PİRHA – İzmir’in Menemen İlçesinde Suriyeli kadın ve 5 yaşındaki oğlunun öldürülmesi olayına karıştıkları iddiasıyla gözaltına alınıp işkence gören ve 1 ay cezaevinde kalan, katilin yakalanmasıyla tahliye olan Dersimli Hasan Elkatmış ile iki oğlu yaşadıkları süreci PİRHA’ya anlattılar. Büyük bir travma yaşadıklarını ve psikolog desteğinde yaşama tutunduklarını belirten aile, işkenceci polisler ve beraat kararını vermemek için direnen savcı hakkında hukuki mücadele vereceklerini kaydettiler.
İzmir’in Menemen ilçesinde 4 Şubat 2020 tarihinde, Suriyeli hamile kadın Manar Alahmed bıçaklanarak ve 5 yaşındaki oğlu Muhammed boğularak öldürülmüşlerdi.
Cinayetten, Suriyeli ailenin alt komşuları olan Dersimli Hasan Elkatmış ile oğulları Ozan Elkatmış ve Şahin Elkatmış sorumlu tutularak gözaltına alınmıştı. Polis, Elkatmış ailesinin suçu üzerlerine almaları için 3 gün boyunca tehdit ve işkence etmiş ve ardından baba ve iki oğlu tutuklanarak cezaevine gönderilmişlerdi.
Elkatmış ailesi, hiçbir delil olmaksızın 1 ay cezaevinde kaldı. Cezaevinden denetimli serbestlik ile bırakılan baba ve oğulları, üç ay boyunca karakola giderek imza atmak zorunda kaldı. Suçlunun yakalanmasından sonra imza atma süreci devam eden aile, yaşadıkları travmayı atlatamadı.
İmza atma süreci bittikten sonra berat kararının verilmemesi üzerine, ailenin yaşadığı haksızlık, HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu tarafından Meclis gündemine getirildi. Meclis gündemine gelmesiyle birlikte haklarında berat kararı verilen aile, telefonlarının hala verilmemesine ise isyan ediyor.
PİRHA’ya konuşan Elkatmış ailesi, Seyit Sabun Ocağı’na bağlılar. İşkence ve tutuklanmadan dolayı bir travma yaşayan aile, psikolog desteği alıyor. 27 yıl oturdukları mahalleden taşınmak zorunda kalan aile, yaşanan olaydan sonra sosyal olarak etkinlendiklerini belirttiler.
Baba Hasan Elkatmış, yaşanan adaletsizliğe tepki göstererek, olay gününü şöyle özetledi:
“Olayın olduğu gün hastaneye gittim. Hastane dönüşü eve geldim. Yemek yedikten sonra kahveye gittim çay içip eve geldim. Eve geldiğimde bir gürültü gelmesiyle ben de kapıya gidip ne diye baktım. 7-8 yaşındaki kız ‘öldü öldü’ dedi. Eşimle birlikte yukarı çıktık. Eşim eve girip çıkınca ‘kadın ölmüş’ dedi. Ben de başımı uzatıp baktım ki kadın ölmüş.
Küçük oğlum Şahin de geldi. Oğlum 112 ve polisi ara dedim. Aradım, dedi. Polis gelince bizleri dışarı çıkardı, bir şeyler sordular, bildiğimizi söyledik. Şahin’i götürdüler, Ozan’ı arayıp götürdüler. İfadelerini alırlar gönderirler diye düşündüm. Polisler eve geldiler ikinci bir aramayla her şeyi alt üst yaptılar. Ben de onlara yardımcı olmaya çalışıyorum. ‘Seni de götüreceğiz’ dediler. İfademi aldılar. O gece orada kaldık. Sabah yine ifademizi aldılar. Bizi hastaneye götürüyorlar. Meğer küçük oğluma işkence yapılmış, benim bilgim yok. Onun bir büyüğüne de yaptıkları işkenceyi dinletiyorlar. Apar topar hastaneye götürüp apar topar getiriyorlar darp raporunu aldırtmamak için.
“DÜZMECE HABERLER YAPILDI”
Gözaltındaki 4. gün ifademizi aldıktan sonra bizi tutukladılar. Üçümüz aynı koğuştayız. Derdimizi anlatıyoruz koğuştakiler inanıyor ama televizyon haberlerinde bizden konuşuluyor. Günlük gazetelerde yalan, düzmece haberler. Sanki biz yapmışız gibi göstermeler. Polis karakolunda çekilen resim gazetelere verilmiş.”
“SUÇLU YAKALANDI AMA AYLARCA BERATİMİZ VERİLMEDİ”
2 Mart’ta cezaevinden çıktıklarını söyleyen Baba Elkatmış, “Biz çıktıktan sonra çalınan kadının telefonundan sinyal geliyor. İnceleyip araştırdıklarında komşusu şüpheli çıkıyor. Adam her şeyi itiraf ediyor. Eşiyle beraber organize etmiş. 2 Mart’ta çıktık, Haziran’ın sonuna doğru üç buçuk ay imza attık. Daha neyi bekliyoruz? Suçlu meydanda her şeyi itiraf etmiş bize berat vermiyorlar.
“ADALETİN SAĞLANMASI İÇİN GEREKLİ MÜCADELEYİ YÜRÜTECEĞİZ”
Oğlum, savcı hanımı şikayet etmiş, bir oğlum da polisi şikayet ettiği için bunlar işi kişisel niyete dökmüşler. Bu mesele HDP’li Ali Kenanoğlu tarafından gündeme gelince berat kararı verildi. Ama telefonlar hala duruyor. İnceleniyor. Tahliye ediyorsun beratimi vermiyorsun, berat veriyorsun telefonu vermiyorsun. İmzaları devam ettiriyorsun. Meselede zerre kadar suçumuz varsa idama gönderin. Ben kendimden ve çocuklarımdan eminim” dedi.
Baba Hasan Elkatmış, yaşananlar sonrası adaletin sağlanması için gerekli mücadeleyi yürüteceklerini söyledi.
“ALEVİ OLDUĞUMUZU DUYUNCA BİZİ SUÇLAMAK İÇİN ELLERİNDEN GELENİ YAPTILAR”
Gözaltı sürecinde kardeşine yapılan işkenceyi dinlediğini belirten Ozan Elkatmış, evde arama yapan polislerin kendilerinin inancını sorduğunu, Alevi olduklarını duyunca daha çok suçlamalarda bulunduklarını ifade ederek, şunları anlatı:
“Olay günü öğlen saatinde kalktım. Sadece duydum ki üst kattaki Suriyeli bir komşu cinayete maruz kalmış oğluyla birlikte. Sonra polisler eve geldi. Arama yaptılar. Kimliklerimizi sordular, memleketlerimizi sordular, inanış tarzımızı, ibadetlerimiz nasıl yapılıyor ona kadar sordular. Alevi olduğumuzu söyleyince daha çok üstümüze düştüler, bizi suçlamak için ellerinden geleni yaptılar.
“CEZAEVİNDE NÖBETLEŞE UYUDUK”
Sonra bizi kardeşimle birlikte karakola götürdüler, ifade için dediler. İfade için değilmiş. Aslında amaçları bizleri tutuklamakmış. İfademizi aldılar. Hem de gelen aldı giden aldı. Söylediğimiz çoğu şeyi değiştirip yazdılar. Söylediğimiz çoğu şeyi yazmadılar. Karakolda kardeşimin darp edilmesini 3 gün boyunca bana dinlettiler. Kapıyı açıp bile bile dinlettirdiler. Benim yanıma gelip eğer “Yaptım demezse hala devam edeceğim, sana da dinlettireceğim’ gibi cümleler sarfettiler. 3 günün sonunda mahkemeye sevk edildik. Mahkemeden sonra 1 ay hapse atıldık, orada cinayet koğuşundaydık. İçeride yaşadığımız o sıkıntı, o stres… Çünkü içeride o kadar çok gerçek cinayet işleyen var ki ve işin içinde çocuk olduğu için bize daha çok ters bakıyorlardu. Anlatıyoruz, kimi anlıyor kimi anlamıyor. Tam anlıyorlar, haberler çıkıyor televizyonda bizimle ilgili, bütün her şey yerle bir oluyor. Gene inanmıyorlar. Nöbetleşe uyuduk, babam, kardeşim, ben. 10 kişilik koğuşta 25 kişi kalıyorduk. 15-20 gün sonra bize inanmaya başladılar. Zaten haberler de kesildi. Biz 1 ay sonra da dışarı çıktık, tahliye olduk. Kriminallerin temiz gelmesi sonucu. Biz çıktıktan 2-3 gün sonra gerçek katil yakalandı. Katil yakalandı ama biz dışarı çıktıktan sonra 3 buçuk ay boyunca şartlı tahliye dolayısıyla imza attık. İmza karşılığında tahliye olduk.
“KATİL SUÇUNU İTİRAF ETTİĞİ HALDE SAVCI BERAATİMİZİ VERMEDİ”
3 buçuk ay boyunca pandemide haftada 1 gün imza atıyorduk. Bizim beraatimizi vermedi savcı. Gerçek suçlu ortada, suçunu itiraf etti. Yine de beraatimizi vermedi. Hala düne kadar beraatimiz verilmemişti. Ben kendisini (savcıyı) 2 defa şikayet ettim. Şikayet ettim diye olayı şahsi algıladı ve şahsi cevap verdi bize. Kesinlikle masasına gelen hiçbir dilekçeyi kabul etmedi bizimle ilgili. Sonra herkes duyunca, olayı kapatmayı başaramadılar. Olay tekrar canlanınca bu sefer savcı başkasına devretti. 1-2 gün içerisinde bizim tahliyemiz çıktı. Dostlarımız sayesinde sesimizi duyurabildik tekrardan.”
“HUKUK DA ADALET DE YOK!”
Yapılan işkencelere karşı hukuki mücadeleyi vereceğini belirten Ozan Elkatmış, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Adalet yok diyorlardı duyuyordum sürekli. Ben bu yaşıma kadar adalet nasıl yok diyordum. Bu olay başımıza geldi. Adaletin ne demek olduğunu ve olmadığını öğrendim. Başımıza gelen bu olaydan sonra adaletsiz bir ülkede yaşadığımızı öğrendim. Adalet sadece bir isimden ibarettir. Hukuk da adalet de yoktur.
“BU ÜLKEDEN BİZİ SOĞUTAN BU ÜLKENİN YÖNETİCİLERİDİR, HAKİMİ, POLİSİDİR”
Şimdi hukuk mücadelemize hep birlikte devam edeceğiz. Asla bizim örfümüze, adetimize söylenen küfürler, hakaretler, inancımızın kınanması doğru bir şey değildir. Ben Aleviyim, sen Sünnisin. Ne zararım var sana. Ne demek bu? Evimizde de Hz. Ali’nin fotoğrafını yere atmalar, kırmalar, 12 İmamlar’ın fotoğraflarını resimlerini atmalar… Tuncelili misin, Alevi misin? Ha Aleviysen yaparsın demeler. Bu ne demek oluyor? Bu insanlık dışı bir suç. İnsanlık dışı bize yapılanlar. Asla hiçbir şekilde affetmeyeceğim. Bu ülkeden bizi soğutan bu ülkenin yöneticileri, bu ülkenin hakimi, bu ülkenin polisidir.”
“POLİSLER, ‘ALEVİYSE KESİN YAPAR’ DEDİLER”
Şahin Elkatmış da gözaltında işkence gördüğünü belirterek, yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Olay günü bizi Menemen Emniyet Müdürlüğü’ne, daha sonra karakoluna götürdüler bizi. Başta benim ellerimi arkadan plastik kelepçeyle bağladılar. O gün karakola götürdüklerinde küfür ederek dövmeye başladılar, ardından Alevi misin diye sordular? Önce Tuncelili misin diye sordular. Evet dedim. Daha sonra Alevi misin dediler, evet Aleviyim dedim. Yanımdaki ‘Ha Alevi ise yapar’ dedi. Bana bunu hem Emniyet Müdürlüğü’nde hem de ilçe emniyet Müdürlüğü’nde söylediler. Ardından diğerleri geldi olayla ilgili ‘Sen’ yaptın dediler. Ben yapmadığımı ifade etmeme rağmen, ısrarla ‘sen yaptın’ diyorlar. Suriyeliyi kimin öldürdüğünü bilmiyorum diye ifade etmeme rağmen, biri vuruyor, daha sonra diğeri dövmeye başlıyor. Sürekli döverek işkence ettiler bana. Beni bağdaş halinde oturtarak ellerim plastik kelepçelerle bağlı sırtıma bastırıyorlardı. Duvar tarafında bulunan sandalyeye beni oturttular. Kendisi de karşıma oturarak bana nasıl yaptın? diye sürekli sorarak ‘yaptığını söylersen karışmayacağım, hiçbir şey yapmayacağım. Seni en kral hapishanelere göndereceğim, sana en kral yemekleri vereceğim’ dedi. Benim cevap vermemem karşında ‘Onlar Suriyeli onlar için ceza almazsın, alsan da senin cezanı bir yıla kadar indiririz’ diye ifade etti. Ben yapmadım dedikçe sürekli bana vuruyorlar. Kafamı duvara vuruyorlar, saçlarımdan çekerek göğsümü duvara dayayarak bütün ağrıyla yükleniyorlardı.
TECAVÜZLE TEHDİT
Kilot dışında bütün elbiselerimi çıkarttılar, seni mahallede bu şekilde gezdirececeğiz. Sadece kilodum kalmıştı kilodunu da çıkartırız seni bu halinle gezdiririz, dediler. Sonra da bana, ‘sana tecavüz ettirmek için sokakta müfreze (tecavüzcü sapık) bulacağım, eğer bulamazsan bizzat kendim arayıp getirim, sana tecavüz ettireceğim de dedi. Son günde tekrar bir polis aynı şekilde sordu sen Aleviydin değil mi? dedi. Evet dedim. Tamam tamam zaten anlaşıldı, belli zaten dedi. Evet Aleviler yapar yapar’ dedi. Bunlar bizden bugüne kadar ne kötülük gördüler?
“3 GÜN BOYUNCA İŞKENCE GÖRDÜM”
3 gün boyunca sürekli bana işkence yapıldı yemek vermediler. Bizimkiler bana yemek getiriyorlardı. Sabahın yemeğini akşam ve bir defa getiriyorlardı. Yiyemeyecek durumdaydım. Zaten dövmekten beni bir hal ettiler. Yemek yiyemiyordum sadece su içebiliyordum. Sigara vermediler, yemek yok, hiçbir şey yok, sadece dayak, sadece dövme ya da tehdit vardı. ‘Seni öldürürüz seni süründürürüz. 1 yılın üzerine 15 yıl ceza üstüne koydururuz’ diyerek beni sürekli bu şekilde tehdit ettiler.
“HAKKIMI ARAYACAĞIM”
Yapmadığım bir şey için beni dövüp abime dinletiyorlardı. İllede söyleyin, kabul edin yoksa daha da dövmeye devam ederiz, işkence yapmaya devam ederiz, dediler. Gerçekten bu insanlık dışı bir şey. Hastaneye götürüldüm, bütün doktorlar sus pus. Yanımda iki tane polis var. Doktor bana ‘hiçbir şey yok dedi’ çekti gitti. Benim filmimi çektiler bütün kaburgalarını çektiler, ben nefes almakta güçlük çekiyorum, oturmakta ve yatmakta sıkıntı yaşıyorum, zorluk çekiyorum. Ben kaburgamın kırıldığını biliyorum onlar başka birine ait olan filmi benim filmimin yerine koymuş olabilirler, değiştirmiş olabilirler, ben bundan eminim. Bunlar kendini kurtarmak için her türlü şeyi yapacaklardır ben bundan eminim. Ben sonuna kadar kendi hakkımı arayacağım, bu işin peşini bırakmayacağım. Madem ben bu kadar dayağı yedim, onlar da bunun karşılığı vermek zorundalar. Ben kazanacağımı biliyorum, haklıyım, bundan eminim.”
Olaydan en çok etkilenenlerden biri de Anne Sakine Elkatmış. 27 yıldır oturduğu mahallede yaşadıkları onda büyük bir travmaya yol açmış. Olaydan sonra 3 ay oğlunun evinde kalmak zorunda kalan anne Elkatmış, sonrasında ev aradıklarında da oldukça zorluk çektiğini, kimsenin ev vermediğini üzülerek anlattı.
“KİMSE BİZE EV VERMEDİ”
Anne Elkatmış, süreci şöyle anlattı:
“Olaydan sonra oğlumun evine taşınmak zorunda kaldım ve kendi evime gidemez oldum. Çünkü bize ‘Sizi öldürürler’ diyorlardı. Korkudan, üzüntüden gidemedik. Olaydan 15-20 gün sonra biz ev aramaya başladık. Polisler bize ‘Oradan taşının’ dedi.
Çok korkuyordum. Biri elini sallasa ‘Suriyeliler geldi bizi öldürecekler’ diye düşünüyordum. Benim psikolojim hala bozuk, ilaçlarla ayakta duruyorum. Psikiyatriye gittik. Korkudan içeriden çıkamıyordum, kapılar çalınınca kapıları açmayın diyordum. Ev aramaya gittik ama bulamadık. Herkes sanki birbirini tembihlemiş, millet bize hor bakıyor, ‘Bunlar yapmış’ diyor. Hamile kadın bir de 5 yaşındaki çocuğu öldürmüşler’ diyor. Kimse ev vermesin diyorlardı. Bütün Menemen’in hepsini gezdik ev bulamadık, kimse bize ev vermedi. En sonunda bir tane bulduk, her tarafı korkuluk, sanki kafesteymişsin gibi orda da ben içeride duramıyordum.
“27 SENE AYNI YERDE OTURDUK”
Son bir hafta buraya yeni taşındık. 27 sene biz aynı yerde oturduk. Olay bizi derinden etkiledi. Bu nasıl bir şeydi başımıza geldi. Ama sağ olsun bazı dostlar bizim yapmadığımızı biliyordu, geçmiş olsuna geliyorlardı. Bizi teselli ediyorlardı.
Yani Türk’ü, Laz’ı, Kürt’ü hepsi dile geldi ama polislere gel anlat. Adaletin yerini bulmasını istiyorum. Katil de yakalandı. Katil komşumuz. Mezara gitmiş, başsağlığına gitmiş, kadının kocasını teselli etmiş.
“HAYATIMIZ İŞKENCEYE DÖNÜŞTÜ”
İtiraf ettiği halde bizim çocukların beraatini vermediler. Üç buçuk ay boyunca imza atmaya gittiler. Bir işkence haline dönüştü. Oğlum hapisten çıktıktan sonra polisler oğlumu takip etti. Manava gittik, işkence eden, oğluma küfür eden polis, ‘Şahin nasılsın? Seni takip ediyoruz, arkandayız’ dediler.
Bizim Alevi derneklerinden sesimizi duyurmasını istedik. Boşu boşuna çocuklarıma işkence çektirdiler, yuvamız dağıldı. Maddi manevi hiç bir şeyimiz kalmadı. Hepimiz psikiyatrideyiz, ilaç kullanıyoruz.”
PİRHA/İZMİR
Yoruma kapalı.