PİRHA- HDP Grubu adına Meclis Genel Kurulu’nda söz alan Mersin Milletvekili Rıdvan Turan yaptığı konuşmada, “25 milyon civarında bir halkın talepleri yok sayılmışsa artık o taleplerin hiçbir tanesi ‘teknik mesele’ paranteziyle izah edilemez. Aleviler örgütlüdür, Alevilerin gelecek toplum tasarıları vardır, Alevilerin anayasal talepleri vardır, Alevilerin Alevi olmaktan kaynaklı hakları vardır, inançlarının hakkı vardır” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) adına Meclis Genel Kurulu’nda söz alan Mersin Milletvekili Rıdvan Turan, Meclis’te görüşülmeye başlanılan ve torba yasa içerisinde yer alan cemevleriyle ilgili düzenlemeye ilişkin konuştu.
Alevilerin Meclis önünde yapmak istediği eyleme polisin sert bir şekilde müdahale ettiğini anımsatarak konuşmasına başlayan Turan, Alevi toplumunun başta eşit yurttaşlık talebi olmak üzere diğer tüm taleplerinin yok sayıldığını vurguladı.
“İKTİDARIN FERMANINDAN ALEVİLER İÇİN HAYIRLI BİR ŞEY ÇIKMAZ”
Turan, cemevleriyle ilgili düzenlemenin torba yasa içerisinde Meclis’e getirilmesine tepki göstererek şunları dile getirdi:
“Şimdi, bir torba kanunuyla daha karşı karşıyayız. Usule ilişkin değerlendirmeyi eğer zaman kalırsa yapacağım. Çünkü bu torba kanun, usulü değerlendirmeden ziyade içerik açısından değerlendirmeyi çok daha fazla hak ediyor. Burada Alevilere ilişkin önemli bir madde var bilindiği gibi ve iktidar -tırnak içinde- bir açılım süreci takip ediyor. Ama Recep Tayyip Erdoğan’ın Şahkulu Dergâhı’nda başlattığı açılım bugün Meclisin kapısında İçişleri Bakanının biber gazıyla sona erdi; çok sayıda insan yaralandı, gazın etkisi altında kaldı, bazı cemevi dedelerimiz hastaneye kaldırıldı. Yani herkes tabii şuradan bir sonuç biçiyor: Şimdi, kendileri hakkında, kendi gelecekleri hakkında söz söyleneceği vakit, Alevi toplumunun bu memleketin, milletin temsilcisi olduğu söylenen, Meclise gelip derdini izah etmesi kolluk zoruyla ortadan kaldırıldıktan sonra, iktidarın fermanlarında Alevilere yönelik olarak hangi hayırlı şey çıkar? Herkesin baktığı yer burası. Buradan hareketle de biz Aleviler, bu maddelerin Alevi toplumunun çıkarıyla uzak, yakın hiçbir alakasının olmadığını buradan bir kez daha ilan etmek istiyoruz.”
“ALEVİLERİN MESELESİ ELEKTRİK, SU DEĞİL”
Alevilerin on yıllardır yok sayıldığını, inkar politikasına maruz kaldığını söyleyen Turan, “Değerli arkadaşlar, teklif sahiplerinin anlamadığı mevzu temel olarak şu: Teklif sahipleri diyorlar ki ‘Ya, bu, teknik bir düzenlemedir. İşte, şu şu şu maddelerde, elektrikte, suda, şunda, bunda cemevlerine -tırnak içinde söylüyorum- güzellik yapıyoruz.’ Dolayısıyla teknik bir düzenlemeyi, teknik olma vasfından çıkartarak memleketin böyle önemli bir meselesini, bir politik mesele gibi ele alınmasını doğru görmüyorlar; oysa, tam da anlamadıkları şey işte bu. Yani yüzlerce yıldan beri bir yok sayılmışlığın, yüzlerce yıldan beri katliamlara uğramışlığın, yüzlerce yıldan beri inancı yasaklanmışlığın Meclise sunulacak herhangi bir kanun teklifindeki izahı ne kadar teknik olursa olsun, o sonuna kadar politik bir meseledir ve Aleviler, bizler bu meseleyi politik bir mesele olarak görüyoruz. Bizim açımızdan ne su meselesidir ne elektrik meselesidir ne başka bir şeydir” diye konuştu.
“ALEVİ-BEKTAŞİ ANLAYIŞI ON YILLARDIR TASFİYE EDİLMEYE ÇALIŞILIYOR”
Turan konuşmasına şöyle devam etti:
“Eğer iktidarlar böyle bir meseleyi çözmekte yüzlerce yıldan beri -Selçuklu’dan başlatıyorum bunu- Selçuklu’dan Osmanlı’ya, genç cumhuriyete ve bugüne kadar imtina etmişlerse, şu anda 25 milyon civarında bir halkın talepleri yok sayılmışsa artık o taleplerin hiçbir tanesi “teknik mesele” paranteziyle izah edilemez. Bu meseleler bu sorunun çözümsüz bırakılmasından kaynaklı olarak her biri başından sonuna kadar politik bir mesele hâline gelmiştir. Politik bir mesele hâline gelmiştir çünkü bu ülkeyi yönetenlerin Alevilere borcu vardır, bu borç bugüne bakiye olarak kalan ta Selçuklu’dan bugüne kadar sürgit devam eden binlerce Alevi katliamının, Alevi yok sayılmışlığının bakiyesidir. Kanuni Sultan Süleyman’ın Ebussuud Efendi’sinin Aleviler için neler söylediğini, hangi fetvaları verdiğini unutmadık. Kızılbaşların canının, malının helal olduğuna, onlarla savaşırken şehit düşenin mutlaka cennetle ödüllendirileceğine ilişkin fetvaları unutmadık. II. Mahmut zamanındaki devasa Alevi kırımlarını, Alevilerin bütün ibadethanelerinin adım adım yok sayıldığını, yeniçerileri bir modernleşme hamlesiymiş gibi tasfiye ederken aslında Bektaşi-Alevi anlayışına yönelik büyük bir tasfiye hareketinin başlatıldığını, o dönemin vakanüvislerin ifadesiyle boğazın yeniçeri kanından kıpkırmızı olduğu gerçeklikleri unutmadık. Dolayısıyla, bir bakiyeyi bugün konuşacaksak her şeyden önce bir hesap alışverişine ihtiyacımız var.
“CEMEVLERİNE YÖNELİK KAYYUM SİYASETİ İZLENİYOR”
Nasıl ki değerli arkadaşlar, Osmanlı’da II. Mahmut Dönemi’nde Alevi dergâhlarına Nakşibendi şeyhlerinin atanması o dönem açısından bir kayyum siyasetiyse, bu kayyumcu rejimin biz kendi belediyelerimizde bir başka biçimini görüyoruz ama bu kayyumcu rejimin bir başkası Alevileri, Alevi inancını Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlamak suretiyle de kendini ortaya koymaktadır. Hayırdır ya? Biz folklor ekibi miyiz, kılıç kalkan ekibi miyiz? Biz sayısı 25 milyonu bulan, bu memlekette eşit ve özgür bireyler olarak yaşayan, vergisini veren, insanca yaşamak isteyen, inancı saygı görsün isteyen, ibadethanesi ibadethane sayılsın isteyen, Diyanet İşleri Başkanlığının haksız ve hukuksuz yaklaşımlarından muzdarip olan milyonlarız. O sebeple, bu yaklaşım, bu Kültür Turizm Bakanlığı meselesi zaten baştan bu maddelere karşı Alevi toplumunun nasıl bir duygu durumunda olduğunu açık, net bir biçimde bize gösteriyor. Bugün Dışişleri Bakanı dedi ki: “Avrupa Birliği hedefimize bağlıyız, aynen arkasındayız.” E, tabii, şimdi, Avrupa Birliğine üye ülkeler pek çok yerde daha önce açılmış davalar sebebiyle cemevlerini ibadethane olarak tanımış durumdalar. Ya, acaba bu memleketi yönetenler hiç mi utanmaz? Yani kendi vatandaşına tanımadığı özgürlüğü o vatandaşı gidip Avrupa’da yaşayabiliyor. O ülkelerde cemevi; kilise gibi, cami gibi, havra gibi, sinagog gibi bir ibadethane statüsündeyken bu memleketi yönetenler bu 25 milyona yaptığı zulümden hiç mi utanmaz? Utanmaz, biliyorum çünkü zaten burada işin aslı bir hegemonyanın ilanihaye, sürgit devam etmesidir; Alevilerin eşit vatandaş olarak yaşaması değildir. Alevi’nin ancak ve ancak Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yani Hanefi Sünni İslam yorumu tarafından belirlenmiş olan alan içerisinde kalıp devletin kendi Alevisi hâline dönüşmesini sağlamaktır. Yağma yok, o işler çoktan geçti. Aleviler örgütlüdür, Alevilerin gelecek toplum tasarıları vardır, Alevilerin anayasal talepleri vardır, Alevilerin Alevi olmaktan kaynaklı hakları vardır, inançlarının hakkı vardır. O nedenle, en azından toplumumuzdaki Alevilerin durumunun Avrupa’dakilere yaklaştırılması gerekli.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.