Alevi Haber Ajansi

Şirnan’da geçmişe özlem: ‘Xwezî li van çaxan’- VİDEO

PİRHA- Bingöl Karer’e bağlı Şirnan (Altınevler) köyünde gelecek baharın hayali ile kış hazırlıklarına hız veren köylüler, yakılan sobanın etrafında geçmişin anılarına dalıyor. Geride kalanlara dair özlemlerin ‘xwezî li van çaxan’ (keşke o günler geri gelse) istemiyle anlatıldığı köyde koyun sağma (berî) ve yayla (zozan) hikayeleri soba başında ilk sırasını alıyor.

Şirnan, Karer’e bağlı bir Alevi köyü. Köy nüfusu 70-80 haneden neredeyse 20 hanenin altına düşmüş durumda. Genelde köyde kalan yaşlılar ise fiziken çok yorulsa da kış hazırlığını bir şart olarak görüyor.

Kendi bahçeleri başta olmak üzere komşularının bahçelerinden toplanan sebze ve meyvelerden kış aylarında tüketebileceği yiyecekler hazırlanıyor. Ayrıca yüksek rakımlı dağlardan toplanan otlardan kurutmalık, bostandan alınan ürünler ile salça, dağlardan toplanan böğürtlen, kuşburnu ve birçok meyve de reçel veya kışın çay olarak içilmek üzere hazırlanıyor.

Geçmişe dair özlemlerin de ‘xwezî li van çaxan (keşke o günler geri gelse) iç çekişiyle anlatıldığı köyde beri (koyun sağma) ve zozan (yayla) hikayeleri soba başında ilk sıraları alıyor.

Sabah güneşinin ilk ışıklarında süt sağmak ve hayvan otlatmak için bin bir zahmet ile çıkılan yaylalardaki hatıraları bir anlık sevinç ve o günlere geri dönememe hüznünü kendi ile birlikte getiriyor.

Metropollerin cezbeden tüm olumsuzluklarına rağmen köye dönüp yaşamaya karar veren gençlerin, köylerini sahiplenme çağrısı da bir parça umut oluyor.

“O GÜNLERİ ÖZLEMLE HATIRLIYORUZ”

Kameranın kadrajına giren, elleri ve yüzlerindeki hatlardan büyük yükler taşıdığı belli olan yaşlı bir kadın, tüm samimi gülümsemesi ile geçmişe olan özlemini, “Dağlara gidip meşe ağaçlarının yapraklarını getiriyorduk. Yaprakları yıkayıp kaynatıyorduk. Keçi derisinden yapılan ayran yayığının içinde çalkalayıp çocuklara içiyorduk. Çarıklarımız taş gibi kuru oluyordu. Çarıklarımızı suyun içine koyup yumuşatıyorduk. Daha sonra topladıklarımızı çantamızı doldurup eve geliyorduk. Kışa hazırlık olarak çorap, ceket bazen de cacım (halı) yapıyorduk. Düğünlerimiz de çok güzeldi. Gecelerce sürüyordu. Süvari atlarla gelin getiriyordu. Çok kalabalık geçiyordu. O günleri özlemle hatırlıyoruz” diye anlatıyor.

“AÇTIK, BİR PARÇA EKMEĞİ PAY EDİYORDUK”

84 yaşındaki Abdulkerim Güreş ise bütün ömrü boyunca köyde yaşadığını söylüyor. Doğduğu ilk dönemlerde eşeklerle günlerce yolculuk yapılarak yıllık ihtiyaçların karşılandığını hatırlatan Abdulkerim Görer, “Okul da yoktu o dönem. Fakirlik vardı, insanlar açtı. Yaşlılar bir parça ekmekleri varsa bize verip bölüştürüyor, geri kalanı da kendileri yiyorlardı. İnsanlar Elazığ’a gidip hayvanlarını satarak yıllık erzaklarını alıp geliyordu. Eşeklerle 7-8 günde gidip geliyorlardı” diyerek yaşanılan zahmetlere dikkat çekiyor.

“TOPRAĞINI SEVENLER DEDELERİNİN OCAĞINI YENİDEN KURSUNLAR”

Turan Serinkaya isimli genç ise bir o kadar güzel sesi ile söylediği ve genç bir erkeğin karşılıksız aşkını dile getirdiği dengbejî (uzun hava) eşliğinde kışın hayvanlara verilmek üzere hazırlanan otları daha küçük parçalara kesiyor. Serinkaya, “Yaşamımız hayvancılıkla geçiyor. İşimiz bu. Baharda hayvanlarımız için otlarımızı biçiyoruz. Zamanı geldiğinde hayvanlarımızı yaylalara götürüyoruz. Köyünü, toprağını sevenler dönüp dedelerinin topraklarını yeniden kursunlar” diyerek köye dönülmesi çağrısında bulunuyor.

HASRETLİĞİN SESİ; BERXÊM LORÎ (UYU YAVRUM)

Çocukları ve yakınları köyden uzakta olan bir diğer yaşlı kadın ise gurbetliğe olan hislerini hüzünlü sesinden ‘Berxêm Lorî (uyu yavrum) ile dile getiriyor.

Herkes gibi geçmişe olan özlemini dile getiren yaşlı kadın, ”Köyde 70-80 hane vardı. Sürekli beraberdik. Akşamları odada baya insan toplanır hikaye anlatırlardı. Sabahları çocuklar hayvanları alıp otlatmaya götürürdü. Sabah erken ve akşama doğru hayvan sağmaya gidiyorduk. Yaylara gittiğimizde yine bir araya geliyorduk. Kardeş gibiydik. Kışa doğru yine kazak, çorap vs. örüyorduk. Şimdi çocuklarımız gurbette, hiçbir şey eskisi gibi değil. 20-30 ev kalmış. Hepsi yaşlı” dedikten sonra ‘Berxêm Lorî (uyu yavrum) ezgisini ile sözlerini bitiriyor.

Şirnan köyünde olduğu gibi belki tüm köyler de bir gün tekrar o güzelliklere dönme umudunu hep diri taşıyor. Kim bilir?

GÖRÜNTÜ: Hüseyin KAL – HABER: Ersin ÖZGÜL / BİNGÖL

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak