Alevi Haber Ajansi

Pir Eren Yıldırım: Zorunlu din dersi işkencesine son verilsin

PİRHA – Milli Eğitim Bakanı tarafından geçtiğimiz günlerde açıklanan 2017-2018 eğitim müfredatına Alevi kurumlarından ve pirlerinden tepkiler gelmeye devam ediyor. İstanbul Okmeydanı Cemevi Dedesi Pir Eren Yıldırım açıklanan yeni eğitim müfredatına ilişkin bir yazı kaleme aldı. Pir Yıldırım, “Din dersleri içerik olarak halen Sünnilik kuralları ve anlayışı üzerinden yazılmaktadır. Sünnilik üzerinden tarif edilerek yazılmış Aleviliğin müfredata eklenmesi bir asimilasyondur. Devlet eliyle üretilmiş bir Alevilik, Alevilik değildir. Asimilasyon belgesidir” ifadelerini kullandı. 

İstanbul Okmeydanı Cemevi Dedesi Eren Yıldırım “MÜJDE” gibi sunuyorlar ve “Alevilik din dersi müfredatına daha da fazla ekleniyormuş!” başlıklı yazı kaleme aldı.

Türkiye’de eğitim sorununun önemli bir parçası olan din dersleri hala çözümlenmeyi bekleyen bir sorun olarak ortada durmakta olduğuna dikkat çeken Pir Yıldırım, tarihsel, sosyal ve siyasal çeşitli nedenlerle dinsel alanda sürdürülmek istenen resmi ve dolayısıyla himaye gören Din/ Mezhep anlayışı, bunun dışındaki yorumları yok saymaya, tarafgir bir anlayışı sürdürmeye devam etmekte olduğunu belirtti.

Yıldırım, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), zorunlu Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersleri dolayısıyla Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal ettiğine karar verdiğini vurguladı.

“DEVLET ELİYLE ÜRETİLMİŞ BİR ALEVİLİK ALEVİLİK DEĞİLDİR”

AKP hükümetinin, AİHM kararlarını, gerekçelerini tanımadığını kaydeden Pir Yıldırım, yeni din dersi müfredatının göz boyama ve asimilasyon belgesi olduğunu belirtti.

Din derslerinin içerik olarak halen Sünnilik kuralları ve anlayışı üzerinden yazılmakta olduğunu ifade eden Yıldırım, “Sünnilik üzerinden tarif edilerek yazılmış Aleviliğin müfredata eklenmesi bir asimilasyondur. Devlet eliyle üretilmiş bir Alevilik, Alevilik değildir. Asimilasyon belgesidir” dedi.

“BİLİMSEL EĞİTİM TALEPLERİMİZİ HAYKIRMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

Var olan din eğitiminin endoktrinasyona (beyin yıkama) dayalı olduğunu belirten Pir Yıldırım’ın yazısının devamı şöyle:

“Türkiye’de teknik anlamda bir din eğitimi yerine müfredat da dahil tüm aşamaları devlet memur- ları/görevlileri tarafından belirlenen propaganda amaçlı, endoktrinasyona dayalı bir eğitim sistemi vardır. Devlet görevlileri, devletin ideolojik hassasiyetlerine uygun, ayıklanmış, dizayn edilmiş ve resmi ideoloji perspektifiyle ılımlaştırılmış müfredatlar hazırlamaktadır. Örneğin hükümet, din dersi müfredatına Alevilikle ilgili konuların girmesini istemekte ve ne oranda isterse o oranda bu konular müfredata dahil edilmektedir. Din dersi müfredatı da dahil olmak üzere tüm müfredat büyük oranda pedagojik değil ideolojik gerekçelerle hazırlanmaktadır.

AİHM kararlarından sonra hükümetin izleyebileceği yollardan biri, inançsızlık da dahil olmak üzere farklı mezhep, din ve inançların birlikte karşılıklı anlayış ve saygı temelinde yaşamasına katkıda bulunabilecek bir dersin okullarda sunulmasıdır. Ancak, böyle bir dersin dahi anayasal zorunluluk olmaktan çıkarılması gerekir.

Hükümetin izleyebileceği diğer bir yol, sadece Musevilere ve Hristiyanlara tanınan muafiyet hakkının herkese tanınması ve muafiyetin kişinin inancını açıklamayı gerektirmemesidir. Ayrıca, dersten muaf olan öğrencilerin isteklerine uygun, inanç özgürlüğünü ihlal etmeyecek başka bir derse yönlendirilmesi beklenir. Ayrımcılık doğurmayan bir muafiyet mekanizmasının yaşama geçirilmesi, oldukça hızlı bir biçimde atılabilecek ve elzem bir adımdır.

Din ve eğitim alanındaki çoğu tartışmanın devlet ve ebeveyn hakları ekseninde gelişmesi, bu süreçte çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşlerinin dikkate alınması haklarına ya da din ve vicdan özgürlüğü haklarına hiçbir atıfta bulunulmaması temel bir eksikliktir. Hükümetin din ve eğitim alanında bundan böyle atacağı adımlar, çocuk hakları temelli bir bakışın da eşlik etmesi gerekir.

Farklı kültür ve inançlardan öğrencilerin birbirleriyle ilişki içinde olduğu kamu okullarında, öğrencileri zorla bir dini kimlik üzerinden şekillendirmek ve din dayatmak kabul edilemez. AİHM kararları, laiklik ilkesi gereği, Türkiye devletine, tüm inananlar ve inanmayanlar karşısında tarafsız kalmasını emretmiştir.
Bu ilkeye göre laik, demokratik, sosyal ve hukuk devletinin bir dini ve dayattığı din eğitimi olamaz.

Biz, AİHM kararları, laiklik ve bilimsellik ekseninde taleplerimizi haykırmaya ve hakkımızı savunmaya devam edeceğiz. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanlardan olmayacağız.

Uygulaması zorunlu olan bu AİHM kararı üzerine, Alevi toplumu olarak hükümetten, inancımıza saygı göstermesini bir kez daha talep ediyoruz.”

HABER MERKEZİ

 

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak