Alevi Haber Ajansi

Malatya Katliamı’nın 44. yılı

PİRHA- Malatya Katliamı’nın üzerinden 44 yıl geçti. Dönemin Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu’na yapılan suikastı gerekçe gösteren faşistler, Malatya’da “Milletim Uyan” başlıklı bir bildiri dağıttı. Belediye hoparlöründen kuran okunup, “Din elden gidiyor. Camilere de bomba konuluyor” anonslarının yapıldığı katliamda 8 kişi yaşamını yitirirken yüzlerce kişi de yaralandı.  

Yıl 1978, günlerden 17 Nisan. Maraş’taki faşist provokasyon burada da devreye girmiş, gerici gruplar kendi belediye başkanlarına bombalı paket göndererek katledilmesi ile katliam start almıştı.

Diğer katliamlarda olduğu gibi ilerici, demokrat insanların ev ve iş yerleri,  ilerici kurumlar ve Alevilerin evleri önceden işaretlenmişti.

18 Nisan 1978 Salı. Sabahın erken saatlerinden itibaren kente, komşu il ve ilçelerden, köylerden akın akın insan gelmeye başlamıştı. Gelenlerin bir bölümü belediyenin önünde, diğer bir bölümü de Samanpazarı’nda toplandı. Toplananların sayısı kısa sürede on bini aştı. Çoğu 15-20 yaşlarında gençlerdi. Ellerinde özel hazırlanmış sopalar, zincirler, nacak gibi saldırı aletleri bulunuyordu. Yüzleri maskeli olan çok sayıda kişi de toplanan grupların önüne geçtiler. Bir kol, Cezmi Kartay Caddesi’ne yöneldi. Burada bulunan işyerlerinin çoğunluğu Alevilere aitti. Bir kol, Fuzuli Caddesi’ne, bir kol Akpınar, Yoğurtpazarı, Mısırlı Çarşısı ve eski Halep Caddesi’ne; bir kol da Turan Emeksiz Caddesi’ne doğru ‘Kahrolsun Komünizm!’, ‘Müslüman Türkiye!’, ‘Dan dan Hamido’ya intikam!’ sloganlarıyla yürüyüşe ve saldırıya geçtiler.

Göstericilerin önünde bulunan maskeliler, solcu ve Alevilere ait önceden işaretlenmiş işyerlerini göstererek tahrip ettiriyor, arkasından gaz dökerek yakıyorlardı. Yanan yağların, mobilyaların, halıların, deterjanların kokusu ve dumanı tüm Malatya’yı sardı.

MASKELİ SALDIRGANLAR İŞ BAŞINDA

Yeni katılanlarla göstericilerin sayısı 20 bine yaklaşıyordu. Denetim elden çıkmıştı. Artık kimin ne yaptığı bilinmez olmuştu. İşaretlenmiş iş yerleri ve konutlar tahrip ve yağma edilerek ateşe veriliyordu.

Ortaklıkta başlarında maskeliler olduğu halde, ellerinde benzin bidonuyla dolaşan on binlerce saldırgandan başka kimse yoktu. Güvenlik güçleri de yoktu. Yalnızca jet uçakları alçaktan uçarak ve sesleriyle saldırganları caydırmaya çalışıyorlardı. Ancak bu bir işe yaramamıştı. Sokaklara dökülen eşyalar yanıyordu. Cadde ve sokaklar buzdolapları, mobilyalar, televizyon ve radyolar, içki şişeleri, yağ kutuları, kumaşlar, ayakkabılar, sebze ve meyveler, cam parçaları, kapı ve pencere kırıkları, gaz tüpleri, devrilmiş otolardan geçilmiyordu. Ateşi söndürmeye gelen itfaiye araçları, hortumları kesilmiş olarak sokaklarda bekletiliyordu.

SALDIRGANLAR ALEVİ MAHALLELERİNE YÖNELDİLER

Şehir merkezinde sağlam yer kalmamış ve saldırganların da işi bitmişti. Bu kez mahallelere yöneldiler. Rastladıkları genç kızlara sarkıntılık etmeye, yaşlı kadınları dövmeye başladılar. Bu ortamda nereden geldiği bilinmeyen bir kurşun, saldırganlar arasında bulunan İnönü Üniversitesi öğrencisi Tahir Kökçü’yü kafasından ağır yaralamıştı. Hastaneye kaldırılan yaralı kurtarılamamış, yaşamını yitirmişti. Olayları yatıştırmak amacıyla bir konuşma yapan Malatya Cumhuriyet savcılarından Necati Sezener ile Adıyaman‘dan gelen Jandarma Komando Birliği Komutanı Yüzbaşı Arif Doğan saldırıya uğradı ve her ikisi de bıçak ve kurşunla yaralandı. Kalabalık bir grup, Alevilerin yoğun olduğu Ata (Haçova), Cemal Gürsel ve Başharık Mahallelerine doğru yürüyüşe geçti. Turan Emeksiz Caddesi’nin üzerinde bulunan yüzlerce işyeri ve evin camlarını kırarak eşyalarını sokaklara atıyor, gaz dökerek yakıyorlardı.

NACİ, SAİT VE ÖZCAN, 3 LİSELİ ÇOCUK

Çilesiz Mahallesi, Malatya’nın güneybatısında, bahçeli bir semtti. Yüzyıllardır Aleviler ve Sünnilerin iç içe yaşadığı kentin eski mahallelerinden biriydi. Hamit Fendoğlu’nun öldürülmesini fırsat bilenler saldırılarını bu semte de yönelttiler. Saat 12.00’ye doğru bir araba, top oynayan çocuklara yaklaşır. Arabadan biri iner, ‘Naci, Sait, Özcan’ diye ismen çağırdığı üç çocuğu arabaya alır ve uzaklaşırlar. Üçü de Alevi ailenin çocuklarıdır. Birkaç saat sonra acı haber gelir. Çocuklar önce işkence görmüş, sonra kafalarına sıkılan kurşunlarla öldürülmüştür. Cansız bedenleri Malatya’ya 8 kilometre uzaklıktaki Beylerderesi’nde demiryolu tüneli önünde rayların üstüne bırakmışlardır. Üzerlerinden tren geçen cesetler paramparça olarak bulunmuştur. Çocukların aileleri, katillerin bulunması için kuşkulandıkları bazı isimleri ilgili makamlara vermişler ancak dava sonuçsuz kaldı.

KATLİAMIN ÖN HAZIRLIĞI GÜNLER ÖNCESİNDEN YAPILDI

Dönemin Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu’na yapılan suikastı gerekçe gösteren faşistler Bilim ve Kültür Derneği adlı kuruluş adı altında Malatya’da “Milletim Uyan” başlıklı bir bildiri dağıttı. Tarihte yaşanan diğer katliamlar gibi zemin hazırlanıyordu. Günler geçtikçe  gerginlik artıyor, Alevilerin bulunduğu evler işaretleniyordu.

BELEDİYE HOPARLÖRLERİNDEN “DİN ELDEN GİDİYOR”

18 Nisan günü, Malatya’da saldırı başladığı saatlerde Belediye hoparlöründen kuran okumaya başlanır. Kuran okunmasından sonra faşist bir grubun hoparlörden yaptığı “Din elden gidiyor, camilere de bomba konuluyor” anonsları aralıksız akşama kadar sürmüştür. Böylece halkın dini duyguları kışkırtılarak katılımın çoğaltılmasına, saldırıların yaygınlaştırılmasına çalışılmıştır. ‘Güçlü devlet’ in Malatya’daki temsilcileri ise bu tahriklere seyirci kalmıştır.

8 KİŞİ KATLEDİLDİ

17 Nisan 1978 akşamı başlayan saldırı, tahrip ve silahlı çatışma, 20 Nisan akşamına kadar sürdü. Üç gün aralıksız süren saldırılarda 8 kişi katledilmiş, 20’si ağır olmak üzere yüz kişi yaralanmış, 100 işyeri ve konut tamamen olmak üzere, toplam 960 iş yeri ve konut tahrip edilmişti.

BOMBALI PAKETİN ADRESİ NÜKLEER ARAŞTIRMA MERKEZİ

Yapılan inceleme sonucu bu paketlerdeki patlayıcıların, daha önce İstanbul Üniversitesi’nde öğrencilerin üzerine atılan bomba ve ADMMA yakınlarında atılarak beş kişinin yaralanmasına neden olan bombalarda kullanılanla aynı olduğu belirlenmişti. Bu türden patlayıcıların ancak Atom Enerjisi Araştırma Merkezi’nde yapılabileceğini belirtmişlerdi. Bunun üzerine Ankara Nükleer Araştırma Merkezi’nde arama yapılmıştı. Bu merkezde çalışanların büyük çoğunluğu Ülkü Ocakları üyesiydi. Ülkü Ocakları’nın eski Genel Başkanı Muharrem Şemsek de burada çalışmaktaydı. Muharrem Şemsek ve birkaç arkadaşı gözaltına alınır ve Nükleer Araştırma Merkezi de bir süre için kapatıldı. Muharrem Şemsek ve arkadaşları daha sonra mahkemece serbest bırakıldı.

İNSANLAR GÖÇ ETMEK ZORUNDA KALDI

12 Eylül 1980’de gelen askeri darbeden sonra, demokratlara, devrimcilere ve Alevilere yönelik  baskılar yoğunlaştı. Neredeyse her gün evleri, işyerleri aramadan geçirilen bu insanlar, uyduruk gerekçelerle gözaltına alınıyor, işkencelerden geçiriliyordu. Bunca baskıyla karşılaşan demokrat, devrimci ve Aleviler, sonunda Malatya’yı terk etmek zorunda kaldılar. İş sahibi olanlar, işyerlerini günün değerinin çok altında fiyatlara satarak Mersin, Adana, İstanbul, İzmir gibi kentlere göç etmeye başladılar. Ekonomik gücü olmayanlar da köylerine döndüler. Böylece Malatya’nın etnik ve kültürel mozaiği, siyasal yapısı esaslı bir değişime uğratılmış oldu.

(HABER MERKEZİ)

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak