PİRHA – Demokratik Alevi Derneği Ankara Şubesi’nde bir araya gelen kurumlar, Sivas Katliamı’nda hayatını kaybedenler için yapılmak istenen anmaya dönük polis şiddetine ve gözaltılara tepki göstererek, “Bir devlet terörü vardır, devlet şiddeti vardır, polis şiddeti vardır” dedi.
Haberin Videosu;
Demokratik Alevi Derneği, Sivas Katliamı’nda yaşamını yitirenleri anmak için düzenlemek istediği basın açıklamasının polis müdahale etmiş 7 kişi gözaltına alınmıştı. DAD, gözaltılara ve anma programlarının engellenmesine ilişkin Ankara Şube DAD Mamak Şube Ana Fatma Cemevi, AKA-DER, Devrimci Parti, HDP Ankara İl, Alınteri, Ankara Dersim’liler Derneği, Partizan, Karala ve Alınteri Dergisinin katılımıyla basın açıklaması gerçekleştirdi.
“BİR DEVLET TERÖRÜ VARDIR”
Açılış konuşmasını DAD Ankara Şube Eş Başkanı Mustafa Karabudak yaptı. Sivas Katliamı’nda yaşamını yitirenleri anmak için yaptıkları açıklamanın engellenmesine tepki gösteren Karabudak, “Bu bizlere karşı yapılmış bir suçtur, biz bunu kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz. Özelde Alevilere, Kürtlere, sosyalistlere karşı ceberut bir yaklaşım vardır. Bir devlet terörü vardır, devlet şiddeti vardır, polis şiddeti vardır” dedi.
Karabudak, Pir Seyit Rıza’nın ‘Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu. Ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun’ sözünü hatırlatarak mücadele çağrısı yaptı.
“HERŞEY SERBEST ANMAK YASAK”
Daha sonra söz alan Sivas’ta katledilen Gülsüm Karababa’nın kardeşi Nevin Karababa ise yapmak istedikleri anmaya öüdahaleye tepki gösterdi. Karababa, 1 Temmuz itibariyle birçok yerin açıldığına dikkat çekerek, “Ama bizim anmalarımıza gelince yasak. O zaman biz anmalarımızı nasıl yapalım. Katledilen kardeşimi ben nasıl anayım, ne yapmamı bekliyorsun” diye sordu.
Polisin banklarda birer ikişer oturmalara bile tahammülünün kalmadığına dikkat çeken Karababa, gözaltıların yaşandığı güne ilişkin şunlar söyledi:
“Baktım bir arkadaşı yaka paça götürüyorlar. Birden 15 tane polis Şamil arkadaşı götürüyorlar ben bu arada çok yakınım ve olayı anlamaya çalışıyorum. Sonra Şamil arkadaşı bıraktılar tekrar banklarda oturan çocuklara sataşma ve küfürle başladılar. Sonra polise gittim dedim siz ne yapıyorsunuz? Neden insanlara şiddet uyguluyorsunuz? Çocukları neden dövüyorsunuz dedim çıkıştım polise. Polisin birisi bana ‘kapa çeneni, kes sesini’ dedi. Ben de kapamıyorum dedim. Ben müştekinin aileyim ben kardeşimi bu vatanın her toprağında anma hakkına sahibim dedim. Bunu siz engelleyemezsiniz dedim. Polis ‘çeneni kapatmazsan seni gözaltına alırım’ dedi. Bu kez çocukları bıraktılar bana yöneldiler. Beni gözaltı için mi tehdit ediyorsun dedim. Sizden korkum yok ne yapacaksınız yapabilirsiniz dedim. Sonra kadın polislerin ne kadar vahşi vahşi yetiştirdiklerini gördüm, ne kadar saldırgan tavırlar olduklarını gördüm. Beni götürdüler iki tane kadın koluma girdi niye kolumu bu kadar sıkıyorsun zaten ben gidiyorum sizinle geliyorum dedim. Sonra arabaya bindirdiler arabaya geldikten sonra kimlik sordular ben de çıkardım bütün kimliklerini verdim. Sonra demişler ki kimliğini göstermedi falan demişler. Zaten benim kim olduğumu ben bakanlıkta çalışırken bile devlet kimliğimle DGM giden bir kadınım hiçbir zamanda kimliğimi saklamadım. Devlette benim zaten ne olduğumu biliyor.”
“ARABANIN İÇİNDE DEFALARCA NEFES ALAMIYORUM DEDİM AMA KAPIYI AÇMADILAR”
Gözaltılara tepki gösteren Karala Dergisi’nden Şamil Parlak, şunlar söyledi:
“Eylem başlamadan saat 12.30’da Sakarya Caddesinde Demokratik Alevi Dernekleri Ankara Şubesi çağrı yapmıştı. Biz de bu de bu çağırıya kurum olarak eylem başlamadan 10-15 dakika önce sivil polis benim yanıma gelip benden kimlik istedi. GBT yapacakları söylemesi üzerine ben de kimliğimi çıkardım uzattığım andan itibaren beni gözaltına almak için geldiklerini belli etmeye başladılar.
Ben kimliği verince birden Bağırma, hakaret diye söylemeye başladılar. Beni belediyenin bir yerine götürmek istediler ben de niye ben oraya götürüp ne yapacaksınız. Gözaltına alacaksanız alın, GBT yapacaksınız GBT yapın dedim. Ondan sonra zor kullanılarak gözaltına alındım. Yaklaşık yarım saat kadar bir metrelik bir alanda gözaltında arabanın arkasında kapı kapalı bir şekilde tutuldum ve defalarca nefes alamadığımı belirtmeme rağmen kapıyı açmadılar. Polisin bu zorbalığı emniyete kadar, serbest kalıncaya kadar çeşitli biçimlerde devam etti. Ben burada şuna biraz dikkat çekmek istiyorum ve Ankara polisi son dönemlerde sokakta çıkan herhangi bir sese aynı modeli uyguluyor. Ve herhangi bir şekilde birden fazla insanı bir araya gelmesinden korkuyorlar, korktukları için de herhangi bir eylemliliğede doğrudan saldırı ile karşılık veriyorlar.”
“DİRENİŞİ ÖRGÜTLEMEKLE MÜKELLEFİZ”
10 gün boyunca Sivas anması için hazırlık yaptıklarını söyleyen Alınteri Dergisi’nden Zarife Çamalan, pandeminin bahane edilerek yasaklandığını belirterek, “Devlet çıkan en ufak bir sese dahi bu kadar korkuyorsa bizlerinde devletin korkularını büyütmekle mükellefiz. Biz o direniş örgütlemekle mükellefiz” dedi.
Partizan Yeni Demokrasi Gençlik Dergisinden Deniz Akbıyık da gözaltılara tepki göstererek, “2 Temmuza yakışır bir şekilde anmak sözlerimizi söyleyebilmek için sloganlarımızla yürümeye başladık. Çünkü o alanda basın açıklaması yapılmasına izin vermiyorlardı. Daha sonra slogan attığımız için polis saldırıldı daha sonra bütün siviller bizim üstümüze çullanarak, darp edilerek üç arkadaş oradan çıkartıldık. Daha sonra kaba darp itiş kalkış slogan atarken ağzımızı, burnumuzu kapatmaya çalışıyorlar, arkadaşların uzun saçlarına yapışarak yerlere itmeye bu sadece bizleri gözaltına alan sivil kadın polisler değil erkek polislerde yapmaya çalıştılar. Şâmil arkadaşımıza yapıldığı gibi kapalı alanda bir aracın içeresinde güneş altında gerçekten havasız dört kadın hastane ve oradan emniyete götürüldük. Ciddi anlamda her şey bir işkence aracı haline getirilmişti, getirmişlerdi” ifadelerini kullandı.
“27 YIL ÖNCE 33 CANIN KURTARILMAMASI İÇİN BURADAKİ HÜKÜMET ELİNDEN GELENİ YAPTI”
DAD Ankara ŞubeYönetim Kurulu Üyesi Aslıhan Han, konuşmasını şöyle yaptı:
“33 canımızı 27 yıl önce kaybettiğimiz canlarımızı anmak için vicdani olan kendisine insanım diyen ve her yerde mahallede, sokakta, şehirde, bir kasabada, bir köyde anmak tabii ki hakkımız. Biz bu hakkımızı kullanmak için Ankara’daki canlarla beraber böylesi bir anma programı katılmak istedik. Buna karar verecek olan biziz. Öldüren kendileri, fabrikada öldüren, Suruç‘ta öldüren, 10 Ekim de öldüren, Sivas’ta, Çorum’da, Gazi de cezaevlerinde öldüren zaten devletin bu politikaları. Bu militarist gücü, bu savaşçı politikaları bu nedenle de korona bahanesinin asla bir gerçekliği yok. Polis neden böyle davrandı bütün illerde Sivas’ta anmalara izin varken herhangi bir zorluk çıkarmamışken neden Ankara’da bunu yaptı. Çünkü 33 canımızın kurtarılmaması için 27 yıl önce elinden gelen her şeyi buradaki hükumet yaptı. Kurtarabilirdi, emir verebilirdi, onlarca, yüzlerce asker vardı. Buradan emir gitmediği için, buradan talimat gitmediği için onların ölümüne sebep olan iktidar. Burası onların başkenti, yönetim mekanizmaları, burada. Onun için devletin boynunu burcudur 33 canı Ankara’da bu emri kurtarmaları için gerekli işlemleri yapılmayan devletin olduğu yerdir. Burada bizim anmamızı yapmamız boynumuzun borcu” diye konuştu.
Son olarak, DAD Ankara Şube Eş Başkanı Mustafa Karabudak, “Bizim görevimiz Alevi inanç kültürünü yaymak, yaşatmak, çoğaltmak. Diğer taraftan da katliamlara katledilen canlarımıza sahip çıkmak, katliamlara karşı bir arada olmaktır” dedi.
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.