PİRHA – Halkların Demokratik Partisi İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu, cemevleri yasa teklifi üzerine TBMM Genel Kurulu’nda konuştu. Kenanoğlu “112 no.lu Kararname iptal edilmelidir. Mecliste bir komisyon kurulmalı ve bu komisyon eliyle Alevi toplumu da dinlenerek bu meselenin çözüme kavuşması konusunda Alevi toplumuyla ilişki kurulmalıdır” dedi.
Milletvekili Ali Kenanoğlu, Cemevlerini Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlayan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ne ilişkin Meclis Genel Kurulu’nda konuştu.
Kenanoğlu, “Ben bu kürsüde milletvekili kimliğimden öte Alevi inanç kimliğimle, ocakzadelik misyonumla konuşacağım” diyerek AKP’nin Alevi politikalarını eleştirdi. “Bu yasa benim için ve temsil ettiğim misyon açısından sıradan bir milletvekilliği faaliyeti değildir” diyen Kenanoğlu “Beni var eden, yaşamımı, yaklaşımımı, bakışımı, duruşumu, tercihlerimi belirleyen, kimliğimin konuşulduğu bir yasadır. O yüzden dualarımızdaki son cümleyle başlamak istiyorum: Dil bizden, nefes ulu pirlerimizden ola” diyerek konuşmasına başladı.
“İKTİDAR, HADDİNİ AŞARAK İNANÇLARA TANIMLAR GETİRİYOR”
Ali Kenanoğlu, inanç ve ibadetlern beyana dayalı olması gerektiğini ifade ederek “Siyasetçilerin, parlamentoların görevi teolojik tartışmalar yapmak, teolojik belirlemeleri yapmak değildir; laik, demokratik ülkelerde dinler, inançlar tanımlanmaz, tanınır” diye konuştu. Kenanoğlu İsveç’te yeni oluşturulan bir dinden de örnek vererek şu konuşmayı yaptı:
“Dinin adı ‘copy paste’ yani ‘kopyala yapıştır’ dini, klavye dini; kutsal objeleri ‘F’ tuşu, ‘Q’ tuşu filan. Şimdi, buna gülersiniz değil mi? Bu haber Türkiye’de yayınlandı çünkü gelişmiş demokrasilerde şöyle diyorlar: ‘Biz kimin neye inanacağına karar veremeyiz, tarif edemeyiz; insanlar beyan eder, biz bunu kabul ederiz.’ İsveç’te bu nedenle ‘kopyala yapıştır’ dini kabul edilmiş durumda.
Şimdi, size Avusturya’dan, Viyana’dan bir örnek vereceğim. Orada Alevilik 2 türlü tanımlanıyor. Kim tanımlıyor? Aleviler tanımlıyor. Bir grup önce gitti, dedi ki ‘Biz Alevi İslam inancına mensubuz.’ Avusturya Hükûmeti bunu kabul etti ve oradaki kurumumuzu ve topluluğu Alevi İslam inanç topluluğu olarak kabul etti. Sonra başka bir derneğimiz ve topluluğumuz dedi ki ‘Hayır, biz özgün bir inanç topluluğuyuz.’ Uğraştılar ve onları da kabul ettiler. Yani şunu, İslam’ın tek tanımı vardır, Aleviliğin tek tanımı vardır; o yüzden siz busunuz, buysanız busunuz, bu değilseniz değilsiniz demediler. ‘Beyanı esas alırız.’ dediler ve bunu kabul ettiler. Bizde peki ne oluyor? Bırakın tanımlamayı dikte ediliyor, dayatılıyor ve elbise biçiliyor, çerçeve çiziliyor. Makbul vatandaşın, makbul inancı tarif edilip buna uymayanlara hakaret ediliyor. İktidar ve devlet kurumları haddini aşarak bize ve inançlara tanımlar getiriyor. Şimdi, bakın, bu ülkenin Cumhurbaşkanının yapmış olduğu tanım ve tarife ‘Allah’sız, Muhammed’siz, Ali’siz, Alevilik olmaz. Sadece sapkın zevkler üzerine inşa edilmiş Alevilik ve Müslümanlık, Türklük, Kürtlük olmaz.’ Size ne, kime ne? Kim nasıl inanıyorsa öyle inanır, öyle ibadet eder ve sonra Sayın Erdoğan yine Alevilik tarifi yapıyor ‘Alevilik Hazreti Ali’yi sevmekse ben dört dörtlük Aleviyim ve Alevi olmak istiyorsanız böyle olun.’ Sana ne, kime ne? Sen bu tanımı yapamazsın!”
“SENİN HADDİNE Mİ?”
“Sonra, Diyanet İşleri Başkanlığı şunu bizim Alevi dergâhlarımıza, tekkelerimize, ziyaret yerlerimize, ibadethanelerimize aşmış, ne diyor? ‘İslam dinine göre yatırlar ve ziyaret yerlerinde adak adanmaz, kurban kesilmez, mum yakılmaz, bez çaput bağlanmaz, taş para yapıştırılmaz, yemek götürülmez, lokma götürülmez.’ Bunun gibi uzayıp gidiyor. Aslında, Alevilerin inançsal değerlerinin tamamını reddediyor. Sana ne, senin haddine mi! Ama bunu yapıyor.
Şimdi, AKP’nin Alevilik yaklaşımı… AKP’nin Alevilik yaklaşımı da işte tam da bu tanımlama ve tarif etme üzerine kurulu. Alevi çalıştaylarının katılımcısıydım, Alevileri temsilen o masadaydım ben 2009’da. Bana ilk daveti gönderen dönemin bakanı Sait Yazıcıoğlu ‘Biz bugüne kadar Aleviliğe bir elbise biçtik -burada, burada- ama o elbise Aleviliğe uymadı, şimdi bu çalıştayları onun için yapıyoruz, yeni bir elbise biçeceğiz.’ dedi. Biçilen elbise ne oldu? Biçilen elbise Salı gecesi işte, 112 numaralı Kararname’yle açıklandı: Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı; biçilen elbise o.
Şimdi, devletin Aleviliğe bakış açısı ne? Hani, bu, AKP’nin Aleviliğe bakış açısı; peki, devletinki ne? Devletin Aleviliğe bakış açısı da Alevilerin cumhuriyete verdiği desteğe rağmen yok saymaktır, inkâr etmektir, asimilasyon üzerine kuruludur.”
“ALEVİLİĞE YENİ BİR ELBİSE BİÇME KARARNAMESİ”
Şimdi, gelelim günümüzün yasasına, günümüzdeki yasa işte, tam da bu Kararname, salı gecesi çıkan Kararname, Aleviliğe yeni bir elbise biçme kararnamesidir ve şunu bilin ki biz sizin biçtiğiniz elbiselere sığmayız. Bu tutumunuzdan vazgeçin. Ve Cumhurbaşkanı şunu söyledi… İşte, bu Kararname, Alevi kurumlarına, Alevi toplumuna darbedir ve kayyum atama kararnamesidir. Ne dedi Cumhurbaşkanı Şahkulu dergahındaki yapmış olduğu konuşmada? Bak, yazılı konuşmaydı çünkü ezbere konuşmadı ‘Biz bu başkanlıkla muhtarlıklara, belediyelere, derneklere, vakıflara ve federasyonlara ait tüm cemevlerinin yönetimini üstleneceğiz, hepsini biz yöneteceğiz.’ diyor yani kayyum atıyor. Şimdi, bu yasa teklifi, bu görüşmüş olduğumuz yasa teklifi mahkeme kararlarıyla elde edilmiş ibadethane statüsünü, cemevlerinin elde ettiği ibadethane statüsünü geriye indiren ve cemevlerini kültürel bir yapıya, bir turizm tesisine dönüştüren yasa teklifidir, yasa teklifinin kendisi budur. O nedenle fazla övünmeyin, fazla böbürlenmeyin. Ne olması gerekiyor peki? Olması gereken Anayasa’nın 2’nci maddesinde sayılıyor; demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti çerçevesinde olması gerekiyor. Laiklik derken yasakçı, statükocu, sadece Türkiye’de uygulanan çakma laiklikten bahsetmiyoruz, gerçek anlamda özgürlükçü laiklikten bahsediyoruz, bunun da altını çizmemiz gerekiyor. Bu maddeler çekilmelidir, 112 no.lu Kararname çekilmelidir, iptal edilmelidir. Mecliste bir komisyon kurulmalı ve bu komisyon eliyle bir bütün olarak yeniden Alevi toplumu da dinlenerek bu meselenin çözüme kavuşması konusunda Alevi toplumuyla ilişki kurulmalıdır.”
“ALEVİ TOPLUMU, BU YASAYI HİÇBİR ŞEKİLDE KABUL ETMİYOR”
“Şimdi, deniliyor ki: ‘Biz 1.585 tane cemevi gezdik, cemeviyle görüştük ve bu yasayı o çerçevede oluşturduk.” “1.585” dediği cemevinin tamamının temsilcileri salı günü bu Meclisin önündeydi; üst kurumlarıydı, çatılarıydı, onlara bağlı kurumlar o görüştükleri cemevleriydi ve hepsi burada copla, saldırıyla, gazla karşı karşıya kaldılar. 1.585 cemevinin birçoğunu biz de dolaştık HDP Halklar ve İnançlar Komisyonu Alevi masası olarak, biz de dolaştık ve söyledikleri çok net şuydu: ‘Biz önce dedik ki eşit yurttaşlık istiyoruz, dediler ki bize: ‘Eşit yurttaşlık bizim boyumuzu aşar; bizi aşar o iş, siz boya badana, tuğla, çimento, beton ne istiyorsunuz bize onu söyleyin.’ Ondan sonra biz öbür isteklerimizi sıralamak durumunda kaldık. Bizi eşit yurttaşlık ve temel insan hakları çerçevesinde ele almayı reddettiler.’ Şimdi iktidar çıkıyor ki: ‘Biz hepsiyle görüştük, talepleri buydu.’ Çünkü siz diğer taleplere ‘Geçin bunları.’ dediniz.
Alevilik meselesi, torba yasa çerçevesi içerisinde değerlendirilecek basit bir mesele değildir. Alevilik sorunu, bu ülkenin temel sorunlarından bir tanesidir. Alevilerin yaşadığı sorunlar temel sorunlardan bir tanesidir ve sadece bugünün sorunu değildir, 1200’lerden bu tarafa bu topraklarda yaşayan bütün iktidarlar döneminde yaşanmış bir sorundur. Bu kadar kadim bir sorunu torba yasa içerisinde 6 maddeyle ele alamazsınız; bu şekilde ele aldığınız zaman kimse kabul etmez. Alevi toplumu, sizin övünerek bahsetmiş olduğunuz bu yasayı hiçbir şekilde kabul etmiyor; lütuf olarak değerlendirmeyin, bir şey yaptığınızı zannetmeyin. Bu yasa tümüyle Alevi kurumlarının ve Alevi toplumunun gelecek yüz yılını ele alacak bir yasadır ve biz bu yasayı sadece bir seçim yatırımı olarak da görmüyoruz. İllaki seçimlerde kullanacaksınız ama bir bütün olarak Diyanet İşleri Başkanlığıyla nasıl Sünni İslam toplumunu zapturapt altına aldıysanız, işte bu yasayla da Aleviliği zapturapt alıyorsunuz.
Değerli canlar, sevgili arkadaşlar; Anadolu, Mezopotamya, Trakya ve Balkanlara güvercin donunda gelen biz Aleviler çok badireler atlattık, çok kıyımlardan geçtik. Bugünlere malya Ovası’ndan, Ebussuud fetvalarından, Yavuz Selim katliamlarından, Hınzır paşaların ihanetlerinden, Kuyucu Murat’ın kuyularından, II. Mahmut’un yıkım ve kıyım politikalarından, Koçgiri’den, Dersim’den, Maraş’tan, Çorum’dan, Sivas’tan, Gazi’den, Gezi’den kurtularak, direnerek geldik; iri olarak, diri olarak, bir olarak geldik. Sanmayın ki sizin bu sinsi kıyım politikalarımıza teslim olacağız. İnancımız, itikadımız ve bizi biz yapan, onur duyduğumuz Kızıltaş Alevi kimliğimiz ebediyen sürecektir.
Son söz sevgili canlara: Sevgili canlar, birliğimiz beraberliğimiz daim olsun. Yezit ve zihniyetlerine lanet olsun. Umudunuzu yitirmeyin, mücadelenizi durdurmayın. Hızır cümlemizin yâr ve yardımcısı olsun. Gerçeğe Hüü!”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.