Alevi Haber Ajansi

Pülümür’de üretim: Kapitalizmin dayattığını değil kendi hakikat elbiselerimizi giyiyoruz-VİDEO

PİRHA – Dersim’in Pülümür ilçesine bağlı Yarbaşı Köyü’nde sanatçı Metin Kahraman, Yalınca Cemevi, Munzur Akademi ve çok sayıda üretici, kolektif üretim adına çalışmalarda bulundu. Üreticilerden Hasan Ali Düzgünkaya, “Kendimiz olma aşamasında da kapitalizmin bize yüklediği veya bizim kendi sırtımıza giydiğimiz bir sürü lüzumsuz elbiseden kurtulup, kendi hakikat elbiselerimizi giyeceğiz” dedi. 

Haberin Videosu

Dersim’in Pülümür ilçesine bağlı Yarbaşı Köyü’nde yerli tohumlarla birlikte üretim gerçekleştiriliyor.

Üretim için Yalınca Köyü Cemevi, Munzur Akademi ve diğer üreticilerle birlikte Sanatçı Metin Kahraman’ın buğday ekimini gerçekleştirdiği Xanolar mezrasına mihman olduk.

Geçtiğimiz yıl Anka Dersim Girişimi, yerli ve tamamıyla doğal organik tohumların yok olmasını engellemek için karakılçık buğday tohumları Dersim merkez başta olmak üzere ilçelerde bulunan çiftçilere dağıtarak bu tohumların üretilmesi sağlandı.

Girişim tarafından şuana kadar Dersim’in Pertek, Mazgirt ve Ovacık ve Pülümür ilçelerinde olmak üzere 250 dönüm buğday ekimi gerçekleştirildi.

Bu yılda koronavirüs salgını nedeniyle çok sayıda insanın köylerine dönerek tarıma yönelik taleplerin artması üzerine girişim çalışmalarını genişleterek sürdürüyor.

Xanolar mezrasında bir araya gelen üreticiler kolektif bir çalışma örneği göstererek halkı köylerinde organik tarım yapmaya davet ediyor.

“KAPİTALİZMİN BİZE YÜKLEDİKLERİNİ ÇIKARIP HAKİKAT ELBİSELERİMİZİ GİYECEĞİZ”

Uzun yıllar metropollerde yaşadıktan sonra Erzincan’a bağlı Kılıçkaya Köyü’ne dönen Hasan Ali Düzgünkaya, “Kendimiz olma aşamasında da kapitalizmin bize yüklediği veya bizim kendi sırtımıza giydiğimiz bir sürü lüzumsuz elbiseden kurtulup kendi hakikat elbiselerimizi giyeceğiz” diyerek kendi topraklarında üretim yapmanın güzelliğini aktarıyor.

Düzgünkaya, köyüne döndükten sonra yaşadığı üretim sürecini şöyle anlatıyor:

“Beş senedir Erzincan’da köyde yaşıyorum. Dört beş senedir ‘karakılçık buğdayı’ ekim işi ile uğraşıyorum. Gençlik yıllarımda veya çocukluk yıllarımda dedelerimiz, babalarımız karakılçık ekerlerdi. Sonraki yıllarda başka tohumlar devreye girince bu yerel tohumlar ortadan kalkmaya başladı. Bende bunun farkına vararak yıllar sonra gelip, karakılçık tohumu bulup, 4 teneke ile başlayıp, 50 teneke 100 tenekeye çıkararak çevre köylerde çevre illerde olan eşime dostuma Anka Dersim Kooperatifi de dahil olmak üzere bir ton civarında tohum vererek çoğaltılmasını sağladım.”

TOHUM DAYANIŞMASI

Düzgünkaya, tohum dayanışması ve geleneksel xapı şöyle aktarıyor:

“Bu tohum dayanışması aynı zamanda bizim geleneksel kültürel dayanışmamızın da diğer kodları. Yani bu toprakların serencamında, tarihinde çok önemli derinlikler var. Biz bu tohum dayanışması ile birlikte aynı zamanda kültürel kodlarımızdaki dayanışma ritüellerini de konuşuyor oluyoruz. Ne vardı? Xap vardı çocukluğumda. Mal xapıydı, süt xapıydı, yağ xapıydı. Bu xap niye vardı? Sonradan öğrendim ki xap bizim geleneğimizde bir komün yaşamıymış. Fakat biz bunun komün yaşamı olduğunu bilmiyorduk. Tarihe dönük bir okuma içerisine girdiğinizde bir Şeyh Bederttin’e baktığınızda, 1400’lü yıllarda “Yarin yanağından gayrı her şeyimiz ortaktır” şiarıyla komün kurmuş. Benim köyümde vardı bu. Xap üzerinden vardı. Biz bu buluşmalarda aynı zamanda kültürel kodlarımızla komünsel yaşamında, dayanışmanında,alış verişinde, takasında nasıl bir şey olduğunu konuşmaya başlıyoruz. Her şey para değil bu arada. Güzel olan yanı bu dayanışmayla takasın getirmenin götürmenin çoğaltmanın verdiği bir güzellik var. Bir sevda var işin içerisinde. Biz bu sevdayı paylaşmaya çalışıyoruz.

“HEDEFİMİZ; ASLIMIZA DÖNMEK, VAR OLAN ŞEYİ TEKRAR BAŞLATMAK”

Xap Ermenice bir kelimedir. Ben Ermeni dostlarımla bunu konuştum. Onlar söylediler bunun komün yaşam anlamı taşıdığını. Çünkü o xap yapılırken benim çocuklukta gördüğüm şey şuydu, üç koyunu olan ile on koyunu olana şöyle ‘Senin on koyunun var. Sen iki gün xapa git’ denmezdi. Üç koyunu olan da bir gün giderdi, on koyunu olanda bir gün giderdi. Burada üstünlük alçaklık durumu yok işte. Eşitlik dediğimiz hikaye çoğunluk azınlık meselesi değil. Gönül meselesinde bir eşitliğimiz varsa gönlümüzle bu eşitliğin içerisinde var oluyoruz. Gönlümüzde böyle bir eşitlik meselesi yoksa zaten sistem de fırsat yaratıyor bize. Biz bu sistemin dayattığı ve dayatmak istediği ideolojik referansların ötesinde, bir duygudaşlık anlamında, kendi felsefemizle yeniden kendimizi var etmeye çalışıyoruz. Kapitalist koşullarda yaşıyoruz ve bu sistem bizi parayla şekillendiriyor. İşte altınızda lüks bir araba varsa siz şekli şemaliyle hürmet edilen bir adam oluyorsunuz. Bilginiz yarattığınız değerler çok önemli değil. Ben tam tersi bir yerdeydim. Araba da para da hiç önemli değil. Bu dostluklar bizi daha önemli kılıyor. Bu anlamdaki ilişkilerimizle biz yeni bir şey başlatıyoruz aslında. Başlanmış olan bir şeyi daha da çoğaltıyoruz. Hedef aslımıza dönmek bir anlamda. İdeolojik referanslar anlamında da aslımıza dönmek. Özümüze dönmek, kendimize dönmek, kendimiz olmak. Kendimiz olma aşamasında da kapitalizmin bize yüklediği veya bizim kendi sırtımıza giydiğimiz bir sürü lüzumsuz elbiseden kurtulup, kendi hakikat elbiselerimizi giyeceğiz.”

“BU TOPRAKLARA BORCUMUZ VAR; ÖZE DÖNÜŞ BAŞLATMAMIZ GEREKİYOR”

Dayanışma amacıyla köye gelip üretimde rol oynayan Yalınca Cemevi Başkanı Selçuk Güzel de sürece dair şu aktarımlarda bulundu:

“Doğal hayatımızın içerisinde olan ürünlerin tekrar hayat geçirilmesi ve uzun süreli yaşaması için, bugün Metin Kahraman canımızın evine mihman olduk.

Ona ne getirdik doğal ürün olarak? Erzincan Karatuş Köyü’nden yerli ürün olarak patates getirdik. Yerli ve organik olarak kalan tek üründü. Bu tohumları getirerek hem Pülümür, Erzincan kırsalında hem de bu bölgelerde Sansa bölgesinde bunun farklı topraklarda farklı nasıl ürün verebileceğini, devamlılığının nasıl geleceğini sağlamak için bugün buradayız.

Nasıl başladık böyle bir sürece? Cemevi olarak nasıl parçası olduk derseniz; bizler yaklaşık iki hafta önce ‘‘Yergat’’ adını vermiş olduğumuz bir kampanya süresi başlattık. Yardımlaşmak ve Pandemi sürecinde insanların gıda desteğini sağlamak için böyle bir kampanya başlattık. Yergat; yardımlaşma demek. Eski dilde; bizim insanlarımızın kendi arasında kullandığı bir dildir. Anlamlı olsun istedik. Ve bu ismi vererek de 21 günde toplamda 55 köye ulaşarak 1307 ailemize gıda desteği sağladık. Bu gıda desteğini sağlarken, aslında bu süreçte şunu gördük ki; onlara vereceğimiz bir haftalık gıda paketin bir süre olup sonradan tekrardan buna ihtiyaç duyacağı aslında temel şeyin kalıcı yani doğal ürünlerin geri gelmesi patates gibi fasulye gibi Karakılçık buğday gibi ve sayamadığım bir sürü doğal ürünlerin geri gelmesi gerektiğini hissettik. Tabi bu süreç içerisinde değerli üstat Metin Kahraman’la irtibata geçtik. Kendisi kampanyamızı gördüğü için bizi tebrik etti ve bu konuyla ilgili bir araştırma yaptığını; doğal ürünlerle ilgili bizden Erzincan Bölgesi’nde yetişen hala doğallığını koruyan Karakuş Köyü’ndeki patatesin tohumunu istedi. Tabi ben kendimce şöyle bir düşünce oluştu; Metin Kahraman popüler olmuş bir insan. Neden patates ile uğraşsın? Neden fasulye ile uğraşsın? Sonra bunu kendimde sorgulamaya başlayınca, aslında her şeyin öze dönüş olması, doğal olması, devamlı olması hepimizin daha ileriye daha sağlıklı bir şekilde bakmasını sağlayacaktı! Belki de bu yardımlaşmaya hiç ihtiyaç bile duymayacaktık. Sonra kendimizi sorgulayarak; yönetim olarak böyle bir karar aldık. Bir şeyler yapmamız gerektiğini, en azından Metin Kahraman bu bölgede bu çalışmaları yürütebiliyorsa, bu kadar popüler bir insan buralara gelip bu emeği verip çalışabiliyorsa buna zaman harcaya biliyorsa bizler de bu toprakların çocukları olarak bu topraklara borcumuz olduğunu, aslında işte tekrar bu öze dönüş başlatmamız gerektiğini ufak da olsa bir adım atmamız gerektiğini düşünerek bugün buradayız.”

“KÜLTÜRÜMÜZDE OLANA YABANCILAŞIRSAK İNANCIMIZI DA YAŞAYAMAYIZ”

Aslında toprağın bir ana olduğunu, doğurgan olduğunu bildiklerini dile getiren Güzel, “Ona bir borcumuz olduğunu biliyoruz. Onun için toprağa bu ihaneti yapmamalıyız! İlaçlarla ya da farklı ürünleri sokarak, farklı bitki türlerinde oluşturan bir yandan ilaçlama yaparak bir bitki öldürürken farklı bir bitkinin de tekrar doğmasını sağlıyoruz. Tabii insanların daha çok bilinçlenmesi gerekiyor bu anlamda. Bizler de cemevi olarak; biraz da farkındalık yaratmak için, diğer cemevlerine, diğer derneklere, köylere örnek olup tekrar onların da harekete geçmesi, öze dönüş operasyonunun başlaması gerektiği bilinciyle bugün buradayız” diye konuştu.

Toplumun üretimde bir araya gelip kolektif bir çalışma sergilemesine vurgu yapan Güzel, “Toplumu bir araya getirmediğimiz zaman inancımıza da doğru yaşayamayacaksınız. Bugün toprakla buluşturacağımız bu doğal ürünler toplumu inanç bazında da bir araya getirecektir. Öz kültürünüzde olan şeylere yabancılaştığınız zaman inancınızı da doğru bir şekilde yaşayamayacaksınız. Öze dönüş her anlamda; hem inanç hem kültürel anlamda tekrar bir araya getirmek istiyoruz. 15-20 sene önce, çocukluğumuzun en aktif dönemlerinde, teknoloji bu kadar gelişmeden önce buğday tarlasına köylümüz girerdi. 10-15 kişi bir hafta buğday yığınlarını biçerlerdi, bir araya getirirlerdi. Patosa vururlardı. Güzel bir ortam doğardı, kalıcı, güzel hatıralar olurdu. Toplum birbirine karşı bu kadar yozlaşmıyordu. Teknoloji hayatımıza girdi ama biz ayak uyduramadık. Birbirimize karşı yozlaştık çünkü ihtiyaçlar ortadan kalktı. Makinalar işin içine girince toplum birbirinden koptu. Bunu görerek insanları öze nasıl geri getirebiliriz dedik ve bu pandemi süreci gerçekten fırsat oldu bizim için. İnsanların tekrar öze döndüğünü gördük. Köyde tekrar ekmek kokusu çıkmaya başladı. Bu ihtiyaçtan oldu ama belki kalıcı olacak” dedi.

“ESKİDEN PARA SÖZ KONUSU OLMAZDI, YARDIMLAŞMAK ÖNCELİĞİMİZDİ”

Şifalı bitkilere olan ilgisi ve araştırmalarıyla bilinen aynı zamanda birçok karışım elde ederek Dersim’de şifa kültürünü yaşatan Saniye İldeniz de üretimde yer aldı.

İldeniz, üretime dahil oluşunu şöyle anlattı:

“Öncelikle burada olmamızın sebebi Metin Kahraman’ın ırgatıyız bugün. Irgat olmak yardımlaşmak anlamındadır.  Eskiden biz çocukluğumuzda öyle yapardık. Tarlalar ekerdik, mercimek ekerdik, nohut ekerdik. O zaman para hiç söz konusu olmazdı. Kimin tarlası bitmiş ise onun tarlasına giderlerdi. Hepsini sürerlerdi, hep beraber bitirirlerdi. Böylelikle hasat zamanı bitmiş hep beraber harman gezdirirlerdi. Şimdi tabi para büyük bir amaç olmuş yardımlaşma ortadan kalktığı için ırgatlık da kalmamış.”

“BAHARIN GELİŞİYLE KISMETİMİZİ TOPRAKTAN İSTERİZ”

Doğanın korunmasına ilişkin aktarımlarda bulunan ve üretimde geleneksel ritüelleri devam ettiren İldeniz, “Eğer biz kendi doğamızı düşünmezsek kimse düşünmez. Biz bize lazımız! Bunu biz yapacağız, biz başaracağız! Baharın gelişini şimşek çakmasından gelir bize. Şimşek çaktığında dersin ki ‘Ya kısmet emin herde dewreşe’ eğilip secde edersin yere, kısmetini topraktan istersin” diyerek sözlerini tamamladı.

Hüseyin Yaşar SEZGİN/DERSİM

 

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak