Alevi Haber Ajansi

Prof. Güney:  Bizim tek ümidimiz bir taban hareketini örgütlemek-VİDEO

PİRHA-Barış Akademisyeni/Siyaset Bilimci Atilla Güney, AKP’nin hem seçmen ittifakı hem toplumsal taban ittifakı hem de parlamentodaki siyasi ittifakın çatırdamaya başladığını söyledi. Merkez sağdan gelen tabanın da artık bu gidişattan rahatsız olduğunu söyleyen Güney, pandemi sürecinin iktidarın sınıfsal perspektifini ve demokrasi anlayışını ortaya çıkardığını kaydetti. Güney,”Hayatları hiçe sayılan proleterya ile organize olmuş bir toplumsal muhalefete ihtiyacımız var” dedi. 

Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz pandemiyle birlikte derinleşti. Ekonomik kriz siyasal krizin de yaşanmasına yol açıyor. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifası sonrası iktidar blokunda çatlamalara neden olacak mı? Muhalefet, krizi yönetmede yeterli mi? şeklindeki sorularımızı Barış Akademisyeni/Siyaset Bilimci Atilla Güney’e sorduk.

MERKEZ SAĞDAN GELEN TABAN ARTIK BU GİDİŞATTAN RAHATSIZ

PİRHA: AKP-MHP blokunda son zamanlarda istifa gündemli süreç var. Son olarak Berat Albayrak istifa etti. Bu da iktidar blokunda çatırdamaların olduğu yorumlarına neden oldu. Siz bu süreci nasıl okuyorsunuz?

PROF. DR. ATİLLA GÜNEY: AKP gibi partilerin siyasi değerleri yoktur. Bunun tarihte ve Türkiye’de örnekleri de var. 1980 darbesi sonrası ANAP, AKP benzeri bir partiydi. Bu tür partiler kendi içlerinde koalisyon partileridirler, toplayıcı partilerdir. Seçmen tabanı itibarıyla seçimler üzerinden bu tür partilere bakacak olursak ideolojik olarak içerisinde liberal demokratların, muhafazakâr demokratların, hatta sosyal demokrasiye yakın merkez sağ seçmen tabanı da vardır. Merkez sağ seçmeni toplayan bir toplayıcı partidir. İkincisi parlamentoda kendisini destekleyen MHP gibi, BBP gibi benzeri irili ufaklı küçük partilerin de desteğini alan çifte ittifak var.

Çatırdayan şeyler var. AKP’nin hem seçmen ittifakı hem toplumsal taban ittifakı hem de parlamentodaki siyasi ittifakın çatırdamaya başladığını söyleyebiliriz. Bu çatırdama değerler çatışmasından öte maddi temellerinde bir çatırdama yaşanıyor. Aynı zamanda da bir siyasal rant paylaşımı üzerine kurulmuş bir partidir. Şimdi kriz bir yandan AKP’nin bence bu toplumsal ittifak tabanını eritmeye başladı. Sadece bunu düşen oy oranları üzerinden gözlemlemiyoruz, aynı zamanda kendi içlerindeki ilk kurucuların giderek çözülmeye başlamasını AKP’yi temsil eden liderle siyasal ayrışmaları üzerinden okuduğunuzda bunu bir değerlerin çatışmasından çok krizle birlikte merkez sağdan gelen tabanın artık bu gidişattan rahatsız olmasıdır. İkincisi de bu rantiye merkezde ittifakın artık paylaşacak rantın, pastanın AKP içerisindeki tabanın paylaştığı örgütsel tabanın paylaştığı pastanın daralması ile birlikte bir kavga söz konusu.

Belki 15, 16 yıldır AKP’ye oy veren merkez tabanı iki tercih arasında bırakmak zorunda kalacaklar. Ya gitmeye zorlayacaklar ya da bu rant paylaşımı tehdidi üzerinden kendi tabanlarını konsolide etmeye çalışacaklar. Bu bir süre gidecek. Kriz daha da kronikleşecek ve bu artık bir çözümsüzlük noktasına gelecek. Şimdilik covid bir bahane olarak bunu örtbas ediyor ama aslında bu covidden bağımsız çok ciddi bir siyasal ve ekonomik kriz.

“PANDEMİ İKTİDARIN SINIFSAL PERSPEKTİFİNİ VE DEMOKRASİ ANLAYIŞINI ORTAYA KOYDU”

Koronavirüs salgını siyasal ve ekonomik kriz sürecini hızlandırdı mı, hızlandıracak mı?

Koronavirüs salgını üzerinden komplocu bir analiz yapma taraftarı değilim. Bugün pandeminin sebep olduğu gibi gösterilen iktisadi ve toplumsal krizin aslında 2019’un sonlarında başlayan ve bu salgından çok çok önce öngörüldüğünü ya da izlerinin, emarelerinin zaten hissedildiğini defalarca dile getirdim. Bu salgın ne yaptı? Bu salgın biraz daha katalizör etkisi yaptı ve hızlandırdı bu süreci. Bir yandan da bu krizin esas müsebbibi olan sermaye sınıfına bir bahane verdi. Diğer yandan da zaten giderek otoriterleşmeye başlayan siyasal iktidarların eline -bu sadece Türkiye için değil- bahane vermiş oldu. Gelinen aşamada sürecin tek başına yönetilemeyeceğini ortaya koydu. Dolayısıyla böyle külli bir sorunun nasıl çözüleceğine dair sendikalardan, odalardan görüş, öneri almaz, karar alma süreçlerine ortak etmezseniz, sorun kronikleşir. Böyle kronikleşmiş bir sorun nedeniyle son birkaç aydır özellikle emekli kesiminde görülen pandemiden dolayı yaşamını yitirenlerin sayısının devasa oranlara yükselmesi de aslında bu iktidarın sınıfsal perspektifini ve demokrasi anlayışını çok net biçimde ortaya koydu.

“ORTAK SORUNLAR ÜZERİNDEN BİR ORTAK MUHALEFET GELİŞTİRİLMELİ”

Peki bu ağır tablo karşısında muhalefet ne yapıyor?

İktidar blokunda ara ara çatlak sesler çıkıyormuş gibi görünse de iktidar ve onun destekçisi olan MHP’nin söylemlerinin son derece homojen olduğunu görüyoruz. Muhalefetin dezavantajlarından bir tanesi bir kere homojen olmaması. Yani Cumhuriyet Halk Partisi’nden tutun İyi Parti’sine kadar, Saadet Partisi’nden tutun Halkların Demokratik Partisi’ne kadar bu spektrumun tamamına baktığınızda bir kere çok heterojen bir muhalefet yapısı var. Ortak sorunlar üzerinden bir ortak muhalefet geliştirmek yerine CHP ile HDP yan yana geldiğinde daha ulusalcı daha milliyetçi saikler devreye giriyor ve organik söylem bütünsel bir söylem, ya da İyi Parti ile HDP karşı karşıya geldiğinde ya da Saadet Partisi ile CHP’nin ultra laik kanadı karşı karşıya geldiğinde öyle bir şey yakalayamıyorlar. AKP son dönemde bir strateji geliştirdi. Muhalefeti parlamenter söylemin içerisine ‘Milli İrade’ söylemiyle hapsetti. Demokrasi bu değil. Tek başına demokrasi 4-5 yılda bir periyodik seçimlerle halkın iradesinin parlamentoya yansımasıdır bir taraftan ama daha da önemlisi demokratik örgütlenme, temel hak ve özgürlüklerin garanti altına alınması, ifade özgürlüğü, iktidarı eleştirme, muhalefet etme özgürlüğü gibi daha geniş bir tanımı var. Şu anda kamusal alan ve sivil toplum tamamen yerle yeksan olmuş durumda. Halkların Demokratik Partisi daha toplumsal tabanla kendi tabanıyla ve halkla daha iç içe daha bütünleşik. Bu anlamda daha kurumsal bir muhalefet yürütüyor. O yüzden de son bir kaç yıldır yoğun bir baskı altında.

“TEK ÜMİDİMİZ TABAN HAREKETİNİ ÖRGÜTLEMEK”

Muhalefet ne yapmalı?

Solun ya da sol söylemin bugüne kadar çok dillendirdiği ekonomik sorunların artması ile birlikte toplumsal bilincin artacağına ve toplumsal muhalefetin de kendiliğinden yükseleceğine dair bir inanış vardır. Fakat tarih bize bunun her zaman doğru olmadığını gösterdi. Bu süreçten parlamenter rejimi ya da seçim sistemine çok küçümsediğimden değil ama artık bunun tek başına bu otoriter iktidarlardan kurtulmanın yegane ve biricik yolunun parlamenter seçimler olmadığını düşünüyorum. Artık tabandan ciddi bir kalkışma gelmedikçe, örgütlü bir taban hareketi ortaya çıkmadıkça demokrasi, özgürlüklerin artacağını ve sorunların çözüleceği mümkün görünmüyor. Bizim tek ümidimiz bu tür bir taban hareketini örgütlemek. Kadınlarıyla erkekleriyle, ayrımcılığa uğrayan farklı etnik kimlikler ile inançsal kimliklerle, cinsiyet ayrımcılığı mağdurlarıyla hareket ve çevrecilikten çevre yağmalamasından mağdur olan köylüler ile covid sürecinde hayatları hiçe sayılan proleterya ile ama bunların örgütlü yapılarıyla yani bireysel ya da kişisel mücadele örgütle yapılarıyla organize olmuş bir toplumsal muhalefete ihtiyacımız var.

Diren KESER/MERSİN

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak