PİRHA – Tiyatrocu Selim Kalıç, “Mahsus Mahalde Bir Ezgili Yürek” adlı oyunu ile halk ozanı Ruhi Su’nun yaşamına odaklanıyor.
Haberin videosu
Ankara Emek Tiyatrosu ve Gençoyuncular Sahnesi kurucusu Selim Kalıç, “Mahsus Mahalde Bir Ezgili Yürek” oyununu Müzisyen Barış Kocaoğlu ile birlikte Ankaralı sanatseverlerin beğenisine sunuyor.
Halk Ozanı Ruhi Su’nun yaşamından kesitlerin anlatıldığı oyun iki kişilik bir kadro ile sahneleniyor.
CEZAEVİ KOŞULLARINDA PASPAS SAPINDAN BAĞLAMA
Yönetmen Selim Kalıç, “Biraz anlatıcı biraz da oyunculuk tadında performans sergiliyorum” dediği tiyatro çalışmasına dair şu bilgileri paylaştı:
“Ama düz biz anlatıcılık yapmıyoruz. Ruhi Su’nun süreç içerisindeki dramatik süreçlerini küçük küçük göstermeye çalışıyoruz. Küçük oyunlar kuruyoruz. Özellikle Ruhi Su’nun ölümüne kadar olan süreci alıyoruz. Hayatında önemli yer tutan metaforları kullanıyoruz. Örneğin Ankara radyosu önemli bir metafor. Opera keza öyle ki operada da zaten gözaltına alınıyor.
Ruhi Su’nun cezaevinde bağlamasını vermemişler ama o cezaevinde türküsünü söylüyor, korosunu da kuruyor. Bulduğu her fırsatta koro kurmuş. İnsanlarla birlikte türkü söyleyip sanat yapmayı kendisine ilke edinmiş. Cezaevinde bile koro kurmuş. Ama cezaevinde bağlama yok. Eski paspaslardan kalın bir tahta ile bağlama yapmış ve bir şekilde işini görmüş. Cezaevinden çıkarken de arkadaşları ‘bağlamanı da götür Ruhi’ demişler. Ruhi Su ise ‘Başkaları gelir, onun da bağlamasını vermezler. Siz çalmaya devam edin’ demiş. Paspastan bir bağlama önemli bir metafor. Ruhi Su Etimesgut’ta cezaevinden çıktıktan sonra 1952 yılında tarlanın ortasında o zaman şeker fabrikaları belki yeni kuruluyor. Arkadaşları Ruhi Su’ya kerpiçten, elektriği, suyu olmayan koca tarlanın ortasında bir işçi evi ayarlamışlar. Etimesgut’a her gün karakola imza vermeye 2 saatte gidiyorlar. Oturduğu o evde gazlı aydınlatma lambasıyla aydınlanıp ısınıyorlar. Daha sonraki süreçte özellikle kırmızı renkli lambalar biriktiriyorlar. O metaforumuz var. Bir tarafıyla da o dönemin bütün aydın, sanatçı, yazarları ile zaten iç içeler. Hep beraberler ve toplanıp cezaevine atılmışlar. Dolayısıyla sürekli birbirleriyle görüş alışverişinde bulundukları Çarşamba toplantıları var. O tür metaforları aldık. Yine Ruhi Su’nun cezaevi süreci var. O dönemleri de oyunumuzda anlatıyoruz.
Oyunlarını hazırlarken belgesel türünden kaçtıklarını anlatan Selim Kalıç, “Belgeselin sorumluluğu daha farklı. Biz kendi oyunculuk ve müzik gücümüzü birleştirip Ruhi Su’nun nasıl Ruhi Su olduğunu, bugün için ne anlam ifade etmesi gerektiğini” anlatmaya çalıştık diyerek 11 Kasım’da Ankara’da Eski Yeni adlı mekanda sahneleyecekleri oyuna dair şunları paylaştı:
“Özellikle cumhuriyetin geçirdiği bugünkü sürece baktığımızda öncelikle kendi yetiştirdiği ‘altın nesil’ diyebileceğimiz aydın ve sanatçılarını nasıl feda ettiğini anlatıyoruz.
Oyunumuzu ayrıca 23 Kasım’da Çay Yolu’nda çocuklarla çalışan bir vakıf yararına ücretsiz sahneleyeceğiz. 12 Aralık’ta da Yılmaz Güney sahnesinde oynayacağız.
Ruhi Su 10 yaşında öksüzler yurdunda oyun oynamanın varlığını öğreniyor. Arkadaşlarına baka kalıyor ve içi içine sığmıyor. Dolayısı ile biz o ana atfen ‘Yağ satarım, bal satarım, zambak zumbak dön arkana iyi bak’ diyoruz. Burada mesaj olarak bugünü ve gelecek yaşamınızı anlamak istiyorsanız ‘zambak zumbak dön arkana iyi bak’ diyoruz. Çünkü arkada Ruhi Su, Vedat Türkali, Sabahattin Ali var. Onlar neler yaşamış, kendilerini nasıl var etmişler bunları anlatıyoruz. Onlarınki aslında karanlık ve aydınlık mücadelesidir. Bugün de bizi sıkıştırdıkları yer tam da burası. Evet yeni bir karanlığa doğru itiliyoruz. Bir bir ışık alan yerlerimiz kapatılıyor. Ve Ruhi Su, Etimesgut’taki o evinde hisli ve puslu havalarda gaz lambasını nasıl yaktı, bunu göstermeye çalışıyoruz.”
Eren GÜVEN – Cebrail ARSLAN / ANKARA
Yoruma kapalı.