PİRHA-2019 yılında Dersim’de 43 bin 500 hektar alanda maden ruhsatı verilmişti. Doğalarını bütün saldırılara karşı savunmaları gerektiğini söyleyen Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, “Bir araya gelerek anayasal hakkımız olan yaşam alanlarımızı savunma hakkımızı tepkilerimizle daha fazla dile getirmeliyiz. Hiç bıkmadan ve usanmadan insanlara madencilik çalışmalarının doğamıza vereceği zararı anlatarak toplumsal tepkiyi örgütlemeliyiz” dedi.
Dersim’in doğasına, kültürüne, diline, inancına yönelik saldırılar hız kesmeden devam ediyor. Türkiye’de yer altı kaynakları bakımından en fazla çeşitliğe ve zenginliğe sahip olan Yukarı Fırat havzasında bulunan Dersim’de her geçen gün yeni maden sahaları açılıyor. 145 maden projesinin bulunduğu Dersim’de, şimdi de 60 kilometre uzunluğundaki Munzur Dağları’nın tamamı maden sahası ilan edildi.
2019 yılında Dersim’de 43 bin 500 hektar alanda maden ruhsatı verilmişti. Buna göre Cevizlidere Köyü birinci, Karayonca Köyü ikinci, Karaoğlan Köyü üçüncü, Doludibek köyü dördüncü ve merkeze bağlı Geyiksuyu Köyü Sin Mezrası ise beşinci ruhsat sahası olarak belirlenmişti.
Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, maden ocaklarına dair PİRHA’ya konuştu.
“TEMİZ SU KAYNAKLARI KİRLETİLMİŞ OLACAK”
Ovacıkta yaklaşık 43500 hektar bir alanın maden şirketlerine açıldığını belirten Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, “Bölgemiz en fazla endemik bitkinin olduğu ve en temiz su kaynaklarının olduğu yerlerden biri. Bunun yanı sıra halk tarafından her bir köşesi ayrı kuşanıp, her bir yere kutsal bir değer biçilip, niyazlar yapılıp, adaklar adanan, her yerinde su içilerek dualar edilen bir bölge. Söz konusu olan işletmenin olduğu bölge ise bütün bu anlattığımız Munzur Gözeleri dahil su kaynaklarının en az 200 metre yükseğindeki bir alan. Sadece doğal sızıntısıyla bile buradaki kaynaklar Munzur’a akıyor. Sadece dokunsanız bile coğrafyayı yerinden oynatmaktan kaynaklı birçok kaynağın yönünü değiştirecek ve gelecekte hepimiz için kriz olacak, su kaynaklarını bozacak ve mevcut temiz su kaynaklarını da kirletmiş olacağız” dedi.
“DOĞAMIZI EN SERT ŞEKİLDE SAVUNMALIYIZ”
İliç’te, yaşanan doğa tahribatında yaşananları yakın zamanda bütün kamuoyu gördüğünü dile getiren Sarıgül, “Benzer bir durumun Dersim’de oluşması bütün yaşamsal kaynakların kirletilmesi anlamına gelir. Sadece Dersim, Ovacık ve İliç’ten bahsetmiyoruz, bütün insanlığa miras olan temiz su kaynaklarından söz ediyoruz. Eğer temiz su kaynaklarımızı kirletirsek kendi kaynaklarını kendi elleriyle yok etmiş bir halk olacağız. O yüzden buna müsaade etmemeliyiz. Bizim yapmamız gereken doğamızı en sert şekilde savunmaktır. Mademki biz toprağımızın peşine düşmüş bir ülkeysek coğrafyamızın talan edilmesini ve rant için kapitalistlere peşkeş çekilmesi için neden bu kadar çırpınıyoruz. Niye başkası para kazanacak diye devletin kolluk kuvvetlerini, parasını kullanıyoruz ki. Doğa tahribatına neden olacak bu projelere izin vermemek ülkeyi yönetenlerin asli görevi. Ama biz yaşam alanlarımızı koruyoruz bunu da sadece Ovacık için değil bütün dünya insanlığı için yapıyoruz” diye belirtti.
“TOPLUMSAL TEPKİYİ ÖRGÜTLEMELİYİZ”
Ovacık’a madencilerin geldiklerini bildiğini ifade eden Sarıgül, şunları söyledi:
“Aslında yaşam alanlarımızın saldırıya uğrayıp yok edilmeye çalışılmasına karşı özel olarak Dersim’de genel olarak da ülke çapında yeterli bir tepki yok. Biz aslında bütün insanlığa ait olan temiz su kaynaklarını ve doğayı koruyoruz. Biraz daha organize olup bir araya gelerek anayasal hakkımız olan yaşam alanlarımızı savunma hakkımızı tepkilerimizle daha fazla dile getirmeliyiz. Hiç bıkmadan ve usanmadan insanlara madencilik çalışmalarının doğamıza vereceği zararı anlatarak toplumsal tepkiyi örgütlemeliyiz. İlerleyen süreçte toplumsal tepkiyi üst seviyeye çıkartacağız. Ovacık Belediyesi olarak madenlerin bu şekilde işletilmesine karşıyız. Daha önce meclisimizde kurduğumuz doğa komisyonunu aktifleştireceğiz. İlimize yaz aylarında ya da çeşitli dönemlerde ilçe merkezlerinde ve köylerde yaşamaya gelen insanları da daha fazla bilgilendirerek onlar üzerinden yaratılan örgütlülükle daha büyük bir çağrı yapmamız gerekiyor. Eğer kapitalistlerin para hırsıyla doğamızı yok etmesine göz yumarsak ilimiz ilerleyen süreçte insansızlaştırılacak. Geçmiş dönemlerde 1938 ve 1994 yıllarında böyle bir zulme uğrayarak ilimiz insansızlaştı. Madencilik çalışmalarıyla birlikte yaşamın ve doğanın yok olacağı bilinciyle yaşam alanlarımızı savunmak zorundayız. Yoksa gelip yaşayacağımız ne köyümüz, ne de temiz su kaynaklarımız kalır.”
PİRHA/DERSİM
İLGİLİ HABERLER:
>Cevizlidere köylüleri: Madencileri istemiyoruz, bıraksınlar köyümüzde yaşayalım
Yoruma kapalı.