PİRHA- DAD önceki dönem Eş Genel Başkanı Saime Topçu, depreme dair kaleme aldığı yazısında, devletin depremin etkisinde olan Kürt, Arap ve Alevi hattını fiziksel ve kültürel soykırım politikaları akabinde demografik dönüşüme uğratmak istediğine vurgu yaptı.
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) önceki dönem Eş Genel Başkanı Saime Topçu, depreme dair kaleme aldığı yazısında devletin Kürt, Arap ve Alevi hattını demografik dönüşüme uğratarak kültürel soykırımı tamamlamayı hedeflediğini belirtti.
Topçu, depremin etkilediği Maraş, Malatya, Adıyaman ve Hatay’daki Alevi hattını hatırlatarak , OHAL ile birlikte hedefin bu Alevi hattının demografik dönüşüme uğratılarak nihai asimilasyon sürecinin nüfus yapısıyla da sonlandırılmak olduğuna işaret etti.
Maraş merkezli depremler sonrasında 11 kentte yaşanan yıkım ve kentlere günlerce yardım gitmemesi on binlerce insanın ölümüne, yüz binlercesinin de yaralanmasına neden olduğunu kaydeden Topçu, depremin üzerinden 1 ay geçmesine rağmen milyonlarca insan barınma sorunu nedeniyle başka şehirlere göç etmek zorunda bırakıldığı gerçeğine dikkat çekti.
“İHMALKARLIKLARINA FITRAT DEDİLER”
DAD önceki dönem Eş Genel Başkanı Saime Topçu’nun “Nuh’a Haber Salın Gelsin Tufan Görsün” başlığıyla kaleme aldığı yazısı şöyle:
“Dersimde por sipilerimizin, kamillerimizin, söylediği çok kıymetli bir söylem var.
Ateş kirlenirse toprak yıkar!
Toprak kirlenirse su yıkar!
Su kirlenirse vicdan yıkar!
Vicdanı olmayan zalim, suyu kana çevirir!
Ateşi söndürür, toprağı, kirletir ve kendini bitir..
22 yıldır görevde olan AKP iktidarı her alanı kirletti, yozlaştırdı. Yaşamsal olan her şeyi tüketti. Yürüttüğü kirli politika gereği her şeyi ranta talana çevirdi ve denetimsizliklerini hep nasıl kâra çevirecekleri üzerine yoğunlaştılar ve sözde açıkladıkları reform paketleriyle bir şeyler yapıyorlarmış gibi bir algı yarattılar. Bu da tabii ki yasal statüye uymayan kesimler ‘’yandaşları’’ için fırsata döndü, denetimsiz kaçak yapılara imar aflarıyla övünüp durdular. Kendi ihmalkarlıklarına kaza kader fıtrat dediler hiç üzerlerine almadılar, utanmalılar da.
TOPLU MEZARLAR, ENKAZ ALTINDAKİ BEDENLER, KİMSESİZ ÇOCUKLAR …
Bilim adamlarının uyarılarını görmezden, duymazdan gelip bugünkü depremin ağır bilançolara dönüşmesini sağladı. 6 Şubat Pazartesi günü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler; Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis ve Malatya’da hissedildi. Büyük yıkıma dönüştü STK’lar partiler, gönüllüler, kurtarma ekipleri dayanışma için deprem bölgelerine ulaştı ama hükümet bir türlü ulaşamadı. Bizi kıskanan batı ve bizi tehdit eden akın akın bize kurtarma ekipleriyle köpekleriyle doktorlarıyla koşup gelen düşmanlarımız ve hala akıbeti belli olmayan kendilerinden haber alınamayan hükümeti . Bugün hala durum içler acısı taş üstünde taş kalmadı hala ulaşılmayan yardım gitmeyen köyler mahalleler yangınlar ve enkaz altında kalan insanların sağır eden çığlıkları “sesimi duyan var mı!”. Ve diyanetin, depremzedelerin enkaz altından yükselen çığlıklarını bastıracak şekilde sela okutmasını ve enkazda tek bir taş bile kaldırmayıp sadece ölümün siyasetini yapan, tekbir getiren güruh enkaz altında ölüme terk edilen canlar ve enkaz altında kalan ölü bedenler. Artık herkesin ortak acısı ve yarası var ve her hanede kayıplar ve rastgele kaldırılan enkazdan geriye hiçbir parçası kalamayan kayıp cenazeler. Toplu mezarlar, kaldırılamayan enkaz altında çürüyen ölü bedenler, tarikatların pençesinde kimliği tespit edilemeyen kimsesiz çocuklar. Her hanede her dilde yükselen ağıtlar Ya Xızır sen yetiş darımıza!
“ZELZELE TERTELEYE DÖNÜŞTÜ”
Dünyanın en büyük 3’üncü ordusuna sahip olan Türkiye Cumhuriyeti devleti neden ordusunu, emniyetini seferber etmedi? Neden bir kararname çıkarmadı? Zelzele nasıl terteleye dönüştü? Çünkü AKP kendi iktidarını kaybetme korkusuyla ordunun darbe olasılığını göz önünde bulundurarak orduya bu işe bulaştırmadı. Deprem bölgesinden depremzedeler bütün kesimlerden hepimiz sorduk; ordu, polis nerde o nerde bu nerde diye. Reisimiz bize hakaret eti tehdit etti parmak salladı Emaysa protokolü ilk olarak 7 /7 1997 tarihinde genel kurmay bakanlığı arasında imzalanıyor. Bu protokolle birlikte askerin, polisin yeterli olmadığı durumlarda toplumsal olaylara müdahalesine dönük bir düzenleme zorunlu kılınmış oldu. AKP 2002 iktidar oluyor
Bu protokol darbeye zemin hazırlıyor gerekçesiyle 4 Şubat 2010 tarihinde iptali sağlanıyor bunun hemen akabinde Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı oluyor. 2017 ‘de anayasa değişikliğine gidiyor EMASYA protokolünü kaldırıyor. Ne hikmetse 14 Temmuz 2016’da 6722 sayısı yasa ile tekrar yürürlüğe giriyor, hemen ardında 15 Temmuz darbe girişinden sonra çarçabuk kaldırıyor.
ALEVİ HATTI, DEMOGRAFİK DEĞİŞİM VE İNSANSIZLAŞTIRMA
Devletin duyarsızlığının önemli ikinci hususu da depremin güney hattı olması yani Kürt, Arap ve Alevi hattı olması gereğiyle de müdahale gecikti. Nedeni Hatay, Adıyaman, Maraş hattının demografik yapısını değiştirmek ve insansızlaştırmaktır. Çünkü cumhuriyet kurulduğundan beri yarım kalan kültürel soykırımı tamamlamaktır muratları ve OHAL’i çıkararak bunu meşrulaştıracaklarını biliyoruz.
“ÇADIRIMIZI, GIDAMIZI, KANIMIZI SATIYORLAR”
Hükümetin yapması gerekeni, halk şu an yardımlaşmayı dayanışmayı büyütüyor ekonomik psikolojik ve sosyolojik olarak adeta Kızılhaç gibi çalışıyor ve devlet resmen alenen bunu engelliyor. Bölgelere gönüllü giden insanları engelleyen, gelen yardımları el koyan tofan kurumun adı AFAD en büyük çözümleri her zamanki gibi çözümsüzlük olmuştur. Hiçbir şeyi koordine edemedikleri gibi cemevlerimize kayyum atayıp gönüllü dayanışma gösterenlerimde sürekli engellemekte. Avrupa’dan gelen onca yardım çadır konteynerler nerede? Akıbeti bellide belirsiz. E tabii bir de tüccar kurumumuz Kızılay’ımız var. Onca deprem vergisi olan devlet elinde halka dağıtacak çadır yok. Sağ kalanlarda soğuktan ölecek umurlarında değil. Fakat bizim yardım kuruluşumuz çadırlarımızı, kanlarımızı, gıdalarımızı milyonlara satmaktan utanmıyorlar. Öylesine pervazsızlar ki, öylesine omurgasız ve onursuzlar ki bir tane istifa yok. Bu halk acısını içine gömer o sürekli gösterilen parmağı kırar. Gereğini yapar.
“HAKKIMI HELAL ETMİYORUM”
Toprak Ana kabul etmemeli, bağrına basmamalı bunları; kusmalı, kusmalı. Helallik istemiş reisimiz. Kürt alevi bir kadın olarak hakkımı asla helal etmiyorum. Depremde yitirdiğimiz tüm canlarımızın önünde özümüz ile dardayız. Cümlesinin devri aaim ola. Nefesi ile kemalete ulaşa. Xızır’ın varlığı, Pir’in hakikatinde ola. Dil bizden, nefes Ana’dan ola. Ya Xızır sen gerçeksin. Gerçeğin demine hü..”
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.