PİRHA- Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, 2 Temmuz öncesinde yapacakları anma ve etkinliklere katılım çağrısı yaparak, “Haramilerin saltanatını er ya da geç ama mutlaka yıkacağız. Katliamların hesabını mutlaka soracağız. Değil 29 yıl, 29 asır da geçse Madımak katliamını ve diğer işlenmiş insanlık suçlarını unutmayacağız” dedi.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) yaklaşan 2 Temmuz öncesinde yapacakları anma ve etkinliklere katılım çağrısı yapmak için Mülkiyeliler Birliği’nde basın açıklaması yaptı.
Açıklamaya Sivas Katliamı’nda hayatını kaybedenlerin aileleri, Alevi kurumları, katliam davasının avukatları, HDP Milletvekili Kemal Bülbül ve HDP il örgütü temsilcileri ile demokratik kitle örgütleri de katıldı.
Açıklama öncesi Sivas Katliamı’nda yaşamını yitirenler için saygı duruşu yapıldı. Saygı duruşu sırasında hayatını kaybedenlerin öz geçmişleri okundu.
Basın açıklamasını PSAKD Genel Sekreteri İsmail Ateş okudu.
Ateş katliamın nasıl gerçekleştiğini anlatarak sözlerine başladı. Katliamın aydınlatılamamasında devletin rolü olduğunu vurgulayan Ateş, Alevilerin taleplerini de sıraladı.
Açıklama şöyle:
“90’lar ile biriken sorunlar 2001 krizini yarattı ve kriz sonrası iktidara gelen AKP hükümeti, sistemin iktidardaki yeni yüzü olarak halka sunuldu. Cumhuriyet tarihi boyunca benzerlerine bir çok kez tanıklık ettiğimiz krizler yeni diye sunulan yönetimler eliyle aşılmak istenmiş ama özü hiç değişmeyerek hep baskı, katliam ve demokratik her talebin şiddetle bastırıldığı yönetimler devam etmiştir. Bugün yaşadıklarımız, bize bir kez daha göstermiştir ki örgütlü olmayan halklar , iktidarların politikalarına teslim olmaya mahkumdurlar. Yeni dönem diye sunulan bu süreçte de Ankara Gar, Roboski, Suruç ve Gezi katliamlarını yaşadık. Diğer yandan çıkarılan KHK’larla başta eğitim alanı olmak üzere yüz binlerce kamu emekçisi haksız hukuksuz şekilde işten atılmış, muhalif basın yayın organları ile muhalif tüm demokratik kurumlar kapatılmış, gazeteciler akademisyenler başta olmak üzere haksız ve hukuksuzluğa karşı çıkan herkes tutuklanmıştır.
Diğer yandan, başta sendikalar, meslek odaları, dernekler, vakıflar gibi bir çok kurum ve kuruluşu kendi siyasal iktidarlarına hizmet edecek şekilde yandaş kurumlara dönüştürmek istenmiş, buna karşı direnenler ise terörize edilerek toplum, kutuplaştırılmaya devam edilmiştir. Kürt sorununda demokratikleşmeyi değil, güvenlik eksenli savaş politikalarını esas alan süreç devam etmektedir. Bir yandan seçilen belediye başkanları, eş genel başkanları ve milletvekilleri görevlerinden alınıp tutuklanırken diğer yandan aileler tarifsiz acılar yaşamışlardır. Katledilen çocuklar buzdolabında saklanmış, Taybet Ana’nın cenazesi günlerce yerde kalmıştır. Ankara’da Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesinin mezardan çıkarılması adeta alkışlanmıştır.
“EGEMENLER SON DÖNEMDE DAHA DA SALDIRGANLAŞTI”
Değerli Dostlar; AKP iktidarı eliyle toplum üzerinde inşa edilen bu tekçi iktidar ilişkisine halk tarafından verilen desteğin azaldığını gören egemenler son dönemlerde daha da saldırganlaşmıştır. Çubuk’ta bir asker cenazesine katılan CHP Genel Başkanı, linç edilerek öldürülmek istenmiştir. Saldırganların içinde bulunan bir kadın Kılıçdaroğlu’nun sığındığı evi hedef göstererek “evi yakın” diye bağırmıştır. Bütün bunlar kolluk kuvvetlerinin gözü önünde yapılmıştır.
Her geçen yıl kadın cinayetleri ve istismarları katlanarak artmaktadır. İnsan yaşamını güvence altına alan Uluslararası İstanbul Sözleşmesinin imzacısı olmaktan çekilme kararı, adeta kadın cinayetlerini destekler biçimdedir.
KAOSA DAYALI BİR SİYASAL SÜREÇ
Yine geçtiğimiz günlerde Gezi davası ile ilgili verilen karar, Canan Kaftancıoğlu’na verilen siyaset yasağı, Alevi-Kürt-Kadın aktivist Aysel Doğan’ın cenazesine yapılan saldırı, aydın ve ilerici sanatçıların konserlerinin yasaklanması, AKP zihniyetinin ilerici, aydın tüm ötekilere olan hıncının kanun dışı-kanun üstü uygulamalarının örnekleridir.
Cumhurbaşkanının, meclis kürsüsünden Gezi’ye katılanlar için ‘’bunlar çürük-bunlar sürtük’’ söylemleri, buna itiraz eden savcılığa suç duyurusunda bulunma hakkını kullanan PSAKD temsilcilerinin basın açıklamasına izin verilmemesi, Ortadoğu teknik üniversitesinin geleneksel bahar şenliklerine yapılan hukuksuz müdahale, TÜİK önünde sendikanın yapmak istediği açıklamaya yönelik müdahale ile yeni dönemde de baskı, kaos ve şiddete dayalı bir siyasal sürecin yaşanacağını bize göstermektedir. Yaşanan bu sürecin en temel göstergelerinden biri olan ekonomik kriz AKP iktidarını sarsmaktadır. Uzun süredir şiddete, baskıya, tutuklamalara dayandırdığı iktidarı, her geçen gün kan kaybetmektedir. Enflasyondaki astronomik yükseliş, her ne kadar TÜİK tarafından düşük ilan edilse de reel durum, halkın açlık ve yoksullukla mücadelesini gözler önüne sermektedir. Krizin tüm faturasını emekçilere kesen siyasal iktidara karşı, ezilenler, her alanda verdikleri mücadele ile itirazlarını yükseltmeye başlamıştır.
ALEVİLERİN TALEPLERİ
Değerli Basın Emekçileri, Sevgili Canlar; ülkemizde yaşanan her türlü ekonomik, siyasal ve kültürel krizlerin baş sorumlusu Emperyalizm ve başta AKP hükümeti olmak üzere onun ülkemizdeki iş birlikçileridir. Aleviler olarak bir kez daha diyoruz ki;
– Cemevlerimiz Alevilerin İbadethanesi olarak bir an önce kabul edilmeli ve Anayasal güvence altına alınmalıdır.
– Kapatılan ve vakıflar aracılığı ile el konulan Dergâhlarımız gerçek sahibi olan biz Alevilere geri verilmelidir.
– Her türlü ayrımcılık son bulmalı ve kime karşı olursa olsun nefret söylemleri en ağır biçimde cezalandırılmalıdır.
– Alevi köylerine cami yapılmasından vazgeçilmeli, her türlü asimilasyon politikasına son verilmelidir. Alevilerin Kutsal Mekânlarına yapılmak istenen baraj, HES, maden ve taş ocağı projeleri derhal iptal edilmelidir.
– Zorunlu din dersleri, tüm eğitim kurumlarının her kademesinden kaldırılmalı, eğitimin içeriği bilimsel ve çağdaş normlara kavuşturulmalıdır.
-Alevi inancının asimilasyonu ve yaşamın her alanının gericileştirilmesinin kurumsal karşılığı olan, Laik ve demokratik Cumhuriyetin önündeki en büyük engel Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılıp, lav edilmelidir.
– Devlet, tarihimizle ve yaşatılan katliamlarla yüzleşmeli ve hesabını vermelidir. Madımak Oteli tartışmasız, Utanç Müzesi olmalıdır.
Bütün bu taleplerimizle katliamın 29. yılında buradayız ve bir aradayız.
Adalet için, barış için, bir arada kardeşçe yaşamak için buradayız,
Demokrasinin tüm kurallarının ve kurumlarının işletilmesini talep etmek için buradayız.
En temel talebimiz olan Eşit yurttaşlık hakkımızı haykırmak için buradayız.
“DENENMEMİŞ BİR YOL KALDI, O DA BARIŞ”
Bir kez daha ifade ediyoruz ki, bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün iktidarlar, baskı, şiddet, tutuklama, inkar, imha, asimilasyon vb. bütün yöntemleri denediler. Denenmemiş bir tek yol kaldı o da barış. Biz Aleviler, kimsenin inancından, kimliğinden, dilinden, kültüründen, cinsiyetinden dolayı ötekileştirilmediği, horlanmadığı, öldürülmediği, herkesin barış içinde bir arada kardeşçe yaşadığı, hakça bölüşümün esas alındığı, savaşların ve sömürünün son bulduğu kısacası inancımızda “Rızalık Şehri” olarak tarif edilen bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Bu dünyayı bütün ötekiler ile birlikte inşa edeceğiz. Haramilerin saltanatını er ya da geç ama mutlaka yıkacağız. Katliamların hesabını mutlaka soracağız. Bu ülkeyi ve bu dünyayı yaşanır kılmak biz insanların elindedir. Bu gerçeği her yerde ve her alanda haykırmaya devam edeceğiz. Değil 29 yıl, 29 asır da geçse Madımak katliamını ve diğer işlenmiş insanlık suçlarını unutmayacağız.
“KATLİAMIN 29. YILINDA MÜCADELEMİZİ YÜKSELTELİM”
Değerli Canlar, gelin hep birlikte, katliamın 29. Yılında mücadelemizi daha da yükselterek, tüm saldırılara karşı Alevi Örgütlerimizin ve Alevi halkının birliğini sağlayalım, Madımak Katliamında yitirdiğimiz Canlarımızı unutturmak isteyenlere karşı gereken cevabı hep birlikte verelim. Unutmak, en başta inancımıza, direncimize, bilincimize ve bu uğurda bedel ödeyen, Kerbela’dan Şeyh Bedrettin’e, Pir Sultan’a ve bugüne kadar, hak ve hakikat mücadelesinde inançları uğruna bedel ödeyenlere ihanettir. Unutmak; Asım Bezirci’nin Kalemine, Hasret Gültekin’in Bağlamasına, Nesimi Çimen’in Curasına, Asuman Sivri’nin Semahına, Koray Kaya’nın düşlerine ihanettir. Madımak Katliamı’nı Unutmadık, Unutturmayacağız! Gelin canlar bir olalım… Sivas’ın Işığı Sönmeyecek.”
ERÇE: BU DAVANIN PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIZ
Ardından PSAKD Genel Başkanı Cuma Erçe söz alarak, “Bu yıl her ilde her ilçede anmalarımız olacak. Ankara’da her şubemiz ayrı ayrı anma yapacak. 2 Temmuz’ da Ankara’da Tandoğan Meydanı’nda buluşacağız. Gelenlerle ise Sivas’ta olacağız. Eğer katliamlarla yüzleşilseydi bugün bu kadar sömürü olmazdı. Bu davanın peşini asla bırakmayacağız. Adaletin yerini bulması için mücadele etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
ŞEHRİBAN METİN: SİVAS İNSANLIK TARİHİNİN EN ACIMASIZ KATLİAMI
Katliamda yaşamını yitiren Handan Metin’in ablası Şehriban Metin de, “29 yıldır anma yapıyoruz. Bugün şunu fark ettim ki ailelerden gelen azaldı. Çoğu yaşlandı ve kaybettik. Ama aileler dışında gelenler çoğalıyor. Bu dava asla unutulmasın. Azaldık ve yarın olmayabiliriz. Sizden ricam bu davayı asla bırakmayın. Sivas insanlık tarihinin en acımasız katliamlarından birisi. Bu ülkede nefes alabilmemiz için Sivas’ta adaletin sağlanması gerekir.”
KAMİLAĞAOĞLU: KATLİAMI FARKLI DİLLERDE DÜNYAYA ANLATACAĞIZ
Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Eşit Başkanı Nevin Kamilağaoğlu ise, “Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) Sivas Katliamı için bir belgesel çekiyor. Farklı dillerde katliamı dünyaya anlatacağız. Bu dava bizim, adalet gelmeden bu dava bitmeyecek” dedi.
PiRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.