PİRHA- Dosyası zaman aşımına uğratılan ve cezasızlık politikası işletilen gözaltında kaybedilen Hasan Gülünay’ın akıbetinin kamuoyuyla paylaşılan Cumartesi Anneleri 852. hafta eyleminde, devletin “Size adalet yok” mesajı verdiğinin altını çizdi. Kayıp yakınları, mücadeleden vazgeçmeyeceklerini belirtti.
Cumartesi Anneleri 852. Haftasında Gülünay ailesinin, “Babamızı kaybedenleri yargılamayanlar, onu aradığımız için bizi yargılıyorlar. Engelleriniz haklı arayışımızı durduramaz” çığlığına ses oldu.
Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için mücadele eden Cumartesi Anneleri Hasan Gülünay’ın dosyasını kamuoyuyla paylaştı. Covid-19 salgınından kaynaklı bu hafta da online açıklama yapan kayıp yakınları, bir kez daha kayıplarla buluşma ve hafıza mekanı olan Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmeyeceklerinin altını çizdi.
“BABAM MÜCADELESİNDEN KAYNAKLI DEVLETİN HEDEFİ OLDU”
Deniz Gülünay, babası için 29 yıldır adalet mücadelesi yürüttüğünü ve çaldığı tüm resmi makamlardan “Gözaltında değil, biz de Hasan Gülünay’ı arıyoruz” yanıtını aldığını ifade etti.
Babasının katillerini yargılamayanların, katilleri aradıkları için yargılandıklarını söyleyen Gülünay, “Babamın failleri cezasız bırakıldı. Galatasaray Meydanı’nda başlayan 29 yıllık mücadelemiz, devletin engellemesiyle karşı karşıya kaldı. Mücadelemize hala devam ediyoruz. Türkiye’nin gerçeği olan kayıpların akıbeti ve failler yargılanana kadar adalet mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.
ANAYASA MAHKEMESİNİN KARARI, İNSAN HAKLARI NORMLARINA AYKIRI”
İnsan Hakları Hukukçusu Hülya Dinçer, Gülünay’ın cezasızlık politikasıyla kapatılan dosyasını değerlendirdi. Dinçer, şu ifadeleri kullandı:
“Zaman aşımı sürüklenen dosya Anayasa Mahkemesi’ne önüne geldiğinde, mahkeme etkili bir soruşturma yürütülmediğine devletin yaşam hakkını bu yönüyle ihlal ettiğine karar verdi. Fakat bu ihlal kararının HAsan Gülünay’ın kimler tarafından, hangi koşullarda kaybedildiğine dair hakikatin ortaya çıkarılmasında bir katkısı olmadı ne yazık ki. Çünkü Anayasa Mahkemesi zaman aşımı sona erdiği içi soruşturmanın yeniden açılmasına gerek olmadığına kara verdi. Ve diğer zorla kaybetme dosyalarında da aynı yorumu izledi. Oysa, bu başvuruların tamamında Türkiye’de zorla kaybetmelerle ilgili yerleşik yargı politikası doğrultusunda soruşturmalara yıllarca sürüncemede bırakılmış, dosyalar kasten zaman aşımına sürüklenmişti. Anayasa Mahkemesi’nin zaman aşımını mutlak bir engel olarak kabul eden bu yorumu, pek çok açından insan hakları normlarına aykırılık taşıyor.”
Kaybetmenin doğası gereği devam eden bir suç olduğunu kaydeden Dinçer, failler yargılanmadıkça suçun devam ettiğini, neticede devletin faillerini bulması gerektiğini söyledi. Anayasa Mahkemesi’nin kaybetme başvurularında benimsediği yorumun, zaman aşımı stratejisini onaylamak anlamına geldiğini söyleyen Dinçer, Hasan Gülünay’ın ve gözaltında kaybedilen yüzlerce kişinin akıbeti aydınlatılana kadar hakikatin zaman aşımına uğramayacağının altını çizdi.
‘Devlet, sizin için adalet yok mesajı verdi’
852. haftanın basın metnini kayıp yakını Ayşe Gülen Eyi, okudu. Gözaltında kaybedilişinin 29. yılında bir kez daha yetkililerin Hasan Gülünay’ın akıbetini ve sorumluları ortaya çıkarmak için etkili bir soruşturma yürütmediğini hatırlatan Eyi, “Gülünay’ı emniyette sorguda gördüğünü söyleyen tanıklar dinlemeden, yalnızca güvenlik güçleri tarafından verilen bilgiler esas alınarak kapatılan soruşturmalar etkin ve tarafsız yürütülmedi. Yargı makamları, insanlığa karşı işlenmiş bir suçta zaman aşımı kurallarının uygulanmasını hukuka aykırı bulmadı. Devlet, Gülünay dosyası üzerinden kayıp yakınlarına bir kez daha ‘Sizin için adalet yok!’ mesajı verdi” dedi.
Eyi, ne kayıpların akıbetini sormaktan ne faillerin yargılanması için mücadele etmekten ne de Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçeceklerini vurguladı.
NE OLMUŞTU?
32 yaşındaki dört çocuk babası Hasan Gülünay, İstanbul’da yaşıyordu. 1992 yılının mayıs ayında Artvin İl Jandarma Alay Komutanlığı’nda işkence ile öldürülen Ali Ekber Atmaca’nın üzerinde İstanbul’da aynı mahallede yaşadığı Hasan Gülünay’a ait ehliyet bulunmuştu. Bu nedenle polis kayıtlarına geçti.
Eşine bir süredir polis tarafından takip edildiğini söyleyen Gülünay, 20 Temmuz 1992 günü Tarabya’daki evinden iş yerine gitmek üzere çıktı ve bir daha geri dönmedi.
Başvurdukları savcılık ve İstanbul Emniyeti aileye, Hasan’ın gözaltında olmadığını, arandığını söyledi. Ancak aile memleketlileri olan bir üst düzey emniyet yetkilisinden “Hasan Gülünay sağ, içeride işkence yaraları iyileştikten sonra gözaltına alındığını açıklayacaklar” bilgisini aldı ve bu bilgiyi kamuoyuna duyurdu.
Ayrıca 17-23 Temmuz tarihleri arasında İstanbul Emniyeti’nde sorguda olan bir kişi, işkence gören bir şahsın “Ben Hasan Gülünay beni gözaltında kaybetmeye çalışıyorlar!” diye bağırdığına tanık olduğunu açıkladı. İstanbul Emniyet Müdürlüğünce 18.7.1992 tarihinde başlatılan bir operasyonda gözaltına alınan kişiler emniyet görevlilerinin Hasan Gülünay’ın da orada bulunduğuna dair beyanları olduğunu söylediler.
Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, Gülünay’ın akıbetine yönelik soru önergesine verdiği cevapta ise Gülünay’ın kayıp değil, polis kayıtlarına göre aranan kişi olduğunu belirtti. Aile ve tanıkların beyanlarının güvenlik güçlerini karalamaya yönelik asılsız iddialar olduğunu söyledi.
Yıllarca kampanyalar yürüten, tüm resmi mercilere başvuran, İçişleri Bakanı ile görüşen, konuyu TBMM’ye taşıyan aile bir sonuç alamadı.
İstanbul Cumhuriyet Savcılığı olayla ilgili delilleri toplamadan, tanıkları dinlemeden ve etkili bir soruşturma yürütmeden, 20 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle 31.10.2012 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi. Karara yapılan itiraz, dosyanın insanlığa karşı suç kapsamında değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedildi.
Bunun üzerine 08.04.2013 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne başvuruldu. İnsan hakları örgütleri, AYM’ye Hasan Gülünay dosyası ile ilgili zorla kaybetme suçunun insanlığa karşı suç olarak tanınması ve zaman aşımına tabi olmaması yönünde görüş sundular.
Anayasa Mahkemesi, 21 Nisan 2016’da “yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine” hükmetti. Ancak ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyanın yeniden soruşturma yapılmak üzere ilgili Cumhuriyet Savcılığı’na gönderilmesine zaman aşımı nedeniyle yer olmadığına karar verdi. AYM verdiği kararla, zorla kaybetmelerle ilgili inisiyatif alarak etkili bir çözüm sunamayacağını itiraf etmiş oldu. İç hukuktan sonuç alamayan aile AİHM’e başvurdu.
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.