PİRHA-OHAL İnceleme Komisyonu, KHK ile kamudaki görevinden ihraç edilen Öğretmen Songül Tunçdemir’in başvurusunu 5 yıl sonra karara bağladı. Hakkında ‘ret’ kararı verilerek göreve dönmesine izin verilmeyen Tunçdemir, “Bu ülkede hak ve hakikat mücadelesi vermek çok zor biliyoruz. Amaçları bizleri yıldırmak, baskı altına almak. Ama pes etmeden hakkımızı elde edene kadar mücadele edeceğiz” dedi.
15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ile birlikte yüz binlerce kişi gözaltına alındı. Binlerce kişi tutuklandı. Çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile de 204 medya kuruluşu kapatıldı ve 125 binden fazla kamu emekçisi görevinden ihraç edildi. Bu süreci yaşayan birisi de Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) önceki dönemler Malatya ve Kartal Şube Başkanı, Alevi Aktivist ve KHK ile mesleğinden ihraç edilen öğretmen Songül Tunçdemir. Aradan geçen 5 yılda OHAL İnceleme Komisyonu, Tunçdemir‘e “Göreve dönemezsin” dedi.
Tunçdemir, 5 yıllık süreci ve OHAL İnceleme Komisyonu’nun sonucunu PİRHA‘ya değerlendirdi.
“DEMOKRASİ MÜCADELESİ VERDİĞİMİZDEN DOLAYI İHRAÇ EDİLDİK”
686 No’lu KHK ile kamudaki görevinden ihraç edildiğini hatırlatan Tunçdemir, şöyle konuştu:
“15 Temmuz sözde darbe girişimini kendilerinin deyimiyle fırsata çevirerek kendi darbesini yaratan siyasal iktidar, bu darbe girişiminden biz sorumluymuşuz gibi oklarını bu ülkenin aydınlarına, Alevilere, Kürtlere, solculara, kısacası demokrasi mücadelesi veren tüm kesimlere yöneltti. Ben de bir Alevi olarak bundan nasibimi aldım ve bir gece yarısı yayınlanan 686 No’lu KHK ile kamudaki görevimden ihraç edildim. Suçumuz hiçbir zaman söylenmedi ama bize gönderdikleri iki satırlık yazıda bizleri terör örgütleri ile irtibatlı olmakla suçluyorlardı.
Toplamda 125 bin kişinin içinde benim de üyesi olduğum KESK’in 2 bin 400 üyesi de ihraç edilmişti. KESK üyeleri olarak “Biz neden ihraç edildik?” sorusunu kendi kendimize sorduğumuzda hepimizin ortak paydasının “muhalif olmak”, “kadın cinayetleri olmasın” demek, “eşit yurttaşlık istemek”, “barış istemek”, “analar ağlamasın” demek, “eşit işe eşit ücret” istemek, “demokratik, laik, bilimsel eğitim istemek.” Yani yasal çerçevede demokrasi mücadelesi vermek olduğunu gördük.
“ADİL YARGILANMA HAKKIMIZ GASP EDİLMİŞTİ”
Biz OHAL ile birlikte gördük ki tüm bunların hepsi suç sayılıyor. Yani insanca yaşayabilme ve çocuklarımıza güvenli bir gelecek inşa etme mücadelesi vermek suçmuş. Üstelik gücümüzü devletin anayasasından ve altına imza attığımız uluslararası sözleşmelerden aldığımız halde.
Mesele sadece işten atılmamız değildi aslında, bin bir imkansızlıklar içinde, hakkımızla elimize aldığımız diplomalarımızın iptal edilmesi ve kendi mesleğimizi icra etme yasağının getirilmesi, resmi kuruluşlarda çalışma yasağı, sigortalı işte çalışma yasağı. Sigortasız işçi çalıştırmak yasak zaten. Bu tamamen kendilerinin de söyledikleri gibi ‘ağaç kökü’ yesinler zihniyeti ile uyuşan bir yasak. Ne kadar sosyal güvencemiz varsa hepsine ambargo koydular. Pasaportlarımızı elimizden alarak yurt dışı yasağı getirdiler. Hangi kuruma gitsek sistemdeki adımız kırmızı renkle yazılıydı. Bizi terörist ilan ettiler ya, akrabalarımız, oturduğumuz mahallenin sakinleri, hatta bir çok tanıdık insan bizden çekinir oldu. Ne de olsa fişlenmiştik. Oysa masumiyet karinesi var, suçu ispat edilene kadar her insan masumdur. Adil yargılanma ve kendimizi savunma hakkımız gasp edilmişti.”
“KİMSENİN SOKAĞA ÇIKAMADIĞI ZAMANLARDA SOKAKLARDAYDIK”
Tunçdemir, haklarını aramak için OHAL döneminde de sokaklara çıktıklarını vurgularken, “İstanbul da yaşayan KHK’liler ile bir araya gelerek haftanın 4 günü Bakırköy, Kadıköy ve Kartal da direniş başlattık. Kimsenin sokağa çıkamadığı zamanlarda sokağa çıkmaktan başka çaremiz kalmamıştı çünkü. O zamana kadar vermiş olduğumuz mücadeleyi baz alarak KHK direniş alanı oluşturduk. Ve işimizi geri istemekle birlikte OHAL döneminde yaşanan tüm haksızlıklara karşı çıktık. 69 hafta boyunca eylemlerimiz devam etti, 69. haftadan itibaren direniş alanımıza yüzlerce polis yığarak gözaltılar yaptılar ve nihayetinde bizleri hareket edemez hale getirdiler.
Sayısal olarak az olduğumuzdan bu baskılar karşısında daha fazla direnemedik. O zamana kadar sendikanın dayanışması ve geçici küçük işler sayesinde hayatımızı idame ettiriyorduk fakat artık daha fazla çalışmamız gerekiyordu. 2018 de 70 günlük bir cezaevi sürecim oldu, benim için hazırladıkları iddianamede suçumun demokrasi mücadelesi vermek olduğunu gördüm. 5. duruşmada beraat aldım fakat Malatya Cumhuriyet savcısı yeniden yargılanmam için istinafa başvurdu. İstinaftaki heyet dosyanın kapanmasını öngördü fakat heyet üyelerinden biri şerh koyunca dosya bir üst mahkemeye taşındı. Yani dosyam hala kapanmadı” ifadelerini kullandı.
“OHAL İNCELEME KOMİSYONU 5 YIL ARADAN SONRA ‘RET’ KARARINI AÇIKLADI”
OHAL İnceleme Komisyonu’nun 5 yıl sonra kararını açıkladığını belirten Tunçdemir, görevine iade edilmedi. Tunçdemir, Türkiye’de hak mücadelesi vermenin zor olduğunu kaydederek, şunları söyledi:
“Normalde OHAL döneminde yaşanan hukuksuz uygulamaların OHAL bitince iptal edilmesi ve haklarımızın tekrar verilmesi gerekiyordu. Ama AKP bu dönemde bu uygulamaları yasallaştırdı. Bir de direkt mahkemeye başvurulması gerekiyorken OHAL İnceleme Komisyonu kuruldu. Sadece 2 yıllık bir görev süresi verildi bu komisyona, yine inceleme bitmedi ve bu süre toplam 7 kez uzatıldı. Üstelik “önce mahkemeye gelin, sonra komisyona başvurun, komisyon karar versin sonra yine mahkeme gelin” denildi. Yani baştan sona bir oyalama süreci başladı. Ben de tam 5 yıldır komisyonun sonucunu bekliyorum. Nihayetinde ret geldi. Bakanlık teftiş kurulunu aradım, tebligatları biriktirip aylık gönderiyorlarmış. Tebligatı bekliyorum ki sendikam Eğitim Sen’in görevlendirdiği avukatlar dava açsın. Hakkımızdaki suçlamalar ile ilgili resmi olarak bilgilendirilmedik. Komisyonun göreve kabul kararları da var fakat ret kararlarında yine açıklayıcı bir bilgi olmuyor.
“BIKMADAN, PES ETMEDEN MÜCADELE EDECEĞİZ”
Bir de benim açımdan şöyle bir durum var. Yeni bir düzenleme geldi, KHK ile ihraç edilenlerin mahkeme yoluyla yurt dışı yasağı kaldırılabiliyor. Pasaport almak için girişimlerde bulundum fakat önce dava dosyamın kapanması gerekiyormuş.
Nedense bizim aleyhimize olan durumlarda siyasi iktidar çok refleksli davranıyor ama lehimize olan durumlarda oyaladıkça oyalıyor. Mesela bir gece yarısı sorgusuz sualsiz, aniden, üstelik sadece bir ihbar üzerine seni işinden atıyor, gözaltına alıp tutuklayabiliyor ama sen hakkını aramaya kalkarsan önüne ne kadar engel varsa çıkartıyor. Binlerce insanın hayatını karartan bu uygulamalar, komisyondan idare mahkemesine kadar hep belirsizliklerle dolu. Bu ülkede hak ve hakikat mücadelesi vermek çok zor biliyoruz. Amaçları bizleri yıldırmak, baskı altına almak. Engeller ile dolu ama bıkmadan, pes etmeden hakkımızı elde edene kadar mücadele edeceğiz.”
Barış KOP / İSTANBUL
Yoruma kapalı.