PİRHA- Dededen babadan kalan zeytin ağaçlarını daha iyi verim almak ve hastalıklardan korumak için budayan Erdal Özer, “Bizim köylü kardeşlerimiz bir anda çok para görünce bütün zeytinliklerini heba ettiler. ‘Zaman gelecek siz bu zeytinlikleri sattığınıza pişman olacaksınız’ dedik ancak bizi dinlemediler. Şimdi ise kendi köylerine kendi yurtlarına yabancı oldular” diyor.
Zeytinlerinin toplanmasının ardından zeytin ağaçları budanmaya başlandı. 52 yaşındaki Erdal Özer de, ağaçlara belli bir şekil vermek ve onları en üst düzeyde verime ulaştırmak amacıyla budama işlemini yapıyor. Üç dönüm arazi üzerinde 90’a yakın zeytin ağacı bulunan Özer, her yıl rutin olarak zeytin ağaçlarını budadıklarını söylüyor.
Altınoluk köyünde yaşayan Özer, neden zeytin ağaçlarının dallarını budadıklarını ise şöyle anlatıyor:
“Zeytin dallarını buduyoruz çünkü rahat bir şekilde sırık sirkiyoruz. Ayrıca hem ağacın dallarının daha güzel gelişmesini sağlıyor hem de ağaca hastalık bulaşmasını engelliyor. Zeytin ağaçlarının dallarını budamasak dallar üst üste biner ve sürtünme olur. Sürtünme ve dalların içe içe girmesinden kaynaklı yaz aylarında bazı hastalıklar zeytine bulaşıyor. Ayrıca zeytin dallarının arasına güneş girmek zorunda bu nedenle budamamız şart. Herkes bu mevsimde zeytin budaması yapıyor. Nisan ve Mayıs ayı bitinceye kadar budama devam ediyor. Zeytini budarken testere ve ağaç kesme motoru kullanıyoruz. Bu rutin olarak her yıl bu aylarda yapılıyor.”
“BURALAR HEP ZEYTİNLİKTİ”
Budanan zeytin yapraklarında hastalık gelmesin diye yaktıklarını söyleyen Özer, “Daha sonra gübresini atıp ürün bekliyoruz” diyor.
Budama yaparken geçici tehlikeler de atlattıklarını ifade eden Özer, “Bazen kestiğimiz dal yanlışlıkla üstümüze ve kafamıza geliyor” ifadelerini kullanıyor.
“Zeytin bizim için kutsal bir ağaçtır” diyen Özer 35 yıl önce yaşadığı Altınoluk’un büyük bir bölümünün zeytinlik olduğunu söylüyor.
“KENDİ YURTLARINDA YABANCI OLDULAR”
Nedenini ise şöyle anlatıyor:
” Bizim köylü kardeşlerimiz bir anda çok parayı bir arada görünce bütün zeytinliklerini heba ettiler. O zaman da uyardık biz onları. ‘Zaman gelecek siz bu zeytinlikleri sattığınıza pişman olacaksınız’ dedik ancak bizi dinlemediler. Şimdi kendi köylerinde kendi yurtlarında yabancı oldular. Tüm bu zeytinlikleri ve toprakları sattıkları için. Ve o aldıkları para da bitti. Yıllar önce İskele Mahallesi’nde 6 tane taş basım zeytinyağı fabrikası vardı. Edirne’den ve çevre ilçelerden buralara zeytin toplamak için tayfalar gelirdi. O kadar çok zeytin ağacı ve ürün vardı. Zamanla sata sata bir şey kalmadı. Şimdi gençler de işsiz.”
“TOPRAKLARIMIZI SATMAYIZ”
Bu toprakların dedelerinden kaldığını söyleyen Özer, bu toprakları torunlarına bırakmak istediklerinin aktarıyor.
Dünyada barışın simgesi anlamına gelen zeytini kutsal gören Özer, “Zeytin dalı dünyada barışın simgesi anlamına geliyor. Ancak Afrin’deki zeytin dalı ile karıştırmayalım bunu. Çünkü o ayrı bir şey. Buradaki zeytinin kökenine gidersek bu zeytin ağaçları bizden gelme değil. Bu köy ilk işçi olarak gelen Rumlar ekmiş bu zeytin ağaçlarını. Daha sonra mübadele ile gidince buralardan bizimkiler zeytinleri sahiplenmişler. Eskiden buradan 3-4 ağa varmış. Onlar Rum işçilerinden geri almışlar” ifadelerini kullanıyor.
Zeytinlik alanların imara açılmasına tepki gösteren Özer, “Bugün siyasi politikalarından tutun devlet politikalarına kadar hiç kimse uymuyor bir şeye. Sadece görüntüde ve lafta varlar. Ancak icraatta kimse yok” diyor.
İsmet SEFER/Sevim KAHRAMAN
BALIKESİR
Yoruma kapalı.