PİRHA – İHD Mersin Şubesi, Ermeni soykırımının 110. yıldönümü nedeniyle açıklama yaptı. “Tanı, af dile, tazmin et!” ifadelerinin yer aldığı basın metninde soykırımın aynı zamanda “soygun, talan, yağma ve hırsızlık” olduğu da vurgulandı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Şubesi, Ermeni Soykırımının yıldönümü sebebiyle açıklama yaptı. “Soykırım!” başlıklı metinde “Cezalandırılmayan suç işlenmeye devam eder!” vurgusu yapıldı.
İHD Mersin Şube Eş Başkanı Gazi İnci, 24 Nisan 1915’te yapılan soykırım ardından “Adalet yerini bulmadı” diyerek inkârın devam ettiğini vurguladı. Gazi İnci, ‘soykırım’ sözcüğü üzerinden yapılan baskının yoğunluğuna da işaret ederek şu açıklamayı yaptı:
“Defalarca söyledik: Soykırımın inkârı ‘biz yapmadık’ demekten ibaret değildir. Bin beteridir. Kurbanların torunlarına, günlük hayatın sayısız ayrıntısı aracılığıyla soykırımı tekrar tekrar yaşatmaktır. Katilleri kahraman yapmaktır. Soykırımcıları onurlandırmaktır.
Soykırımın inkârı, Ermeni’ye düşman ırkçı kuşaklar yetiştirilmesi, kurbanların anısına hiç bitmeyen hakaret, kurbanların sonraki kuşaklarının yaralarının sürekli kanatılması demektir. İnkârdan fail nesilleri olarak bizler de sorumluyuz, bunun ağır utancıyla yaşıyoruz.
Son yıllarda gittikçe artan soykırımın mimarları Enver, Talat, Cemal Paşalar ve İttihatçılık övgüleri ırkçılığı besliyor, toplumsallaştırıyor ve yeni kuşaklar böyle yetişmeye devam ediyor.
Türkiyeli Ermeniler; inkârın hayatın her alanındaki taşıyıcıları ve sözcüleri ile birlikte yaşamak zorundayken, dünyanın dört bir yanındaki Ermeniler de; ata topraklarından uzaklarda, sürekli aile büyüklerinin anılarının incitilmesine katlanmak zorunda kalıyorlar.
Evet, bu topraklarda işlenmiş ve işlenmekte olan ağır insan hakları ihlalleri, Cumhuriyet’in üzerine inşa edildiği soykırımın lanetli mirasıdır. 20. yüzyılın başında Küçük Asya ve Kuzey Mezopotamya’da Hıristiyan halklara, Ermenilere, Süryani/Asurilere, Rumlara yapılan soykırım ve inkârı, devletin kendi yasalarını çiğnemesini, hukuk dışına çıkmasını meşrulaştırmış ve bu devlet aklı, Cumhuriyet tarihi boyunca egemenliğini sürdürmüştür. Soykırımın lanetli mirası dediğimiz işte bu devlet aklıdır.
İnkâr öyle boyutlara ulaştı ki, ‘soykırım’ sözcüğü uzun süre yasaklandı ve toplum da bunu benimsedi, bu sözcüğü kullanmadı, aydınlar bile kullanmaktan kaçındı. O dönemde İstanbul Şubesi çatısı altında faaliyet gösteren komisyonumuz Türkiye’de ilk kez ‘soykırım’ sözcüğünü kullanarak 24 Nisan 2005’te bir anma toplantısı düzenledi. Yıllar sonra soykırım sözcüğü yavaş yavaş kullanılmaya başlandı. Ama yıllar içinde davalar da açılmaya başlandı. Örneğin İHD Dersim Şubesi, Diyarbakır Barosu’na karşı soykırımı andıkları için ‘Türk milletini ve Türkiye Cumhuriyeti’ne hakaret’ suçlamasıyla dava açıldı. Her ikisi de beraatle sonuçlandı.”
“TANI, AF DİLE, TAZMİN ET!”
Gazi İnci, 1915 yılında yapılan soykırımda Ermenilere ait malvarlıklarının da gasp edildiğini belirtti. ‘Soykırım’ eyleminin kapsamlı bir ifade olduğunun altını çizen İnci, açıklamanın devamında şu cümlelere yer verdi:
“Soykırım yalnızca tüyler ürperten katliamlardan, nehirlerden cesetlerin akmasından, vadilerin parçalanmış insan bedenleriyle dolmasından ibaret değil. Soykırım ölümün tercih edildiği, ölümün kurtuluş olduğu, insanın insanlıktan çıkarıldığı korkunç bir sürgünden, yollarda saldırıya uğrama, açlık, hastalık ve tecavüzden, tarif edilemez, telafi edilemez bir zulümden ibaret de değil. Soykırım aynı zamanda soygun, talan, yağma, muazzam bir hırsızlık. Hırsızlık soykırım kurbanlarının, el konulan, değeri hesaplanamayacak boyutlardaki taşınmaz mallarıyla, işlikler, bağlar, bahçeler, tarlalar, konaklar, evler, hastaneler, manastır ve kilise arazileriyle de sınırlı değil. Hırsızlık, üzerinde az konuşulan, az bilinen bir şeyi, düpedüz katledilen Ermenilerin bankalardaki hesaplarına, değerli eşya kasalarına el konulmasını da içeriyordu. Soygunun bu boyutunun tutarı 1915 yılının parasıyla 22 milyon dolar olarak hesaplanıyor.
Bugün ayrıca, tam da soykırım anma gününde, 24 Nisan 2011’de Batman’da zorunlu askerliğini yaparken bir başka er tarafından vurularak öldürülen Sevag Şahin Balıkçı’yı da anıyor, anısını yaşatacağımıza söz veriyoruz.
2005 yılından bu yana her 24 Nisan’da aynı talebi dile getiriyoruz: Soykırımın inkârı, soykırımın sürdürülmesidir. İnkâra son verin. Bütün hukuki sonuçlarıyla birlikte suçu kabul edin. Ancak o zaman nehirlerden akan, vadilerde üst üste yığılan, uçurumlardan atılan, denizlerde boğulan, haysiyetlerine uygun şekilde gömülmemiş mezarsız ölülerin ruhu huzura erecek. Adalet yerini bulacak. Aksi takdirde soykırımın laneti bu toprakların üzerinden kalkmayacak, Türkiye gün yüzü görmeyecek.
Ve her yıl 24 Nisan’da olduğu gibi tekrar ediyoruz: Tanı, af dile, tazmin et!”
PİRHA / MERSİN
Yoruma kapalı.