PİRHA- İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptal edilmesi davasında Danıştay savcısı, kararın iptal edilmesini istedi. Mahkeme kararını daha sonra yazılı olarak tebliğ edeceğini belirterek duruşmayı sonlandırdı. Kanuna göre 30 gün içinde gerekçeli kararın yazılıp taraflara tebliğ edilmesi gerekiyor.
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptali istemiyle açılan 10 davaya dair Danıştay 10’uncu Dairesi’nde görülen duruşmada Danıştay savcısı, çekilme kararının iptal edilmesini istedi.
Mahkeme kararını daha sonra yazılı olarak tebliğ edeceğini belirterek duruşmayı sonlandırdı. Kanuna göre 30 gün içinde gerekçeli kararın yazılıp taraflara tebliğ edilmesi gerekiyor.
“BİZ YAŞAM HAKKIMIZI KORUYORUZ, YAŞAMAK İSTİYORUZ”
Duruşmanın başlamasıyla birlikte davacılar arasında ilk savunmayı 29 Ekim Kadınları Derneği Genel Başkanı avukat Şenal Sarıhan yaptı.
Sarıhan, “İstanbul Sözleşmesi’ni bize iade edin. İstanbul Sözleşmesi kadının, çocuğun, cinsel yönelimleri farklı olanların onurunu koruyor. İstanbul Sözleşmesi, bütün dünya kadınlarının kazanımıydı. Yaşamın içinde bu sözleşme hala yürüyor. Elimizdeki silah dava açmaktı, açtık. Bizim koruduğumuz yaşam hakkımız. Biz yaşamak istiyoruz” dedi.
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ, BU TOPRAKLARDAN DOĞDU”
Sarıhan’ın ardından savunma yapan avukat Oya Aydın Göktaş da katledilen kadınları hatırlatarak şunları dile getirdi:
“Biz burada İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasının sebebi Nahide Opuz, cinsel yöneliminden dolayı babası tarafından öldürülen Ahmet Yıldız, Münevver Karabulut, Ceren Damar, satılan zorla evlendirilen Suriyeli kız çocukları adına yani kendimiz adına buradayız. Ben kendi adıma, annem adına, kızım adına İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının neden hukuksuz olduğunu anlatacağım. Bu davanın esası, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının Anayasaya aykırı olup olmadığıdır. İstanbul Sözleşmesi, bu topraklardan doğdu.”
“CUMHURBAŞKANLIĞI KARARI HUKUKA AYKIRIDIR”
Ankara Barosu adına Türkiye Barolar Birliği (TTB) Başkanı Erinç Sağkan savunma yaparak, “Dosyanın hukuki değerlendirmesinde sorulması gereken konunun uluslararası anlaşmaların yürütmeye ilişkin bir konu olup olmadığıdır. Dolayısıyla buradaki fesih kelimesinin doğru olmadığını, kastedilenin çekilme olduğunu hepimiz farkındayız. Çekilmenin de Meclis iradesiyle olması Anayasal bir zorunluluktur. Bu yüzden de Cumhurbaşkanı kararı da hukuka aykırıdır. Bugün bir Cumhurbaşkanlığı kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek ilerde yine uluslararası anlaşma olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden de çıkılmasının yolunu açar. Dolayısıyla biz hukukçular bu kararnamenin yoklukla sakat olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.
Davacı avukatlar ve taraflar tek tek söz alarak savunmalarını gerçekleştirdi. Ardından davalı taraf söz alarak savunma yaptı.
CUMHURBAŞKANI VEKİLİ ‘FESİH’ SAVUNMASI YAPTI
Mahkemede, Cumhurbaşkanı vekili olarak Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü Anlaşmalar Daire Başkanı Emre Topal, savunma verdi. Yazılı savunma da verdiklerini söyleyen Topal, sözlü savunma yaptı.
Topal savunmasında, “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek kadına yönelik şiddetle mücadeleyi engellemiyor. Anayasamız ve 6284 sayılı kanun ve konuyla ilgili diğer mevzuatların uygulanmasına önemle özen gösteriliyor. İptali istemiyle sunulan dilekçelerin çoğu Türk hukuku ve milletlerarası hukuka hakim olmayan özensiz, birbirinin kopyası dilekçelerdir. Cumhurbaşkanının kararında İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye tarafından feshedildiği ifade edilmiştir. ‘Fesih’ kavramı eleştiri konusu olmuştur. Buna açıklık getirelim. Anlaşmaları sona erdirmenin birden fazla hususu var. Karar hukuka uygun alınmıştır. Uluslararası hukukta sözleşmelerin sona erdirilmesi çok yönlü olup, teknik açıdan sözleşmeden çekilmek Anayasa’da düzenlenmiştir ancak tercih edilen bir durum olmayabilir. Fesih suretiyle de sona erdirilebilir. Çok taraflı anlaşmalarda fesih suretiyle sona erdiren ülke bakımından bağlayıcı olmakta. Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi hakkında da fesih bildirimiyle sona erdirilmiştir. Fesih kelimesinin kullanılması bu tür sözleşmeler için uygundur” dedi.
“ BU KANUN BİZİM YAŞAMIMIZLA EŞ DEĞERDİR”
Ardından savunmaya dair söz alan avukat Oya Aydın Göktaş, “Davalı taraf ısrarla Cumhurbaşkanı’nın kararını Anayasa’daki sessizliği lehine yorumlayarak Cumhurbaşkanı’nın kararının doğru olduğunu savunuyor. Anayasa’daki sessizliği, yürütme organında tek taraflı bir kişinin, bir yasayı kaldırmasını kabul etmiyor. Söz konusu Cumhurbaşkanı Kararnamesi’nin zaten Anayasa’ya aykırı olduğunu söylüyoruz. Dayanak gösterdikleri karar da milletlerarası usul ve esaslara ilişkin. Uluslararası hukukta çok fazla sona erdirme yöntemi vardır ama biz kelimelere takılmıyoruz. Biz bu sözleşmeler arasında çok açık bir ayrım olduğunu söylüyoruz. Cumhurbaşkanı kararını savunurken, Meclis’in uygun bulma yetkisini veren değeri küçülmektedir. Bu yetkinin bu kadar küçümsenerek teknik sorun gibi algılanması kabul edilmez. Bu kanun bizim yaşamımızla eş değerdir” ifadelerini kullandı.
“DEĞİŞİKLİK GETİREN HER KANUNUN MECLİS’TEN GEÇMESİ GEREKİYOR”
Emre Topal’a ‘Sözleşmeleri çevirirken yanlış çevirmeyin’ diyerek sözlerine başlayan avukat Hülya Gülbahar da, “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye dair kısımda Türkçe karşılık fesih değil çekilmedir. Çok taraflı sözleşmelerde fesih değil çekilme söz konusudur. Sadece Anayasa’nın 90’ıncı maddesine baksak bile yeterli. Değişiklik getiren her kanunun Meclis’ten geçmesi gerekiyor” dedi.
“CUMHURBAŞKANININ TEK YETKİSİ ONAYLAMAKTIR”
Hukuk Profesörü Serap Yazıcı ise davalının yaptığı savunmalara katılmadığını belirterek, “Türkiye’nin ulusal hukuku ile ilgili bir konuyu tartışıyoruz. Türkiye taraf olduğu bir uluslararası sözleşmeden çekilebilir mi çekilmez mi? Tabi çekilir ama usule uygun çekilir. Ancak hiçbir yargı ve makam yorum yoluyla kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanamaz. Anayasa Cumhurbaşkanı’na uluslararası sözleşmelere dair tek bir yetki vermiştir o da onay yetkisidir. Anayasa’nın açıkça tanımadığı bir yetkiyi Cumhurbaşkanı kararnamesi tanıyamaz. 25 yıla yakın süre içinde ders vermiş bir hukukçu olarak eğer bir öğrencim bu soruya böyle yanıt verirse sıfır verirdim” şeklinde konuştu.
“ALLAH KİMSEYE İNANMADIĞI KAĞITLARI OKUTMASIN”
TBB Başkan Yardımcısı Avukat Sibel Suiçmez, “Davalı yanın beyanları bizim için sürpriz değil, hiçbirini kabul etmiyoruz. Davalı vekilinin dilekçemizi yeterli bulmaması haddi değil. Allah kimseye inanmadığı kağıtları okumayı nasip etmesin” dedi.
Söz alan davalı vekili Fatma Turan Taşdemir mahkeme heyetine, “Alkışlara dahi müsade ettiniz ama biz konuşurken ‘kısa kesilmesini’ istediniz. Bu bizi üzdü” dedi. Taşdemir, iptali istemiyle ilgili talebin reddine karar verilmesini istedi.
SAVCI İPTAL YÖNÜNDE KARAR VERİLMESİNİ İSTEDİ
Savunmaların ardından Danıştay savcısı mütalaasını açıkladı. Savcı, kararın iptali yönünde karar verilmesini istedi. Savcının mütalaası salondakiler tarafından alkışlandı. Mütalaaya karşı söz alan avukatlar da savcılık görüşüne katıldıklarını belirterek işlemin yok hükmünde olduğunu ve kararın iptalini istedi.
Davalı vekilleri ise savcılığın görüşüne katılmadıklarını ve davanın reddedilmesini istedi.
KARAR 30 GÜN İÇİNDE AÇIKLANACAK
Mahkeme başkanı davaya dair kararını daha sonra yazılı olarak tebliğ edeceğini söyledi. Duruşma salonda bulunanların ‘Yaşasın kadın dayanışması’ sloganlarıyla son buldu.
Kanuna göre 30 gün içinde gerekçeli kararın yazılıp taraflara tebliğ edilmesi gerekiyor.
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.