PİRHA- İzmir Alevi Kültür Derneği Yamanlar Cemevi, ‘Alevilikte Aşk ve İkrar’ paneli düzenledi. Yamanlar Cemevi konferans salonunda gerçekleşen ve Gazeteci-Yazar Hatice Çevik’in moderatörlüğünü yaptığı panele Sosyal Antropolog Hasan Harmancı, Kureyşan Ocağı Piri Hamza Takmaz ve Sanatçı Gani Pekşen panelist olarak katıldı.
Panele, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı (HBVAKV), Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda yurttaş katıldı. Açılış konuşmasını yapan İzmir Alevi Kültür Derneği Yamanlar Cemevi Başkanı Mehmet Bozkurt, Alevi inancının iktidarlar tarafından yok sayıldığının altını çizerek, Alevi kurumlarının örgütlü güç haline gelmeden başarıya ulaşamayacağını vurguladı. Bozkurt’tan sonra Sinemilli Ocağı Piri Süleyman Deprem vererek çerağ uyandırdı.
“BİRLİKTE DİRİ OLURSAK BAŞARIRIZ, ÖZÜ BULURUZ”
Panelistlerden ilk olarak söz alan ve aynı zamanın panelin moderatörlüğünü yapan Gazeteci-Yazar Hatice Çevik, Alevi toplumunun birlikte ortak akıl ile hareket ederek ve özünü yakalaya bilerek yolunu sürdülebileceğini vurguladı. Çevik, sistemin tüm saldırılara ve asimilasyon politikalarına rağmen en tehlikeli asimilasyonun içeriden olduğunun altını çizerek, “Herkesin özümüze dönmesi gerektiğini, birlikte diri olup bunu çözebileceğimizi ve yolumuzu sürdürebileceğimizi çağrısında bulunduk. Bugün geldiğimiz noktada görüyoruz ki ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıktı. Bizim bütün ritüellerimiz sır içinde sır iken hakka yürüme erkanımız meydan ile ayan oluyor. Şimdiye kadar yapılan takiyeler takiye olmaktan çıkmış, yolumuzun bir parçasıymış gibi algılanıyor. Pirlerimiz bununla ilgili mücadele verdi ve hala vermekteler. Yolu sürdüren canlarımız tarafından kabul görmeye başladı. Asimilasyon öyle akşamdan sabaha olmadı. Yıllardır sistemin, Alevileri yok sayanların eliyle ve bin bir yöntemle ciddi anlamda bir asimilasyon politikaları izlendi. Bunların yanında kendi içimizden de asimilasyon başlamış oldu. Buda dışarıdan gelenden daha tehlikeli. Bilgilendirmek, bilince çıkarmak elbette ki önemli. Yolu yürürken ben Aleviyim yetmiyor. Bu yürümede belli kurallar dizisinde, belli anlayış ve felsefe doğrultusunda oluyor. Alevi anne, babadan doğmakla Alevi olunmuyor. Yol yürütülmüş, bedel ödenmiş. Bizler bu bedelin sayesinde hala var olabiliyoruz” diye konuştu.
“HAKKA YÜRÜME ERKANLARI ÖZE GÖRE YÜRÜTÜLMELİ”
Yolun büyük zorluklara günümüze ulaştığını söyleyen Sanatçı Gani Pekşen,bu dönem içinde sanatın ve müziğin çok iyi kullanıldığı ifade etti. Cemevlerinin Alevilerin toplumsal özüne, yaşam biçimine eğitim vermesi ve hakka yürüme erkanı yürütmesi gerektiğine dikkat çeken Pekşen şunları dile getirdi:
“Yol bize ulaştı. Yolu bize ulaştıran belkide adını bilmediğimiz nice pirler, aşıklar var ama hizmetleri bizim için çok büyük. Yol bize gelirken bin bir zorlukla geldi. Gelirken sanatı, müziği çok iyi ve üst derecede kullandılar. Biz bunu herhangi bir etkinlikte, konserde çalınan ezgi olarak görmedik. İnsanlar arındıktan sonra ruhsal terapi olarak ta hak aşıklarının hak kelamlarıyla taçlandırmaya çalıştı. Hak aşıklarının bu kelamlarını dinlerken müzikal anlamda beğenme değil de, o sözlerdeki anlamları yakalamaya çalışırsak yola biraz daha yaklaşmış oluruz. Bizlerin bu cemevlerinde bir araya gelmesi zorunlu. Ancak yapılması gereken tek şey var; yaşayan ölüleri diriltmek. Biz kendimizi o korkudan, baskıdan sakladık ve inancımızı gizli yaptık. Kendimize öz olan bir şey vardı ve onun açığa çıkmasını istemiyorduk. Gizli iken hepsinin içerisinde bir aşk vardı. Toplumsal olarak kendi kimliğimiz ile ilgili kavgalar verilirken bu insanları yalnız bırakamayız. Bu kurumlardan da şunu bekliyoruz; yolumuz, inancımız neyse onun sürmesidir. Eğer burada başka inançların erkanları yapılıyorsa burayı kurmanıza gerek yok. Sizin yaşam biçiminize uygun uygun olan eğitim, öğretim ve hakka yürüme erkanlarını burada uygulamamız lazım.”
“AŞK ALEVİLİKTE MEYDANA GİRMEK, İKRAR VEREBİLMEKTİR”
“Aşk, Alevilikte meydana girebilmektir, o cesareti göstermektir” diye belirten Sosyal Antropolog Hasan Harmancı, Alevilik de aşkın ikrar vererek toplumsal ilişkiler, yasalar ve doğaya karşı sorumluluk kazanması olduğunu vurguladı. Bireysel kararlılık yanında aynı zamanda da toplumsal kararlılığın geliştiğine dikkat çeken Harmancı şimdi ki modern insanın ise kendine farklı düzenler bularak toplumsal varlıktan koptuğunun altını çizdi. Harmancı sözlerine şöyle devam etti:
“Alevi geleneğinde bir meydana taşınacak iseniz eşikten geçersiniz. Siz adımınızı atar o eşik ile niyazlaşırsanız meydana doğru yolculuk yaparsınız.Kapı dediğimiz şey de Alevilikte boyun kırmayı gerektirir. Yani o dikliğinizi, her şeyinizi bedeniniz üzerinde bina ettikleriniz için birazcık eğilip kırılmanız gerekiyor. İşte o eşikten geçip de aşk meydanına doğru yolculuk ettiğinizde karşınıza çıkacak olan şey ikrardır. Aşk, Alevilikte meydana girebilmektir, o cesareti göstermektir. Cesaret körü körüne değildir. Cesaret için bir bilgiye ve bilgilendirene ihtiyaç var. Ona da rehber diyoruz. Nefesler bize büyük rehberdir. İkrar da işte bu kararlılığı gösterebilmektir. Aşk ise bu duyguya sahip olmaktır. Doğa dışında yasalar da olduğunu biliyoruz. Örneğin bir Müslüman be Hristiyan cennete gitmek için mücadele eder. Ama bunlara inanmayan biri bu dünyada daha uzun yaşamak için mücadele eder. Doğa yasasında belli minarelleri eksik alırsan ve bunun tamamlarsan sağlığınız uzar. ”
“Marifet dediğimiz şey ise çoğunlukla günümüz insanının fark etmeden ulaştığı süreçtir. Marifet, şimdi ki modern insanın eğitim sürecini iyi tamamlamasından, sosyal kimliği, adalet duygunun gelişmesi ve diğer topluluklara empati yapabilmesinden belli bir insan seviyesine gelmiş insan pozisyonudur. Yol bilgisini kurallaştırmadığı için, onu açıktan ikrarlaştırmadığı için doğal olarak dengesi bozulabiliyor. Alevilikte adalet duygusunu insana açıktan öğretmezler. Bunun için sizin yola inanmanız, aşk etmeniz lazım. Önemli olan kapıdan girdikten sonra sizin kendi gönül gözünüzün açıklığıyla ikrar alacak boyuta gelmenizdir. Buda, ‘gelenin canı, dönenin canı’ olarak ifade edilir. Günlük hayatınızda nasıl ki kararlı, düzenli bazı şeylerden sapmamanız gerekirse, yol bunun iki katını ister. Bireysel kararlılığın yanında bir de toplumsal kararlılık var. Eskiden köylerde olsa bazı şeyleri yapamazdınız. Ama şimdi toplumsal varlık açısından siz istediğiniz yere katılıp kendinize düzen bulabiliyorsunuz.”
“Eskiden insanlar hem gezerlerdi hem de okurlardı. Bu gezme ve okumaya bir olarak bakarlardı. Hallacı Mansur’u biliriz. Aşkın ilk şehidi yada kurbanıdır. Onun başından geçenlerin kolay olmadığını düşünüyoruz. Onun başından geçenleri sahiplenmek, onun düşün-düşün dünyasını amaçlamak, sahiplenmek ve toplumsal sınırı yakalayabilmek biraz olsun kendinizi yeni bir insana taşımak oluyor. ”
“EVİMİZ VE AŞIMIZDA AŞK KALMADI”
“İkrar, insanın belli bir yaşama gelerek kendini bulmaya başlaması, düşünmesi, güç kazanması ve sonrasında kendisinin toplumsal kararlar almasıdır” diyen Kureyşan Ocağı Piri Hamza Takmaz ise, toplumsal ilişkilerin zamanla zayıfladığını hatırlattı. Bu ilişkilerin zayıflaması ile yola ikrarın da zayıfladığını hatırlatan Takmaz şunları vurguladı:
“Doğum ile ölüm arasında ta ki köylerimize kadar halk mahkemeleri vardı. O aşklar bitti. İkrar verilen kararlar demektir. İnsanın belli bir yaşama gelerek kendini bulmaya başlaması, düşünmesi, güç kazanması ve sonrasında kendisinin toplumsal kararlar almasıdır. Bizde ise yola verilen söz anlamına gelir. Evlerimizde aşk kalmadı. Yemeği pişirir iken kaç tane anamız şarkı, türkü veya deyiş okuyor. Yada kapıyı açarken birbirine ‘hoş geldin can’ deme lüksü kaç kişide kaldı. Doğum ve ölüm arası cemlidir. Bizler hep başkaları için yaşamaya başladık. Biz kendimiz olamadık. Alevilik, musahiplik ve kirvelik ikrarları dahi yürütülümez hale geliyor. Köylere pir geleceği zaman bir heyecan vardı. Küsler barışır, hazırlık yapılır ve bir eve mihman olunurdu. Herkes bir aşk tarifi yapar. Eğer yol aşkı olacaksa birbirinize kenetlenin, kavga etmeyin buda yeter. Cemler yapıyoruz ama aramızda küskünler var ve lokmalarımızı paylaşmıyoruz. Çocuklarını cemevine getirin. Özellikle dağı,taşı ziyaret olan Dersim’de devlet eliyle asimilasyon devam ediyor. Çocuklar namaza götürülüyor. Bu bir tehlikedir, görmek lazım. Kendi erkanlarımızı kendi özümüze göre yürütmemiz gerekiyor. Cemevlerinizi harekete geçirin. Dedeleri de sorgulayın. Biz ikrarlı bir toplumuz. Talibin olmadığı yerde pirin olması bir şey ifade etmez. Piri ve mürşidi de belli yere taşıyan talibidir.”
Ersin ÖZGÜL / İZMİR
Yoruma kapalı.