Alevi Haber Ajansi

Köln AKM Başkanı Göktürk’ten PİRHA’ya çarpıcı açıklamalar-VİDEO

PİRHA- Köln AKM Başkanı Selahattin Göktürk, Alevi kültürünün aynı zamanda bir itiraz kültürü olduğuna işaret etti. Göktürk, “Yanlış gidişe itirazdır. İtiraz eden kesimler egemenler tarafından sevilmezler. Bundan dolayı itiraz kültürü olan Alevilere karşı asimilasyon ve sindirme politikası uygulanmıştır”  şeklinde konuştu. Gençlerin kurumları sahiplenme duygusunun az olduğunu belirten Göktürk’e göre, gençlere hitap edecek alanlar açmak gerekiyor.

Haberin videosu

Selahattin Göktürk Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu’na (AABF) bağlı Köln Alevi Kültür Merkezi (AKM) Başkanı. Aslen Malatyalı olan Göktürk Şeyh Hasan Aşireti’nden ve Şeyh Ahmet Dede Ocağı’ndan.

Alevi inancının gereklerini cemler de yürüten dedesi Yusuf Göktürk’ten öğrendiğini söylüyor. Göktürk’ün babası da halen Malatya’da cem erkanları yürütüyor. Göktürk düşüncenin şekillenmesinin Alevi inancını öğrenmekle başladığını belirtiyor. Göktürk, “Alevi inancında biliyorsunuz 72 insana aynı nazardan bakmak, mazlumun yanında olmak, zalime karşı çıkmak temel prensipleri var. Bu temelde siyasi düşüncemizde buna göre şekillendi” diyor.

Alevi yolu ve erkanını aile büyüklerinden öğrenen Selahattin Göktürk ile Alevi inancının asimilasyonunu, Alevi toplumuna yönelik baskı politikasını ve Almanya’da yürüttükleri Alevi çalışmalarını konuştuk.

“AİLELERİMİZ ‘ALEVİLİĞİNİZİ BELLİ ETMEYİN’ DİYE TEMBİHLERDİ”

Köyden kente taşındıklarında asimilasyonun ilk adımı ile karşılaştıklarını ifade den Göktürk, “Köyden şehre gelince özellikle anne babalarımızın tembihleri vardı. “Okullarda size bir şey yaparlar. Aleviliğinizi söylemeyin. Herkesin içinde kimliğinizi açık etmeyin” diye.

Daha önce yaşadıklarını gördüğümüzde söylemlerinde haklılık paylarını gördük. Gerçek kimliklerini saklayarak hayata tutunmayı öğrenmişler. Bu da zaman içerisinde asimile olmalarına zemin hazırlamış. Kendi değerlerinden giderek kopmuşlar” diyor.

Selahattin Göktürk aynı zamanda Maraş Katliamı tanıklarından. Zira Maraş Katliamı yaşandığı dönemde Pazarcık Lisesi’nde öğretmenmiş.

Mevcut siyasi yapının farklı inanç, etnik yapılara tek bir kimlik dayattığını kaydeden Göktürk, bütün olumsuzlukların da bu politikalardan kaynaklandığını belirtiyor. Göktürk devamında “Türkiye bir türlü demokratikleşemediği için, bu tür problemler hem halka hem siyasete yansıyor. Devlet demokratik olsa, halk birlikte yaşam kültürünü daha da geliştirir. Komşu komşuyu katletmez. O zamandan bu yana sol, sosyalist, Alevi, Kürt farklı inanç ve kimliklere karşı kışkırtarak kendi iktidarlarının sürekliliğini sağladılar” yorumunu yapıyor.

YAKINLARI GÖZLERİ ÖNÜNDE KATLEDİLEN ÇOCUKLARIN ÖĞRETMENİ OLMAK…

Maraş Katliamı’nın ardından bir öğrencisinde karşılaştığı tabloyu ise şöyle anlatıyor:

“1978 Eylül ayında Pazarcık Lisesi’ne atandım. Maraş katliamını yaşadık. Katliamdan dolayı okullar kapandı. Daha sonra Maraş’ta yakınlarını kaybedenlerin çocukları için Maraş’a yakın ilçelerde okullar açıldı. Öğretmenlik yaptığım Pazarcık Lisesi’nde de sınıflar açıldı. O çocuklara normal koşullarda terapi yapılması gerekirken, o çocukları apar topar eğitim aksamasın bahanesiyle sınıflara doldurup derslere sokmaları ayrı bir acı. Bir kız çocuğunu teneffüste ağlarken gördüm. “Niye ağlıyorsun, artık güvendesin” dedim. “Asker, polis burada” dedim. Kız çocuğu bana dedi ki: Benim yakınlarımı bu askerlerin gözleri önünde katlettiler. O psikolojik havadan getirip asker, polislerin arasında okullara doldurmaları, başka bir travma. Devletin önce yaraları sarıp, psikolog destekli bir tedavi uygulaması gerekirdi. Her şey çocukların gözleri önünde yaşanıyor. Annenizi, babanızı, kardeşinizi, yengenizi gözlerinizin önünde katlediliyorlar. ”

“CENAZE ERKANLARIMIZ CAMİLERDE YAPILIYORDU”

Maraş Katliamı’nın ardından 1979 yılında Almanya’ya gelen Göktürk burada da ayrı sorunlarla karşılaşıyor. “Avrupa’da belki ekonomik olarak çok sıkıntı çekilmedi ama sosyal yaşamda büyük sıkıntılar yaşandı” diyor. Özellikle inanç boyutunda Alevilerin büyük zorluklar çektiğini belirten Göktürk, “Örneğin bir cenaze olduğu zaman, Alevi erkanlarına göre yerine getirme olanakları yoktu. Ya Diyanet’e bağlı camilerde, ya da imamı getirerek cenazelerini teslim ediyorlardı. Bunun böyle gitmeyeceğini gördüğümüz için bir örgütlenme ihtiyacı doğdu.”

Almanya’da resmi haklar elde ettiklerini de dile getiren Göktürk, “Gönül isterdi ki bu haklarımız kendi ülkemizde olsun. Kendi coğrafyamızda hala ismimiz, kimliğimiz yasak. Cemevlerimizin yasal statüsü yok. Daha önce dergâhlarımız kapatıldı. Hacı Bektaş Veli Serçeşme Dergâhımızın bile sahibi değiliz. Para ödeyerek giriyoruz.”

“GENÇLERDE KURUMLARI SAHİPLENME DUYGUSU AZ”

Göktürk Avrupa’da yaşayan gençlerin Alevi kurumlarından uzak olmalarının bir nedenini de söz konusu yasaklamalarla birebir karşılaşmamış olmalarına bağlıyor. Bu sıkıntıları yaşayan birinin Avrupa’ya geldikten sonra, örgütlenmesini ve edinen hakları görünce mutlu olduğunu ve sahiplendiğini, fakat sonraki neslin maalesef sahiplenme boyutunun az olduğunu belirtiyor ve devam ediyor:

“Bizlere düşen bu insanları inançları ile tanıştırmak. Bizlere bu yolu gösteren inanç önderlerimiz büyük bedeller ödeyerek bize bu inancı öğrettiler. Son 600 yılda 150 katliam gerçekleşmiş. Farklı inanç ve farklı kültürlere karşı hakim güçler kendilerini muktedir olarak görmüşler. Biat etmeye zorlamışlar. Buradaki gençlik bunu yaşamadığı için kurumları sahiplenme duygusundan yoksunlar. Gençlere hitap edecek alanlar açmak gerekiyor. Sağlık, spor, sanat alanında vs.”

“ALEVİ FUTBOL KULÜBÜ KURDUK”

Köln AKM olarak bir futbol kulübü kurduklarını ifade eden Göktürk, “Baktık gençlerimiz futbola eğilimli. Yönetici arkadaşlarla bir futbol kulübü kurma düşüncesi gelişti. 3 ay gibi kısa bir sürede 25’in üzerinde futbolcu genç gelip başvurdular. Lisansları ile birlikte Köln AKM Futbol Kulübü üyesi oldular. Buraya gelirken hem inançla tanışıyorlar, öğretiyi öğreniyorlar. Futbolun barışa,  dostluğa hizmet etmesi gerekirken, taraftarları yöneticileri nefret ve kin üzerine kurmaya çalışıyorlar. Biz bunların da önüne geçmek istedik. Öğretimize uygun, birlikte yaşama kültürü, tolerans gibi değerleri kazanmalarını sağlıyoruz. Futbol maçlarında kavga olmaz.”

“ALEVİ KÜLTÜRÜ BİR İTİRAZ KÜLTÜRÜDÜR”

Alevi kültürünün aynı zamanda bir itiraz kültürü olduğuna işaret eden Göktürk, ” Yanlış gidişe itirazdır. Aleviliğinin kendisi barış inancıdır. İncinsen de incitme sözünden yola çıkarsak, Alevilerin kalıcı barışın savunucusu olduğunu biliyoruz. İtiraz eden kesimler egemenler tarafından sevilmezler. Kendi hatalarının görünmesini istemezler. Bundan dolayı itiraz kültürü olan Alevilere karşı asimilasyon ve sindirme politikası uygulanmıştır”  şeklinde konuşuyor.

Alevileri tanıma yerine bir tanımlama politikası uygulandığını söyleyen Göktürk, eşit koşullarda bir arada yaşayacak ve onların demokratik haklarını teslim edecek bir yapılanmanın olması gerektiğini belirtiyor.

“SİVAS’TA KATLİAM YAPANLARI SAVUNAN KİŞİYİ ADALET BAKANI YAPTILAR”

Asimilasyon politikalarının hala devam ettiğine vurgu yapan Göktürk, Alevi çalıştayları adı altında Alevileri katilleri ile aynı masada oturttuklarını kaydediyor. “Devletin öyle bir lüksü yok. Konuyu muhatapları ile konuşmalı” diyerek de tepki gösteriyor. Devletin Alevilere yaklaşımını da şu örneği vererek eleştiriyor:

“Zamanın Adalet Bakanı Şevket Kazan Sivas Katliamı sanıklarının avukatlığını yaptı. Düşünebiliyor musunuz. İnsanları inançlarından kimliklerinden dolayı katleden canileri savunan biri adalet bakanı oluyor. Böyle bir sistemde adalet beklenmez. Adaleti kendimiz yaratacağız.”

Elif SONZAMANCI/KÖLN

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak