Alevi Haber Ajansi

‘Tağar Barajı, Dersim’i insansızlaştırma projesidir’

PİRHA- Dersim’in Çemişgezek ilçesinin Hazari (Anıl) Köyü Gözeler mevkiinde yapılmak istenen Tağar Barajı için DSİ tarafından sondaj çalışması başlatılmasına tepki veren doğa savunucuları, “Dersim’i insansızlaştırma planının devamı” dedi.

Dersim’in doğasına, kültürüne, diline, inancına yönelik saldırılar hız kesmeden devam ediyor. Dersim’in doğası yıllardır baraj, HES ve maden projeleriyle yok edilmek isteniyor.

Dersim’in Çemişgezek ilçesinin Hazari (Anıl) köyü Gözeler Mevkiinde yapılmak istenen Tağar Barajı için Devlet Su İşleri tarafından, sondaj çalışması başlatıldı. Başlatılan sondaj çalışmaları, bölgedeki doğa savunucuları, inanç önderleri ve yerel halk tarafından “doğaya karşı bir saldırı” ve “Dersim’i insansızlaştırma planının devamı” olarak yorumlanıyor.

“BURADAKİ YAŞAM SULAR ALTINDA KALACAK”

Ali Boğazı aynı zamanda Alevi inancı açısından kutsal sayılan ocakların, ziyaret yerlerinin ve yaşam alanlarının merkezinde yer alıyor. Barajın yapılması halinde, bu bölgedeki çok sayıda bitki türü, yabani hayvan ve ekosistem geri dönülmez şekilde tahrip olacak.

Munzur Çevre Derneği’nden Yusuf Topçu, yapılan sondaj çalışmasını eleştirerek, “Ali Boğazı sadece bir vadiden ibaret değil. O bizim hafızamız, inancımız, doğamız. Buraya baraj yapmak; sadece suyu değil, hafızamızı da boğmak demektir“ dedi.

“EKOLOJİK KIRILMA YAŞANACAK

Topçu, Munzur ve çevresindeki dağ silsilelerinin Türkiye’deki endemik bitki türlerinin yaklaşık yüzde15’ine ev sahipliği yaptığını belirtti. Baraj nedeniyle sular altında kalacak bu alanın aynı zamanda vaşak, ayı, dağ keçisi gibi koruma altındaki türlerin de yaşam alanı olduğunu söyledi.

Ekologlar, baraj yapımının sadece su tutmakla kalmayıp, bölgede mikro iklimleri değiştireceğini ve yüzlerce yıllık bir doğal dengeyi alt üst edeceğini belirtiyor. Ayrıca, taşkın riski, yeraltı su rezervlerinin değişimi ve toprağın verim kaybı gibi sonuçlar da öngörülüyor.

“KÜLTÜREL SOYKIRIM”

Dersim’de baraj ve HES projelerinin yeni olmadığını söyleyen Topçu, “1990’lardan bu yana yürütülen ve ‘güvenlik’ gerekçesiyle meşrulaştırılan bu projeler, kırsal alanları yaşanmaz hale getirerek yerinden edilme politikalarının teknik ayağını oluşturuyor.
2000’li yılların başından bu yana bölgede yapılan barajlar (Kığı, Pembelik, Uzunçayır, Peri Suyu üzerindekiler vb.) sonucunda onlarca köy sular altında kaldı, yollar kapandı, mera alanları yok oldu. Askeri operasyonla yapılamayan boşaltmalar, bugün baraj ve maden projeleriyle sessizce yürütülüyor.”

Ali Boğazı’na yapılmak istenen baraj, teknik olarak “enerji üretimi” ve “sulama” gibi nedenlerle açıklansa da, Dersimliler bu projeyi bir kültürel soykırımın yeni halkası olarak görüyor. Tunceli Barosu, Munzur Koruma Kurulu ve çeşitli ekoloji örgütleri, projeye karşı hukuki süreç başlatma hazırlığında. Sosyal medyada da “#AliBoğazımaDokunma” etiketiyle başlatılan kampanyalar geniş destek buluyor.

Ali Boğazı’nda yükselen suların sadece bir vadinin değil, bir halkın sesi, geçmişi ve geleceği üzerinde yükseldiğini dile getiren Topçu, “Bu baraj, doğaya karşı bir mühendislik projesi değil; toplumsal belleğe karşı planlı bir müdahale olarak görülüyor. Dersim bir kez daha, “kalkınma” adı altında sessizleştirilmeye ve terk edilmeye zorlanıyor. Suyun hafızası vardır; bir gün anlatır her şeyi. Yeter ki biz dinleyelim” diye konuştu.

(HABER MERKEZİ)

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.