PİRHA- Depremzede Türkan Demir, deprem anı ve sonrasında yaşadıklarını anlatarak, “Daha düne kadar lüks bir hayatımız varken, çocuklarım kolejde okurken bugün böylesi şartlardayız. Cemevinde olan insanlar çok sıcak, evimde gibiyim. Antalya’ya geldiğimden beri bu sıcaklığı hiç kimsede ve hiçbir yerde yaşamadım. 2 gündür de geliyorum buraya, yapabildiğim ne varsa onu yapıyorum” dedi.
Malatya’da yaşanan depremden 2 çocuğu ile birlikte sağ kurtulan Türkan Demir, deprem anı ve sonrasında yaşadıklarını anlattı.
Depremin hemen ardından gerekli yardımların gelmediğini belirten Demir, çok sayıda insanın bundan dolayı hayatını kaybettiğini, hala devletin birçok yere gerekli yardımları iletemediğini söyledi.
Demir, Antalya’da cemevine gelip gitmeye başladığını ve bu durumun kendisine çok iyi hissettirdiğini de ifade etti.
“ÇOCUĞUMU DEPREMZEDE OLDUĞU İÇİN OKULDA DIŞLADILAR”
İlk depremi Malatya’da yaşadıklarını aktaran Demir, aslında Maraş’ta ikamet ettiğini söyleyerek, “Depremi Malatya’da yaşadık. Annemin cenazesine gitmiştik, depreme yakalandık. Her iki depremi de çok kötü bir şekilde geçirdik. Çocuklarımı zor kurtardım diyebilirim. Bütün ailem şu anda oradalar, çadırda zor şartlarda. Ben buraya geleli 3 hafta oldu. Çocuklar hasta olmaya başlayınca ailem beni gönderdi. Buraya geldikten sonra psikolojimiz biraz düzeldi. Çocuklarımın hastalığı iyileşsin diye uğraştık. Bir de eğitim işi var. Çocuğumun biri 1. sınıfa gidiyor, diğeri 5. sınıfa gidiyor. Çocukları okula yazdırdım. Küçük kızımın okulundan çok memnunuz. Bebek gibi bakıyorlar, ona depremzede olduğunu hissettirmediler. Büyük kızımı bir ortaokula yazdırdık. Bütün sıkıntılar orada başladı. Burayla da tanışma vesilem öyle oldu diyebilirim. Bazı sıkıntılar oldu, çocuğumuzu sıkıştırdılar. ‘Sen depremzedesin, seni kabul etmiyoruz’ dediler” şeklinde konuştu.
“DAHA DÜNE KADAR LÜKS BİR HAYATIMIZ VARDI”
Depremin kendileri için bir dönüm noktası olduğunu ifade eden Demir, sözlerine şöyle devam etti:
“Daha düne kadar lüks bir hayatımız varken, kolejde okurken bugün böyle şartlardayız. Kızımın ötelenmesi çok gücüme gitti. Her yeri açtım, çok zorluklarla geldim buraya ama bir okulda yaşanan sorun çözüme ulaşmayınca çaresiz kaldım. Burada 25 yaşında bir yeğenim var, onun yanında kalıyorum. Cemevinin karşısında ‘Deprem Dayanışma Merkezi’ yazıyordu. O gün bir de Milli Eğitim’e gittim, kontenjan olmadığını söylediler. Tamamen elim kolum bağlandı. Türk Eğitim-Sen başkanıyla konuştum, o yardımcı olmaya çalıştı. Cemevine bir gideyim belki yardım ederler dedim. Nurettin başkanımızın yanına geldim. Durumu anlattım, çocuğum konusunda çaresiz kaldım, dedim. Nurettin başkanım sağ olsun, bir iki saat içerisinde çocuğumu başka bir okula yerleştirdiler.
“DEPREMDEN SONRA GÜNLERCE YARDIM GELMEDİ, 25 KİŞİ BİR BARAKADA KALDIK”
Sonra gördüm ki bu cemevinde olan insanlar çok sıcak, evimde gibiyim. Antalya’ya geldiğimden beri bu sıcaklığı hiç kimsede ve hiçbir yerde yaşamadım. 2 gündür de geliyorum buraya, yapabildiğim ne varsa onu yapıyorum. Yemek dağıtmaktır, çaydır, bulaşıktır koşturmaya çalışıyorum. 7 gün deprem bölgesinde kaldım. 3 gün berbattı. 4 tane ağaç düşünün, üzerinde bir tane branda çocuklarımla orada kaldık. 3 gün hiç yardım gelmedi. 4. günden sonra giyim yardımı gelmeye başladı. O da özel firmaların, yeğenimin de dâhil olduğu arkadaşlarının topladığı yardımlar kamyonlarla geldi. Depremden 6 gün sonra bir çadır verildi. O çadırda da bir gün kalabildim. 3 komşumuz toplam 25 kişi bir çadırda kaldık. Toplanma merkezi adı altında olan illerin veya ilçelerin belli noktalarda kurulmuş olanları var. Genelde yardımlar hep oraya aktı ama benim gibi, benim ailem gibi kendi bahçesinde, barakasında olanlar daha geç çadır elde edebildi. Mesela ablam kronik astım hastası. Doktor çadırda kalamaz, konteynerde kalabilir demesine rağmen sıraya bile almadılar. Sırf ikametgâhları orada olmadığı için. Çocuğa ev tutmak için ikameti Antalya’ya aldırdılar.”
“YARDIMLAR HERKESE EŞİT ŞEKİLDE VERİLMELİ”
Depremde akrabalarını kaybettiğini kaydeden Türkan Demir, “Bir kere tek bir noktaya çalışılmasın, herkese eşit şekilde yardımlar verilsin. Erken yardım gelseydi çok insan kurtulurdu. Orada yaşayan insanların da yapabileceği hiçbir şey yok. Şu an insanlar bir iğneye bile muhtaçlar. Dün çok güzel bir hayatları varken bugün yok. Şu an hala insan insana yardım ediyor. Şu an hala devletin ulaşmadığı yerler var. Bundan sonra insanlar nasıl hayatlar kurarlar bilmiyorum. Kaç yıl sürer bilmiyorum. Ben Malatyalıyım, Doğanşehir’den. Şu an benim memleketim adına hiçbir şey kalmadı. Oradaki insanların hepsi de aynı durumdalar. Yarının kime ne getireceğini hiçbirimiz bilemeyiz.”
Cebrail ARSLAN/ANTALYA
Yoruma kapalı.