Alevi Haber Ajansi

‘Günümüzdeki zulüm, inceltilmiş 38 zihniyeti ile devam ettirilmekte’-VİDEO

PİRHA – Alevi kurum ve yöre dernekleri, Seyit Rıza ve arkadaşlarının idam edilişinin yıldönümünde Ankara’da anma düzenledi. Yapılan panelde ise Dersim Katliamı’nın bilinmeyen yönlerine ışık tutuldu. 

Haberin Videosu

Seyit Rıza ve arkadaşlarının katledilişinin 82. ölüm yıldönümünde Dersim Der Ankara Şubenin girişimiyle Tüm Bel- Sen konferans salonunda anma yapıldı. Anmaya Demokratik Alevi Dernekleri, Dersim 37/38 ortak bellek platformu, Alevi Kültür Dernekleri ile Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri’nin üye ve yöneticileri katıldı.

Anma programında ilk olarak Cemal Şahin dede çerağı yaktı. Katledilenler anısına saygı duruşunun ardından Şair Bayram Kaya, Dersim katliamı üzerine yazdığı şiiri okudu.

Zakir Hıdır Çelebi’nin de deyişler seslendirdiği anmada, kurumların ortak kaleme aldığı bir de basın metni okundu.

“HER ZAMAN ADALETİN TECELLİ ETMESİNİ BEKLEDİK”

Dersim Der Ankara Şubesi eş başkanı Yaşar Kılavuz tarafından okunan metinde Dersim Katliamı’nın insanlık tarihine kara bir leke olarak geçtiğine işaret edilerek şunlar söylendi:

“Onbinlerce insanın katledildiği ve tarihte eşine rastlanılmayan bir sürgün ve asimilasyon politikasına maruz bırakılan Dersimliler yıllardır adalet bekliyor. Yaşadığımız zulmün intikamını almayı hiçbir zaman düşünmesek de intikam duygusuyla yaşamasak da her zaman adaletin tecelli etmesini, bu zulmün sorumlularının açığa çıkarılması ve yargılanmasını bekledik.

Egemenlerin, yok edilmesi gereken ‘çıbanbaşı’ olarak gördükleri ve cumhuriyet yönetimince barbarca bir zulme tabi tutulan Dersim katliamını unutmak mümkün müdür? On binlerce insanımızın katledildiği bu soykırımda analarının rahminde süngülenen bebeler, uçurumlardan atlayarak vahşetten kurtulmaya çalışan kadınlarımız, toplu kurşuna dizilen insanlarımız, geçmişin acıları olarak yüreklerimizi kanatmaya devam ediyor.

Devletin Elazığ Buğday meydanında kendi hukukunu çiğneyerek katlettiği Seyid Rıza, Wuşené Seydi, Fındıq Ağa, Küçük Hasan (Hesené Yivrayimé qıji), Aliyé Mirzali, Hesen Ağa (Arekili Cebrayil Ağa nın oğlu, Resık Wuşen, Seyid Rıza’nın oğlu’nun (Seyd Wuşen) mezar yerleri hala bilinmiyor. katliam sonrası evlatlık verilen kız çocuklarının akıbetleri bilinmezken, sürgünlerde yaşanan acıları unutmak mümkün değildir.

Dersim 37-38’de yaşanan katliamcı zihniyetin etkilerini bugün daha derinden hissederken emin olduğumuz diğer bir gerçek ise 38 zihniyetinin egemenlerce günümüzde de sürdürüldüğüdür. Bugün bombalanan dağlarımız, baraj siyanürlü maden işletmeciliği politikaları ile yok edilmek istenen coğrafyamız, tutuklanarak zindanlarda çürütülmek istenen gençlerimiz, kadınlarımız nasıl bir zihniyet ile yönetildiğimizin göstergesidir.

Dersim halkının yaşadığı zulüm, günümüzde daha inceltilmiş 38 zihniyeti ile devam ettirilirken, Kerbela’dan günümüze kadar Muaviye zihniyeti varlığını sürdürüyor. Kürt halkı üzerinde sürdürülen zulüm politikaları, seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınarak yerine kayyumların atanması bunun bir göstergesidir.

Dün söylemiştik, bugün de tekrarlıyoruz; Mevcut hükümetin siyasal hesaplarla ortaya attığı yarım ağız özür, kabul edeceğimiz bir yaklaşım değildir. Siyasal rantçı bu yaklaşım sahipleri samimi iseler tüm yetki ellerindedir, buyursunlar taleplerimizi karşılasınlar.

Dersim soykırımın 82. yılında taleplerimiz sürüyor. Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklanması, Dersim katliamının tüm sorumlularının açığa çıkarılması ve yargılanması, başta Dersim olmak üzere köylerimizin Kürtçe isimlerinin geri verilmesi, kayıp çocuklarımızın, evlatlık verilenlerin ve sürgünlerin akıbetlerinin açıklanması, devlet arşivlerinin süzgeçten geçirilmeden olduğu gibi tüm çıplaklığı ile araştırmacılara açıklanması taleplerimizdir.

Dersim katliamı 82. yılına girerken kefensiz toprağa düşenlerimiz hala vicdanımızdır. Toprağa kefensiz düşenlerimizin hesabı sorulmadan da bizler için bu hesap kapanmayacaktır. Kimse acılarımız üzerinden siyaset yapmamalıdır.”

“DERSİM BAŞINDAN BERİ HEDEF”

Ortak açıklamanın okunması ardından Yüksel Mutlu’nun moderatörlüğünü yürüttüğü panele geçildi.

Sosyolog Şükrü Aslan, “Cumhuriyet dönemi arşivlerinde Dersim” başlığı altında sunum yaparak şunları söyledi:

“Dersim ile ilgili kendimce bilinmesinde yarar gördüğüm birkaç başlık ve devlet arşivleri üzerinden konuşmayı tercih ettim. Bunun nedeni; biz sosyal bilimciler için ilginç bir çalışma oldu. Ben sadece Cumhuriyet arşivlerini seçtim. Başka devletlerin de arşivleri var. Sizlere de ilginç gelecektir, Almanya’nın, Avusturya’nın, Fransa’nın, İngiltere’nin devlet arşivlerinde Dersim’le ilgili çok enteresan bilgiler var. İran ve Suriye’nin de devlet arşivlerinde Dersim’le ilgili bilgileri bulmak mümkün.

Cumhuriyet devri yöneticilerinin arşivlere baktığımızda Dersim’e ziyaret yaptıklarını görüyoruz. Farklı yıllarda başbakan, bakanlar, milletvekilleri, gazeteciler, öğretmenler çok farklı meslek gruplarından insanların Dersim’e geldikleri ve Dersim’in içlerine kadar girdikleri görüyoruz. Burada incelemelerde bulunduklarını aşiretinin önde gelenleri ile görüştüklerini biliyoruz.

Çok sayıda kışla yapıyorlar, tırnak içinde ‘yatırım’. En önemli hususlardan biri de 1933 yılında Dersim’e harekat planlanıyor. Üzerine tartışmalar da var fakat son anda bütçe yetersizliği nedeniyle erteleniyor. Anlamı şu; aslında Dersim başından beri bir hedef. ‘21 Mart’ta köprü yapıldı’ bilmem ne oldu o söylentiler geçerli değil.”

“SABİHA GÖKÇEN, HRANT DİNK’İN BAŞINI YİYEN OLAY OLDU”

Panel konuşmacılarında Hukukçu Kamil Ateşoğulları ise “Yargılamalar ve Hukuki Süreç” başlığı altında sunum yaparak şu başlıklara dikkat çekti:

“4 Mayıs 1937’nin son günlerinde Tunceli’de meydana gelen hadiselere dair ‘4 Mayıs 1937’de Atatürk hastaydı, haberi yoktu’ diyorlar. Ama Mayıs ayında Dersim’e ilişkin kararlar alındığında hem Mareşal Fevzi Çakmak var hem de Mustafa Kemal Atatürk. Muhafız Alayı orada. Trabzon’daki Atatürk evindeki Dersim haritası üzerine işlemeler yapmış. Atatürk’ün kendi el yazısı ile işaretler var. Sonra Atatürk, Sabiha Gökçen’i gönderirken ona bir tabanca veriyor ve diyor ki ‘eğer uçağın düşer de ellerine geçersen ne yapacağınızı biliyorsun.’ Daha sonra da dönüşte Sabiha Gökçen’e bir madalya verirler. Sabiha Gökçen, Hrant Dink’in başını yiyen olayın başlangıcıdır.

Gazetesinde Sabiha Gökçen’in asıl adının Hater Sebilyan isimli bir Ermeni kızı olduğunu söylediği için İstanbul Valiliği’ne çağrılır ve orada tehdit edilir. Ondan sonra da 6 Ocak’ta katledildi.”

PİRHA / ANKARA

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak