PİRHA- Partisinin grup toplantısında konuşan HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Kürt sorunu barışçıl ve demokratik bir şekilde çözülmek üzere hala dört parçada sorun olarak devam ediyor. Eğer siz Filistin’de, Libya’da herhangi bir Orta Doğu ülkesine barışı taşıyacağım diyorsanız öncelikle barışı kendi topraklarınızda tesis edeceksiniz” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) ilk Meclis Grup Toplantısı’nı gerçekleştirdi. Toplantıda konuşan HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, siyasi gelişmelere dair değerlendirmelerde bulundu.
“YOLUMUZA HEDEP OLARAK DEVAM EDİYORUZ”
Kobanê Davası’nda yargılanan siyasetçileri ve cezaevlerinde tutsak bulunanları selamlayarak konuşmasına başlayan HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Yeni bir isimle yola devam ediyoruz ancak aynı paradigmayla, aynı ruhla mücadele azmi ile HDP’ye dönük kapatma davasına karşı, Türkiye’nin dört bir yanında halkın verdiği cevapla HEDEP olarak devam ediyoruz. PTT kargosu ile çocuğunun cenazesi geldiği halde, “Ben hala barış istiyorum” diyen anaların sembolleştiği barış annelerinin gerçekleştirdiğimiz kongremize ruh kattı. Yaşamın her alanında mücadele eden kadınlar, Türkiye’de iyice geleceksizleştirilen, yarını göremeyen, yarının umudu olan gençlerle kongremize güç kattı” diye ifade etti.
“İSRAİL BİR AN ÖNCE SİLAHLARI SUSTURSUN”
Filistin’de yüzlerce insanın yaşamını yitirdiğini belirten Hatimoğulları, “Her gün yüzlerce insan bu savaşta yaşamını kaybediyor. Bütün dünyadan bir çağrı yükseldi. İsrail bir an önce ateşkes ilan etsin. İsrail bir an önce silahları sustursun, Filistin halkının kendi topraklarında nefes almasının önü açılsın. 2 milyon Filistinlinin yaşadığı Gazze, daracık bir coğrafya. Zaten 100 yıla yakındır İsrail’in bu bölgede yürüttüğü siyaset, işgal politikası, 2 milyon insana küçücük bir alanı dar etmiş durumda. Gazze şu anda açık bir hapishane konumunda. Bununla yetinmiyor, Filistinlileri Gazze’den kovmak, orayı Filistinsizleştirmek kendi topraklarına katmak için Filistin’i haritadan silmek için çok ciddi adımlar atıyor. Bu savaşı böyle okumak durumundayız” dedi.
“AKP İKTİDARI GERÇEK ANLAMDA FİLİSTİN HALKININ YANINDA DEĞİL”
Türkiye’deki iktidarın kan ağlayan mazlum Filistin halkının gerçek anlamda yanında olmadığına işaret eden Tülay Hatimoğulları, şunları ifade etti:
“Sadece Türkiye’de iç siyaseti tahkim etmek kendi tabanına şirin gözükmek için Filistin’in yanındaymış gibi davranıyor ve timsah gözyaşları akıtıyorlar. Burada Cumhur İttifakı’na MHP-küçük ortak dahildir ‘Ben Filistin’e seve seve giderim’ diye bugün de açıklama yaptı. Buradan kendilerine soruyorum; AKP iktidarı döneminde İsrail ile geliştirilmiş olan ticari ve askeri anlaşmalar katlanarak artmış durumda. Sadece askeri anlaşmalardan vazgeçmeyi düşünüyor musunuz, ey iktidar? Siz bu anlaşmalardan vazgeçmeyi düşünmüyorsanız siz Filistin halkının yanında olamazsınız. Siz olsa olsa Türkiye’deki Müslümanları sadece kandırmaya çalışmış olursunuz. Biz buradan HEDEP olarak mazlum Filistin halkının yanında olduğumuzu ifade ediyoruz ve onlar için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız. Bütün dünya kamuoyuna ve ayrıca taraflara buradan sesleniyoruz; Filistin’de devam eden bu saldırıların bir an önce bitmesi, sivil insanların yaşamını kaybetmesinin önüne geçilmesi için ne gerekiyorsa herkesin bir an önce seferber olması lazım.”
“AKP İKTİDARININ, ÖNCELİKLE KENDİ TOPRAKLARINDA BARIŞI TESİS ETMESİ LAZIM”
İsrail’in Filistin halkına yaşattıklarını bu AKP iktidarının Rojava’da 2011 yılından beri Kürtlere yaşattığını dile getiren Hatimoğulları, “O topraklar tıpkı Gazze nasıl insansızlaştırılmak isteniyorsa, nasıl Filistinliler Sina Yarımadası’na ya da Necef Çölü’ne gönderilmek isteniyorsa aynısını AKP iktidarı Efrîn’de yaşayan Kürt halkını oradan göndererek, zorla göç ettirerek göç etmeyeni de katlederek nasıl yaptıysa şimdi bunu sürdürmek istiyor. Rojava’da demografik yapıyı değiştirerek bizim komşularımız olan, oranın kadim halkı olan Kürt halkı ve diğer halkları o coğrafyadan sürerek ne yazık ki yerine kendi yandaşlarını yerleştirmek, yerine farklı kesimleri yerleştirerek demografik yapıyı değiştirmek istiyor. İşte Türkiye’ye neden 5 milyon mülteci geldi biliyor musunuz? Bunun kapılarını AKP neden açtı? İnanın mültecileri sevdiği için değil, mülteciliği araçsallaştırdığı için bu politikayı izledi ve şu anda en büyük projesi büyük bir demografik yapı değişimini sağlayarak buradaki insanları götürüp oraya yerleştirmek ve bölgeyi Kürtsüzleştirmek. Buradan bir kez daha diyoruz ki Suriye topraklarından elinizi çekin. AKP iktidarına ve bu rejime bir kez daha diyoruz ki bir an önce bütün silahlı unsurlarınızı Kuzey ve Doğu Suriye topraklarından hemen çekin. Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmek üzere halen sorun olarak devam ediyor. Eğer siz Filistin’de, Libya’da herhangi bir Ortadoğu ülkesine barışı taşıyacağım diyorsanız öncelikle barışı kendi topraklarınızda tesis edeceksiniz” dedi.
“KÜRT SORUNU, BARIŞÇIL VE DEMOKRATİK BİR ŞEKİLDE ÇÖZÜLMEYİ BEKLİYOR”
Hatimoğulları, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik bir şekilde çözülmek üzere hala dört parçada sorun olarak devam ettiğini vurgulayarak, “Eğer siz Filistin’de, Libya’da herhangi bir Orta Doğu ülkesine barışı taşıyacağım diyorsanız öncelikle barışı kendi topraklarınızda tesis edeceksiniz. Öncelikle kronik olan derinleşmiş ve kanayan yaramız olan Kürt sorununun barışçıl, demokratik yöntemlerle çözeceksiniz bölgeye örnek olabilirsiniz. Ben barış istiyorum dediğinizde bölgenin diğer hakları sizleri ciddiye alabilsin. Bir kez daha diyoruz ki Kürt sorunun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözmek ve bunu model olarak bütün bölgeye sunmak dışında hiç bir çaremiz yok. Türkiye Barış Meclisi çalışmalarını bütün Türkiye halkları çok iyi hatırlayacak. Bunun öncülerinden biri Yaşar Kemal idi. Yaşar Kemal çok güzel bir söz söylemişti. ‘Dağlar insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa şimdi en güzel şiir barıştır.’ Evet, Yaşar Kemal’lerin başlattığı Türkiye’deki barışı tesis etmek için dönemin bütün aydınlarına, yazarlarına, gazetecilerine, sanatçılarına her kesime Yaşar Kemaller güçlü bir çağrı yaptı. Yaşar Kemallerin o çağrısını burada yineliyoruz. Gelin Türkiye’deki bütün kesimler olarak barışa sahip çıkalım barışı bölgemizde tesis edelim, akan kanı durduralım hep beraber” diye belirtti.
“ÜLKEDE DERİN BİR YOKSULLUK VAR”
Ülkede çok yoğun ve derin bir yoksulluk ile karşı karşıya olduklarını söyleyen Hatimoğulları, şöyle devam etti:
“Elbette kapitalist sistemin dünya ölçeğinde yaşadığı krizi biliyoruz ama Türkiye’de AKP iktidarı ülkenin bütün gelirlerini, varlıklarını, kendi yandaşlarına peşkeş çektiği için ve özel harp politikalarına sahte güvenlikçi politikalar ile savaşa mermiye silah ayırdığı için ne yazık ki bu ülkenin insanları yoksulluktan kırılıyor. Şu anda açlık sınırın altında yaşayan milyonlarca insan var. Çarşı pazara giden insanlar az bir para ile eskiden pazar fileleri doldurup evine gelirken şimdi 3-5 bir şey alıp evine gidebiliyorlar. Analar çocuklarının beslenme çantasına bir parça, ekmek bir paket süt bile koyamaz hale gelmiş. Kantinlerde tostlar 30-40 lira. Çocuklara bu harçlığı veremez hale aileler. Gençlerin intiharı geleceksizlikten ve yoksulluktan dolayı Türkiye’de de artmış durumda. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki bu sistemin sonucudur bu. Bugün otomotiv sektöründe çalışan bir işçi imal ettiği otomobile hayatı boyunca binemeyecek çünkü bunu alacak parası yok. Bir terzi fiyatı biraz pahalı olan bir terzi ömrü billah bu ceketi giyemeyecek. İşte biz böyle kapitalist ve sermaye düzeni içinde yaşıyoruz. AKP iktidarının da buna ekledikleri cabası.”
“HEDEP OLARAK SONUNA KADAR EMEKLİLERİN HAKLARINI SAVUNACAĞIZ”
Emeklilerin sorunlarına da değinen Hatimoğulları, “Biliyorsunuz emekliler maaşlarına zam beklerken, 5 bin liralık bir ikramiye verecek. Bu ikramiye bir sefere mahsus verilecek. Peki, bu maaşına zam bekleyen emeklilerin ihtiyacını karşılar mı karşılamaz” dedi.
Hatimoğlulları konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bugün Erdoğan gelsin 7 bin 500 TL maaşla geçinsin geçinebilir mi? Onların bir günlük saraydaki masrafı bütün emeklilere yetecek kadar. Bugün emekliye layık gördükleri ise 7 bin 500 TL’dir. Bunun anlamı nedir? Siz tamam yaşlandınız harcadığınız emekler de bitti hadi emekli kenara git evinde otur. Oysa emekliler bugüne kadar emek vererek bu toplumu bugüne kadar taşımış olan insanlar. Bizim emeklilere borcumuz var. Sevgili emekli kardeşlerimiz bizler HEDEP olarak haklarınızı sonuna kadar savunacağız. Hem parlamentoda hem de sokakta yaptığınız eylem ve etkinliklerden sizlerin yanında olmaya devam edeceğiz.”
“DEPREMZEDELER BİZLERİ UNUTMAYIN, UNUTTURMAYIN, DİYOR”
Depremin üzerinden 8 ay geçmesine rağmen değişen hiçbir şeyin olmadığını ifade eden Hatimoğulları, “Geriye dönüp yaşama baktığımızda emin olan değişen bir şey yok. Bakın depremin ilk anından itibaren bu iktidar ne yaptı? Ana akım medyanın büyük kameralarının olduğu yerde birkaç çadır kurdu ve bunları basına servis etti. Bütün dünya ya da bütün Türkiye zannetti ki gerçekten her yere böyle çadırlar kurulmuş ve insanların açlığı gideriliyor. Ama koca bir yalan. İnanın adresini bile biliyorum. Şimdi o çadırları kurup ve kameraları yerleştirdiği yerleri hepsi yalan ve dolan. 15 milyonu etkileyen bu depremde bizler çok büyük acılar çektik ve çekmeye devam ediyoruz. Hala deprem bölgesinde insanlar hijyen kitlerine, temizlik malzemelerine, temiz içme suyuna ihtiyaçları var. Bakın kış yaklaştı ki bazı bölgeler kışı daha da ağır yaşıyor. Yaklaşan bu kışta biliyorsunuz ki yağan yağmurlarda da seller o insanların çadırlarını götürdü. Toplumsal dayanışma ağlarının onlara verdiği battaniyeleri ve çarşafları sel alıp götürdü. Her gün konteynırlarda yangınlar çıkıyor. Çünkü hepsi sağlıksız ve korumasızdır. Birçok bölgede hala taş üstüne taş konmamış. Okul bile yapılmadı. Her okulun yerine bir prefabrik okul yapmak çok mu zordu? Bunu bile yapmadılar. Çocukları şu an servislere mahkum ederek bir saatlik yol almalarını istiyorlar. Depremzedeler bütün bu acılar içinde diyor ki bizleri unutmayın, bizleri unutturmayın. Depremzede kardeşlerimiz şundan emin olsun ki biz onları unutmayacağız, unutturmayacağız ve halkları onlara verilene kadar her biri bir konut sahibi olana kadar onların yanında durmaya, sesi soluğu olmaya devam edeceğiz” diye ifade etti.
“YASAKLARA KARŞI ÖRGÜTLÜ BİR ŞEKİLDE MÜCADELE ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
Sanatçılara, konserlere ve festivallere müdahale olduğunu vurgulayan Hatimoğulları, şunları vurguladı:
“Peki, bu toplum neyden ve nasıl beslenecek? Tiyatrolara müdahale var. Hatırlayalım; 1980 askeri cunta darbesi gerçekleştikten sonra aradan 4 yıl geçiyor ve doğrudan Kenan Evren’i eleştiren kabareler İstanbul’da sahneleniyordu. Bizi askeri cunta döneminin de gerisine götüren bu baskıcı rejime karşı en fazla biz kadınlar ama elbette toplum olarak karşı durmak zorundayız. Bu iktidar döneminde İstanbul Sözleşmesi ortadan kaldırıldı. Şimdi Meclis’te torba yasada kadınların aldığı nafaka hakkı tartışma konusu olmuş durumda. 6284 sayılı kanun yine gündemde ve tartışılıyor. Bunu da yasadan çıkarmak istiyorlar. Sürekli makbul kadın tarifi yapıyorlar. Biz kadınlar; bedenimize, emeğimize ve kimliğimize yönelik sistematik bu saldırılara karşı sessiz kalmadık, kalmayacağız. Bu erkek egemen zihniyetine karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Bizlere yaşamlarımızı dar etmeye çalışan bizi dört duvar arasına hapsetmeye çalışan bugüne kadar yürüttüğümüz mücadelelerle çok sayıdaki kazanımlarımıza el koymaya çalışan bu iktidara sözümüz; asla boyun eğmeyeceğiz. Dün nasıl boyun eğmediysek nasıl kadınlar tarih boyunca mücadele ede ede bugüne geldiyse bundan sonra da bizler mücadele tarihimizi daha ileriye taşımak için örgütlü bir biçimde mücadele etmeye devam edeceğiz.”
“TÜRKİYE’DE YARGI HİÇ BU KADAR İKTİDARIN KOLTUK DEĞNEĞİ HALİNE GELMEMİŞTİ”
Tüm dünyaya örnek olan eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet sistemlerini hedef alan politikalara karşı mücadelelerini sürdüreceklerini ifade eden Hatimoğulları, “Kadın cinayetlerine tacize ve tecavüze her türlü erkek egemenliğine, erkek devlet şiddetine, anlayışına karşı, nefret cinayetlerine karşı, bizler mücadelemizi sürdüreceğiz. Bunu kadın ittifakı ve dayanışması ile örgütleyeceğiz. ‘Kadın yaşam özgürlük, mara heya hurriya , jin jiyan azadi’ bu şiar yolumuzu aydınlatmaya devam edecek. Bu iktidar Kürt düşmanlığını diri tutmak ve siyaset devşirmek gibi Kobanê kumpas davası gibi davayı kurguladı. Bu davanın senaryosunu adeta sarayın hukukçuları ile bunları yazdılar. Çünkü şu anda bağımsız bir süreçten bahsetmek mümkün değil ne yazık ki. Yargı hiçbir biçimde bağımsız değil ama hiçbir zaman da bu kadar bağımlı bu kadar iktidarın koltuk değneği haline gelmemişti. Gerçek şu ki Türkiye halkları Kobanê’de Kürtlerin bölgedeki Araplar ile diğer halkların birlikte yürüttüğü mücadeleye hepimiz minnettarız. IŞİD’in bütün dünyaya yenilebileceğini Kobanê direnişi göstermişti. IŞİD’in sınırda komşu yapmaya çalışanlar, şimdi Sincan adliyesinde komşu yapmaya çalışıyorlar. Bu bölgeye IŞİD’i el Nusra’yı ve uzantısı çeteleri yerleştirerek aynı zamanda demografik yapı değişimi isteniyor. Oysa biz onları komşumuz değil, biz orada bulunan halkların komşumuz olmasını istiyoruz. Tarih şahit olsun ki bu zihniyet Kobanê’de kaybetti, Sincan’daki kumpas davasında da kaybedecek, halklar kazanacak, özgürlükler kazanacak, barış ve kardeşlik kazanacak” dedi.
“TOPLUMUN TIKANAN NEFES BORULARINI TEK TEK AÇACAĞIZ”
Yepyeni bir isimle yollarına devam ettiklerini belirten HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, sözlerini şöyle noktaladı:
“Şimdi de yeniden diyerek yolumuzu aydınlatan bütün değerlerimizi pozitif yönlerimizi yanımıza alarak yürüyüşümüzü sürdürüyoruz. Bu uzun yolda partimizin kuruluş paradigmasını daha da güçlendirerek yolumuza devam edeceğiz. Toplumun 3’üncü yol siyasetine ihtiyacı var, Toplumun kurtuluşu 3. Yol siyasetindedir, bizler bütün tarihsel birikimlerimizi değerlerimizi bu yolu daha fazla açmaya daha fazla büyütmeye ve bu yolda daha başarılı ilerlemek için hep birlikte bu yolda ilerlemeye devam edeceğiz. Bu topraklar üzerinde özgürlükten barıştan demokrasi ve demokrasiden yana yükselen bütün seslerin taşıyıcısı olacağız. Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken bu seslerin iradesiyle demokratik cumhuriyeti hep birlikte inşa edeceğiz. Bu iradeyi bu ülkenin yönetimine de hep birlikte taşıma iddiamızı daha da güçlendireceğiz. Toplumun tıkanan nefes borularını tek tek açacağız. Türkiye halklarının eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşama hayallerini gerçekleştireceğiz. Emekçilerin ezilenlerin yoksulların, ekmek ve özgürlük mücadelesinin sonuç verdiği günleri hep birlikte göreceğiz. Gündüzlerinde sömürülmeyen gecelerinde aç yatılmayan bir dünya hayalimiz var ve dimdik ayakta. Bu umut ve direnç ve kurucu irademizle hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum, yolumuz açık olsun, yeni partimiz bütün Türkiye halklarına kutlu olsun hepimize hayırlı uğurlu olsun.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.