PİRHA- İstanbul Ataşehir Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Cemevi’nde Maraş Katliamı’nın 40. yıl dönümüne ilişkin anma etkinliği gerçekleştirildi.
İstanbul Ataşehir PSAKD Cemevi’nde 23 Aralık Pazar günü Güç Derneği, Köşk Derneği, Körücek Derneği, Kaşanlılar Derneği, Uzunpınar Derneği ve Ataşehir PSAKD Şubesi’nin de katılımı ile Maraş Katliamı’nın 40. yıl dönümüne ilişkin anma etkinliği gerçekleştirildi.
‘40. Yılında Maraş Katliamı’nı Unutmadık, Unutturmayacağız’ pankartının açıldığı anma etkinliğinde Maraş Katliamı’nda hayatını kaybedenler için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Saygı duruşunun ardından Sinevizyon gösterimi, panel, Maraş tanıklarının konuşması ve Ataşehir PSAKD Cemevi kadın grubunun müzik dinletisi ile anma etkinliği devam etti.
Anmaya, HDP İstanbul Milletvekili Zeynel Özen, Avrupa Alevi Gençler Birliği Ümit Sarı, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Çankaya, ABF bir önceki dönem Başkanı Muhittin Yıldız, İstanbul PSAKD Ataşehir Şubesi ve Cemevi Başkanı Hasan Gülüm, Maraş Katliamı tanıkları ve çok sayıda yurttaş katıldı.
“MARAŞ’TA İNANÇLAR ÜZERİ ÇATIŞMAYA TANIK OLDUK”
Anma etkinliği açılış konuşmasını yapan PSAKD Ataşehir Cemevi Başkanı Hasan Gülüm, “Maraş Katliamı’nın 40. yılındayız. Türkiye’de 1970’ler öncesi siyasal mücadele bakımından atmosferi yüksek ve siyasal süreç bakımdan da her şeyin uygun olduğu bir dönem yaşanıyordu. İşte bugün mücadele bakımından olanak ve imkanların her geçen gün geliştiği ve geliştirildiği bir dönemde önce Sivas sonra Çorum arkasından bildiğimiz Maraş katliamı yaşanmıştır. Yükselen halk hareketi, sınıf mücadelesi ve diğer yürütülen mücadelelerin toplamı siyasal iktidarlar tarafından giderek zor duruma düşürülüyordu. Bu zor dönemi ve kendi krizlerini aşmak için yeni yöntemler, yeni olaylar yaratılıyordu. Bu olaylardan bir tanesi bildiğimiz bir sol-sağ çatışması olarak ifade edilen ama diğer bir yanı ile yine hepimizin bildiği başta Alevi-Sünni olarak bilinen inançlar, kültürler üzerinde yaşatılan çatışmalara tanık olduk. Maraş Katliamı da bunlardan bir tanesidir. Sivas’ta olanları Sivaslılar bilir, Çorum’da olanları Çorumlular bilir İstanbul’da olanları da İstanbullular bilir. Herkes o dönem yaşananlara tanıklık etmiş ya da hepsi bir parçasında duyuyor ve hissediyordu” diye konuştu.
“MARAŞ’I ALEVİSİZLEŞTİRMEK İSTEDİLER”
Gülüm’ün açılış konuşmasın ardından yapılan panelde konuşan AABK Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Çankaya, “Kürtlerin, solcuların, devrimcilerin katledildiği bir tarih yaşadık. Maraş Katliamı’nı devlet yaptığı için bir sonuç alamıyoruz. Bütün katliamlar devlet tarafından yapılmıştır. Maraş’ı Alevisizleştirmek istediler. Ve Alevisizleştirmekte başarılı oldular. Biz her yıl Maraş anmalarına gidiyoruz ama Alevileri yanımızda göremiyoruz” dedi.
“DEVLETİN ALEVİLERE KARŞI BİR OPERASYONU VAR”
“Neden Türkiye’de Aleviler, Alevi hareketleri var ve neden 32 yıldır Maraş’a gidilmediği” sorusunu soran Çankaya, şunları kaydetti:
“Aleviler katlediliyor, Kürtler katlediliyor, Devrimciler, solcular, sosyalistler katlediliyor ama 32 yıldır yandığı, yıkıldığı ve yok olduğu topraklara adım atamadı. Burada öz eleştiri vermemiz gerekiyor. Alevi konfederasyonu ve Alevi örgütleri kurmak bir şey değil. Önemli olan Alevi yüreğini ve Alevi vicdanını taşımaktır. Sivas’ı, Maraş’ı ve Çorum’u değerlendirdiğimiz zaman Maraş’a nasıl 32 yıl gidilmediyse, Çorum’a 34 yıl gidilmediyse Sivas’a yedi yıl gidilmedi. Alevi hareketi örgütleri olarak Maraş’a Aleviler’in yakıldığı, yıkıldığı ve yok edildiği yerde faşist güruhun ve devletin karşısına çıkıp Aleviler vardır, Aleviler buradadır, katledilen değerlerimize, şehitlerimize sahip çıkmak ve anmak için gittik. Maraş’ı eğer kitlesel hale getiremezsek Maraş’a biz de gidemeyeceğiz. Bu yıl onun resmini gördük. Devlet tarafından Alevilere karşı bir operasyon var. Bir de Aleviler’in ve partilerin Aleviler’e karşı operasyonu var. Aleviler’in bu oyuna gelmemesi gerekiyor.”
Alevilerin bu ülkede eşit yurttaşlık haklarını araması için çalışmalar yapılması gerektiğine değinen Çankaya, “Yalnız ağıtlar yakarak, cem yaparak Alevi örgütlenmesi yürüyemez” diyerek sözlerini tamamladı.
“AÇLIK VE KORKUDAN SÜTÜM KESİLMİŞTİ”
Çankaya’nın konuşmasının ardından söz alıp konuşan Maraş tanıklarından Elif Bozkurt, Maraş Katliamı’nda eşini kaybettiğini belirterek o dönem yaşananları şöyle anlattı:
“Eşim beş gündür yoktu. Cuma günü öğretmenler vuruldu ve Cumartesi günü cenazeler taşındı. Pazar günü eşim Maraş’a dönerken mazotu bitiyor. Maraş girişinde bir petrol ofisine giriyor. Maraş’ta gelipte katliam yapanlar ‘Burada bir Alevi var biz bunu vuralım’ diyerek orada 40 kişi sopa ile eşime vurarak linç ediyorlar. Kocam kendini kurtarmak için elindeki tüfek ile sıkıyor. Eşimi araba ile hastaneye getiriyorlar. Eşimin bel kemiği delinmiş ve akciğerine saçmalar girmişti. Eşim 10 gün sonra hayatını kaybetti. Bizi de kışlaya taşımışlardı ve kışlada yaşıyorduk. Üç çocuğuma tek bakmak zorunda kaldım. Kışladayken anneleri vurulan çocukları getiriyorlardı. Açlık ve korkudan sütüm kesilmişti. Emzirmemi istediler ancak sütüm kesilmişti. Çok çektik ve çok şey gördük.”
“BİZİM TEK SUÇUMUZ DÜRÜST OLMAKTI”
Bir diğer Maraş tanıklarından İbrahim Şahin Dal ise, o dönem yaşadığı vahşeti ve katliamı şöyle anlattı:
“Dört öğretmeni vurmuşlardı. Cenazeye katılmak için o gün izin aldım. Ancak cenazeleri ikindi namazına kadar kaldırtmadılar. Yörük Selim’den cenazeler aşağı indirilinceye kadar Kanlı Dere denilen yere gelindiği zaman barikatlar kuruldu. Ondan sonra kitlenin üzerine damdan kiremitler ile silahlar ile saldırıldı. Cenazeleri yere atmak zorunda kaldık. Ve başımızın derdine düştük. Daha sonra oradan kaçtık. Askeriyede pek bir şey yapmadı. Bu olay dört gün sürdü. Bu olayların ardından Kayseri’de bir Tugay asker geldi. Askerin başındaki komutan vur emrini verdi. Bizim tek kabahatimiz dürüst olmak bunun cezasını çekiyoruz.”
“ALEVİLERE, KOMÜNİSTLERE ÖLÜM DİYEREK YAKIP YIKMAYA BAŞLADILAR”
Maraş tanıklarından Salman Bayır da o dönem yaşadıklarını ve gördüklerini şöyle aktardı:
“Ben 15 yaşındaydım. Öldürülen öğretmenlerin cenazesine gitmiştik. Ancak cenazeler hastanede verilmiyordu. Tüm bunlar planlanmıştı. MİT’in, devletin, belediyenin herkesin haberi vardı. Oradaki Alevilerin katledilmesinde herkesin haberi vardı. Belediyelerden, camilerden anonslar yapıldı. Çevre köylerde eli silahlı olanlar, kazma, kürek ve benzi bidonları ile Maraş’a geldiler. Her taraf asker ile dolu idi. Babam ‘Korkma oğlum bize bir şey yapamazlar’ dedi. Ancak bizi en çok aldatan askeriye oldu. Çünkü askeriyenin insanı öldürmesi bizim için tuhaf oldu. Askeri ile bu eli silahlı, sopalı olanlar aralarında konuştular. Daha sonra askeriye geri çekildi eli silahlı, sopalı olanlar mahalleye dağıldı. ‘Alevilere ölüm Koministlere ölüm’ diyerek yakıp yıkmaya başladılar. Bizim evin önünü büyük bir kalabalık sardı. Biz camda baktık ki okul arkadaşlarımız, onların babası ve amcası hepsi bildiğimiz gördüğümüz insanlar. Biz de ne istiyorsunuz dedik. Bir tanesi silahla içeri dalmaya çalıştı. Babamla kavgaya tutuşunca babamın elinde odun kesme aletlerinden vardı, onunla vurdu adama. Daha sonra evi taramaya başladılar. Mermiler yağmur gibi yağıyordu. Biz yatakların altına girdik ki kurşunlar bize değmezsin diye. Babam ve komşumuz Ali Ün vurularak kapının önüne düştüler. Ben yatakların altında kalktığımda evde kimse yoktu. Beni unutmuşlardı. Ben yatakların altından çıktığımda içeri komple çekirdek mermileri ile doluydu. Yalın ayak babamların üzerinden atlamak zorunda kaldım çünkü tam kapının eşiğinde vurulmuşlardı. İkisini kanı birbirine karışarak balkondan aşağı akmıştı. Oradan kaçtım ve ileride askeri cemse arabaları vardı onlara binip kaçtık gittik. Askeriyenin içine gittiğimizde herkes oradaydı. Yiyecek hiçbir şey yoktu. Kapının önü çıktığımızda askerler ‘İçeriye girin bize sıkıyorlar’ diyorlardı. Kantinde toz şeker dahi kalmamıştı. Olan şekeri de küçük çocukların ağzına atıyorduk ki ölmesinler.”
“MARAŞ BİR KATLİAM DEĞİL SOYKIRIMDIR”
Son olarak konuşan HDP İstanbul Milletvekili Zeynel Özen de, “Bu olayı üç şekilde incelemek gerekiyor. Ekonomik, siyasi ve inançsal olarak. Maraş bu katliamları daha öncede yapmıştı. Maraş’ın tarihi böyle. 1915’te de Ermeni halkını katledip kalan Ermenileri sürgün edip mallarına el koydular. 1970’te ise Aleviler sıtmadan ölsün diye Pazarcık Ovası’nda bataklık olan yerlere yerleştirmişlerdi. 1976 ise yapılan barajlar ile bu ova en verimli hale geldi. 1978’de ise Maraş’taki sermaye el değiştirerek Alevilerin eline geçti” diye konuştu.
Maraş’ta yaşananların bir katliam değil soykırım olduğunu dile getiren Özen, “Katliam dediğimizde iki grup karşı karşıya gelir ve bir grup diğerini katleder. Ancak soykırım ise çocukları, bebekleri ve yaşlıları katletmektir. Çünkü o soyun bir daha devam etmemesi için yapılan bir şeydir” diyerek sözlerini tamamladı.
Anma etkinliği Ataşehir PSAKD Cemevi kadın grubunun müzik dinletisi ile son buldu.
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.