Alevi Haber Ajansi

Pir Ali Koçak: Asimilasyona karşı Diyanet kökünden sökülmeli

PİRHA- Süregiden Alevi asimilasyonuna dair konuşan Pir Ali Koçak,  “Devlet zaten Selçuklulardan günümüze kadar asimilasyon yapıyordu. Eğer biz kendi kökümüze inip tohumlarımızı yeşertmezsek devlet, asıl o zaman tümüyle bizi asimile eder” dedi.

1980 askeri darbe sonrasında yapımı daha da artan ‘Alevi köylerine cami’ dayatmasına bugün yenileri ekleniyor. Pir Ali Koçak da devam eden asimilasyonların bir tür ‘devlet geleneği’ olduğuna işaret ediyor.

Asimilasyonun en temel alanlarından biri olan inanç merkezlerine dönük artan baskı ve dayatmalara vurgu yapan Pir Ali  Koçak, “Aleviler ceketinin düğmelerini yanlış iliklemeye başlamış. Bu sebeple de var olan kendi içerisinde bir birlik sağlayamadı. Mevcut birliktelik de sadece çıkar düzeyinde. Bunun üzerinden devletin yapmış olduğu politikada Alevilerin birbirine kenetlenmesini önlemiş oldu. Son dönemdeki tutuklamalar, cami yapmalar sadece devletin suçu değil. Devlete bu suçu işlemesine biz müsaade ettik. Eğer biz birlik olmuş olsaydık hiçbir yerde Alevi köyüne cami yapılmazdı.” ifadelerini kullandı.

“KENDİ TOHUMLARIMIZI YEŞERTMEK ZORUNDAYIZ”

Pir  Koçak, devletin, Selçuklulardan günümüze kadar asimilasyonu gelenek haline getirdiğini de söyleyerek şöyle devam etti:

“Eğer Alevilere cami ile birlikte hizmet gelecekse Alevilerin tek bir sözü olması lazım; eğer biz Aleviliği özüne bağlı olarak görmek istiyorsak şu andaki yaşamımız içinde önce kendimizi gözden geçirmeliyiz.

Size bir kurbağa hikâyesi anlatayım. Kurbağayı kaynamış bir suyun içeresine koyarsan kurbağa zıplar kaçar. Ama kurbağayı soğuk bir suyun içeresine koyup altını yavaş yavaş yakarsan kurbağa fark etmeden ölür. Aynen Aleviliği de öyle asimile etmeye başladılar. Biz kendi tohumlarımızı yeşertmek zorundayız. Eğer biz kendi kökümüze inip tohumlarımızı yeşertmezsek devlet, bizi asimile eder. Kendi içimizdeki gri pasaportlu dede dediğimiz ve Avrupa’da gri dedeleri de gelir bize İslam’ı, Şia’yı anlatır ve hiç Alevilikten söz etmeden bizi asimile edip ve kendi yollarına koymaya çalışır.

Kars’taki olaya değinecek olursak; mantık olarak bir Alevi köyüne eğer yol yapılacaksa insan oldukları için yapılması lazım. Alevi ya da Müslüman oldukları için değil. Eğer biz bunu topluma aşılayamaz, bu yolun gerçeklerini gençlerimize anlatmaz, gençlerimizi cemlere getirmez, caminin bizim olmadığını anlatmazsak camiye gideceklerdir. Biz, kendimizi; yani hak yolunu ayakta tutabilmek için önce özümüzü bileceğiz, özü bozmadan zamana ayarlayacağız.”

“DEDELERİMİZ KENDİLERİNİ YETİŞTİRMİYOR”

Halkımız öyle bir inançlı ki temiz kalpli göğsünü gere gere ‘ben Aleviyim’ diyor ve gidiyor dedeleri dinliyor. Ama tırnak içinde ‘dedeler’. Dedelerimiz, pirlerimiz kendilerini yetiştirmiyor. Bir ezberleri var o ezberle gidiyorlar.

Aleviler, Viyana’da mahkemeye müracaat ettiler ve ‘Biz ayrı bir inancız. İslam’la bir ilişkimiz yok.’ dediler. Tüzüklere bakıyorlar ki peygamberleri Muhammet. Ali’ye bir bakıyorlar ki İslam’da da aynısı var. ‘Biz sizi ayrı bir din ya da ayrı bir inanç olarak kabul etmeyiz’ diyorlar. Eğer biz kendi özümüze dönersek hem Avrupa’da hem de dünyada saygı görürüz.”

“DİYANET KÖKÜNDEN SÖKÜLMELİ”

Süren asimilasyon politikalarının en temel kaynağı olarak Diyanet İşlerini işaret eden Pir Ali Koçak, “Diyanet kökünden sökülmeli” diyerek şöyle devam etti:

“Biz anlatmasını biliyoruz. Aleviliği Almanlara da İngilizlere de Fransızlara da anlattık. Ama şu Alevilere Aleviliği bir türlü anlatamadık, anlatamıyoruz. Bir anlatabilsek o zaman kendimize geleceğiz. Yani bütün kabahat ne hükümette ne Osmanlı devletinde ne de bu ülkeyi idare edenlerdedir. Onların amacı belli zaten. Devletin din adamları devletten maaş alıyor. İnanç kurumları, hocaları, imamları, koskoca bir diyanet işleri var. Diyanet işlerine pirlerimiz diyor ki ‘Diyanet, bize adam göndersin de Kur’an kursu versin’. Oysaki biz diyoruz ki ‘Hayır kardeşim, diyanet işlerini istemiyoruz. Diyanet işlerinin Alevilerle ilişkisi olmamalıdır.

Cemevlerini rant kapısına çevirmişler. Hakk hizmetçi dedem de babam da hatta bütün ehil insanlarımız da ‘Hakk hizmeti karşılıksız yapılır’ derlerdi. Çünkü sen onu isteyerek, severek yapıyorsun. Eğer ona bir karşılık vereceklerse değer biçemezsin. Her kelamına bir değer mi biçeceksin? ‘Fiyatı şudur’ mu diyeceksin? Biz de Alevilikte büyüklerimizden kalma en önemli şey; kendi özünden gelerek verdiği hakullahtır, çerağlıktır.

‘Çerağılık’ kelimesini herhalde bazı canlarımız bilmiyor. Eskiden cemevlerinde yağdanlıklar vardı. Onun üzerine mumlar konuluyordu. Bezden küçük küçük parçalar yapılıyordu. O yağda çerağ yakıyorlardı. Onun içinde bir para gerekliydi. Ceme gelen insanlar bir daha yanması için çerağın devamlı yanabilmesi için yağa, life ihtiyaç vardı. İşte onlar için para alıyorlardı.  Dedeye ya da pire alınmıyordu. O çerağlık hizmeti veren ya da hizmeti yapan rayber ise o çıkarıp pire verirdi. Pir ‘bana ver’ demezdi. Derse eğer o zaman o pirlikten çıkar.

“CEM YÜRÜTENLER TALİPLERDEN YUKARIDA OTURAMAZ”

Bir de cemlerde kodes gibi yerler yapıyorlar. Yani hiçbir pir, hiçbir ehil insan ya da cem, cemaat sunan biri taliplerden daha yukarıda oturamaz. Aşağıda olmak zorundadır. Biz aşağıda talipler ise yukarıda oturabilirler. Onlar bizi kendi yüreklerinde, görüşlerinde, sevgisiyle yükseltecekler.”

Cebrail ARSLAN-Eren GÜVEN

ANKARA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak