PİRHA-AKP hükümetinin ÇEDES projesi adı altında okullara imam atamasına tepki gösteren Eğitimci Sevgi Kişin Sazan, “Bu proje en hafif deyimiyle bir kuşatmadır. Tek bir din, tek bir mezhep ve toplumda derinleşen kutuplaşmayı daha da derinleştirmek ve milliyetçilik üzerinden kendini var eden bu sistemin kendini daha da hissettirmesidir” dedi.
AKP iktidarında eğitim politikaları, büyük oranda dini eğitim ve ‘tek din-mezhep’ önceleyerek oluşturuldu. Öğrencilerin ve velilerin tercihlerini görmezden gelen eğitim politikaları nedeniyle dini eğitimin ağırlığı, hemen her yıl katlanarak arttı.
Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından imzalanan, ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi (ÇEDES)’ kapsamında okullara ‘manevi danışmanlık’ hizmeti adı altında imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı atanıyor. İlk olarak Eskişehir ve İzmir’de okullara atamalar yapılırken, proje kapsamında tüm illere buna benzer atamaların yapılması planlanıyor. Projeye eğitimciler, veliler ve demokratik kamuoyu tepki gösteriyor.
Eğitimci Sevgi Kişin Sazan, okullara imam atanmasını PİRHA’ya değerlendirdi.
“4+4+4 PROJESİ İLE ÇEDES’İN TEMELLERİ ATILDI”
Eğitimde var olan sıkıntıların, temel eğitimin kaldırılıp 4+4+4 projesinin getirilmesi ile temellerinin atıldığını vurgulayan Kişin Sazan, “Ülkemizde yaşanan ve eğitimde sürekli gerici bir politikanın, gerici bir asimilasyon politikasının eğitimi çepeçevre alması ve özellikle biz farklı kimlikler ve kültürlere sahip olan Alevileri, ciddi anlamda endişelendirmiştir. Elbette ki bu sadece Alevileri endişelendiren bir durum değildir. Laik, bilimsel ve ana dilde eğitime taraf olan her insanı ciddi anlamda kaygılandırmıştır” dedi.
24 yıl sınıf öğretmenliği yaptığını belirten Kişin Sazan, şöyle devam etti:
“Daha sonra 2015’te KHK’yla ihraç edilen bir öğretmendim ama çocuklarla ilgili gözlemlerimi de burada paylaşmak istiyorum. Daha önce bu din dersini ilkokul öğretmenleri veriyordu. Fakat ‘4+4+4’ projesiyle temel eğitim ortadan kaldırılınca burada da ciddi bir problem ortaya çıktı. Aslında o zaman ciddi bir reaksiyon göstermek gerekirdi. 4+4+4‘’ şu demektir. Birincisi kapitalist düzende ciddi anlamda yoksulları, emekçilerin çocuklarını mesleki okullara yönlendirip onları kalifiyeli işçi edinme projesiydi. İkincisi, zaten anketlerde gösteriyor ki kız çocuklarının bu ‘4+4+4 projesinden sonra okulu bırakma oranı gittikçe fazlalaştı. Çocuk gelinlerin sayısı arttı. Zaten hedef de buydu. Açıkçası bir taraftan eğitimde kadını da vurmaktı. Başarılı oldular.
Daha sonra bunu daha da derinleştirmek amaçlı işte bizim bugün ÇEDES dediğimiz programdır. Bu programın en önemli tarafı sınırsız olmasıdır. Evet şu anda İzmir ve Eskişehir’de pilot bölgeler uygulanmaya başlanmıştır. Tabii İzmir ve Eskişehir gibi, laik, seküler illerde başlanması da benim aklıma açıkçası şunu getirir. Yani zordan başlarsa, eğer orada tutulursa, diğer illerde de uygulamaya geçer. Muhtemelen böyle bir düşüncedir.”
“BU PROJE BİR KUŞATMADIR”
Okullarda manevi danışmanlık için rehberlik öğretmenlerinin olduğunu belirten Kişin Sazan, “Rehberlik danışmanları var. Yani manevi bir danışmana ihtiyaç varsa onlar bu işin eğitimini almış öğretmenlerdir. Dinle ilgili de zaten din bilgisi ve ahlak öğretmenleri var. O ihtiyacı da bunlar karşılıyorlar zaten. Yani bu proje bambaşka bir amaçtır. Yani en hafif deyimiyle bir kuşatmadır. Bunun başka bir anlamı yoktur. Tek bir din, tek bir mezhep ve toplumda derinleşen kutuplaşmayı daha da derinleştirmek ve milliyetçilik üzerinden kendini var eden bu sistemin kendini daha da hissettirmesidir” dedi.
“İmamların pedagojik formasyonu, eğitimleri yoktur” diyen Sevgi Kişin Sazan, “Asıl sıkıntı şudur ki bunların danışmanlık yaptıkları yani imamlık yaptıkları vakıflarda, tarikatlarda çocukların ciddi anlamda şiddetle, istismarla karşı karşıya kaldıklarını biliyoruz. Bu bizim, Türkiye’deki gerçekliğimizdir. Ensar Vakfı bunun bir örneğidir. Adana’da bir ihmal sonucu yanarak ölen Kur’an kursu çocuklarından tutun, bir bakanın çıkıp bir defadan bir şey olmaz demesine kadar, bütün bunlar bu kişiler tarafından yapıldı ve bu çocuklar karşı karşıya kaldı” ifadelerini kullandı.
“ÇOCUK İLE AİLE ARASINDA ÇATIŞMA YARATACAKTIR”
4 ve 6 yaş arasındaki çocukların kişisel gelişimleri konusunda ÇEDES projesinin yaratacağı olumsuzlukları anlatan Kişin Sazan, projenin çocuk ile ailesi arasında bir çatışma ortamı yaratacağını belirtti. Kişin şunları söyledi :
“Şimdi şöyle düşünün. 4 ve 6 yaşındaki bir çocuğa bir imam gelecek. Ne yapacak? Anlatacak. Diyelim ki dini anlatıyor, İslamiyet’i anlatıyor. Diyecektir ki sabah namazında annelerimiz, babamız kalkar, abdest alır, namaz kılar, dua okur, Kur’an okur. Ramazan’da oruç tutar. Bunlar bizim değerlerimiz. Bunları yapmaları gerekir. Şimdi Alevi çocuklarını bir düşünün. Alevi çocuğu şunu düşünecektir. Benim annem babam sabah erkenden kalkıp namaz kılmıyor, abdest almıyor, oruç tutmuyor. Peki o zaman ne yapacak çocuk? Kendi içerisinde, kendi ailesini sorgulamaya başlayacaktır ve kendi ailesinden utanacaktır, yerine göre öfke duyacaktır. Çünkü sürekli bunun doğru olduğu verilecektir. Çünkü çocuğun kafasında şu olacaktır. Doğru olan bu. Senin ailen yanlış yapıyor yargısı çocukta hakim olacaktır. Çocuk en masumane soruyu soracaktır ‘peki bunu yapmayanlar ne olacak?’ Cehennemde cayır cayır yanacaklar. O yaştaki bir çocuğun kafasında anne baba bunu yapmıyor ve bu anne baba cehennemde cayır cayır yanacaktır. Bunun çocuk üzerinde yarattığı baskının ve çocuğun kişisel gelişimi önünde ne kadar büyük bir engel olduğunu düşünün.
Bu manevi danışman dediğimiz önce cezaevlerinde başlamıştı. Cezaevlerinde, huzurevlerinde, sanırım bir arada hastanelerde… Bu toplumun dikkatini çok çekmemişti ama şu anda toplumun dikkatini şöyle çekmek durumundadır, küçük çocuklara, 4 ve 6 yaşındaki çocuklara ne verirseniz, onun zihninde kalır.”
“ÜLKEMİZDE ANA DİL MESELESİ ASİMİLASYONA CİDDİ BİR ÖRNEKTİR”
Bu asimilasyon politikasının uygulandığı ve başarılı olduğu bir başka alanın da ana dil meselesi olduğunun altını çizen Sevgi Kişin Sazan, “Peki biz çocuklarımızı bundan nasıl kurtarabiliriz? Vermemek durumu da söz konusu değil. Çocuk ana sınıfına gidecektir. Ve bunlar gelecektir. Bunlar geldiğinde siz kişisel olarak karşı çıksanız bile bu sefer de dışlanmayla karşı karşıya kalırsınız. Mesela ben torunum için din dersini almak istemediğimde ortada boş bir saat ders var, çocuk nereye gidecek, nerede oturacak, hangi öğretmen başında olacak. Sizi zorluyorlar ve çocuklarınız bu gerici, tekçi, tek mezhep, tek din eğitimini almak zorunda kalıyor. Ciddi bir baskıdır bu. Şimdi tabii bunlar sadece tesadüfi şeyler değildir. Bu asimilasyonun en geri ayağıdır. Maalesef karşı taraf yani biz toplum olarak, bunu çok da büyük bir tehlike olarak görmüyoruz açıkçası. Mesela bizim ülkemizde ana dil bu konuda ciddi bir örnektir. Yani hiç Türkçe bilmeyenlerin çocukları hiç Kürtçe bilmeyecek duruma geldi. Bu neyle oldu? İşte bu asimilasyonla oldu. Bu da böyle olacaktır” ifadelerini kullandı.
Buse Nehir DEMİR/ ANKARA
İLGİLİ HABERLER:
> Veli-Der Şube Başkanı Aydın: Okullara imam atanmasına güçlü şekilde karşı koymalıyız
>‘AKP, ÇEDES projesiyle toplumsal cehaleti, biatı okullarda aşılamak istiyor’
>‘Okullara imam atanması bilimsel, laik eğitimi ortadan kaldırır’
>‘Dincilik giderek kurumsallaşıyor, itirazları yükseltmek lazım’
>‘İmamlar camilere dönsün, okulların psikolojik danışmana ihtiyacı var’
>‘Hükümetin temel hedefi adım adım şeriata gitmek’
>‘Laiklik adına okullara imam atanmasına karşı ortak bir mücadele verilmeli!’
>‘Okullara imam atanması; siyasetin ilkokula, anaokuluna kadar inmesidir’
>‘Okullara imam atanması asimilasyondur, değerleri deforme eder’
>‘Okullara imam atanması asimilasyondur, değerleri deforme eder’
>‘İmam okullarıyla, tarikatlarla başaramadıklarını devlet okulları üzerinde deniyorlar’
Yoruma kapalı.