PİRHA – Alevi kadınlarına tarihsel olarak “Yolda kadına biçilen rol nedir?” ve “Bu rol bugün yerine getirilemiyorsa nedenleri nelerdir? Nasıl aşılabilir?” şeklinde sorular sorduk. Dizi yazımızın bu bölümünde sorularımızı Şenay Malkoç Ana’ya sorduk. Alevilikte kadını değil can’ı konuşmamız lazım” diyen Malkoç, kadınların aktif olmalarını ve “Ben de varım” demelerini istedi.
Cemlerde, sohbetlerde “Yol kadındır, kadın mürşidi kamilullahtır” sözünü çokça duyarız. Yine “Alevilerde kadın erkek eşittir” sözü neredeyse her ortamda övünülerek dile getirilir. “Bizde kadın erkek yoktur herkes candır” sözlerini de çokça duyarız. Çoğunlukla da bu sözleri erkeklerin ağzından duyarız.
Pratik gerçekten öyle midir? Öyleyse Alevi kadınlar neden Alevi örgütlenmeleri içinde belirgin bir noktada değiller? Neden söz ve yetki kademelerinde yer alamıyorlar? Neden renkleri, karakterleri sahaya yansımıyor? Gerçeğe biraz daha yakından bakmak için bu kez mikrofonu Alevi kadınlara bıraktık.
Yazı dizimizin bu bölümünde sorularımızı Şenay Malkoç Ana yanıtladı.
“ALEVİLİKTE KADINI DEĞİL ‘CAN’I KONUŞMAMIZ LAZIM”
PİRHA- Tarihsel ve toplumsal olarak Alevilikte kadının yeri nedir? Nasıl bir seyir izledi?
ŞENAY MALKOÇ: Alevilik’te kadının yerini konuşacağımıza Alevilik’te ‘can’ı konuşmamız lazım. Çünkü Alevilik’te ne kadın vardır ne de erkek. Yalnızca can kavramı vardır. Bizde yolda ikrar verenler o kapının eşiğinden içeri girdiğinde kadın-erkek, büyük-küçük, zengin-fakir ya da belli bir statü değil, sadece can olarak girebilirler. ‘Dört Kapı Kırk Makam’ diyoruz. Marifet de aslında can gözüyle bakabilmektedir. Aslında bu sorular bana hep zülüm olarak geliyor. Alevilik’te kadının yeri… Örneğin biz neden ‘Alevilik’te erkeği tartışmıyoruz’ ya da Alevi gençlerimizin durumlarını tartışmıyoruz da kadını özellikle bir statüye koymaya çalışıyoruz? Bu bir ayrıcalık değil. Bir ananın ya da bir kadının hizmet yapması bir ayrıcalık değil. Her şeyin yolu destur ve rızalıktır. Rızalıkla başlar rızalıkla da bitiririz. Yolun pirleri, ulularımız her zaman ‘aslanın dişisi de erkeği de aslandır’ demiştir. Örneğin Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin sözlerini de düşünürsek ‘eksiklik noksanlık senin gözlerinde, senin bakışlarında, senin anlayışındadır’ diyordu. Çünkü biz de kadın erkek farkı yoktur’ diyordu. Ama günlük hayattaki pratikte düşündüğümüzde elbette yaşanan coğrafyada asimilasyon içimize girmiş anaerkil bir topluluktan ataerkil bir topluluğa geçmişiz ve bundan dolayı da kadınlarımız ve bacılarımızın çaba harcamaları lazım ki varlıklarını hissettirebilsinler.”
“ANAERKİL TOPLULUKTAN BABAERKİL TOPLULUĞA GEÇTİK”
Ne oldu da Alevi kadınlar sahneden çekildi? Alevilerin her konuşmasında bizde kadın erkek eşittir denir. Geçekten eşit midir?
ŞENAY MALKOÇ: Biliniyor ki bizim inancımız, yolumuz, erkanımız her zaman baskı, zulüm ve katliamların üzerinden geçti. Bugüne kadar bizler 680 yılındaki Kerbela’yı düşünürsek orada bizim bacılarımız, kadınlarımız, analarımızın Şam’a develerin üzerinde götürüldü. Bundan birkaç yıl önce de kadınlarımızı Doğu Anadolu’da teşhir etmek için meydanlara bıraktıklarını da biliyoruz. Ondan önce Dersim’de analarımızın yaşadıklarını, Maraş’ı, Çorum’u gözönünde tutarsak eğer bütün katliamlar Alevi zümresi üzerinde olmuştur. Bundan dolayı bu yol kesintiye uğradı. Anaerkil topluluktan babaerkil bir topluluğa geçtik. Bilerek ya da bilmeyerek analarımız, bacılarımız pasifleştiler. Kendi ortamlarında mutlular. Aktifleşme konusunda çaba da harcamıyorlar. Davaya, inancına, yoluna sahip çıkan güzel canlarımız var fakat arzumuz daha da çoğalalım ve hep birlikte el ele el Hakka niyetine yolumuzu, erkanımızı, inancımızı, davamızı yürütelim.”
Peki Alevi kurum ve örgütlerinde kadının yer alması neden önemli?
ŞENAY MALKOÇ: Kadınların, gençlerin ya da daha doğrusu bütün canların, aktif bir şekilde yolu bugüne kadar getirip bedel ödeyen Nesimi’leri, Hallac-ı Mansur’ları Pir Sultan’ları, Şah Hatayi’leri, Baba İlyas, Baba İshak’ları düşünürsek bütün canların boynunun borcudur bu yola hizmet etmek.
İnancımız çok güzel. Çünkü dogma bir inanç değildir. İnsanı bir kılıfa koymuyor. İnsan nasıl ise öyle kabul ediyor. ‘Eline, beline, diline; eşine, işine, aşına; özüne, gözüne sözüne sahip çık’ diyor. Yani ‘dürüst insan ol’ diyor. Ve ömrün yeterse Kamil bir insan olursun. Hedef işte odur ve onun için bunun kadın, erkek, genç üzerinde değil de can üzerinden bakmamız lazım. Elbette bütün kurumlarımızda kadınlarımız olmalı. Kırklar Meclisine bakarsak eğer orada 17’sinin kadın 23 ünün erkek olduğunu görürüz. Yani neredeyse sayı olarak eş geliyorlar. Ama şu anki duruma bakarsak her yönetimde kadın sayısı çok az. ‘Bu hak kadınlara verilmiyor’ dersek yanlış olur. Kadınlarımız şunun bilincinde olmalı; hak istenmez, alınır. Yani kadınlar aktif olup ayağa kalkıp ‘ben de varım’ desinler. O durumda hiçbir yönetici ‘bacım sen gelme. Yanımda durma’ diyemez. Bizde öyle bir şey yoktur. Bizde o gözle bakmak olmaz. Sadece kadınlarımız kendi üzerindeki o toprağı bir silkelesinler ve biz de varız desinler.”
“ANAYI, DEDEYİ ANA, DEDE YAPAN TALİPTİR”
Pirlerin, dedelerin cem yürütmesi daha çok alışılmış bir durumken siz kadın olarak bu yola hizmet veriyorsunuz. Toplumun geri dönüşleri nasıl oluyor?
ŞENAY MALKOÇ: İlk cemi 2015 yılında Almanya’da kendi bulunduğum cemevinde Narin Ana ile birlikte yürüttük. Örneğin biz şunu yapmadık: ‘Bu cemi sırf kadınlar yürütüyor, dede gelemez’ demedik. Cem herkese açıktı çünkü ben herkese can gözüyle bakıyorum. Dedeler, pirler, herkes gelip bizlerle hizmet yapar. El ele el Hakka niyetine… Marifet zaten o göz ile bakmakta. Bu dava kadın ya da erkeğin davası değil. Bizler kadın ya da erkeğin, ana ya da dedenin bu hizmeti yapıp yapamadığını düşünürsek bu yolun neresinde oluruz? Yol rızalık ile başlar rızalık ile biter. Bizler rızasız lokma yemeyiz, rızasız erkan da yürütmeyiz. Çünkü gönüller bir olmalı. Analar hizmet yapmaz diye bir durum yok. Bu süreç kesintiye uğramış. Tepkiler gelmişse eğer bu hep olumlu yönde oldu. Dedelerimiz de artık bizim varlığımıza alıştılar. Biz varız ve kimse bizi yok sayamaz. Saymıyorlar da. Sadece ilk başlarda göz alışkanlığı sıkıntısı vardı. Şimdi herkes, bir ana beklediğinde kesinlikle yaşlı bir ana düşünüyordu. Fakat bunun yaşı yoktur. Yolda neredesin, ne yapmak istiyorsun, yoluna nasıl sahip çıkıyorsun? Xızır hepimize yardım ettikten sonra yol da açılıyor. Anayı, dedeyi ana ve dede yapan taliptir, toplumdur, canlardır. Onlar bunun kararını veriyorlar. Bir dede kendisine ne kadar çok ‘ben dedeyim’ dese bile toplum ve canlar onu pir olarak görmedikten sonra, o dede yolun kurallarına uymayıp kendisini bilmiyor, taşıyamıyor ve eksiği varsa istediği kadar söylesin. Bunlar ana için de geçerlidir. Bizi biz yapan sizlersiniz.”
(HABER MERKEZİ)
İlgili Haberler:
1-Menşure Doğan Ana: Kadın İtikadı Sürdürendir-VİDEO
2-‘Pratikte Erkekle Eşit Değiliz’-VİDEO
3-‘Kadın, Hem Yol’un Sonu Hem De Başıdır’-VİDEO
4-‘Erkekleri Yol’a Verdikleri İkrarı Tutmaya Davet Ediyorum’-VİDEO
5-‘Sıra Posta Oturmaya Gelince Kadının Yeri Yok; Kurumlar Erkek Egemen-VİDEO
6-‘Biz Alevi Kadınlar Eşitsizliği Kabul Etmiyoruz’-VİDEO
7-‘Alevi Kadının Kurtuluşu Aleviliğin Kurtuluşudur; Çünkü Yol Anadır’
8-‘Kurumlarda Canla Başla Çalışan Kadınlarımız Yönetimlerde Yok’-VİDEO
9-‘Kadının Bir Eli Beşik, Diğer Eli Dünyayı Sallar’-VİDEO
10-‘Alevi Kurumlarında Kadın Yoksa, Aleviliği Konuşmanın Da Ciddiyeti Yok’
11-‘Talip Kadınlar Da Ana’yı Aramaz Oldu’-11-VİDEO
12-‘Kadınlar Aktif Olup “Ben De Varım” Desinler’
13-‘Meydanda Gönül Birlemeye Gelenler Hep Kadınlar’-13 VİDEO
14-‘Karar Alıcıların Erkeklerden Oluşması Alevilik Için Büyük Tehlike’-VİDEO
15-‘Dedelerimiz Bencil Davranıyor; Anaları Ceme Çağırmalılar’-VİDEO
16-‘Alevi Kurumlarındaki Yapı Kadınları Çok Dışlıyor’-VİDEO
17-‘Alevi Kadınların Sahnesi Erkeklerce Işgal Edildi’-VİDEO
Yoruma kapalı.