PİRHA – İzmir Kadın Platformu’nun çağrısıyla bir araya gelen yüzlerce kadın, ‘Kapitalizme, yoksulluğa, savaşa, şiddete, ayrımcılığa, ataerkiye karşı buradayız’ şiarıyla yürüyüş gerçekleştirdi.
Haberin Videosu
İzmir Kadın Platformu öncülüğünde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü etkinliği yapıldı. Alsancak ÖSYM önünde bir araya gelen yüzlerce kadın Türkan Saylan kültür Merkezi’ne doğru yürüdü. Kadınlar hep bir ağızdan “Gülistan Doku nerede?” diye sorarak kadın cinayetlerine, taciz ve tecavüze dikkat çekti.
Yürüyüşe HDP Muş milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve çok sayıda kadın örgütü katıldı.
Sık sık ‘Gülistan Doku nerede? Asla yalnız yürümeyeceksin, jin jiyan azadi, kadın yaşam özgürlük’ sloganlarının atıldığı yürüyüşte bir de açıklama yapıldı. Açıklama Türkçe, Kürtçe ve Arapça okundu.
“ATAERKİYE KARŞI EŞİTLİK VE ÖZGÜRLÜK TALEPLERİ İLE SOKAKLARDAYIZ”
Açıklamayı okuyan Eren Saran, “8 Mart 1857’de ABD’de ağır çalışma koşullarına, uzun çalışma saatlerine ve düşük ücretlere karşı greve çıkan dokuma işçilerine polis saldırısı sonucu çoğunluğu kadın 129 işçi yanarak can verdi. İkinci Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda Clara Zetkin’in önerisiyle 8 Mart 1910 yılından beri kadınların birlik mücadele ve dayanışma günü olarak sokaklara çıktığı gün oldu.
Tam 120 yıldır her yıl 8 Mart’ta biz kadınlar olarak dünyanın her yerinde kapitalizme, yoksulluğa, savaşa, şiddete, ayrımcılığa, ataerkiye karşı eşitlik ve özgürlük talepleriyle sokaklara çıkıyoruz.
Bugün de yine aynı sebeplerle sokaktayız. Her gün bir kız kardeşimiz, şiddet yüzünden, yoksulluğun, yoksunluğun, yalnızlığın bunaltması yüzünden, ağır çalışma koşulları, uzun mesailer ve iş yerinde alınmayan önlemlerin yarattığı işçi cinayetleri yüzünden aramızdan koparılırken; biz, kopmaz bağlarla birbirimize sarılmak, o bağlarla birbirine ve hayata sımsıkı tutunan kadınların sayısını çoğaltmak üzere buradayız” ifadelerini kullandı.
“YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI”
Tek adam iktidarının ekonomide, siyasette, eğitimde, sağlıkta, toplumsal yaşamın her alanında sürdürdüğü kadın politikası kadınların evde, işte, okulda, fabrikada, sokakta her alandaki eşitsizliğini giderek derinleştirdiğini belirten Sümen, şöyle devam etti:
“Kadına yönelik şiddet daha da artırıyor. Her ay onlarca kadın katlediliyor, yüzlercesi şiddet görüyor, tecavüze uğruyor. Kadına yönelik şiddeti önlemek bir yana, daha da katmerlendirecek yargı ve meclis kararlarına imza atılıyor. Mücadeleyle kazanılmış ve yasalarla garanti altına alınmış haklarımıza göz dikiliyor, uluslararası sözleşmeler ve yasalar kaldırılmak isteniyor.
İşçi, emekçi, genç, yaşlı, Türk, Kürt, Ermeni, Suriyeli, göçmen, biseksüel, lezbiyen kadınlar ve transerkekler, nonbinaryler, queerler olarak gün geçtikçe daha fazla tedirgin olarak çıkıyoruz sokağa; sokaklar bizler için giderek daha güvensiz hale geliyor. Milyonlarcamız ev içinde yaşadığı şiddetle baş başa; başvuracağımız devlet mekanizmaları çalışmıyor, şiddetten kurtularak yeni bir yaşam kurma olanakları gün geçtikçe daha da daraltılıyor çünkü.”
“KADIN YAŞAM ÖZGÜRLÜK – JİN JİYAN AZADİ”
Açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Çalışmak için daha yola çıkarken ayrımcılıkla, eşitsizlikle karşı karşıya kalıyoruz. İşe ulaşım dert, iş yerinde çalışmak dert, çalışarak geçinmek dert, geçim zorluklarıyla hayatı sürdürmek dert! Genç kadınlar olarak ne istihdamda ne eğitimde yer alabiliyor, çalışmak istediğimizde ‘eğitimsizlik’, eğitim almak istediğimizde ‘parasızlık’ yüzünden iki kat zorluk çekiyoruz. Yurtta barınmak, kampüste var olmak, sokakta özgür olmak genç kadınlara çok görülüyor!
Çocukların, hanedeki engelli ve yaşlıların bütün hayati ihtiyaçlarını tek başımıza karşılamak zorunda bırakılıyoruz. Kreş yok, engelli ve yaşlı bakım merkezi yok, bakım yükünü kadının sırtından alacak bir devlet politikası yok! Kadınlar hayatlarının en verimli, en hayat dolu zamanlarını ömür törpüsü bakım yükleri ve ev işleriyle harcamak zorunda bırakılıyor. Sermaye yanlısı AKP iktidarının ‘muhafazakar toplum’inşası planının bir parçası olarak kadınlar gelenek ve din kıskacında kuşatılıyor, evin yüksek duvarları ile sanayinin acımasız dişlileri arasında çiğnenmeye mahkum ediliyor.
“KADIN EMEĞİNİN SÖMÜRÜLMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ”
Sebebi olmadığımız krizin tüm yükü herkesten çok biz kadınların omuzuna yıkılıyor. Erkek egemen kapitalist sistem yüzünden kadınlar esnek, kuralsız, güvencesiz, kayıt dışı bir biçimde, kat kat sömürülerek, doğum izni, süt izni, kreş hakkı gibi haklarımıza tek tek göz dikilerek çalışmak zorunda bırakılıyor. Hem evde hem işte çalışan kadınlar, işyerlerinde aynı işi yapan erkeklere oranla daha düşük ücretler alıyor. Ne kadar çalışırsak çalışalım yoksulluk derinleşiyor, yoksulluk derinleştikçe şiddet ve sömürü katmerleniyor. İşten atılmalarda ilk olarak kadınlar hedef alınıyor, bu yüzden kadınlar üretim ilişkilerinin dışına itilerek ev içerisine ve ‘aileye’ hapsediliyor. Bugün dünden daha çok kadın iş aramaktan vazgeçiyor ve eve hapsolmuş kadınlar işsizler ordusundan sayılmıyor. Bu ülkede binlerce kadının parça başı işlerle emeği görünmezleştiriliyor, emeklilik hakkı yok sayılıyor!
Her alanda kadın emeği sömürüsüne de, emeğimizi gasp etmenize de izin vermeyeceğiz.
“KRİZİN YÜKÜ PATRONLARA; YAŞASIN İŞ EKMEK ÖZGÜRLÜK MÜCADELEMİZ”
Her gün yeni bir adaletsiz yargı kararına uyanıyoruz. Nadira Kadirova, Yelda, Rabia Naz cinayetlerinde olduğu gibi katiller erkek devlet ve yargı eliyle korunuyor. Salıverilen kadın katilleri, hakkında soruşturma bile açılmayan çocuk istismarcıları, adeta pohpohlanan taciz, tecavüz failleri, indirim üstüne indirim alarak cezaları kuşa çevrilen kadın düşmanlarıyla şiddet, taciz ve istismar adeta teşvik ediliyor. Binlerce trans, biseksüel, lezbiyen cinsel yönelimleri nedeniyle yok sayılıyor, katlediliyor, katilleri aklanıyor.
“GÜLİSTAN DOKU NEREDE?”
Buradan bir kez daha sesleniyoruz. Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz kalmadı. Emeğimizi sömüren, şiddeti körükleyen yasa ve uygulamalarınızı kabul etmiyoruz. Sözde eşitlik değil gerçek eşitlik istiyoruz. Her gün sokaklarda, adliye önlerinde, sosyal medyada, kadın ve lgbti+ derneklerinde, hukuk kurumlarında gerçek adalet için dayanışmayı büyütmeye devam edeceğiz. Şule Çet, Alara Karademir, Helin Palandöken davalarında olduğu gibi adaleti siz sağlamayacaksanız, kadın dayanışması sağlayacak. Bugün buraya bu dayanışmayı daha da büyütmeye geldik . Ve tekrar soruyoruz. Gülistan Doku nerede? Rabia Naz, Nadira ve Yelda’nın cinayet davasında neyi örtbas etmek istiyorsunuz, kimi koruyorsunuz?
“ERKEK ADALET DEĞİL GERÇEK ADALET”
Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele vaadiyle iktidara gelen AKP hükümeti, Elazığ depreminde Kızılay tartışmalarıyla ortaya saçıldığı gibi ülke yer altı ve yer üstü kaynaklarını yandaş sermayeye peşkeş çekip, karşılığında kamu kurumları aracılığıyla cemaatlere para aktarırken, vergilerinin hesabını soran kamu emekçilerine, ağaca, torağa, suya sahip çıkan, köylü kadınlara polis copları, tazyikli su, biber gazı ile saldırıyor. Aynı erkek devlet şiddetine karşı dünya kadınlarıyla dayanışma için dans eden, duruşma salonlarında dava takibi yapan kadınları yerlerde sürüklüyor, gözaltılarla davalarla sindirmeye çalışıyor. Cevabımız hazır,
“SUSMUYORUZ KORKMUYORUZ İTAAT ETMİYORUZ”
İçeride ve dışarıda savaş politikasındaki ısrar en çok kadınlara zarar veriyor. Irak’ta, Suriye’de, Libya’da girişilen her operasyon bir yandan binlerce dolara yani daha çok yoksulluğa mal olurken, diğer yandan binlerce insan yerinden yurdundan ediliyor, en çok da kadınlar ve çocuklar mülteci olmaya itiliyor. En son İdlib’de gerçekleşen saldırıda olduğu gibi yoksul ailelerin ocağına ateş düşüyor. Ölen askerlerin ardından annelerinden “vatan sağ olsun” demesi bekleniyor.
Suriye politikasında sıkışan AKP iktidarı, mültecileri Avrupa ülkelerine karşı koz olarak sınırlara sürüyor. Bu karda kışta, kadın çoluk çocuk demeden insani tüm koşullardan uzak bir şekilde sınırda beklemelerine, umutlarının, hayatlarının tükenmesine, insan kaçakçılarının elinde ölüme gitmelerine göz yumuluyor.
Emperyalist çıkarlar uğruna girişilen savaş, asıl sebebi göçmenlermiş gibi gösterilerek yoksul halklar birbirine kırdırılıyor.
Sınırlara gitmeyen binlerce göçmen kadın, yaşadıkları korku bir yana, daha çok sömürü, baskı ve tacize maruz kalıyor, kimlik problemi, geri gönderme kararları yüzünden yaşadıklarına ses dahi çıkaramıyor.
Silah tekellerinin çıkarını “milli çıkar” diye önümüze serenler bilsinler ki, bizim sizin kârınıza feda edeceğimiz ne bir çocuğumuz ne de bir canımız var. Ülkede demokrasi, bölgede barış istiyoruz. Suriye topraklarından çıkılmalı, bölgeye emperyalist müdahalelere son verilmelidir.
“KADINLAR SAVAŞ İSTEMİYOR”
Her gün televizyonlardan, gazetelerden, sosyal medyadan, ders kitaplarından, okul sınıflarından kadınların ‘insanlığını’ sorgulayan karanlık fikirler; adına din adamı, akademisyen, gazeteci, dernek yöneticisi, devlet adamı denen gericilik odakları tarafından boca ediliyor üzerimize! Kadınları erkeklerle eşit görmeyen, kadınları eşit haklara sahip yurttaşlar değil, adeta erkeğin köleleri haline getirmek isteyen, kadınların mücadeleyle kazanılmış haklarını bu karanlık zihniyetleriyle yok etmeye çalışanlar günden güne daha güçlü çıkarıyorlar seslerini. Çünkü bu cüreti onlara devletin tüm olanaklarını ve kurumlarını kullanan iktidar veriyor!
Biz biliyoruz ki bu karanlık ancak bin bir derdin ortasında bir başına kalmak istemeyen, birlikte olursak güçlü olacağını bilen kadınların dayanışmasıyla aydınlanır. Bunun için buradayız.
“BARIŞTA ISRAR EDEN KADINLARIZ”
Ve biz yalnızca Türkiye’de değil, dünyadayız. Biz Hindistan’da ödenmeyen ücretlere karşı greve çıkan 30 bin sağlık emekçisi; Meksika’da katledilen kadın cinayetlerine karşı sokaklara çıkan kadınlarız; Irak, Lübnan, Rojava, Ekvador ve Şili’de kapitalizme, emperyalist savaşlara karşı insanca bir yaşam ve eşitlik talepleriyle sokaklara çıkan halkların en önünde yer alanlarız. İsviçre’de gerçek eşitlik, ücrette adalet talepleriyle mücadeleyi büyüten; Irlanda’da, Arjantin’de kürtaj hakkı için sokakları dolduran kadınlarız.
Biz Gaziemir serbest bölgede sendikalaştığı için işten atılan Sf Trade işçileriyiz; sendikal hakları için direnen Bergama Belediyesi işçileriyizbiz daha iyi koşullarda çalışmak ve yaşamak isteyen, atölyelerde, fabrikalarda, hastanelerde, okullarda, tarlalarda olan kadınlarız, biz ölmek istemiyoruz diyen Emine Bulut’uz; biz halkların kardeşliği diyen, barışta ısrar eden kadınlarız; biz ötekileştirilmeye, yok sayılmaya karşı mücadele eden lezbiyen, biseksüel, translarız.
“KADINLAR ARTIK SUSMAYACAKLAR SUSMAYACAKLAR SUSMAYACAKLAR”
Kapitalizme, cinsel, sınıfsal, ulusal sömürüye, ataerkiye, baskı ve zorbalığınıza karşı dayanışmayla güçlenecek, dünyayı değiştirmek için mücadelemize devam edeceğiz.
Eşit, özgür, bir yaşam için, krize, savaşa, şiddete, sömürüye karşı yan yana gelmeye, sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Daha fazla kar isteyen sermayenin ve sermaye yanlısı AKP/ Erdoğan iktidarının yarattığı ekonomik krizin faturasını ödemeyeceğiz, biz kadınlar, sömürüye karşı emeğimize sahip çıkıyoruz! Eşit işe eşit ücret talep ediyoruz! Doğum izni süresinin 20 haftaya çıkarılmasını istiyoruz. 30 işçinin çalıştığı işyerlerine cinsiyete bakılmaksızın kreş zorunluluğunun getirilmesini istiyoruz. Her mahalleye ücretsiz kreş ve bakım evleri istiyoruz. Kayıt dışı, kuralsız, esnek ve yarı zamanlı çalışmanın yasaklanmasını, kadınlara güvenceli iş olanaklarının yaratılmasını istiyoruz. Mülteci haklarının tanınmasını istiyoruz. Kadın danışma ve dayanışma merkezleri, tecavüz kriz merkezleri açılmasını istiyoruz. Kadın cinayetlerinde iyi hal indirimlerinin sona ermesini istiyoruz. KHK’larla bir gecede ekmeğinden olan, sosyal ve politik yaşamdan uzaklaştırarak eve kapatılmak istenen kamu emekçisi kadınların işe geri dönmesini istiyoruz. Mücadelelerle kazanılmış, kayyumlar ve tutuklamalarla elimizden alınmak istenen eş başkanlık hakkımızı elimizden almanıza izin vermeyeceğiz. Erkek şiddeti ile katledilen, katilleri aklanmaya çalışılan kadınların hesabını hep birlikte soracağız. Daha önce defalarca geri çektirdiğimiz o yasayı meclisten geçirtmeyecek, çocuk istismarını aklatmayacağız. İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı yasa, nafaka hakkı gibi haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Yaşanılabilir bir dünya için barışı, laikliği, eşitliği savunmaya devam edeceğiz.”
Etkinlik, ‘Jin jiyan azadi, bir kişi daha eksilmeyeceğiz, kadın yaşam özgürlük, asla yalnız yürümeyeceksin, Gülistan Doku nerede’ sloganları, çekilen halaylar ve Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu’nun performans gösterisi ardından son buldu.
PİRHA/İZMİR
Yoruma kapalı.