Alevi Haber Ajansi

Prof. Dr. Bedriye Poyraz: Cemevi Başkanlığı’nı kuranlar ancak Aleviliği yok edebilir-VİDEO

PİRHA – Prof. Dr. Bedriye Poyraz, MHP destekli AKP hükümetinin, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı üzerinden yürüttüğü politikaları eleştirdi. Poyraz, “Devlet, Osmanlı’dan beri Alevilere yönelik hep aynı şeyi yapmaya çalıştı. Devletin, Alevilerle katliam ve asimilasyondan başka bir ilişki kurduğu neredeyse hiçbir dönem yok” dedi. Bedriye Poyraz, Alevi kurumlarının günümüz koşullarında nasıl örgütlenmesi gerektiği konusunda da görüşlerini dile getirdi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde cemevi yıkım kararıyla Alevi toplumunun tepkisini çeken AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Alevilerin sorunlarının çözümü ve taleplerinin kabul edilmesi noktasında direniyor.

Cemevleri için “Cümbüş evi” söylemiyle akıllarda yer edinen Erdoğan, 9 Kasım 2022’de kuruluşunu ilan ettiği Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ile asıl neyi amaçlamakta, bunu ve daha fazlasını Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bedriye Poyraz ile konuştuk.

“BİR KERE BU OLUŞUMU SÜLEYMAN SOYLU KURDU!”

Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın, alanında önde gelen kişiler tarafından yönetildiği iddia edilse de kamuoyunda, Diyanet kıskacında olduğu görüşü hakim. Öyle ki Ali Arif Özzeybek ile yola çıkan Cemevi Başkanlığı’nın, uyuşmazlık sebebiyle yollarını ayırdığı ve daha sağcı ve İslamcı bir isim olan Ali Rıza Özdemir ile devam ettiği görüldü.

“Devlet hiçbir zaman Alevilere ilişkin iyi bir şey yapmadı” algısının ne boyuta geldiğini Akademisyen Bedriye Poyraz’a sorduk. Poyraz, AKP hükümetinin nasıl yol alacağının zaten belli olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:

“O kadar belliydi ki ne yapacakları, başkanlığın neden kurulduğu, nasıl, ne amaçla kurulduğu; yani üzerinde konuşmaya bile gerek yok. Bir kere bu oluşumu Süleyman Soylu kurdu. İçişleri Bakanlığı’nın bünyesinde bu olayın organize edilmesi zaten çok önemli bir gösterge. Onun da ötesinde Süleyman Soylu, düşünebiliyor musunuz, yani ancak bu insanlar Aleviliği yok edebilirler, yani başka kavramlar aklıma geliyor ama onları kullanmak bile istemiyorum. Dolayısıyla kurda kuzuyu teslim etmek gibi bir şey. O nedenle bunu öngörmemek mümkün değil. Azıcık Alevilikle ilgili bir hassasiyeti, duyarlılığı olan herkes çok rahatlıkla bunu öngörebilir. Ben de bu alanda emek veriyorum, sosyal bilimciyim ve bu ülkeyi, toplumu, iktidarı elbette artık tanıyorum. Amaç belliydi. Amaç, Alevileri asimile etmekti.

“ALEVİ KURUMLARI DEVLETİ RAHATSIZ EDİYOR”

Aslında geldiğimiz yerde gerçekten Alevi örgütlenmesinin çok sıkıntıları var. Ama bu bile devlete yetmiyor. Tamamen bu var olan örgütlenmeyi de yok etmeye çalışıyorlar. Çünkü örgütlenme gerçekten Alevileri temsilen hak talebinde bulunan tek yapılanma ve onlar ne kadar güçsüz olurlarsa olsunlar doğrudan Aleviliği ve Alevileri temsil ettiği için siyasi iktidarı, devleti, Sünni ideolojiyi çok rahatsız ediyor. Dolayısıyla bütün mesele bunları devre dışı bırakmak. Yani o cılız hiçbir bütçesi olmayan, elektrik faturasını bile ödeyemeyen Alevi örgütleri bile onlar için bir tehdit oluşturuyor. Dolayısıyla onları bile devre dışı bırakmaktan vazgeçmiyorlar. Çünkü onlara rağmen Aleviliği tanımlama, kontrol etme meselesi hala devlet için hiç kolay bir şey değil. Dolayısıyla buradaki amaç, Alevi örgütlerini devre dışı bırakmak ve Alevileri tamamen kendi kontrolleri altına almak, istedikleri şekilde asimile etmek diyebilirim.

YÖK ELİYLE ALEVİLİK ÇALIŞTAYI!

Prof. Dr. Bedriye Poyraz, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı tarafından duyurusu yapılan çalıştay konusunda da görüşlerini açıkladı. YÖK tarafından kendisinin de davet edildiğini belirten Poyraz, şunları söyledi:

“Önceden böyle bir çalışma düzenlenmiş olsaydı buna heyecanlanır, sevinirdim ama YÖK’ün organize ettiğini öğrenince inanamadım. Mesela ben Alevilikle ilgili üniversitede bir sürü organize, etkinlik yapmaya çalışıyorum, tez yazdırmak için çabalıyorum. Öğrencilerim Alevilik çalışmak istemiyorlar. Çünkü korkuyor, çekiniyorlar. ‘Sonrasında iş bulamayız’ diyorlar. Alevilikle ilgili çok güzel projelerim var ama önermeye bile gerek duymuyorum çünkü reddedileceğini biliyorum. Şimdi bu çalışta davetinin YÖK’ten geldiğini duyunca bir şüphelendim. Sonra bu işin Alevi Bektaşi Cemevi Başkanlığı ile birlikte yapıldığını öğrenince katılmayacağımı ve bu çalıştaya katılacak öğrencimin de olmadığını, önereceğim hiç bir ismin de olmadığını söyledim.

“BİZ YAPMAZSAK DEVLET GELİR YAPAR”

Akademisyen Bedriye Poyraz, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı bünyesinde hazırlığı yapılan Alevi-Bektaşi Ansiklopedisi çalışmasını da eleştirdi. “Önce çuvaldızı kendimize batıracağız” diyen Poyraz, “Mesela biz bir Alevilik Ansiklopedisi hazırlayamadık” diye de ekledi.

Prof. Dr. Poyraz sözlerinin şu cümlelerle sürdürdü:

“Bu yönde eksiklikte benim de payım var. Biz yapmazsak devlet gelir yapar. Tabii bizim elimizde maddi olanaklar, imkanlar yok. Onların elinde ise sonsuz olanaklar var. Kim bilir mesela o ansiklopedi için nasıl bir bütçe ayrıldı, çok merak ediyorum. Orada tabii ki Aleviliği devletin ihtiyaçlarına, isteklerine göre tanımlamaya çalışacaklar. Ama zaten bu yeni bir şey değil. Mesela Gazi Üniversitesi’nde bir Alevilik Enstitüsü var ve uzun zamandır çalışıyor. Oradaki çalışmalar daha çok Aleviliği, Türk İslam sentezi içine yedirmeye çalışan çalışmalar. Uzun zamandır onlar, zaten bunun altyapısını hazırlıyor. Uzun zamandır oraya çok büyük olanaklar sağlanıyor. Kendi amaç ve ihtiyaçları doğrultusunda Alevilikle ilgili çalışmalar yapılıyor. Mesela oradan bana hiçbir zaman teklif gelmedi. Ama burada devletin, YÖK’ün emriyle böyle bir şeye ben şimdilik ‘davet’ demek istiyorum, umarım bir emir değildir. Sonuçta devletin yapmaya çalıştığı çok açık. Bütün mesele Alevileri devlete göre ehlileştirmek ve kendilerine göre tanımlamak, istedikleri gibi araçsallaştırmak, istedikleri şekilde kullanmak. Ama aslında tarihsel olarak Sünni ideolojiye baktığımızda bütün mesele tamamen asimile edip Aleviliği yok etmek…

“DEVLET, ÖZELLİKLE AKP İKTİDARI ALEVİLİĞE İLİŞKİN İYİ BİR ŞEY YAPMAZ, YAPMAYACAK”

Bu Kültür Bakanlığı’ndaki oluşumu destekleyen Alevi örgütleri de oldu. Yapılanın bir kazanım olduğunu iddia ettiler. ‘Neden biz de devletten yararlanmayalım?’ gibi iddiaları vardı; çok üzgünüm, böyle bir şey söz konusu olamaz. Devlet ve özellikle de AKP iktidarı hiçbir zaman Aleviliğe ilişkin iyi bir şey yapmadı yapmayacak. Buradaki niyet çok açık.”

“DEVLET, HEP KATLİAM VE ASİMİLASYON YAPTI”

Akademisyen Bedriye Poyraz, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın faaliyetlerine karşı Alevi örgütlerinin yapması gerekenlere de değindi. Alevi yurttaşlarının, cemevleri aracılığıyla birliktelik kurup, inancı ayakta tutabileceklerini ifade eden Poyraz, şunları söyledi:

“Örgütler, Alevileri temsil etme iddiasındalar ve gerçekten de öyleler. Keşke mümkün olsa her köyde cemevi açsalar. Bu bir sorun değil elbette ve faturayı ödeyemeseler dahi cemevi açsınlar. Artık Alevi cenazelerinin camiden kaldırılmasını engellesinler. Aleviler, cemevinde toplansın, otursun, yani çay içmek için dahi cemevine gitsinler. Cemevleri olsun, bu kesinlikle çok önemli ve benim çok arzu ettiğim bir durum. Alevi halkı gerçekten hem işsiz hem yoksul. Devlet, Alevi örgütlerine beş kuruş bütçe ayırmıyor, dolayısıyla elektrik faturaları dahi ödenmiyor ama Alevi örgütlerinin başka türlü yapmaları gereken işler var.

Her zaman söylediğim gibi devlet, Osmanlı’dan beri Alevilere yönelik hep aynı şeyi yapmaya çalıştı. Neydi onlar? Katliamlar ve asimilasyon. Devletin Alevilerle başka türlü ilişki kurduğu neredeyse hiçbir dönem yok. Cumhuriyet tarihine bakın katliamlarla dolu. Sadece 90’larda Sivas Katliamı’ndan sonra küçük bir ara cumhurbaşkanının, Hacıbektaş’a gitmesi vesaire orada söylenen laflar var o kadar. Küçük bir parantezin dışında devlet, Osmanlı’dan beri Alevilerle hep aynı niyet ve şekilde ilişki kurdu. Asimile etmek katletmek… Katledemediklerini de asimile etmek. Dolayısıyla buna şaşıracak bir durum yok. Dolayısıyla biz ne yapacağız? Mademki sivil toplum olarak örgütlendik, o zaman bununla nasıl daha etkin mücadele edebiliriz, yöntemlerini bulmak zorundayız. Alevi örgütleri ilk kurulduğu zaman gerçekten çok önemli işler yaptı. Haklarını kesinlikle teslim etmek zorundayız. İnsanlar, çocuklarının boğazından keserek Alevi örgütlerine yardım edip o binalar, cemevleri yapıldı. Bunlar çok kıymetli ama geldiğimiz noktada Alevi örgütleri yeterince mücadele edemeyip etkili olamıyor ne yazık ki.

“ALEVİ KURUMLARI MEDYAYI KULLANMAYI BİLMİYOR”

Alevi örgütleri önemli bir gelenek üzerine kurulu ama mücadele yöntemlerini, modern hayatı, tekniklerine göre yeniden yapılandırması gerekiyor. Devletin yapacağı belli. Biz, Alevi toplumu ve örgütler olarak devlete, AKP hükümetine karşı nasıl mücadele edeceğiz? Bu da ancak güçlü, saygın örgütlerle mümkün olabilir. Sadece Alevilerin saygı duyduğu örgütler değil, bütün demokratik toplumun saygı duyduğu örgütlerle mümkün olabilir. Ama ne yazık ki Alevi ve örgütlerinin yaptıkları mitinglere 3-5 Aleviden başka neredeyse artık kimse katılmıyor. Çünkü artık mücadele yöntemlerini değiştirmesi gerekiyor. Mesela Alevi medyası benim de emek verdiğim bir alan. Örgütler, medyayı kullanmayı bilmiyor, çok etkisiz. Sosyal medyayı, yeni ortamları kullanmayı öğrenmek gerekiyor. Ana akım medyada nasıl yer alınabileceğini ilişkin farklı mücadele yöntemleri geliştirmesi gerekiyor.

“ANA AKIM MEDYADA ALEVİLER YOK”

Hep söylüyorum, mesela ana akım medyada hiç Aleviler yok. Biz de TRT’ye vergi ödüyoruz değil mi? Mesela TRT’nin önünde bin kişi ile ‘Hem paramızı alıyor hem de bizi aşağılıyorsunuz’ diye bu durumu protesto ettik mi? Hayır. Mesela herkes bayıla bayıla dizi seyrediyor, bir tane o dizilerde Alevi karakter var mı? Peki biz neden o dizi setlerini basıp ‘bakın burada bir tane güzel Alevi karakter olmazsa biz bu diziyi seyretmeyeceğiz’ demiyoruz. Yani mücadelenin farklı teknik ve yöntemlerini geliştirmek zorundayız.

“HERKES ALEVİLİK HAKKINDA KONUŞUP, TARTIŞIYOR”

Tabii en yaralayıcı kısmı Alevilerin kendi içerisinde sert kavgalarla bölünmesi. Ne yazık ki bu kavgaları kamusal alana yansıtmadan yapmayı beceremedik. Herkes konuşup, tartışıyor. Mesela teoloji profesörlerinin tartışması gereken konuları dahi herkes konuşuyor. Ve ne yazık ki Alevi örgütlerinin altı boşaldı. Alevi örgütlerinin şimdi Alevleri ne kadar temsil ettiğine dair kuşkularım var. Çok üzgünüm ama İçişleri Bakanlığı’nın oluşturduğu örgütlenme, Alevi örgütlerinden daha fazla. Bakanlık, çok daha fazla dernek ve cemevini temsil ediyor. Yani Alevi örgütlerinin meşruiyet zemini altından kaymış oluyor. Aleviler neden örgütlere gelmiyor, bunun araştırılması yapılmalı. Anketlerle bunu çok rahat ortaya çıkartabiliriz. Bunlara göre politikalar, stratejiler ve yeni mücadeleler belirlememiz gerekiyor.”

“DEVLET, ALEVİLERİ KENDİ İÇİNDE BÖLEREK ASİMİLE ETMEYE ÇALIŞIYOR”

Akademisyen Bedriye Poyraz, asıl tehlikenin Alevilerin kendi iç tartışma ve bölünmeleri sebebiyle olduğunu söyleyerek sözlerini şu cümlelerle sürdürdü:

“Alevilerin birbiriyle kavga etmeleri, düşmanlaşmaları çok yeni bir şey. Tabii ki bunu kanıtlamak kolay bir şey değil ama bence devlet, Alevileri kendi içinde bölerek asimile etmeye çalışıyor. Çünkü bin yıldır başarılı olamadı. Ama şimdi ilk defa, gerçekten bazen sosyal medyadan dahi korkuyorum, o kırıcı tartışmaları gördükçe ‘Aleviler birbirini katledecek, öldürecek’ diye korkular yaşıyorum. Herkes kendi inandığını diğerine dayatmaya çalışıyor. Oysa biz bin yıllarca Sünnilerin bize dayattığından ızdırap ve acı çektik, ezildik, katledildik. Ama şimdi onların yaptığını biz birbirimize yapıyoruz. Belki de son zamanlarda Aleviler içinden Alevilik tanımlamalarının yapılması, ‘İslam içi, İslam dışı’ tartışması kesinlikle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan daha çok zarar verdi. Tabii ki tartışmalar yapılacak ve herkes istediğine inanacak ama bu kırıcı sert kavgalar Aleviliğe çok zarar verdi. Bu durum en çok da örgütlere zarar verdi ve altını boşalttı.

“BENİ EN ÇOK ÜZEN ALEVİLERİN BİR BİRİNE TAHAMMÜL EDEMEMESİ”

Dolayısıyla Aleviler, bu ismin özellikle altını çiziyorum; Süleyman Soylu’nun, organize ettiği bir yapılanmaya destek veren Alevi örgütleri kurumları oldu. Biz şunu beceremedik; hepimiz farklı düşünebiliriz ama ortak paydamız aynı. Bir Alevi bulabilir misiniz ki Sivas Katliamı dendiğinde ağlamasın, acı çekmesin, yüreği kanamasın? Peki o zaman Aleviler neden bu kadar düşmanca davranıyorlar? Alevilik için bedel ödeyen bütün atalarımız, aynı acıları çekip aynı acılar için ağladı. Şimdi biz farklı yorum yapabiliriz ama belli bir ortak paydada buluşabiliriz. Birbirimize saygı duyacağız, birbirimizi sevmek zorunda değiliz. Beni en çok üzen konu Alevilerin birbirine tahammül edememesidir. Bence asıl büyük düşman, asıl zarar veren mesele burada. Zaten 3-5 tane talebimiz var. O talepler konusunda ortak payda oluşturup o doğrultuda mücadele edersek gerçekten çok daha güçlü etkili sağlam olunur, Alevileri de kucaklarız.

“DİN DERSLERİ VE ÇEDES İLE ÇOCUKLARIMIZ İŞKENCE GÖRÜYOR”

Aleviler, ilk zamanlarda olduğu gibi yalnızlar. Örgütler Alevilere sahip çıkacak güçte ve etkiye sahip değiller. Aleviler çok ayrımcılığa uğrayıp tehditler yaşıyor. Zorunlu din dersleri ve ÇEDES ile çocuklarımız işkence görüyor. Mesela bununla ilgili bir şey yapıyor muyuz? Bundan kimin şikayeti yok ki? Mesela bununla ilgili toplanıp okulların önünde oturma eylemi yapmayı çok arzu ediyorum. Dolayısıyla bunlarla ilgili mücadele etmemiz gerekiyor. Kendi içimizdeki ayrılıkları yok saymaktan bahsetmiyorum, bunun altını çiziyorum. Elbette herkes farklı okuyup, yorumlayabilir ama öyle bir hale geldi ki Alevi örgütleri farklı düşünen akademisyenleri ya da kanaat önderlerini konuşturmuyor, davet bile etmiyor. Medya da aynı şekilde yapıyor. Tam Sünnilerin, AKP’nin yaptığını şimdi Aleviler birbirine yapıyor. Bu konuda kalbim çok kırık.

Eren GÜVEN/ANKARA

İLGİLİ HABERLER

> Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’na Diyanet ayarı!

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak