PİRHA-15 Temmuz darbe girişiminden sonra KHK ile kapatılan TV10’un Yönetim Kurulu Başkanı Veli Büyükşahin, kanalın Alevi medya geleneğinde çığır açtığını belirtirken, “TV10 Alevi toplumunun kendi ihtiyaçlarını, sorunlarını, sıkıntılarını, beklentilerini ve taleplerini daha görünür kıldı. Mikrofon uzatılmayan, ekrana çıkartılmayan Aleviler daha görünür oldu. Bu da iktidarı elbette ki çok rahatsız etti” dedi.
15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ile birlikte birçok televizyon, radyo, gazete, ajans ve dergi Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile kapatıldı. Televizyon kanallarına yönelik 28 Eylül 2016 günü gerçekleşen ikinci dalga da Hayatın Sesi TV, Jiyan TV, Van TV ile TV10’un da aralarında bulunduğu 12 televizyonun da yayını herhangi bir bildirim yapılmadan kapatıldı.
OHAL KHK’leri ile kapatılan en az 28 televizyon kanalının arasında yer alan TV10’un Yönetim Kurulu Başkanı Veli Büyükşahin, TV10’un Aleviler için önemini, neden kapatıldığını, kapatılma sürecinde yaşananları, Galatasaray Meydanı’nda 82 hafta sürdürülen eylemleri PİRHA‘ya anlattı.
“TV10 ALEVİ MEDYA GELENEĞİNDE ÇIĞIR AÇTI”
Büyükşahin, TV10’un Aleviler için önemini şu sözler ile dile getirdi:
“Sadece Aleviler değil, bütün toplumsal kesimler kendi talepleri, ihtiyaçları için yeni araçlar yarattılar. Aslında TV10 da Alevilerin bir medya ihtiyacı olarak ortaya çıkmıştı. Aleviler özellikle kentleşmeyle birlikte bir örgütlenme faaliyeti içine girdiler. Cemevleri kurdular. Kentlerde daha çok görünür olmak istediler. Örgütlendiler, bir araya geldiler. Kendi hakları için mücadele etmeye başladılar. Tabii bir medya ihtiyacı olarak ortaya çıktı. TV 10 da bu ihtiyaçtan aslında açığa çıkan bir yayın kuruluşuydu.
2011 yılında kurulan TV10 Alevi medya geleneğinde aslında bir çığır açtı. Hakikaten Alevi toplumunun kendi ihtiyaçlarını, sorunlarını, sıkıntılarını, beklentilerini ve taleplerini daha görünür kıldı. TV10, mikrofon uzatılmayan, ekrana çıkartılmayan Aleviler daha görünür oldu. O yüzden zaten TV10 ve emekçileri, programcıları, çalışanları yüz binlerce kilometre giderek her ay neredeyse Alevi coğrafyanın tümüne kameralarını çevirdiler, mikrofonları uzattılar. Alevilere ses oldular. Bu anlamda TV10 Aleviler açısından hakikaten çığır açan bir yayın kuruluşu oldu. Bugün de belki Alevi medyası TV10’un açmış olduğu yoldan çok büyük tecrübeler edinmiş oldu. Bugün bazı medya Alevi medya kuruluşları varsa ki bunda TV10’un açtığı yolun çok büyük payı var. Hakikaten Türkiye’de ilk defa bir çok şey yaptı TV10.
“TV10, GEZİ’DEKİ GAZ BULUTLARININ ARASINDA YAYIN YAPTI”
TV10 hakkında hiçbir davanın açılmadığını belirten Büyükşahin, kanalın neden kapatıldığına ilişkin ise şunları söyledi:
“TV10’a ilişkin aslında açılmış bir tane bile dava yoktu. Hiçbir mahkemeden bir karar falan da yoktu. Ama bence TV10’un yayınları, işlevi iktidarı elbette ki çok fazla rahatsız etmişti. Hem darbe girişiminde bulunanları hem de mevcut iktidarı çok rahatsız etmişti. Niye? Çünkü Aleviler görünür olmaya başlamışlardı. Çünkü Aleviler kendi çevrelerinde kendi dışında olan, mücadele yürüten, özgürlük talebinde bulunan birçok kesim ile temas etmeye başladılar. TV10 belki de bunun için bir araya gelmenin aracı haline geldi.
O yüzden Alevi dedeleri, pirleri, kurumları Kobane sınırına gittiğinde TV10 oradaydı. Günlerce canlı yayın yaptı. Ya da Dersim‘de ya da Şırnak’ta ya da Muş’ta ormanlar yakılırken TV10 oradaydı. Ya da Karadeniz’de ya da Ege’de emekçiler haklarını ararken mücadele ederken TV10 oradaydı. Gezi’de ağaçlar, çadırlar yakılırken, Gezi’de milyonlar ayağa kalktığında TV10 o gaz bulutları içerisinde yayın yapmaya devam etti.
Kadınlara, gençlere, çevrecilere, Kürtlere ve bütün toplumsal kesimlere mikrofon tuttu. Çünkü Aleviler aynı zamanda çevreci aynı zamanda kadın, emekçi, Kürt, Rojovalı, genç aslında. TV10 böyle bir bağ kurdu. Yani Aleviler bunların tümüydü. Dolayısıyla bütün bunların yan yana gelmesi, ekrana taşınması ihtiyacı vardı ki TV10 buna vesile oldu. Bu açıdan iktidarın, güç merkezlerinin çok dikkatini çekti. Böyle olunca müdahalede bundan kaynaklı aslında.
“ALEVİLERİN LOKMALARIYLA AYAKTA KALDI”
Çünkü Aleviler tek başına özgürlük mücadelesi yürütmekle, kendi taleplerinin peşinde koşmakla tek başına bir sonuca ulaşamayacağını biliyor. Niye? Çünkü Türkiye’de bunla ilgili talepte bulunan başka toplumsal kesimler, halklar var. Emekçiler, yoksullar, kadınlar, Kürtler ile gücünü bir araya getirdiğinde, birlikte hareket ettiğinde elbette ki daha iyi bir sonuç alabilirsin. Yani tam demokrasinin, özgürlüğün olduğu bir ortamda Aleviler de özgürce yaşayabilirler. O yüzden bunu talep eden kişiler Alevilerle birlikte yürümek zorunda. TV10 bütün bunları ekrana taşıyan bir medya kuruluşu oldu.
Hiçbir sermaye kesimine, politik güce dayanmadan tümden kendi emeğine ve zaten slogan haline getirdiğimiz “Alevilerin lokmalarıyla” ayakta kaldı. TV 10’un temel sloganı da “Hakkın ve hakikatin sesiydi”. Bu yüzden kapattılar. Temel gerekçesi, hakkı ve hakikati ekranlara taşıması, Alevileri diğer demokrasi güçleri ile bir araya getirme noktasında bir rol üstlendi. Gerçeğin üstüne gitti. Rojava‘ya gitti. Rojava sınırında, Terolar’da, yakılan ormanlarda, Gezi’de, Alevilerin üstü kapatılmak istenen yok edilmek istenen ocaklarını geleneklerini ziyaretleri tekrar açığa çıkardı, onları ekranlara taşıdı.
Bu ülkede ve dışında yaşayan birçok farklı Alevi toplumsal grupları birbirleri ile tanıştırdı, bağını kurdu. Yani Kırmançki Alevileri, Zazaki Alevileri, Türkmen Alevileri, Hubyarlısı, Çepnicisi, Tahtacısı, Bektaşisi, hakikatçısı, Yaresanlısı bunları yaptı. Aynı zamanda çok dilli bir yayıncılık yaptı. Türkçe, Arapça, Kürtçe hem Zazaki hem de Kurmanci dillerinde yayınlar yaptı. Bu anlamıyla da çok dili bir yayıncılık yaptı. Bu Türkiye’de ilk. Çok büyük ve önemli bir şey. Bu tam da Alevilerin 72 millete aynı nazarla bakma meselesi ile örtüşen bir şey. Bu boyutuyla da önemli bir farkı vardı. Bu elbette ki iktidarı çok rahatsız etti esas kapatma gerekçeleri bunlar.
“KANAL HİÇBİR MAHKEME KARARI OLMADAN KAPATILDI”
Büyükşahin, TV10’un kapatılma sürecine dair de şöyle konuştu:
“28 Eylül’de ekranlarımız karartıldı. Birçok medya kuruluşunun stüdyoları basıldı. Eşyalarına hemen el konuldu. Bizim de aynı şekilde karartıldı ama biz internet üzerinden yayınımıza devam ettik. O yüzden bizim kapatma sürecimiz uzun sürdü yani 4-5 Ekim’e sarktı. O süre içinde hakikaten bütün Alevi toplumu, Alevi kurumları, Alevi dedeleri, Alevi canlar, siyasi partiler, sendikalar, odalar, gençler, kadınlar aslında ekrana taşıdığımız birçok kimse o gün yanımızda oldu. Bizim merkez binamızın olduğu İkitelli’de 3-4 gün gece, gündüz insanlar orada nöbet tuttular. Açlık grevi yaptılar, orada cem tutuldu, deyişler çalındı, şarkılar, türküler söylendi.
Televizyonunuzun bütün varlıklarına el konuldu. Mühürlendi ve kilitlendi. Tabi çok duygusal anlar yaşandı. Yani özelikle çalışanlarımız, ekranlarında çıkan Alevi canlar bize desteğe gelenler çok zor anlar yaşadık. Lokmalarla büyüttüğünüz, topluma mal ettiğiniz bir yayın organı hiçbir mahkeme kararı olmadan kapatıldı. Tam da 12 imam orucunun olduğu günlerde oldu. Çok değer verdiğim bir dedemiz demişti ki; “Veli dedem burası şu anda bir Kerbela. Biz Kerbela’yı yeniden yaşıyoruz. Sadece oruç tutmakla Kerbelayı anlayamayız. İşte burada yaşadığımız zaten Kerbela‘dır.”
“82 HAFTA GALATASARAY MEYDANI’NDA EYLEM YAPTIK”
Ama TV10 süreci de çok şey öğretmişti. Dolayısıyla pes etmemek gerekiyor. Alevi medya geleneğini nasıl dişimiz, tırnağımızla, lokmalarla yarattıysak, biz bunu çok kolay teslim etmemeliydik. O yüzden diğer basın organları ile birlikte çeşitli açıklamalar, eylemler yaptık. Tam 82 hafta Taksim Galatasaray’da kışın soğuğunda kar altında yağmurun altında soğukta, yazın kavurucu sıcağında tam 82 hafta çalışanlarımız, programcılarımız orada kürsümüzü açtık. Orada televizyon açıkmışçasına hem bu konudaki eleştirimizi yaptık. Televizyon hakkımızı istedik ama aynı zamanda Türkiye’nin gündemini orada işledik.
Mesela aşuremizi orda dağıttık. Hızır lokmasını orda da dağıttık. Ekranlarımıza çıkan kadınlar, çevreciler, farklı etnik gruplar, halklar, gençler, Alevi kurumları her hafta biri gelip orada televizyon adına konuştu. Sanatçılar bizi yalnız bırakmadılar. Orada deyişlerini dinlendirdiler. Semahlarını döndüler. Çünkü bizim kolay kazandığımız bir şey değildi. Kolayda teslim etmek istemiyorduk.
Orada bizimle birlikte olan Güzel Ana’yı da orada kaybettik. Aynı zamanda bir Cumartesi Annesi’ydi. İlk baştan beri hep bizimle oldu. Şunu söyledi: “Sakın pes etmeyin.” Biz pes etmedik tam 82 hafta. Arkasından tutuklandık. Yine pes etmedik. Hiçbir arkadaşım pes etmedi ama TV10 geleneğinin açtığı çığırda yeni Alevi medyaları, kanalları, ajansları ortaya çıktı. Bence en büyük başarımız budur.
“ŞÜKRÜ SAMSUNLU TV10’DA ÇALIŞIRKEN YAŞAMINI YİTİRDİ”
TV10’da çalışırken hayatını kaybeden Şükrü Samsunlu’yu da anan Büyükşahin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şükrü Samsunlu’yu anmadan edemeyeceğim. Şükrü, Giresunlu güzel bir dostumuzdu. TV10’da çalışırken yaşamını yitirdi. Hakikaten çok büyük zorluklarla arkadaşlarımız sahada çalışmalar yaptılar. İlk defa belki Alevi dünyasında bu kadar farklı sürek bu kadar farklı topluluk farklı coğrafyalardan her şeyi bir şekilde ekranlara taşıdık. Bu da TV10’un büyük başarısı. Ama tabi Alevi kurumlarımızın, Alevi toplumunun desteğiyle bütün bunlar oldu diye düşünüyorum.
“TV10’UN AÇTIĞI YOLDA ALEVİ MEDYA GELENEĞİ YÜRÜMEYE DEVAM EDİYOR”
Büyükşahin, hukuki sürece ilişkin de bilgiler verirken, şunları dile getirdi:
“TV10’un kapatmasını gerektirecek hiçbir mahkeme kararı yok. Sadece KHK’ya dayanarak kapatıldı. Hukuksuz bir şekilde TV10’un lisansı, el konulan malzemesi vs. bütün bunlar önce TMSF’ye devredildi. TMSF de bunları bir şekilde ihaleyle yandaşlara peşkeş çekti ve sattı. Şu anda KHK kalkmış durumda. Kapatılmamızı gerekçe gösterecek hiçbir yasal mevzu yok ortada. Sadece idarenin keyfi bir yaptırımı söz konusu. Aynı zamanda bu süre içerisinde şirket ortaklarının bütün varlıklarına da icra gelmiş durumda. Hala bir intikam savaşı veriyorlar aslında.
Ama nihayetinde öyle ya da böyle önümüzdeki zaman içerisinde hukuki süreç bizim lehimize sonuçlanacak. Olmazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceğiz. Ama en nihayetinde bizim bu işten kazancımız.”
TV10’un açmış olduğu çığırdan Alevi medya geleneği yürümeye devam ettiğinin altını çizen Büyükşahin, “Aleviler görünür olmaya toplumun farklı kesimlerini ekranlara çıkarmaya, haber olmaya devam ediyor. Yani TV10 hakkın ve hakikatin sesi bir iz bıraktı. Bizi kapatmakla hakikati yok etmek istediler. O yüzden Alevi toplumunun da Türkiye toplumunun da TV10’u hiçbir şekilde unutmaması lazım. Çünkü TV10 hakikatten bu topluma, ülkeye, Alevi toplumuna çok önemli şeyler kazandırdı diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Barış KOP / Cebrail ARSLAN – İSTANBUL
Yoruma kapalı.