeni başkan döneminde çok farklılıklar oldu. Çalışmalarda Alevi akademisyen sayısı çok az. Çoğu Sünnilerden oluşuyor. Hatta ansiklopedi çalışmasının koordinatörler var, ikisi de Sünni. Birinin başkanın (Alirıza Özdemir’in) eşi olduğu söyleniyor.
-Bu Alevi toplumuna meydan okuma değil mi? Vicdanı olan herkes tepki göstermesi lazım.
Artık onu bu kararı alanlar düşünecek. Biz doğruları ifade etmekle görevliyiz. Gerçekten Alevi toplumunu kucaklayacak bir başkanlık kurulmalıydı.
“İLANDA İLAHİYAT FAKÜLTESİ YAZMAYINCA ELEŞTİRİLDİ, DEDİKODUSU YAPILDI”
-Şu an Cemevi Başkanlığı’nda uzmanlar ağırlıkla Sünni İslamcı kesimden mi oluşuyor?
Cemevi Başkanlığı’na şu anda girenler Alevi Bektaşi ağırlıklı bir yapıdan oluşuyor. Tamamına yakını böyledir. Çünkü ilanda ilahiyat fakültesi olmadığı için sosyoloji, tarih, kamu yönetimi gibi şeyler konuldu. Hatta çok eleştirildi, şikayet konusu yapıldı. Orada burada, diyanette bu konu dedikoduya çevrildi. Biz de dedik ki ‘kusura bakmayın. Bu yapılan şey doğrudur.’ Çünkü Alevi toplumu o zaman diyecekti ki ‘işte bakın gördünüz mü, ilanda ilahiyat fakültesi var, devlet Alevileri asimile etmek istiyordu, işte görün, burada var.’
-Diğer türlü de sinsice yapmıyor mu? Tamam ilahiyat fakültesi yazmıyor ama sonuçta el altından ilahiyatçı uzman alıyor.
Şu anda alımlarda ilahiyatçılar el altından giremez. Orada mezun olanların bölümleri belli. Doktorası olan, yüksek lisansı olan insan da var. Bunlar hep Alevilik Bektaşilik çalışmış insanlar. Bunların ilahiyatla ilgisi yok. Bizim önerimiz döneminde, bu kuruma giren insanların çoğunun bölümleri belli, yaptıkları çalışmaları belli. Mutlaka bir makale, tez, kitap yayınlamak gibi şart konulmuştu. Bunlar konulurken de hepsinin altında gerçekten ‘Alevi Bektaşiliğe hakim insanlar olsun, toplumla iyi ilişki kuracak insanlar, onlara ulaşabilecek insanlar olsun’ anlayışı hakimdi.
“MUHTEMELEN DİYANETÇİLERİN GİRİŞİMLERİYLE OLDU”
-Peki şimdi nasıl bir yapılanma var?
Şimdi şöyle: Uzman düzeyinde değil. Eski başkanın (Ali Arif Özzeybek) görevden alınması büyük ölçüde bu yapılanlardan kaynaklı. ‘Burada istemediğimiz bir gidişat var’ şeklinde ve artık bana göre muhtemelen bu Diyanetçilerin girişimleriyle oldu.
“2 YILDIR HALA DANIŞMA KURULU ORTADA YOK”
-Yani Cemevi Başkanlığı’na Diyanet’in bir müdahalesi mi oldu?
Bence bunların orada burada belli kesimlere giderek, ‘işte bakın buraya ilahiyat fakültesi mezunları alınmıyor’ şeklinde propaganda yaptıklarını düşünüyorum. Bunun üzerine de başkan (Ali Arif Özzeybek) görevden alınarak kendi istedikleri bir yeni başkan atandı. O başkanın atanması da pek uygun değil. Yani siz genel müdür seviyesine getirdiğiniz, bir başkanlık seviyesine getirdiğiniz şeye de uygun değil statü itibarıyla. Bu şekilde yapılıyor ve Danışma Kurulu hala atanamıyor. İlk başta denilen şuydu: Dedeler ve akademisyenlerden oluşacak bir Danışma Kurulu olacak. 2 yıla yaklaşıyor hala Danışma Kurulu ortada yok.
“KURUMUN RESMİ AÇILIŞI DA YAPILMADI”
-Acaba neden hala Danışma Kurulu kurulamadı?
Bu çok enteresan! Mesela şu anda hala kurumun resmi bir açılışı yapılmamıştır.
“HALA DANIŞMA KURULU YOK, BUNLAR NORMAL Mİ?”
-Peki hala resmi açılışın olmamasını nasıl yorumluyorsunuz?
-Demek ki bu meselenin hala devlet nezdinde önemi kavramamamış. ‘Alevi Bektaşi toplumuna güzel bir şey yapıyorum, size hizmet edecek bir kurum’ diyeceksiniz ama gereklerini yerine getirmeyeceksiniz. Yani Danışma Kurulu olacak diyorsun ama atanmıyor. Bir resmi açılış olacaktı Türkiye kamuoyuna duyurulması için. Şahkulu Sultan Dergahı’nda bunun yapılacağı duyuruldu. Dolayısıyla bunlar normal mi yani? Kendi istedikleri gibi insanlar bulabilirler. Beni atayın demiyorum. Ama kendinize uygun bir insan şu Türkiye’de yok mu? Şu andaki başkanlığın zihniyetine uygun dede akademisyen yok mu? Vardır tabii ki, bulunur. Ama o bile olmuyorsa, o zaman derim ki Aleviler ve ihtiyaçları önemsenmiyor.
“AYDINLATMA GİDERLERİNİ SADECE CEM YAPILAN SALONUN AYDINLATMASINA DÖNÜŞTÜRMEYE ÇALIŞIYORLAR”
Dikkat edin şu an atanan iki başkanın yardımcıları bile tam olamadı. Devlette genellikle bu tür kadrolar doldurulur, daha önce de bir başkan yardımcısı vardı. Niyeyse ikinci bir başkan yardımcısı yok mesela? Bu da enteresan! Ve bakın aydınlatma giderleri meselesinde bunu sadece cem yapılan salonun aydınlatmasına dönüştürmeye çalışıyorlar. Bu çok yanlış bir şey!
“BİZ KARŞI ÇIKTIK, CEMEVİYLE CAMİNİN FONKSİYONU FARKLI”
-“Koskoca” bir başkanlık kuruyorlar ve bu da cemevlerinin sadece cem salonunun elektrik giderlerini karşılamak istiyor!
Ama işte elektrik gideri bile tam verilmemeye çalışılıyor. Biz buna karşı çıktık. Dedik ki cemevleri ve camilerin fonksiyonu farklıdır. Burada lokma cenaze hizmetleri var. Dolayısıyla sen kalkıp haftada bir cem yapılacak, yarım ampul parasını veremezsin. Zaten kaç tane cemevi var? Toplasan 300 tane elektrik harcayan yer bulursun. Bunun da paralarını lütfen hepsini ödeyin!
-Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ‘Cemevi bir bütündür ibadethane olarak tanıyacaksınız ve giderleri de karşılanacak’ dedi sonuçta.
Onların gerekçesi, bunu cami şeklinde düşünüp, elektrik giderlerinin hepsinin karşılanmamasını engellemeye çalışıyorlar. İkincisi de bu dedelere maaş meselesi.
“DEDELERE MAAŞ KONUSUNDA FARKLI DÜŞÜNÜYORUM”
– Dedelere maaş konusuna nasıl bakıyorsunuz? Alevi toplumu tepki gösteriyor, ‘asırlardır dedeler hiçbir zaman maaş karşılığı hizmet vermedi, maaş karşılığında köy köy gezmedi’ diyorlar. Alevi örgütleri ve toplumu bu anlamda çok tepkili. Siz ne diyorsunuz?
Çocukluğumdan beri bu konunun içerisinden gelmiş birisiyim. Eskiden zaten dede köyde yaşıyordu zaman zaman da taliplerini ziyaret edip cem cemaat bu hizmetleri yürütüyordu. Yine toplum dedelere destek oluyordu, hakkullah veriliyordu. Ama bugün kentlerde cemevinize gelen dedeye yol parasını vermeden gelip gitmesi mümkün değil. Gerçekten nitelikli, okuyan, yazan eğitimli bir insanın yetişmesi maliyetli bir konu. Biz artık dedelerin çok iyi bir şekilde, nitelikli bir şekilde olması için toplumun bir maliyete katlanması gerekiyor. Şimdi ülkede Sünnilerin inanç hizmetlerinde personel gideri olarak bütçe ayrılırken, cemevlerindeki görevlilere de kesinlikle destek olunması gerekir. Bunun formülü bulunur. Şahkulu Sultan Dergahı’nda 20’den fazla kişi çalışıyor. Şimdi oradaki görevliler maaş almadan nasıl çalışabilecek? Binlerce insan gelip gidiyor oraya, onun için ben bu maaş konusunda farklı düşünüyorum. Ama onun da yolları var.
Eğer cemevleri diyorsa ki ‘inanç önderlerimizin giderlerini biz karşılıyoruz’ veya belediyeler karşılıyor, o zaman dedeler bir şekilde katkı yani maaş almış oluyor.
DEDELERİN EĞİTİLMESİ
-Belediyeler cemevlerindeki personele maaş veriyor olabilir ama Cemevi Başkanlığı’nın maaş vermesi başka bir şey. Cemevi Başkanlığı “dedeleri eğiteceğiz” diyor. Kim eğitecek dedeleri? Bu yüzden Alevi toplumu diyor ki “Bizim dedelerimizi asimilasyona uğratacaksınız. İmamların eline kağıt tutuşturduğunuz gibi dedelerin de eline kağıt tutuşturup ‘bunu okuyun diyeceksiniz.’ Maaş alan dede devletin memuru olur ve söyleneni yapar. Tepkiler bu yüzden!
Tabii eğitim konusu önemlidir ama burada Alevi toplumu düzgün şekilde bu noktada bir program oluşturursa devletin kalkıp orada kendi fikrini uygulayabileceğini düşünmüyorum. Bu zamana kadar zaten böyle bir şey yapılamadı. Alevilikle ilgili olması gereken eğitim meseleleri şunlardır veya biz bunu kendimiz yapacağız, sivil toplum kendisi bunu çözerse devlet niye bu alana girsin.
Siz boşlukta bıraktığınız zaman ister istemez bir kısım cemevleri de talep ediyor. Cemevlerinin bir kısmı da devletten destek alıp eğitim vermek istiyor.
-Daha çok bağımsız cemevleri maaş istiyor.
Bağımsız cemevleri ama neticede ‘kamuda bu alanda ihtiyaç var’ diye düşünüp oraya girmek istiyor. Şurası çok önemli, yine tekrar ediyorum Alevi Bektaşi toplumunun geleneksel, bu zamana kadar yaşanmış Aleviliğine uygun bir eğitim çizilmedi.
“ALEVİ BEKTAŞİ ANSİKLOPEDİSİYLE İLGİLİ TOPLANTIYA KATILANLARIN YÜZDE 90’NI SÜNNİ”
-Peki bu mümkün mü? Siz buna inanıyor musunuz? Şu an bile Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın nasıl bir yapılanmaya saptığını görüyorsunuz!
– İnanıp inanmamaktan ziyade uygulamayla bu anlaşılır zaten. Şu andaki mesele Alevi Bektaşi ansiklopedisi. Ansiklopediyi hazırlamakla ilgili toplantı yapılıyor. Bu toplantıya katılanların %90’nı Sünni akademisyen ve ilahiyatçılardan oluşuyor. Araya 2-3 Alevi serpiştirmişler, böyle bir ansiklopedi olmaz! Eğer eğitim programı yapılacaksa yine bu şekilde bir eğitim öğretim, öğretmen veya eğitici kadrosu ile bu eğitim olmaz. Bunu zaten Aleviler kabul etmez. İnanmaktan ziyade içerik ne olacak?
Eğitim kadrosu önemli. Başkanlık ocaklarla ilgili toplantı yapmış. Bakıyorsunuz bir kaç dede ve baba oturmuş, diğerlerinin hepsi Sünni. Şimdi bu nasıl olacak? Olmaz yani. Şunu söyleyeyim: Boşuna bir uğraş olarak düşünüyorum. Bu şekilde bir bakış açısıyla gerçekleştirilecek bir eğitim faaliyeti, bir ansiklopedi çalışması boşa gider, yazık olur!
Gerçekten Alevi Bektaşi toplumunun gerçeklerini yansıtacak bir ansiklopedi olmalıydı. Bir Sünni Aleviliği ne kadar yazabilir?
“BENİ DİYANETE GÖTÜRÜP SÜNNİ HOCALARIN DERSLERİNE SOKUYORLAR MI?”
-Alevilikte ocak sistemi var. Pirler tarihten bu yana ocaklarda yetişmişler ve her dede çocuğu da dedelik yapamıyor biliyorsunuz. Taliplerin tercih ettiği, en kamil insan dedelik yapabiliyor. Durum böyleyken bu Cemevi Başkanlığı’nın görevlendireceği hangi uzmanlar dedelere eğitim verecek? Dedenin, pirlerin üstünde kim olabilir? Bu da bir eleştiri konusu.
Oranın uzmanı bürokrasiyi oluşturur. Mecburen zaten ocakzade dedelerin işin içine katılması lazım. Ocakzade dedeler varsa zaten Alevilikle ilgili çalışma yapmış akademisyenlerin özellikle de Alevi kökenli olmaları gerekir. Dünyanın her yerinde böyledir. Mesela beni Diyanet İşleri Başkanlığına götürüp Sünni hocaların, ilahiyatçıların dersine sokuyorlar mı? Hayır. Niye sokmuyorsun? E o zaman Alevilerle ilgili bu iş yapılırken neden böyle yapıyorsun? Tabii ki Alevi inanç adamları veya inanç eğitmenleri ön planda olmalıdır. Her yerde böyledir. Protestanlardan katoliklere bu böyledir. İnanç alanı diğer bilimsel faaliyetlerden farklıdır. Onun için tabii ki mutlaka Alevi inanç önderlerinin, burada temel rol oynamaları gerekiyor.
“ALEVİ BEKTAŞİ KÜLTÜR VE CEMEVİ BAŞKANLIĞI’NDA KURUMSAL YAPI HALA OLUŞTURULAMAMIŞ”
-Alevi olmaları yetmiyor biliyorsunuz. Alevi kökenli olup da asimilasyon yapan insanlar var. Tamamen Sünnileşmiş ya da Şialaşmış insanlar tanıyoruz. Dolayısıyla Cemevi Başkanlığı’na baktığımız zaman durum ortada. Ülkücü MHP kökenli bir insan Cemevi Başkanlığı’nın başına getirildi. Dolayısıyla bir güvenin olması Aleviler açısından söz konusu değil. Öyle değil mi?
Bu başkanın milliyetçi kimliği ön plana çıkıyor ama mesele milliyetçilik falan meselesi değil. Siz herhangi bir ideolojiyi, siyaseti taşırsınız ama gelirseniz orada doğru bir şeyler de yapabilirsiniz. Bir insan atandığı görevde kendi mensubiyetini dışarıda tutabiliyorsa problem olmaz ama burada yapılan uygulamalar problemli. Siz şu anda ne yapıyorsunuz? Kurumsal yapı halen oluşturulamamış. Eksiklikler halen devam ediyor. Aradan çok zaman geçmesine rağmen normal devletin işleyişine uygun değil. Ama bakıyorsun burada böyle. Niye acaba?
“DAHA ÇOK SÜNNİ AKADEMİSYENLERLE İŞLERİ YÜRÜTMEYE ÇALIŞIYORLAR”
-Siz başından beri işin içindesiniz, neden peki? Ne amaçlanıyor?
-Bakış açısı sorunu var. Alevilikle ilgili kurduğunuz bir başkanlıkta düzgün bir şekilde diğer kurumlardaki gibi işleyişi görmüyorsunuz, farklı bir bakış açısıyla burayı yönetiyorlar. Bu, Alevi Bektaşi toplumunu gerçekten rahatsız eder. Ayrımcı farklı bir bakış açısı bu kurumun kurumlaşmasında bile gösteriliyorsa o zaman insanların tepkisini çeker. Zaten alan dar, konuştuğun zaman bunu insanlar söylüyor. Başkanlığın icraatları burada çok önemli. Zaten fazla bir icraat da yapılmadı. Şu an bu ansiklopedi ve toplantılar yapılıyor. Daha çok Sünni akademisyenlerle işleri yürütmeye çalışıyorlar.
“CEMEVİNE MESCİT AÇILMAZ, CEMEVİ CEMEVİDİR”
-Sünni (Siyasi İslamcı) akademisyenlerle işleri yürütmeye çalışıyorlar çünkü başkanlığın başındaki kişinin de Sünnileştiği yönünde söylemler var. Ali Rıza Özdemir, 2 yıl önce yazdığı bir yazıda ‘Cemevlerine mescit açılsın. Bu durum Sünnilerin de çok hoşuna gider’ diyor. Şimdi bunu yine dillendirdiği iddia edildi. Bu konuda ne diyeceksiniz? Nasıl olur da “cemevine mescit açılsın” denilebilir?
Cemevine mescit açılmaz. Cemevi cemevidir. Yani Alevi Bektaşi toplumunun ne yaptığı ne ettiği, nereye gittiği belli. O kendi fikridir, fikrini kendisine saklayabilir. Alevi toplumu böyle bir şeyi doğru bulmaz.
“BAKIŞ AÇISINDA HAKİKATEN SIKINTI VAR”
-Sonuçta bu zihniyetteki bir insan Cemevi Başkanlığı’nın başına getirildi!
Evet bu doğru bir yaklaşım değil. Bakış açısında hakikaten bir sıkıntı var. Alevi Bektaşi cemevlerinde ne olur, ne olmaz belli. Yüzyıllar içerisinde oturmuş bir yapı bu zaten. Mescit önermenin bir gereği yok. Cemevinin içerisinde gider ibadetini yapar, sorun değil. İlla belli bir şablon, belli bir ismin takılması gerekmez ki resmiyet böyle tanımıyor diye. Onun için kesinlikle sıkıntılı bir bakış. Şu anda bunu açıkça söyler miydi bilmiyorum. Kişisel bir şey, Alevi toplumunu bağlamaz bu. Dedeler, babalar, pirler böyle bir görüşü kabul etmez!
“BİR HAYAL KIRIKLIĞIYLA SONUÇLANMAYA DOĞRU GİDİYOR VAZİYET”
-Alevi toplumunun, kurumların kabul etmesi mümkün değil. Alevi köylerine camiler yapılıyor. Cemevi Başkanlığı’nın, bunu sorun ettiğini görmedik, hiçbir zaman açıklama yapmadı. “Cemevlerine mescit açılsın” diyen bu zihniyet Alevi köylerine cami yapılmasını engeller mi? Engelleyemez sanıyorum.
Cemevi Başkanlığı’nın Diyanetin veya diğer kurumların çalışmasına müdahil olabileceğini zannetmiyorum ama yeter ki kendi alanı ile ilgili kalsın. Düşünsenize bir taraftan Diyanet İşleri Başkanlığı cami, mescitin yaygınlaşması için çalışırken, devletin bir başka kurumu çıkıp ‘Ya bu nasıl oluyor?’ demez. Devlet kurumları arasında böyle bir işe girmezler. Zaten hiyerarşik olarak da Diyanetin devlet katında güçlü olduğunu biliyorsunuz. Cemevi Başkanlığı böyle değil ama en azından Alevi Bektaşi toplumunun ihtiyaçlarını görecek bir organizasyona girse, bu bile bence iyi. Ama bunu bırakıp Sünni ilahiyatçıları, akademisyenleri toplayıp bir şeyler yapılacağını zannediyorsa bir şey çıkmaz. Çok yanlış. Devlet, Aleviler için bir şey yapıyormuş diye düşünürken, sevinirken yine bir hayal kırıklığıyla sonuçlanmaya doğru gidiyor vaziyet.
“BOŞLUKLARI, SORUNLARI ALEVİ KURUMLARININ GİDERMESİ GEREKİYOR”
-Demek ki Alevi örgütleri, Alevi toplumu endişelenmekte, karşı çıkmakta haklıymış. Alevi toplumu, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’na başından beri karşı çıktı. Çünkü MHP’nin desteklediği, AKP’nin kurduğu bir kurum. Hükümet Alevilerin hiç bir talebini yerine getirmeden bu kurumu kurdu. Aleviler “Bu başkanlıktan bir hayır gelmeyecek” diyor. Katılıyor musunuz?
Ama işte şunu da unutmamak lazım. Alevi Bektaşi toplumunun eğitim ve hizmetler konusunda, değişik noktalardaki boşluklar, Anadolu’nun köylerinde (cenaze vb) sorunlar varsa o zaman Alevi kurumlarının, federasyonların gidermesi gerekiyor. Bir taraftan da siz ev ödevlerinizi yapmak zorundasınız. Alevi Bektaşi toplumunun cenaze hizmetleri ile ilgili ihtiyaçları varsa, dede sorunu varsa, eğitim meselesi varsa giderilmeli. Ben şuna inanıyorum: Bu başkanlığın kurulması da bir boşluktan, ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Eğer siz bu alanda böyle bir boşluk bırakmasaydınız, zaten devlet burada kurumu kuramazdı.
“DEVLET ‘ALEVİLER ŞÖYLE OLSUN, BÖYLE OLSUN’ DEMEMELİ, BUNUNLA BİR YERE VARAMAYIZ”
-Ben Cemevi Başkanlığı’nın ihtiyaçtan kurulduğunu düşünmüyorum. Devletin “Alevilerin böyle bir ihtiyacı var kuralım” dediğini düşünmüyorum. Başından beri Aleviler, bu kurumun asimilasyon için kurulduğunu belirtiyor, arkasına Diyaneti alarak, Alevi toplumunu, inancını başkalaştırmak, müdahale etmek için kurulduğuna inanıyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını ve bunu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin izleme başlatmasının bir taktik engellemesi gibi söylenen şeyler de var. Böyle bir nedenle de bunların yapıldığı ifade ediliyor ama bence bunları konuşsak bile çok yanlış ve ayıp. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 2024 yılına geldiğimiz şu günlerde bile hala ‘Aleviler şöyle olsun, böyle olsun’ dememeli. Aleviler nasıllarsa öyle kalsınlar. Sünniler de nasıllarsa öyle kalsınlar. Alevi toplumu başka insanların ne yapacağını ne edeceğine karışmıyorsa kimse de Alevilerin inançlarına, itikatlarına karışmasın.
Eğer Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları için böyle bir taktik izleniyorsa bu da çok ayıp, komik. Yani böyle şeylere değmez, ne olur 3 gün sonra yine başa dönülür. Siz hala bir toplumun ‘ben haklarını vermeyeyim de böyle engellemelerle, dışlama stratejileri takip edeyim’ derseniz olmaz. Tarih bunları kaydediyor. Tarih ne yaparsak ne edersek hepsini bir şekilde kayda geçiriyor.
“‘ALEVİLİĞİ SÜNNİ BAKIŞ AÇISINA GÖRE ORGANİZE EDEYİM’ YAKLAŞIMI KESİNLİKLE DOĞRU OLMAZ”
Hala bugün Alevilerin dönüştürülmesini istemek insanlık ayıbıdır ve kabul edilemez. Bu insanların talepleri neyse karşılayacaksın! Bazı kurumlar diyorlarsa ki ‘biz böyle bir şey istemiyoruz’ tamam onları karşılamazsın diğerlerine de katkı sunarsın. Ama yine Alevilerin istediği gibi Alevice bunu yaparsın. ‘Efendim ben bir Sünni bakış açısıyla kendime uygun bir şekilde Aleviliği Sünni çerçeve içerisinde ele alayım, bu kurumu da Sünni bakış açısına göre organize edeyim’ şeklinde bir düşünüş kesinlikle doğru bir yaklaşım olmaz ve zaten kabul de görmez.
“DİYANET ÜZERİNDEN OLMASI DAHA FAZLA TEPKİ ÇEKERDİ”
-Ali Arif Özzeybek zamanında da böyleydi. Esas taleplere kulaklarını kapatıp cemevinin küçük ihtiyaçlarını not edip gittiler. Yani Özzeybek de Alevilerin taleplerine kulak tıkadı. Üstelik de İçişleri Bakanlığı danışmanın ne işi olabilirdi cemevlerinde! Bu da çok büyük bir tepki çekti.
Cemevlerine Diyanet üzerinden olması daha da fazla tepki çeker. Kültür Bakanlığı ile o zaman böyle bir organik kurumsal yapı yoktu. Oradan da olmuyor. O zaman geriye devletin bir kurumunun bir şekilde ihtiyaçları toplayarak, insanlar tabii ziyaret edilerek dinleniyor. O sırada siyasetin uygun gördüğü neler yapılabilecekse bunlar sağlanıyor. Yani usulen siz doğru bulmayabilirsiniz, şekil olarak. Neticede bunlar siyasi kararlarla yürüyen şeyler, bu şekilde yapılıyor. Ama ne olur? Siz önce böyle başlarsınız ama daha sonra gerçekten esas ana sorunlara da inebilirsiniz.
“ALEVİLERİN İÇ ORGANİZASYONLARINA MÜDAHALE EDİLMEDİĞİ SÜRECE PROBLEM YOK”
-Esma Ersin var. İçişleri Bakanlığı Bakan Müsteşarı. O da cemevlerini dolaşıyor. AKP ve MHP ne yapmaya çalışıyor?
Cemevlerinin kamu yetkilileri tarafından ziyaret edilmesinde bir sorun yok. Ziyaret neden etmesinler, tabii ki de edecekler. Bütün vatandaş bir şey olduğu zaman kaymakamlığa, valiliğe, oraya buraya gider. Bence Alevilerin kendi iç organizasyonlarına müdahale edilmediği sürece hiçbir problem yok. Bence ziyaret ederler, onu da yaparlar, toplum kendileri de gitmek istiyor yani cemevlerinden gidenler de oluyor. Buradaki çizgi bence şudur: Cemevlerinin kendi iç işleyişlerine müdahale edilmemesi!
“TOP GENE ALEVİLERDEDİR”
-Müdahale edilmemesi sizce mümkün mü? Bu kadar para yardımı yaparsa ‘dedelere maaş vereceğiz’ derlerse müdahale mümkün olmaz mı? Alevi toplumunu dönüştürmek için dedeleri satın almanız, dönüştürmeniz gerekiyor önce. Yani dedeleri eğiteceğiz demelerinin altında öyle basit iyi niyet yatmıyor!
Böyle bir çalışmaya cemevleri ve dedeler katılmaz olur biter. Burada top gene Alevilerdedir. Dersin ki ‘biz bu eğitime katılmayacağız’, bitmiştir.
-Ama işte bunu herkes demiyor gidip maaşı kabul eden dedeler var.
Alevilerin kendisi eğitim yaparsa sorun biter. Alevilerin kendisi dedelerin ihtiyaçlarını çözerse bence orada bir boşluk kalmaz.
-Ben bir Alevi alarak dedelerin cem hizmetlerinden dolayı maaşa ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Çünkü dedeler sabahtan akşama kadar en az 8 saat bir mesai harcamıyor. Talipleriyle buluşuyor, cem yapıyor. Eskiden beri bu böyle olmuş. Zaten dedelerin masrafları karşılanıyor. Cemevlerine bağışlar yapılıyor. Aleviler diyor ki ‘bizim sorunumuz dedelere maaş verilmesi meselesi değil.’ Zaten birçok dede de maaş alınmasına karşı çıkıyor. Alevi toplumu bu kadar basit görülemez, konu dedelere maaşa indirgenemez. Esas mesele bu!
Şimdi bakın dünyada bütün toplulukların inanç okulları var ama Alevilerin yok.
-Aleviler kendi okullarını kurabilir.
İşte kurabilir. Ben zaten derneklerimizi, vakıflarımızı bu anlamda da eleştiriyorum.
“PEKİ ALEVİ KİMLİĞİ NASIL KORUNACAK?”
-Aleviler açısından Devlete, Cemevi Başkanlığı’na gerek yok!
Eğitimle ilgili bir şey düşünülmediğini, hiç konuşulmadığını görüyoruz. Bu çok yanlış. Sen bunu yapmazsan peki bu Alevi kimliği nasıl korunacak? Bugün dünyada, Almanya’da, İngiltere’de neden Alevilikle ilgili dersleri vermeye, yaygınlaştırmaya çalışıyoruz? Çünkü okulda olmadığı zaman bunun sadece sivil toplum üzerinden yürütülmesi mümkün değil.
OKULLARDA ALEVİLİK DERSİ
-Ama şöyle…Avrupa’daki Alevilik dersleri en azından federasyonların kontrolündeki tanınan, bilinen insanlar tarafından veriliyor. Hem cemevlerinde hem okullarda.
Cemevleri, Alevi dernekleri ve federasyonları oturup benzeri ve şeyi ortaya koyacaklar, bunu yapmıyorlar. Düşünebiliyor musun bütün bu kurumlar toplandı dedi ki ‘biz bundan sonra Türkiye’de şu kadar sayıdan fazla olan okullarda seçmeli Alevilik dersi konulmasını istiyoruz, müfredatı hazırladık. İçeriği şudur, budur.’ Böyle bir şey ortaya koymuyoruz ki!
“FEDERASYONLARIMIZ, KURUMLARIMIZ 50-100 YILIN PLAN VE PROGRAMINI HAZIRLAMASI GEREKİYOR”
– Hocam keşke öncülük yapsaydınız. Siz yapsaydınız. Akademisyenler, Aleviler bir araya gelemiyor mu?
Federasyonlarımızın ve kurumlarımızın Bence 50 ya da 100 yılın plan ve programını hazırlaması gerekiyor. Okul çok önemlidir. Zorunlu din dersleri ile ilgili kararlarda benim de ismim vardır. Eleştiriyorum, zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersini bütün öğrenciler adına istediğimiz kadar şikayet edelim. O zaman benim yapmam gereken bu derslerin içeriğinin bir şekilde dönüştürülmesi. Şimdi ‘zorunlu din dersleri kalksın’ deniliyor, kalkmıyor. Kalkmıyorsa o zaman kalkması için de uğraş. Tamam eyvallah ama bir taraftan da bunun içeriğinin değiştirilmesi için çalış, önerilerde bulun. Bu yapılmıyor.
-Peki siz bunları önerdiniz mi? O gücünüz vardı en azından. Cemevi Başkanlığı kurulurken içindeydiniz!
Ben bir akademisyen öğretim üyesiyim. Ben derneklerimizin içerisinde faydalı olmaya çalışıyorum, bazen beni dinliyorlar ya da dinlemiyorlar. Bana ‘Efendim şöyle bir şey var. Ne diyorsunuz?’ diye sordukları zaman ben de önerilerimi söylerim ama karar alıcılar gene kendileri.
CEMEVİ BAŞKANLIĞI LAĞVEDİLMELİ Mİ?”
-Peki tüm bu olumsuzluklar karşısında Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı lağvedilmeli mi? Bu haliyle Alevi toplumuna bir yararı olmayacağı ortada!
Ben şahsen Alevi Bektaşi toplumunun pek çok meselesiyle ilgilenmesi gereken bir resmi daireye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Cemevlerinin içişlerine, inanca müdahale etmeyen bir devlet kurumuna ihtiyaç var. Lağvedilmesini savunmuyorum ama eğer bir Sünni başkanlığına dönüştürülürse bir anlamı kalmaz.
“BU ÇALIŞTAY, SÜNNİ İLAHİYAT ANLAYIŞININ ALEVİLİK TEZLERİNİN MEŞRULAŞTIRILMASINA HİZMET EDER!”
-Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, Alevi çalıştayı düzenliyor. Bu çalıştaya siz davet edildiniz mi?
Ben davet edilmedim. Zaten katılmayacağımı bildikleri için böyle bir daveti de yapmazlar. Böyle bir çalıştay ancak Sünni İlahiyat anlayışının Alevilik tezlerinin meşrulaştırılmasına hizmet eder. Başkanlığın ansiklopedi çalışmalarına, birlikte toplantı düzenlenen akademisyenlere bakıldığında bunların tamamına yakınının Sünni akademisyenler olduğu görülmektedir. Araya birkaç tane de Alevi akademisyen acaba görüntüyü kurtarabilir miyiz diye alınmıştır. Siz Diyanet İşleri Başkanlığı’nın düzenleyeceği Sünnilik Çalıştayına bir tane Alevi akademisyeni davet edebileceğini düşünebilir misiniz? Ama konu Alevilik-Bektaşilik Ansiklopedisi, Çalıştayı olunca Sünni İlahiyatçılar, akademisyenler işin başına geçebiliyor. Böyle bir başkanlık eğer Alevi-Bektaşi toplumuna hizmet için kurulduysa, Alevi-Bektaşiliğe bakışı herkesçe bilinen Sünni Diyanet ve İlahiyat anlayışının buraya verebileceği hiçbir şey olamaz.
“RESMİ DİN ANLAYIŞINA UYGUN BİR ALEVİLİK DİZAYN ETME AMACINA HİZMET EDER”
-Cemevi Başkanlığı’nın YÖK’e yazı yazarak, son 3 yılda bu alanda yüksek lisans ya da doktora yapan uzman akademisyenlerin çalıştaya katılımını istediği ortaya çıktı. Ayrıca YÖK’ten akademisyenlerin bilgilerinin istenmesini nasıl yorumluyorsunuz?
YÖK Tez katalogları incelendiğinde sadece 3 yıl değil, çok daha geriye de gidilerek bu konuda yapılan tez çalışmaları ve onların danışmanları olan akademisyenlerin bilgilerine ulaşılabilir. Başkanlığın halihazırdaki yönetim anlayışı da düşünüldüğünde bu şekilde elde edilecek bilgilerle toplanacak bir Alevi Çalıştayı’nın Diyanet ve İlahiyat çevrelerince belirlenen resmi din anlayışına uygun bir Alevilik dizayn etme amacına hizmet edeceği tahmin edilebilir.
Nilgün METE- Eren GÜVEN/PİRHA
İLGİLİ HABERLER
1-‘İnce bir Sünnilik yaparak Alevileri asimile etmek amaçlanıyor’- VİDEO
2-‘Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, toplumumuza ‘Alevisiz Aleviliği’ vaat etmektedir’
3-‘AKP üzerimizde at oynatıyor; bizi yok etmeye çalışan zihniyetle beraber olmayın’-VİDEO
4-‘Maddi teklifleri reddettik; biz Alevi köyleriyle iletişim sağlamalıyız’-VİDEO
5-‘AKP, Cemevi Başkanlığı’yla sinsice bir çalışma yapıyor, Alevileri avlamaya çalışıyor’-VİDEO
6-‘Cemevi Başkanlığı’nda görev kabul edenler inancına ihanet içindedir’-VİDEO
7-Baba Demir: Alevi kurumları birlikte hareket etmeli-VİDEO
8-Pir Mustafa Mısır: Ulularımız hiç biat etmedi, lokmanın peşine düşmedi!
9-‘AKP hükümetinin dedelere maaş projesi soykırım politikasıdır’-VİDEO
10-‘Maaşı kabul etmiyoruz; nefsine yenik düşen olursa düşkündür’-VİDEO
11-‘Devletten maaş aldığın zaman amir-memur ilişkisine dönüşür, maaş reddedilmeli’
12- ‘Cemevi Başkanlığı bir tuzaktır; maaşı kabul edenler onurlu değildir’-VİDEO
13- ‘Cemevlerini Diyanet bünyesine katmak ve içten fethetmek çabasındalar’-VİDEO
14-‘Alevi Pirleri ve Bektaşi Babaları sadece talipleriyle yol alır’-VİDEO
15-Çiçek: Dedelere, zakirlere maaşı devlet verirse ne inanç ne de yol kalır-VİDEO
16-‘Maaş bağlamanın altında yatan Alevi inancını yok etmektir’- VİDEO
17-‘Pirlerimiz yollarına sahip çıksınlar, kendilerini maaşa bağlamasınlar’-VİDEO
18-‘Gülsev Kaya: Biz ulufeyle, parayla, maaşla tarif edilecek bir geçmişe sahip değiliz’ – VİDEO
19-‘Büyükşahin: Alevileri kendi kirli işlerine ortak etmek istiyorlar ‘– VİDEO
20-‘Karaoğullarından: Maaşı kabul eden ‘Hınzır Paşa’lara geçit vermeyeceğiz’- VİDEO
21-Güleç: Hedefleri Alevi kurumsallaşmasının ulaşamadığı yerleri ele geçirmek – VİDEO
22-‘Alevilerin bu kötü gidişata bir an önce dur demesi lazım’
23-Sazcı: Dedelere maaş, makbul ve makul bir Alevilik yaratma girişimidir-VİDEO
24-‘Dedelere maaş teklif edilmesi Aleviler üzerinde dayatmayı yaratır’- VİDEO
25-‘Cemevi Başkanlığı’nın asimilasyonunu anlatmak için cemevlerine, köylere ulaşmalıyız’- VİDEO
26-‘Nakibüleşraf rolü üstlenip secere dağıtmaya yeltenecekler!’
27-‘Aleviliği yok etme politikası; o memura cemevi ziyareti için izin vermedim’
28-‘Aleviliği yok etme politikası; o memura cemevi ziyareti için izin vermedim’
29-‘Alevilik, korkunç bir yok edilme ile karşı karşıyadır; bu oyuna gelmeyelim’
30-‘Alevi pirleri Cemevi Başkanlığı’na giderse, cemlerde ne yapılacağını başkaları tarif eder’-VİDEO
31-Pir İsmail Alkan: Alevi pirlerine maaş ile topluma fetva verilmek isteniyor-VİDEO
32-‘Bir dede parayla hizmet yürütmez; maaşı kabul edenleri cemevlerimize kabul etmiyoruz’-VİDEO
33- ‘İnancımız tanımayanların maaşına ihtiyacımız yok’-VİDEO
34- ‘Maaş alan dede devletin memuru olur; bunlar bizlere Hz. Yezid dedirtecekler’-VİDEO
35- ‘Aleviliğin doğasında maaş yoktur; bizim ışığımıza, pirimize, yolumuza saldırıyorlar’ – VİDEO
36- ‘Maaş alan dede emirleri uygular, Alevi toplumu bundan yara alır; direnç göstermeliyiz’- VİDEO
37- ‘İçişleri Bakanlığı’nın gittiği Alevi köylerine gidemedik, o insanlara dokunamadık-VİDEO
38-‘Cemevimizdeki hizmet, maddi karşılığı olmayan bir hizmettir, maaşa karşıyız’-VİDEO
39-Dede Özgün: Yüreğimizdeki, beynimizdeki Aleviliği hiç kimse silemez-VİDEO
40-Hüseyin Soysüren Dede: Ser verip sır vermeyenler maaşı kabul etmez-VİDEO
Yoruma kapalı.