PİRHA- Hükümetin zam teklifi Hacıbektaş’ta protesto etti. Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, kimsenin kapı kulu olmadıklarının altını çizerek, “AKP kamu emekçilerini kapı kulu yapmak istiyor. Kamu emekçileri himzet üretiyorlar. Temel talebimiz en düşük memur maaşının yoksulluk sınırının üstünde maaş istiyoruz” diye konuştu.
2026-2027 yıllarında kamuda yapılacak zam oranını belirleyecek olan 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde iktidarın verdiği teklifi kabul etmeyen 4 milyondan fazla kamu emekçisi bugün “Kapı kulu değil, emekçiyiz” diyerek yurt genelinde iş durduruyor.
KESK bileşeni kamu emekçileri Hacıbektaş’ta açıklama yaptı.
KESK Dönem Sözcüsü Tarık Kaya açıklamayı okuyarak, şunları ifade etti:
“Bizler bu ülkede kamu emekçileri mücadelesinin yapı taşı, fiili meşru mücadelenin adı olan KESK’e bağlı sendikaların üyeleriyiz. Bugün Türkiye’nin dört bir yanında üretimden gelen gücümüzü kullanıyoruz, bugün hizmet üretmiyoruz. Sokaklarda, alanlardayız.
Çünkü ülkeyi yönetenler 2025’in Türkiye’sinde bizleri hala kapı kulu olarak görüyor. Hepimize daha fazla yoksulluk, sefalet ve geleceksizlik dayatmaya çalışıyor. Bu ülkede kamu emekçileri olarak sadece bizlerin hakları değil, tüm vatandaşların nitelikli, ücretsiz, ulaşılabilir bir kamu hizmeti alma hakkı yıllardır yok sayılıyor. Yıllardır uygulanan üretime değil, borçlanmaya, betonlaşmaya dayalı insan ve doğa düşmanı bir model kurdular. Emek karşıtı, sermaye yanlısı bu modelde kamu hizmetlerine, kamu yatırımlarına ayrılan kaynaklar kısıldıkça kısıldı. Kamucu anlayışta, sosyal devlette koskoca gedikler açıldı.Eğitimden, sağlığa, ulaşımdan haberleşmeye tüm kamu hizmetleri özel sektöre devredildi, paralı hale getirildi. Kamu binaları ticarethaneye, vatandaşlar müşteriye çevrildi.
Bunun bedelini de söndürül(e)meyen yangınlarla, her gün bir yerde ortaya çıkan sellerle, felaketlerle hepimiz ödedik. Ödemeye de devam ediyoruz. Bu modelde biz kamu emekçilerinin payına ise düşük maaşlarla, güvencesiz, angarya çalışma, çalışırken yoksulluk, emeklilikte sefalet düştü.
Dolayısıyla bizler bugün sadece kendimiz için değil, nitelikli, ücretsiz, ulaşılabilir kamu hizmeti hakkı yok sayılan başta dar gelirliler olmak üzere bu ülkenin tüm insanları, tüm yurttaşlar için, yıllar boyu verdikleri emekler yok sayılan, göz göre göre sefalete itilen milyonlarca emeklinin hakkını savunmak için g(ö)revdeyiz. İşyerlerinde, alanlarda omuz omuzayız.
Bugün itibari ile 18 bin 680 TL tutarındaki ilave seyyanen ödeneğin taban aylığımıza ve emeklilerin mevcut aylıklarına yansıtılmasına ilişkin bir adım var mı?
Hangi ad altında olursa olsun emekli maaşlarımızı adeta kemiren, tüm ek ödemelerin taban aylığımıza, emekliliğimize yansıtılması var mı?
Barınma hakkı kapsamında konutu olmayan kamu emekçisine kira yardımı – kira desteği var mı?
Büyümeden, refahtan pay var mı? Yıllardır maaşlarımızı dilim dilim buharlaştıran Gelir Vergisi adaletsizliğine son verilmesi var mı?
Ücretsiz servis, yemek, ulaşım taleplerine ilişkin bir adım var mı?
Vekil, ücretli, taşeron, sözleşmeli, İHS’li gibi farklı adlar altında sürdürülen güvencesiz istihdama son verilmesi, güvencesiz istihdam edilenlerin kadrolu-güvenceli istihdama geçirilmesi var mı?
Kamu kurumlarında ücretsiz kreşler açılması, söz konusu kreşler açılıncaya kadar kreş yardımı verilmesi var mı?
Kayırmanın, torpilin kapısını sonuna kadar açtığını kabul ettiğiniz, seçim öncesi sözünü verdiğiniz mülakatın kaldırılması var mı?
Kadın kamu emekçilerine; çalışma yaşamında uygulanan, cinsiyetçiliğin, ayrımcılığın, mobbingin son bulması var mı?
Bizim için en önemlisi Grev Hakkı ile Tamamlanmış Gerçek Toplu Sözleşme Sistemi, Demokratik Bir Çalışma Yasasına ilişkin tek bir cümle var mı? Yok, yok, yok. Çünkü aslında ortada bir toplu sözleşme teklifi yoktur.
Teklif yerine; 4 milyonu aşkın kamu emekçisini çalışırken daha fazla yoksulluk ile 2,5 milyon emekliyi ise daha fazla sefalet ile tehdit vardır.
Hiç kimse hepimizle dalga geçilen bu teklife değer yüklemeye çalışmasın.
Milyonların maaş artışı talebinin dörtte birine bile denk gelmeyen rakamları görmezden gelerek “Üzerine bir, iki puan ilave edilirse çözülür” yaklaşımı sergilemeye kalkışmasın.
Buradan tüm kamu emekçilerine sesleniyoruz.
Yıllarca bu ülkenin kamu emekçilerine “kapı kulu” muamelesi yaptılar. “Sendika kuramazsınız, yasak” dediler. Sendikalarımızın kapılarını mühürlediler. Ama bizler, haklar yasalardan, yasaklardan önce gelir diyen kamu emekçileri olarak o mühürleri söküp attık. Kapı kulu değil emekçiyiz diye haykırdık.
Şimdi de yıllardır ülkemizin taraf olduğu ILO sözleşmeleri başta olmak üzere uluslararası sözleşmelerle tanınan grev hakkımızı yok sayıyorlar. Bu sözleşmelerin iç hukukun üzerinde olduğunu yazan Anayasayı ayaklar altına alıyorlar. Bizler bir araya gelmediğimiz sürece tüm haklarımız 2025’in Türkiye’sinde bizleri hala kapı kulu olarak görenlerin iki dudağı arasında kalmaya devam edecek.
Bu karanlık tablodan tek çıkış yolu; Yetkinin asıl sahipleri olarak bizlerin ortak sorunları için bir araya gelmesinden, ‘hak verilmez mücadele ile alınır’ ilkesi ile ortak mücadeleyi yükseltmesinden geçiyor.
Bu karanlık tablodan tek çıkış yolu, ‘Hepimiz aynı gemideyiz” diyenlere karşı “Geminin gerçek sahipleri olarak hakkımızı, emeğimizin, alın terimizin karşılığını istiyoruz” diyerek tüm farklılıklarımıza rağmen birbirimize kenetlenmekten geçiyor.
Bugün bunun ilk adımını atıyoruz. Bizleri yok sayan bu yoksulluk, sefalet, güvencesizlik teklifine itirazımızı yükseltiyoruz. Üretimden gelen gücümüzü kullanıyor, bu daha başlangıç, mücadeleye devam diyoruz.
Sözlerimizi kamu emekçilerine seslenerek tamamlamak istiyoruz.
Sevgili kamu emekçileri, sevgili emekliler çok kritik bir süreçten geçiyoruz.
Bizi görmeyen gözlere, taleplerimizi duymayan kulaklara kapı kulu değil, emekçi olduğumuzu hatırlatmak zorundayız.
Kim kendini nasıl nitelerse nitelesin her süreçte olduğu gibi bu süreçte de asıl “yetki” sizlerdedir.
Bugüne kadar sizin adınıza ‘yetkili’ olarak masaya oturanların yaptığı yanlışların, eksiklerin faturasını maaşlarınızda her yıl daha fazla erime, daha fazla yoksullaşma, daha fazla güvencesizleşme ile ödediniz. Ödemeye de devam ediyorsunuz.
Artık yeter demenin vakti çoktan gelmiştir.
Bilin ki bu dönem diğer konfederasyonların özellikle maaş artışı tekliflerinde KESK’in teklifine yakın rakamlar sunar pozisyona gelmesi sizin tabandan yarattığınız baskının eseridir.
Ancak bu yeterli değildir. Aslolan, ekonomik, sosyal, özlük haklarımızda yaşadığımız kayıpların doruk noktasına çıktığı bu kritik dönemde taleplerimiz için birlikte mücadelenin yine tabandan büyütülmesidir.
Daha önceki dönemlerde olduğu gibi bu dönem toplu sözleşme sürecinin de hayal kırıklığı ile bitmemesi hangi sendikanın üyesi olursanız olun sizlerin taleplerinize sahip çıkmanıza bağlıdır.
Bizleri yıllardır siyasi iktidarın ve yine bu iktidarın Hakem Kurulunun iki dudağı arasından çıkacak kararlara mahkûm eden bu garabet sisteme karşı hangi sendikanın üyesi olursa olsun tüm kamu emekçilerini önümüzdeki süreçte;
İnsanca Yaşamaya Yetecek Bir Ücret, Güvenceli İstihdam- Güvenli Gelecek, Demokratik- Adil Bir Çalışma Yaşamı, Halktan Yana Bir Kamu Hizmeti, Grev hakkımızın önündeki engellerin kaldırıldığı Gerçek Bir Toplu Pazarlık Sistemi için omuz omuza vermeye, mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz. ”
Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak da, tarihsel ve toplumsal önemde olan bir toprakta olduklarını hatırlatarak, “21. yüzyılda olmamıza rağmen eşitsizlik had safhada. Eğitim alanında da farklı inanca mensup çocuklar ayrımcılığa uğruyor” dedi.
Kimsenin kapıkulu olmadıklarının altını çizen Irmak, “AKP kamu emekçilerini kapı kulu yapmak istiyor. Kamu emekçileri himzet üretiyorlar. Temel talebimiz en düşük memur maaşının yoksulluk sınırının üstünde maaş istiyoruz” diye konuştu.
Açıklama sloganlarla son buldu.
PİRHA/HACIBEKTAŞ
Yoruma kapalı.