PİRHA – Alevilerin evlerine yapılan işaretlemeler konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ile İçişleri Bakanı Soylu’nun yaptığı açıklamalara tepki gösteren HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu, Mecliste bir basın toplantısı yaptı. Kenanoğlu, Erdoğan’ın, açıklamalarıyla asimilasyona imza attığını vurguladı.
Haberin videosu
Halkların Demokratik Partisi İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu, Alevilerin evlerine yapılan işaretlemeler ve Cumhurbaşkanı ile İçişleri Bakanı’nın konuya ilişkin açıklamalarına yönelik görüşlerini açıkladı.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 28 Kasım 2019’da din şurasında konuya ilişkin yaptığı konuşmada Aleviliği kastederek şunları söylemişti:
“Irk, dil, mezhep farklılıkları öne çıkarılarak Müslümanlar arasındaki fay hatları keskinleştiriliyor. Her gün beş vakit aynı kıbleye yönelenler arasına nifak tohumları serpiliyor. Belirli çevreler arasında ayrı bir din gibi yansıtılmaya çalışılıyor. Batıda pişirilen ve son dönemde ülkemize ihraç edilmeye çalışılan Ali’siz Alevilik gibi yıkıcı projelerin toplum içinde pohpohlanmasının gerisinde bu var. Açık ve net söylüyorum Alman devleti Ali’siz Aleviliğe ciddi bedeller ödemek suretiyle İslam dünyasında ve özellikle ülkemizde bölünmenin tohumlarını ekmek istiyor.”
“SAYIN ERDOĞAN ASİMİLASYONA İMZA ATMIŞTIR”
Kenanoğlu Erdoğan’ın bu konuşmasını hatırlatarak, şunları kaydetti:
“Sayın Erdoğan bu konuşmasıyla her zaman yaptığı gibi bir teolog, bir Alevi İnanç Önderi gibi Alevilik tanımı yapmış ve Alevileri bir kalıba sokmuştur. Sayın Erdoğan bu tanımlamasında Alevileri “Her gün beş vakit aynı kıbleye yönelenler” içerisinde değerlendirmiş ve biz Aleviler açısından bir asimilasyon söylemine de imza atmıştır, zira Aleviler arasında “beş vakit aynı kıbleye yönlenerek eda edilen bir namaz” olduğuna yönelik bir tartışma bir görüş ayrılığı dahi yoktur. Alevilerin ibadeti insanı kıble alan Cem, ibadethanesi de bu cemlerin icra edildiği mekânlar ve cemevleridir.
“SAYIN ERDOĞAN BÖLÜCÜLÜK YAPMAKTADIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan Alevilikle ilgili her sözünde Ali’siz Alevilik söylemini kullanarak Aleviler arasında bölücülük yapmaktadır. Hiçbir Ocakta, hiçbir dergâhta, Türkiye’de ve dışında hiçbir cemevinde Hz. Ali’nin zikredilmediği bir cem yoktur. Hz. Ali’yi reddeden hiçbir Alevi örgütü de yoktur. Gerçek bu iken sürekli Ali’siz Alevilik söylemini kullanmak Alevileri bölme parçalama çabasıdır.
“ALMANYA’DA ALEVİLİK ÖZGÜR, TÜRKİYE’DE YASAKTIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan Ali’siz Aleviliğe Alman Devletinin destek verdiğini söylemektedir. Bu söylemiyle Sayın Erdoğan aslında Aleviliğin Almanya’da özgürce kendini ifade etmesinden ve Devlet protokolünde Alevi temsilcisinin de yer almasından rahatsız olmaktadır. Almanya’da cemevleri ibadethane olarak kabul edilmekte, okullarda ise Alevilerin hazırladığı ve Alevi öğretmenlerce verilen Alevilik dersleri vardır. Almanya’da Aleviler okullarda Sünni ya da Hristiyanlık dersleri ile asimile edilememekte, cemevlerinin statüsü tartışması yaşanmamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanını rahatsız eden bunlardır ve bunlar Alevilerin Türkiye’de olmasını istediğimiz ve yıllardır mücadele verdiğimiz taleplerdir. Oysa bizim ülkemizde bunlar kabul edilmemekte hatta bu konuda Danıştay ve AİHM kararları dahi yok sayılmaktadır.
Almanya’da Aleviler üzerinde bir asimilasyon politikası yoktur ama Türkiye’de ise Alevilere yönelik asimilasyon hükumetleri de aşan bir yerde Devlet politikası olarak uygulanmaktadır.
“Defol Alevi” demek mezhepsel değilmiş!
İç İşleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı, olayın faillerini bulacağız derken İzmir Valisi Erol Ayyıldız ise faili bulmuş bile, Sayın Vali henüz fail bulunmamış ve tahkikat sürerken “mezhepsel değil” diye açıklama yapmaktadır. Olayın başlangıcı ve husumet adli bile olsa bu eve yapılan yazılama yani “defol Alevi” demek nasıl adli olur, bu nasıl bir bakış açısıdır anlamak mümkün değil.
“ERDOĞAN’IN AYRIMCILIK KRİTERİ DÜNYA LİTERATÜRÜNE GİRECEK TÜRDEN”
Cumhurbaşkanının Alevilik anlayışı ve ayrımcılık tanımı kayınbiraderinin isminden ibarettir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında Alevilikle olan ilgisini ve Alevilere ayrımcı gözle bakmadığını da ilginç bir örnekle anlatmış; “Benim kayın biraderlerimin bir tanesinin adı Hüseyin, bir tanesinin adı Hasan, bir tanesinin adı da Ali’dir. Böyle bir ayrım bizde yok” demiştir.
Bu sözler bu söylem Sayın Erdoğan’ın Alevilere ve ayrımcılığa yönelik bakışını özetlemektedir. Sayın Erdoğan’ın ayrımcılık kriteri dünya literatürüne girecek türdendir.
Sonuç olarak; Devletin, Devleti yöneten icra organının, mülki ve idari yöneticilerinin görevi Alevilik tanımı yapmak değildir. Devlet yöneticisinin görevi insan hak ve özgürlükleri kapsamında, inanç özgürlüğü kapsamında gerekli düzenlemeleri yapıp halkının özgürce ibadet ve inancını yerine getirmesini sağlamaktır.
“DEVLETİ YÖNETENLER KURU ALEVİLİK GÜZELLEMESİ YAPMASINLAR”
Biz Alevilerin Türkiye’de sorunları vardır ve bu sorunlar Anayasadan, yasalardan ve Devleti temsil eden yetkililerden kaynaklıdır. Cemevlerinin ibadethane statüsünde kabul edilmemesi, eğitim sisteminin başta zorunlu din dersleri olmak üzere neredeyse tüm müfredatının Sünni inanç ekseninde olması, başta Diyanet ve yurt dışında da TİKA olmak üzere Devletin tüm kurumlarının Alevileri asimile edecek şekilde konumlanması ve bu yönde icraatlar sergilemeleri, kamuya ve son yıllarda özel sektöre dahi personel alırken Alevi inancına mensup insanların tercih edilmemesi yaşanılan en büyük sorunlardır.
Bütün bu sorunlar gerçek anlamda laik ve demokratik bir Anayasa ile çözülebilecek sorunlardır.
Devleti yönetenlerin, icra makamında bulunan insanların görevi Alevilik güzellemesi yapmak, kuru ve boş kardeşlik edebiyatı yapmak değil bu sorunları çözmektir.
Ancak şunu da söyleyeyim ki bu iktidarın bu sorunları çözebilecek ne iradesi ne de niyeti vardır. Bu sorunlar yeni bir iktidarla yeni bir Anayasayla çözülecektir.”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.