PİRHA- İHD İstanbul Şubesi yönetici ve üyeleri, İstanbul Radyosu önünde, 42. yılında 12 Eylül Darbesini yaptığı açıklama ile protesto ederek, “Ne darbe ne diktatörlük, acil demokrasi, acil insan hakları!” dedi. Açıklamayı okuyan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, “Devasa sorunlar ile 12 Eylül zihniyeti halen iş başında” ifadesini kullandı.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesi olan 12 Eylül Askeri Darbesi’nin üzerinden 42 yıl geçti. Darbe sonrasında 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 50 kişi idam edildi, 171 kişinin ‘işkenceden öldüğü’ belgelendi. 12 Eylül’de yaşanan insan hakkı ihlalleri ve işkenceler hala gündemde.
İHD (İnsan Hakları Derneği) İstanbul Şubesi de, 12 Eylül Askeri Darbesi’nin duyurulduğu İstanbul Radyosu önünde, darbeyi protesto etti.
“12 EYLÜL ZİHNİYETİ HALEN İŞ BAŞINDA”
İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri tarafından yapılan açıklamada, “Üzerinden tam 42 yıl geçti ancak halen 82 tarihli darbe anayasası ile yönetiliyoruz ve darbe anayasası ile hayatımıza sokulan kurumlar yanında, insan hakları normlarının, demokrasi ilkelerinin ve yürürlükteki hukukun yok sayılması, hak ve özgürlükleri kullanılamaz hale getiren yasak ve baskılar, nefret saldırılarının ve ırkçılığın desteklenmesi, tüm itirazların susturulması amacıyla işkence ve kötü muamelenin yaygınlaştırılması, hukuki dayanaktan yoksun tutuklama ve cezalar, her yıl yenileri eklenen yüzlerce hapishane, infaz uygulamaları ile ölüme terk edilen mahpuslar, güvenlik soruşturması bahanesi ya da asılsız suçlamalarla muhaliflerin iş akitlerinin feshi ve benzeri devasa sorunlar ile 12 Eylül zihniyeti halen iş başında” dedi.
“İNSANLIĞA KARŞI SUÇLAR GÖZ ARDI EDİLDİ”
AKP’nin, uzun iktidar dönemi boyunca sadece kısmi anayasa değişikliklerine imza attığını ve darbelerle hesaplaşmayı göstermelik bir 12 Eylül yargılaması ile sınırlandırdığını aktaran Yoleri, “İşlenen insanlığa karşı suçları göz ardı eden bu göstermelik yargılamada, işkence ile öldürülenlerin hesabı sorulmadı, gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır, Mahmut Kaya, Hüseyin Morsümbül, Nurettin Öztürk, Zeki Altunbaş, Hayrettin Eren, Nurettin Yedigöl, Süleyman Cihan, Mustafa Hayrullahoğlu, Maksut Tepeli ve idam edildikten sonra bedenleri kaybedilen İlyas Has ve Veysel Güney için adalet arayışına dahi girilmedi. 12 Eylül zihniyetinin yarattığı 90’lı yıllar kabusu ve 12 Eylül 1994 günü Kenan Bilgin kaybedilmesi ile darbe arasında bir bağ kurulmadı” diye konuştu.
“HAK İHLALLERİ, KEYFİYET, HUKUK DIŞILIK DEVAM ETTİRİLMİŞTİR”
Yoleri, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İktidar bununla da kalmadı, ’15 Temmuz darbe girişimi’ sonrasında ilan ettiği ve iki yıl süren OHAL, 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan anayasa değişikliği, 31 Temmuz 2018 tarihinde yürürlüğe giren ve OHAL yetkilerinin devamını sağlayan 7145 sayılı torba kanun ve devamında 2020 yılında çıkarılan yeni Bekçiler Kanunu, Çoklu Baro Yasası, Sosyal Medya Sansür Yasası, ceza infazında eşitsizliği derinleştiren ve işkenceye zemin hazırlayan, sivil toplum örgütlerine kısıtlamalar getiren yasal düzenlemeler, 20 Mart 2021 tarihinde İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ve hak ve özgürlüklere getirilen yasak uygulamaları ile 12 Eylül’ü daha da pekiştirdi ve hükümetin OHAL yetkilerini 3 yıl süreyle yeniden uzatan yasanın 18 Temmuz 2021 tarihinde kabulü ile rejim, OHAL koşullarının ötesine geçtiğini ve rejimin otoriter tarzda yeniden yapılandırılması amacıyla hareket ettiğini göstermiş oldu.
Geçen yılki açıklamamızda; “Hükümetin OHAL yetkilerini 3 yıl daha uzatan bu son düzenlemenin; 2023 için planlanan milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimi ile 2024’teki belediye seçimlerinin güvenliğini tehlikeye sokacağı, demokratik seçim faaliyetini engelleyeceği, işkence yasağı, toplantı ve gösteri yürüyüşü, ifade özgürlüğü, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ve seyahat özgürlüğünü doğrudan sınırlandıracağına yönelik eleştirilerin dikkate alınmaması da demokrasi ve insan haklarından uzaklaşmaya devam edileceğini göstermektedir. Malesef hak ve özgürlüklerin hukuka aykırı müdahaleler ve keyfi yasak kararları ile kullanılamaz hale getirildiğine tanık olduk 2022 yılı boyunca.
Özetle geçen yıl olduğu gibi son bir yılda yine anayasa ve yasalar dahil, hukuk normlarının bağlayıcılığı yok sayılmış, anayasa ve uluslar arası insan hakları sözleşmelerine aykırı, hak ve özgürlükleri yok sayan yeni düzenlemeler yapılmış, hak ve özgürlüklerin ihlaline karşı siyasi iktidarı durduracak, denetleyecek mekanizmalar tamamen ortadan kaldırılmış, halk hukuk güvenliğinden yoksun bırakılarak hak ihlalleri, keyfiyet/ hukuk dışılık devam ettirilmiştir.
“HÜKÜMETİ İSPATA ÇAĞIRIYORUZ”
Geçen yıl rejimin otoriterleşme yönündeki ısrarına vurgu yapmıştık. Bu yıl otoriter bir rejimin kalıcı olarak yapılandırıldığından söz ediyoruz. Bir defa daha hatırlatıyoruz; darbeleri önlemek için yapılması gereken bellidir; darbe kurumlarını kapatmak, hak ihlallerine neden olan yasaları tüm sonuçları ile ortadan kaldırmak, darbecileri ve darbe sürecinde işlenen suçları cezalandırmak, darbe nedeniyle doğan zararların giderimini de kapsayacak şekilde onarıcı adaleti sağlamak, hak ve özgürlükleri evrensel ölçülerde genişletmek ve baskıdan kurtarmak, demokratik ve özgürlükleri esas alan yeni bir anayasa yapılması, demokratikleşme yanında çatışma çözümü ve pozitif barışı sağlamak ve kurumsallaştırmak. Otoriterleşme yolundaki ısrarına rağmen, darbe karşıtı olduğunu söylemekten vazgeçmeyen hükümeti; 12 Eylül’e ve darbelere karşı olduğunu ispata çağırıyoruz.”
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.