Alevi Haber Ajansi

Terolar’ın mor fularlı kadını: Erkeklerin arkasına sığınmayın-VİDEO

PİRHA-Maraş’a bağlı Terolar köyünde yalnız yaşayan Döne Göksungur, Terolar’a zorla yapılan mülteci kampı sonrasında köylerinin adeta yalnızlaştığını söyledi. Göksungur, “Aleviliğin yolu nedir, nasıl bir çizgidir bilmiyorum” diyerek köylerine yapılan cemevinin ise boş olduğunu anlattı. Göksungur, kadınlara da mesaj göndererek “Hiçbir zaman bir erkeğin arkasına sığınmayın. Kendi gücünüzle ayakta durun” dedi.

Döne Göksungur, Maraş’a bağlı Terolar köyünde yalnız yaşıyor. Göksungur, eşini yitirdikten sonra şehirde yaşayan çocuklarının yanına gitmektense doğduğu köyde yaşamını idame etme kararı almış. Döne Göksungur’un yaşam mücadelesi tam da bu dönemden sonra çetin bir yola girmiş.

Göksungur, üstüne üstlük bir de köylerine inşa edilen mülteci kampının kıskacında kalıyor. Fakat yılmıyor. Bir kadın olarak ıssız denecek bir köyde nasıl yalnız yaşanır şu sözlerle anlatıyor:

“Köy hayatını, doğayı, köy işlerini seviyorum. Hayatımı yalnız başıma idame ettiriyorum. Bu sebeple bütün ihtiyaçlarımı kendim karşılamak zorundayım. Odun ihtiyacımı dahi ormana gidip kendim topluyorum. 2015 yılından bu zamana kadar hiç odun almış değilim. Hep ormandan toplayıp getiriyorum. Köy yaşamını şu sebeplerden ötürü seviyorum. Tahminimce kadınlar, köy yaşamında kendilerini daha güçlü kılabiliyorlar. Yaşamları daha güçlü olabiliyor. Onun için herkesin köylerde yaşayan kadınlara daha saygılı olmalarını istiyorum.”

“HEM TOPLAYICI HEM DE İNŞA EDENİM”

Döne Göksungur, erkekler için tanımlanan ‘toplayıcı’ profilinin kendi köyünde farklı işlediğini de vurguluyor. “Ben hem toplayıcı hem de inşa edenim” diyen Göksungur, sözlerine şöyle devam ediyor:

“Eşim ölmeden önce de evde kadın, tarlada ise erkektim. Eşim de şunu dile getirirdi: ‘Benimle yürüdüğün zaman sanki arkamda 10 kişi hissediyorum.’ Sürekli tarladaydım. Karpuz, salatalık, pamuk, biber ve daha birçok tarla işleri ile uğraşırdım. Eşim öldükten sonra da burada kaldım. Çocuklarımın her biri bir yerde ama yine de sağ olsunlar her konuda bana destek oluyorlar. Herkesin kendine göre bir yaşamı var. Onun için ben de burada yalnız olmayı seçtim”

“KİMSEYE MUHTAÇ OLMUYORUM”

Döne Göksungur mevcut koşullar sebebiyle eskisi gibi ekim yapamadığını da dile getirdi. Tarlayı işlemek için traktör ihtiyacının olduğunu anlatan Göksungur, “Traktör sahiplerine gidip minnetle iş yaptırmak istiyorsun onu da yapmıyorlar. O sebeple toprağı geniş biçimde işleyemiyorum. Sadece evimin önündeki küçük bir bahçede yaz sebze ve meyvemi yetiştiriyorum. Böylelikle kimseye muhtaç olmuyorum.”

“KAMPTAN SONRA TEROLAR CEZAEVİNE DÖNÜŞTÜ”

Döne Göksungur ile köylerinin hemen bitişiğine yapılan geçici barınma merkezine dair de konuştuk. Binlerce mülteci sebebiyle köylerinin adeta kıskaca alındığını anlatan Göksungur, şu bilgileri verdi:

“Bu mülteci kampı kurulmadan önce kaygılarımız oluştu. Kamptaki mülteciler gitse dahi gelecek olan insanlar, çevreye, köyün yapısına nasıl zarar verirler bunun kaygısını taşıyoruz. Yaşam alanı köylünün elinden alındı. Hayvanların otlayacağı alanlar küçüldü. Köy daracık bir yere sığdırıldı. Köyün yaşam alanıyla birlikte köy yaşamı da her yönüyle değişti. Köyde sanki açık bir cezaevinde yaşıyormuşuz gibi bir hale geldik.”

CEMEVİ VAR, DEDE VE ANA YOK!

Döne Göksungur, köylerinin boşalması ardından inanç kültürünün de zayıfladığına dikkat çekti. Terolar’daki cemevinin yüksek maliyetle yapıldığını aktaran Göksungur, “Fakat ne dede var ne de cem yapan” diyerek şu aktarımda bulundu:

“Cemevi var ama onu işletecek, ayakta tutacak toplum ve dedemiz yok. Cemevi 2015’te kuruldu. Toplamında 2 sefer cem yapıldı. Köylüler kendi aralarında ‘senin deden, benim dedem’ diye bir tartışma yarattı. Onun için doğru dürüst cem de yapılmadı. Pandemiden önce cenazeleri cemevinden kaldırıyorduk. Pandemiden dolayı cemevi de kapatıldı. Şimdi herkes kendi evinde karınca kaderince elinden ne geliyorsa onu yapıyor. Yani cemevi orada boş bir bina olarak duruyor. Sadece ismi var, herhangi bir işlevi yok.

Avrupa’daki insanlar her yıl gelip 1 ay kadar kalıp gidiyor. Cemevi sadece o dönem yoğun oluyor. Öncelikle yerel halk, cemevini ayakta tutmalı. Fakat herkes içine çekilmiş durumda. İstiyoruz ki dedelerimiz, kadınlarımız gelip posta otursun. Bizlere yol yöntem öğretsinler. Ben sadece Alevi olduğumu biliyorum. Ama ‘Alevilik nedir, Aleviliğin yolu nedir, Nasıl bir çizgidir?’ bilmiyorum. Aleviliğin ayakta tutulması için bize eğitim verilmeli.”

“HİÇBİR ZAMAN ERKEKLERİN ARKASINA SIĞINMAYIN”

Döne Göksungur’a son olarak boynuna doladığı mor fuların anlamını da soruyorum. Göksungur, “Mor, biz Kürdistanlı kadınların rengidir” diye cevaplayarak şöyle devam etti:

“Bu fuları sadece özel günlerde kullanıyorum. Köydeki herkes, nasıl bir insan olduğumu, siyasetle uğraştığımı biliyor. Dinamik bir insan olduğum için güçlüyüm, kararlıyım. Hiçbir zaman hiçbir şeyden ne yıldım ne de yıllarım. Her zaman kendimi ayakta tutmasını bilen bir kadınım. Bütün kadınlarımıza da şunu söylüyorum; hiçbir zaman bir erkeğin arkasına sığınmayın. Her zaman kendi gücünüzle ayakta durun. Eşlerinizi bir kenara atın demiyoruz. Ama kendi kararlarınızı kendiniz verin.”

Eren GÜVEN – Mehmet KOCAMER/MARAŞ

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak