PİRHA- Büyük halk ozanı Feyzullah Çınar Hakk’a yürüyüşünün 37. yılında, Ankara’da Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) şube binasında bir araya gelen yakınları ve aleviler tarafından anıldı.
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Ankara Şubesi, halk ozanı Feyzullah Çınar’ın Hakk’a yürüyüşünün 37. yılı dolayısıyla Ankara Şubede anma etkinliği gerçekleştirdi. Anmaya Feyzullah Çınar’ın yakınları ve DAD üyeleri katıldı.
Korona nedeniyle sınırlı sayıda katılımla yapılan anmada açılış konuşmasından önce hak ve hakikat için dünden bugüne bedel ödeyen işkence gören bu yolda canını veren tüm canlarımız için özümüz dardadır denilerek bir dakikalık saygı duruşu yapılıp, çerağ uyandırıldı.
Anmada ilk konuşmayı yapan Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Ankara Şube Eş Başkanı Mustafa Karabudak, Feyzullah Çınar’ın 15 Kasım 1937 yılında Sivas’ın Divriği ilçesi Çamşıh yöresi Gürpınar (Çamoağa) köyünde doğduğunu belirterek şunları söyledi:
“Küçük yaşta saza merak saran ozanımız dönem aşıklık geleneğini sürdüren, Çamşıh’a gelen büyüklerini ilgiyle takip etti. Ayrıca Avrupa ülkelerinde Alevilik ve halk ozanlığı hakkında konferanslar verdi. Radyo ve televizyonlarda programlar yaptı, konserler düzenledi. Çınar örgütlenmenin gereğine inandığı için OZAN-DER kuruluşunda da yer aldı. Bu arada plak ve kaset çalışmaları, konserler, dergi ve gazetelerle söyleşiler ve çok kısıtlı da olsa TRT’de programlar devam etti. Tiyatro çalışmalarında Pir Sultan Abdal’ı canlandırdı.
“DİK DURUŞU HALK TARAFINDAN ÖDÜLLENDİRİLDİ”
Toplumsal açıdan zor yıllardı. Devrimci ve emekçilerin üzerindeki baskılar Çınar’ı deyişlerin yanında bugün dahi söylenmeye cesaret edilemeyen ağıt ve türküleri söylemeye itti. Çınar’ın bu çıkışları, dik duruşu, halkı tarafından ödüllendirildi ve halk ozanı kimliğini hak ederek kazanan ender kişilerden oldu. Bu başkaldırısı, halkının sevgisi yanında Çınar’a yasaklar, işkence ve cezaevi kapılarını açtı. Avrupa’ya çıkışı yasaklandı. Kısa yaşamına, türlü baskı ve yasaklara rağmen Çınar, 80 tane 45’lik plak, 4 adet Long Play, 20’ye yakın kaset, 200’e yakın eser, sayısız halk konseri ve turne sığdırdı.
İŞE GİDERKEN KALP KRİZİ GEÇİREREK HAKK’A YÜRÜDÜ
Kendi tabiriyle o bir işçiydi. 23 Ekim 1983 Pazartesi sabah erkenden işe gitmek üzere yola çıktı. Kurtuluş Parkı’ndan geçtiği sırada rahatsızlandı ve geçirdiği kalp krizi sonucu hakka yürüdü.
Feyzullah Çınar, ardında 200’e yakın ölümsüz eser ve örnek bir kişilik bıraktı. Hakk’a yürümesinin ardından Feyzullah Çınar’a Tuzluçayır’da adını taşıyan bir park yapıldı ve içine de heybetini yansıtan heykeli dikildi. Yaşar Kemal “Feyzullah Çınar bin yıldır saz çalan bir ozandır” demiştir. Alevi hakikatinin sırrına eren, hak ve hakikat yolunda emek veren bedel ödeyen, bin yıldır saz çalan büyük ozanımız Feyzullah Çınar’ı bir kez daha saygıyla anıyoruz.”
NİLGÜN KARABABA: FEYZULLAH ÇINAR BABAMLA BİRLİKTE ÇALIP SÖYLERDİ
Karabudak’ın ardından Feyzullah Çınarın akrabası Sivas’ta katledilen Gülsüm Karababa’nın kardeşi Nilgün Karababa da yaptığı konuşmada, Feyzullah Çınar’ı çocukluğunda tanıdığını, evlerinde saz çalıp türküler söylediği babasıyla birlikte turnelere çıkan bir amca olarak hatırladığını söyledi.
Karaba şöyle devam etti:
“Sabahlara kadar türküler söylenirdi geldiği zaman. O bölgede kim varsa bizim evimize akın ederdi. Babamla birlikte çalıp söylerlerdi ve birbirlerine espri yaparlardı. Aklımda kalan Maraş üzerine söylenen dertli turnalari, babamla birlikte doldurdukları kasetleri çok muhafaza ettik ama 2 Temmuz 1993 yılında Madımak Katliamı’nda bizim evimize gelen, kimler geldi bilmiyoruz ama bizim bütün arşivimizi götürdüler. O kadar bir sağlam arşiv vardı ki evimizde, hepsi gitti sadece bizim hafızalarımızda kaldılar.”
ŞEHRİBAN METİN: ALEVİLİKTE MUHABBETİN NE OLDUĞUNU FEYZULLAH AMCADAN ÖĞRENDİM
Şehriban Metin ise, Feyzullah Çınar’a ilişkin şunları ifade etti:
“Çocukluğumuzda tanıyoruz, bizim Feyzullah amcamız. Bütün ozanlık geleneği için çağımızın Pir Sultanı ama bizim için Feyzullah amca. Kendi evimizden çok iyi hatırlıyorum çocukları ve eşiyle birlikte gelirdi ve uzun süre kalırdı. Alevilikte muhabbetin ne olduğunu Feyzullah amcayı çocukken izlerken, saz çalarken, türkü söylerken öğrendim. Ne oldu, ne olması gerektiğine dair bilgiyi aldığımı sanıyorum. Feyzullah amca inanılmaz bir sessizlikle ve saygıyla dinlenirdi. Kendisi görüntü olarakta derviş gibi bir insandı. Babam ona hayrandı, halasının oğluydu ve babam derdi ki hiçbir şeye inanmıyorum ama eğer inanılacak bir şey varsa o herhâlde Feyzullah’tır derdi.
MUSTAFA ÇINAR: ‘İMAM HÜSEYİN’İN KANI NİCE OLDU’ DİYE HESAP SORDU
Feyzullah Çınar’ın Yeğeni/ ABF Denetleme Kurul Başkanı Mustafa Çınar da, “Canım, canım, canım bu üç canım farklı dökülürdü amcamın ağzından. O kadehlerin yudumlanışındaki o sıcaklığı unutmak mümkün değil. Gecenin ilerleyen saatlerinde herkes yatağına çekilmişken amcamı yakaladığımda Alevi halk ozanı olmak mı? Yoksa devrimci halk ozanı olmak mı diye sorduğunda göz bebekleri büyümüştü. Ve bana sen Marks olabilir misin? diye sordu. Anladım ki aşmak gerekiyordu. Yarına taşımak adına, önüne hedef koyduğu, önündeki hedefleri aşabilmek ve daha iyisi olabilmek adına yoğun bir çalışmanın olması gerektiği çok açık ve netti. Kimsenin ağzına dolayamadığı o süreçte İmam Hüseyin’in kanı nice oldu diye hesap soran, cezaevlerinde yatan birçok kişiliği bünyesinde barındıran bir isimden söz ediyoruz” diye konuştu.
METİN AKTAN: FEYZULLAH ÇINAR’IN ALEVİ DEYİŞLERİ, TÜRKÜLERİ BİZE HEP IŞIK OLDU
Divriği önceki dönem başkanlarından Metin Aktan şöyle konuştu:
“Divriği kendi özel konumuyla, coğrafyasıyla, tarihiyle, kültürü ile sanatıyla çok özel bölgelerden birisidir. Bu bölgeden gerçekten çok değerli sanatçılar çıkmıştır, Divriği madenleri içerisinde direnişi simgeleyen emekçilerle birlikte emekçi direnişiyle çok özel bir ruh çıkmıştır. Bu ruhu sadece kendi bölgelerinde değil, gittikleri her yerde bu ruhu yaşatmışlardır. Ozanlarıyla, devrimci mücadeleci yürekli insanlarıyla her yerde yaşatmışlardır. Feyzullah Çınar ozanımız bu neferlerden birisidir. O aynı zamanda bir devrimcidir. Bizim en zor dönemlerimizde onun türküleri, onun şiirleri onun ezgileri, onun Alevi deyişleri bize hep ışık olmuştur.
HÜSEYİN KARABABA: PARİS’TE KÜRSÜSÜ OLAN FEYZULLAH ÇINARI BELEDİYEDE ÇÖPÇÜ YAPTILAR
Feyzullah Çınar’ın akrabası Hüseyin Karababa da şunları kaydetti:
“Sivas Çamşıh ilçesinden göçen aşiretimiz Tuzluçayır, Natoyolu, Ege mahallesine yerleşti. Feyzullah Çınar bu yerleşimin önemli bir unsurudur. Tuzluçayır yerleşkesini yaratan adamdır. O tarihlerde de dede geleneğine, aşiret geleneğine büyük bir saldırı vardı. Biz dede olduğumuz için sanki bir başkalarını sömürüyormuşuz, onların ellerindeki ekmekleri alıyormuşuz gibi propaganda ile gidiliyordu. Özellikle Doğu Perinçek’in Pedacı tayfası yapıyordu. Biz bu hışma uğramış bir aileyiz. Feyzullah Çınar Paris’te ismini yazdıran bir adamken, Çankaya Belediyesi’nin çöpçüsü olarak çalışıyordu, bilerek aşağılıyorlardı. O tarihten bu tarihe dede geleneği bilinçli olarak aşağılanıyor, eziliyor. Özellikle derneklerin kurulmasının sebebi de dedelerimizin üzerine bir elbise giyindirmek. Onları emrinde bulunduran birileri olmalı. Feyzullah Çınar ölmedi, Feyzullah Çınar gerginliğinden öldü. Siz Paris’te kürsüsü olan bir müzisyeni alıyorsunuz, burada sokak çöpçüsü olarak işe sokuyorsunuz. Adamı kıskıvrak yapıyorsunuz, ekmeksiz, susuz bırakıyorsunuz, baskı, baskı, baskı izolasyon ve Feyzullah Çınar ölüyor. Feyzullah Çınar bizim geleneğimizin en büyük ozanıydı.”
Aynı zamanda sanatçı olan Karababa, konuşmasından sonra Feyzullah Çınar’ın bir bestesini çalıp söyledi. Zakir Hıdır Çelebi ve Grup Pervaz da Feyzullah Çınarın eserlerini seslendirdiler.
Çerağlar sırlanarak anma sonlandırıldı.
Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.