PİRHA – FUAF Yol Erkan Kurulu Başkanı Metin Doğan Dede, kaleme aldığı yazısında geleneksel Alevi yol erkanının sistemin saldırıları ile erozyona uğradığını belirterek, Alevi toplumuna kazanımlarına sahip çıkarak saldırılara karşı mücadele çağrısında bulundu.
Fransa Alevi Birilikleri Federasyonu (FUAF) Yol Erkan Kurulu Başkanı Metin Doğan Dede, Alevi yol erkanının sistemin saldırıları ile erozyona uğradığını belirterek “Alevi toplumu olarak bizi bizden başka herkesin tanımlamaya çalıştığı ve üzerimizde türlü oyunların oynandığı bir süreçten geçiyoruz. Daha önce genellikle kırsal alanlarda kapalı bir toplum olarak yaşayan Aleviler, yaşanan göçlerle birlikte bir geçiş döneminin arkasından bugün gerek Türkiye’de, gerekse Avrupadaki kentlerde ve metropollerde örgütlü bir güce sahip oldu. Yaşadığımız acılar, katliamlar bizi birleştirdi ve kurumlarımızda, cemevlerimizde verilen mücadele ile Alevi toplumu birçok kazanımlar elde etti. Fakat zaman içerisinde gerek sürekler arası ve yöresel farklılıklar, gerekse de dışarıdan gelen müdahaleler dolayısıyla haliyle erkannâmeler ve ritüeller gibi tartışmalar ortaya çıktı. Bunu fırsat bilen belirli kesimler tarafından sürekli Alevi değerlerine saldırılar gerçekleştirildi” ifadelerini kullandı.
“GELENEKSEL ALEVİLİĞİN EROZYONA UĞRADIĞINI GÖRÜYORUZ”
Dede Doğan, “Bilinçli bir şekilde içimize adeta bir bomba gibi Alevilik İslam içi veya dışı tartışmaları ortaya atıldı. Oysa bugüne kadar geçmişte köylerimizde böyle bir tartışmaya şahit olmamıştık. Geçmişte dergahlarda, ocaklarda, tekkelerde, muhabbetlerde yetişen pirlerin, dedelerin, anaların, babaların, dervişlerin, ozanların, kamil insanların toplumu irşad ederek sır ile günümüze kadar taşıdığı Alevilik bugün hemen herkesin üzerinde farklı yorumlar yaptığı, değişik kitaplarda farklı söylemlerle kavram kargaşasının ortaya çıkarıldığı bir duruma getirildi. Sonuç olarak günümüzde geleneksel Aleviliğin maalesef erozyona uğradığını görüyoruz” diyerek uyarılarda bulundu.
“CEMLERE TİYATRO SEYREDER GİBİ GELENLERİN ANLATTIĞI ALEVİLİK ÇOK FARKLI”
Doğan, şunları kaydetti:
“Her geçen gün Alevilikle ilgili farklı yaklaşımlar ve yeni görüşler ortaya atılıyor. Dünyada bugüne kadar bir çok dinler, pagan inançlar, tasavvuf akımları, felsefi akımlar, tarikatlar ortaya çıktı. 4 bin 300 civarında farklı inanış, fırka ve mezheplerin var olduğu kabul ediliyor. Ama nedense Alevilerle uğraşıldığı kadar kiliselerle, camilerle, sinagoglarla, tapınaklarla, pahamlarla, papazlarla bu kadar uğraşılmıyor. Dünyada Alevilik kadar üzerinde oyunlar oynanan ve çekiştirilen bir inanç yoktur herhalde.
İnançla, itikatla, ikrarla, maneviyatla yaşayarak öğrenilen Alevilik farklıdır, ama ömründe Pirinin dâr’ına durmamış, görülmemiş, sorulmamış, cemlere bile tiyatro seyreder gibi gelmiş gitmiş, gelenekten kopmuş, daha Yol’a talip bile olamamışken kendisini sırrı hakikate ermiş bir mürşid-i kamil gibi görenlerin ve gösterenlerin süslü sözlerle anlattığı Alevilik çok daha farklıdır!”
“MUHARREM MATEMİ VE KERBELA BİLE TARTIŞILIR HALE GETİRİLMEYE ÇALIŞILDI”
“Ne anlatırsanız anlatın, ne yazarsanız yazın, neyi eklemeye veya çıkarmaya çalışırsanız çalışın bu toplumun yaşadığı bir Alevilik vardır. Daha kendisi Alevi olamayanların Aleviliğe bir gömlek giydirmeye çalışması yanlıştır. Maalesef kendi inançsızlıklarını Alevilikmiş gibi anlatanların değerlerimizle oynayanların çabaları yolumuza zarar vermekten öteye gitmemektedir” diyerek tepkisini dile getiren Doğan, şöyle devam etti:
“Nice erenleri evliyaları, aşıkları, uluları, kamil insanları bünyesinden çıkaran Alevi inancında aslında bütün güzellikler mevcuttur. Sevgi, saygı, hoşgörü, muhabbet vardır, insanı yüceltip merkeze koyan bir anlayış vardır, mistisizm vardır. Gönül gözüyle bakan insan nereye nazar kılsa Hak’kı orada görür, nereye dönerse dönsün Hakkın yüzü oradadır. Yeri gelir bir ağaca, bir ziyarete, bir türbeye, Rehberine, Mürşidine niyaz olur, Pirinden aldığı duadan, lokmadan, bağlamanın tınısından, sabah doğan güneşTen kutsiyet ve huzur bulur.
Aleviler, Hızır’a, hazıra, cümle mevcudatı kendi varından var eden Hak’ka, binbir donda başgösteren, bu mülkün sahibi Şah-ı Merdan Ali’ye, Hünkar’a, Nebi’ye, Veli’ye, Ehlibeyte ve bütün geleneksel kutsal değerlerimize saygı duyar. Aşığın, Evliya çoktur, göremezsen yoktur dediği gibi, yeri gelir Hakkı bir Evliya’da görür, İnsan-ı kamil olur kendi özünde bulur.
Son yıllarda özellikle belirli bir kesim tarafından ‘Alevilikte aslında bu yoktur şu önceden veya sonradan girmiştir’ söylemleri ortaya çıktı. Muharrem matemi ve Kerbela bile tartışılır hale getirilmeye çalışıldı.”
“ALEVİLİĞİN TEMEL TAŞLARIYLA BU KADAR OYNANMASI YANLIŞTIR”
Doğan’ın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:
“Alevilik sadece ve sadece materyalist diyalektik bir bakış açısıyla yorumlanmaya çalışıldı. Çağa uyalım, zodyak takvimine uyalım, takım yıldızlarına bakalım derken insanlarda neye uyacağını şaşırdı. Bir tarafta içimizdeki Şii Caferi misyonerler, bir tarafta devletin, Diyanet’in asimilasyon çabaları, diğer yanda daha batın ve zahiri ayıramayanlar, ateizme, Zerdüştlük’e, Şamanizme, Sümerler’e bağlayanlar derken insanlar kutuplaştı. Her arkeolojik kazı çalışmasında yeni bir Alevilik tanımı yapılmaya çalışıldı.
Kutsallarımız bilime, materyalizme, felsefeye, arkeolojiye uymuyor söylemleriyle insanlar gittikçe kendi köküne atasına dedesine yabancılaştı. Gelenekten ve köylerinde yaşadığı otantik, Alevilikten neredeyse koptu.
Sözlü gelenek yorumlanırken referanslarımız olan ulu ozanlarımızın deyişlerinden sadece bazıları cımbızla seçildi, diğerleri görmezden gelindi. Darağacında bile yolundan dönmeyen, düşüncelerinden asla ödün vermeyen, biat etmeyen Pir Sultan’a bile deyişlerinde Takiyye yapmış denildi! Virani, Yemini, Hatati ve diğer ulularımızın hak kelamları görmezden gelindi.
Aleviliği modern yaşama ve kent koşullarına uyarlamak kabul görebilir ama Aleviliği modernize ediyoruz deyip sil baştan bir Alevilik yaratmaya çalışmak doğru değildir. Kainatın varoluş koşullarına dayanan ve Kâlu bela’dan bu tarafa kadar geldiğine inandığımız Aleviliğin temel taşlarıyla bu kadar oynanması yanlıştır.”
“İTİKATLI İNSANLAR OLDUĞU MÜDDETÇE BU YOL ASLA BİTMEYECEK”
Dede Metin Doğan, “Biz Hakkı insanın gönlüne indirgemişiz. Hallac-ı Mansur, Nesimi, Fazlullah, Daimi … En-el Hak dedi ama bugün bilenin de bilmeyenin de ham ervah’ın da En-el hak dediği bir noktaya geldik! Benliğin, kinin, kibirin, ikiliğin, inançsızlığın, itikatsızlığın, ikrarsızlığın olduğu bedende Hak tecelli edebilir mi? Gönül birliğinin olmadığı, çıkar kavgalarının, vitrin tartışmalarının sıkça rastlandığı, insanlara kolayca gerici veya ateist damgasının vurulduğu günümüzde, bu kadar basit mi En-el Hak ? Bir lokma bir hırka nerede kaldı?” dedi.
“CEMEVLERİMİZE GİREN KATİLLERE DUR DEYİP TEPKİ GÖSTERELİM”
“Dinleri ve inançları bir tarihçinin gözüyle Sümerler’deki tabletlerden, Babillerdeki zigguratlara kadar, Hamburabi kanunlarından kutsal kitaplara kadar karşılaştırıp yorumlayabilirsiniz” diyen Doğan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bir felsefeci gözüyle Neo Platonizm’le, Pysagor’la, diyalektik ile, idealizm ve metafizik düşünce anlayışı ile değerlendirebilirsiniz. Bir sosyolog gözüyle toplumsal etkileşimini inceleyebilirsiniz. İnançları neolitik çağlardan, ilkel komünal toplumlardan köleciliğe, feodalizme ve günümüz kapitalizm dönemine kadar değerlendirebilirsiniz ama Aleviliği illa ki bir yerlere yamamaya çalışmayın artık!
Dünyada birçok coğrafyada büyük bir örgütlü güç haline gelmiş Alevi toplumunun her alandaki kazanımlarını artırmaya çalışalım. Artı değerler üretelim. Hak ve hukuk mücadelesini sürdürelim. Camilere giden gençlerimize sahip çıkalım! Cemevlerimize giren katillere dur deyip tepkimizi gösterelim. Tutuklanan yöneticilerimizi sahiplenelim. Dergahlarımızı geri alalım. Diyanetin elini cemevlerinin üzerinden çekmesini sağlayalım. Sivas’ı, Maraş’ı, Çorum’u, Dersim’i ve diğer katliamları tekrar yaşamamak için bir olalım iri olalım diri olalım. Bizi parçalayıp yoketmeye çalışan güçlerin eline koz vermeyelim.
Sonuç olarak, bu gemi çok su aldı ama asla batmadı. Bu Yol’a inanan itikatlı, ikrarlı insanlar olduğu müddetçe de bu Yol asla bitmeyecek.”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.