PİRHA-Sanatçı Ali Yılmaz’ın yeni kitabı ‘Mizah Anlatım’ okuyucuya ulaştı. Barış Yayınları’ndan çıkan kitapta Yılmaz, şahit olduğu, düşlediği ya da çevresinden dinlediklerini mizaha dökerek öyküleştirdi.
Aslen Sivas İmranlılı olan opera sanatçısı Ali Yılmaz, iki şiir çalışmasının ardından öykü dalında yazdıklarını da kitaba dönüştürdü. Barış Yayınları’ndan çıkan ‘Mizah Anlatım’ adlı eserde Yılmaz, tanık olduğu, çevresinden dinlediği ve düşlerindeki birçok anı kaleme döktü.
“Bizim insanımızın her yerinde mizah var” diyen Yılmaz, son eseri hakkında şu bilgileri paylaştı:
“Bundan önce yazdığım iki kitap şiir türündeydi. Bu kitaplarımdan birisi aforizmalar dediğimiz internette dolaşan sözleri, gençlerin deyimi ile ‘geyikler’ diyelim onları toparladım. Kitabı oluşturmamda bana vesile olan kişi de arkadaşım Hasan İlhan oldu. Bana ‘sen bunları yazıyorsun, insanlar gülüyor, eğleniyor. Gel biz bunu kitap haline dönüştürelim’ dedi. Ben de bütçemin olmadığını dile getirdim. Sponsor olacağını söyledi ve kitap o şekilde basılarak yola çıktı. Onun devamında da zaten 1980 öncesinden beri günlük tuttuğum için birçok öykü, şiir yazmıştım. Sonra o yazdıklarımı değerlendirmeyi düşündüm. Şunu söylemeliyim ki bizim insanımızın her yanında bir mizah var. Örneğin doğumumdan sonra 3 yıl kadar babam, nüfus cüzdanımı çıkartmamış. Beni hep öleceğim diye beklemiş. Çünkü çok sağlıklı bir çocuk değilmişim. Böyle mizahi bir ülkenin çocuğu olarak ben bunları değerlendirmeyi düşündüm. O yaşadıklarım, hayallerim, rüyalarım hem de insanlarımızın o komik halleri trajedi ile birlikte çalışmalarımda yer aldı.”
“OKURDAN ÇOK YAZAN VAR”
Toplumun çok kitap okumadığına da vurgu yapan Yılmaz, “Kitabımdaki öyküler bu nedenle kısa. İnsanımız uzun metinler okumayı sevmiyor. Örneğin, şiir okuyandan çok şiir yazan bir ülkedeyiz. Amacım kısa öykülerle insanlara motivasyon sağlamak. Özellikle tadımlık öyküler bunlar aslında” diyerek kitapta yazdığı bir öyküsünü de şu cümlelerle paylaştı:
“Dünyaca tanınmış bir orkestra şefimiz var; Gürer Aykal. Aykal üniversite yıllarımda çok sevdiğimiz bir hocaydı. Ankara’yı bilmeyenler için söyleyelim, Oran mahallesi Ankara’nın en yüksek bölgelerinden biri. Kış ayları da inanılmaz soğuk olur. Bir arkadaşım konservatuar yıllarında bir gün otobüs durağında bekliyor ve o kadar soğuk ki aniden bir araba duruyor. Araçtaki şoför camı açarak ‘şehre iniyorum’ diyor. Arkadaşım da zaten donmak üzere, teklifi duyunca hemen biniyor. Arabanın içerisi sıcak ve radyoda da klasik müzik çalıyor. Bu arada arkadaşım da konservatuar öğrencisi ya ‘araç sürücüsüne klasik müziği seviyorsunuz herhalde’ diyor. Şoför de ‘evet çok severim’ diyor. Arkadaşım da ‘ben konservatuar okuyorum. İsterseniz size bu akşam bir bilet ayarlayabilirim’ diyor. Şoför de çok sevineceğini belirtiyor. Yolculuk sonunda arkadaşım iniyor, Cebeci’deki konservatuara geçiyor. Okulumuzda da önceden şöyle bir gelenek vardı, eski bir otobüse öğrencileri bindirip bizi konser dinletmeye götürürlerdi. Hikayedeki arkadaşım da o grupla birlikte senfoniye gidiyor. Yer bulamıyorlar ve tabii ki de herkes ayakta dikiliyor. Işıklar açılıyor, sanatçılar yerini alıyor ve en son orkestra şefi kapılar açıldıktan sonra ışık takibi ile sahneye geliyor. Şef ile bizim o arkadaş göz göze geliyor. Sabah arabasına bindiği kişi Gürer Aykal…Buna benzer mizahi tarzda öyküleri kitabımda kullandım.”
“BÜYÜMEYEN YANIMI RESİMLERİME YANSITTIM”
“İnsanlar bu kitapta kendisini ya da yaşamak istediği hayatları bulacak” diyen Yılmaz’ın, yazarlık ve müzik haricinde bir de resim çalışmaları bulunuyor. Yaptığı çizimlerin İtalyan ressam Joan Miro’nun tekniğine benzetildiğini söyleyen Yılmaz, eserlerine dair şunları söyledi:
“Resim sanatının çok içinde olamadım. Karakalem ve kuru pastel çalışıyorum. Ve bunları fon kağıtlarına çiziyorum. Tarz olarak ilk baktığınızda çocuksu çizgiler görüyorsunuz. Her insanın içerisinde büyümeyen bir çocuk yanı vardır. 10 yıldır keyifle çizmeye devam ediyorum. Kitap kapaklarımda da kendi çizdiklerimi kullandım.”
Ali Yılmaz’ın sanat üretiminde ayrıca heykel çalışmaları da bulunuyor. Heykelciliğe ise tesadüfen yöneldiğini söyleyen Yılmaz’ın aktarımları şöyle:
“Aynı zamanda dağcılıkla uğraşıyorum. 20 yıldır bütün Ankara ve çevredeki dağlara tırmanışlar, yürüyüşler yaptım. Emekli Dede isimli bir dağ var. O yol güzergahında fosil kayalar mevcut. Birçok insan da bu kalıntıları bilmez. Kültür Bakanlığı da şimdi o bölgeyi koruma altına aldı. Bahsettiğim arazide kireçtaşı bulunuyor. O kireçtaşlarının içerisinde yaprak fosilleri de mevcut. Onları alıp eve getirdim. Tebeşir gibi rahat işlenecek bir taş olduğunu keşfettim. Ardından şekiller çizebildiğimi gördüm ve halen daha kimi çalışmalar yapmaya çabalıyorum.”
Eren GÜVEN – Cebrail ARSLAN / ANKARA
Yoruma kapalı.