PİRHA – Eğitim-Sen, 2021-2022 Eğitim Öğretim Yılı sonunda eğitimin durumunu eleştirerek MEB’e karne verdi. Bakan Mahmut Özer’in tüm derslerden “SIFIR” notu aldığını belirtilen Eğitim Sen, “Okullarda dinselleşme hızla artarak kaygı verici boyuta ulaşmıştır” açıklamasını yaptı.
2021-2022 eğitim-öğretim yılı 17 Haziran Cuma günü sona erecek. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası da (Eğitim Sen) okullar kapanmadan önce Milli Eğitim Bakanlığı’nın karnesini verdi.
Eğitim Sen Genel Merkezinde yapılan basın açıklamasında eğitimin niteliğinde yaşanan gerilemeye dikkat çekildi. Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul, eğitimin ticarileşmesi ve dinselleştirilmesi konularının altını çizerek, “Okulların fiziki altyapı ve donanım eksikliklerinin sürmesi, kalabalık sınıflar sorunu, ikili öğretim, taşımalı eğitim, çocuk ve gençlerin dini cemaat ve vakıfların kreşlerine ve yurtlarına yönlendirilmesi, çocuklara yönelik taciz ve istismar vakalarının artması, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlik ve ücretli öğretmenlik uygulamasının sürmesi, ataması yapılmayan öğretmenler sorunu vb. gibi çok sayıda sorun, eğitim sisteminin belli başlı sorunları olarak geçtiğimiz öğretim yılına da damgasını vurmuştur” dedi.
Eğitim Sen tarafından Milli Eğitim Bakanlığı için hazırlanan karnede, Bakan Mahmut Özer’in, tüm derslerden “SIFIR” aldığı görüldü.
Siyasi iktidarın eğitim alanında, uzun süredir kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda adım attığını belirten Prof. Dr. Nejla Kurul, şu açıklamayı yaptı:
“Çeşitli vakıf ve derneklerle iş birliği halinde hayata geçirilen ‘piyasacı’ ve ‘dini eğitim’ merkezli uygulamalar, başta öğrenciler olmak üzere, öğretmenler, eğitim emekçileri ve velileri doğrudan etkilemiştir.
Eğitimde yaşanan ve yapısal hale gelen sorunlar her ne kadar görmezden gelinmeye çalışılsa da eğitim sorunu, ekonomide yaşanan gelişmelerin ardından halkın en önemli ve öncelikli gündemini oluşturmaktadır. Çocuklar eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamamakta, çocuk yaşta evlenmenin önüne geçen adımlar atılmamaktadır. Yoksul, emekçi ailelerin çocukları başta olmak üzere kız çocukları ve kırsal kesimde yaşayan çocuklar açısından eğitime erişim konusunda ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Bölgesel, cinsel, sınıfsal vb. eşitsizlikler, anadilinde eğitim gibi en temel sorunlar iktidarın çözmek bir yana daha da derinleştirdiği sorunlar olarak varlığını sürdürmektedir.
Ülkedeki etnik, dilsel, kültürel çeşitlilik ve inanç çeşitliliği, eğitim programlarında ve ders kitaplarında neredeyse hiç yansıtılmamaktadır. Eğitim sisteminde ve toplumsal yaşamda benimsenen tekçi anlayış, farklı inanç, kimlik ve mezhepleri yok saymayı, onları ve taleplerini görmezden gelmeyi ısrarla sürdürmektedir. Türkiye’nin kamusal, laik, bilimsel eğitim konusunda olduğu gibi, anadilinde eğitim konusundaki olumsuz sicilini ısrarla sürdürmesini de anlamak mümkün değildir.
“EĞİTİMDE DİNSELLEŞTİRME POLİTİKALARI DEVAM ETTİ”
Velilerin çocuklarını özel okullara yöneltmesinde devlet okullarının 4+4+4 nedeniyle yaşadığı tahribatın, özellikle devlet okullarında yaygınlaşan yoğun dinselleşme pratiklerinin belirleyici olduğunu belirtmek gerekir. Zorunlu-seçmeli din dersleri, aşırı kalabalık sınıflar, öğretmen yetersizliği, fiziki koşullar gibi pek çok neden birçok velinin özel okullara yönelmesini beraberinde getirmiştir.
Türkiye’de geçtiğimiz yıllar içinde adım adım hayata geçirilen eğitimi hem içerik, hem de biçimsel olarak dini kural ve referanslara göre biçimlendirme uygulamaları son yıllarda daha da somutlaşmıştır. Eğitim müfredatına bilim dışı müdahaleler, felsefe-bilim derslerinin azaltılması, okulda mescit uygulaması, zihinsel engelli çocuklara zorunlu din dersi getirilmesi, okul öncesi ve ilkokul öğrencilerinin camilere götürülmesi, din eğitiminin fiilen okul öncesine hatta kreşlere kadar indirilmesi vb. gibi uygulamalar geçtiğimiz yıllarda eğitimin dinselleştirilmesi açısından öne çıkan uygulamalar olarak dikkat çekmektedir. Birkaç yıldır karma eğitimin açık açık hedef haline getirilmesi ve imam hatiplerden başlayarak sınıfların cinsiyete göre ayrılması uygulamaları sorunun boyutlarının çok daha büyük olduğunu göstermektedir.
Türkiye’nin eğitim sistemi en temel bilimsel ilkelerden ve laik eğitim anlayışından hızla uzaklaşırken, okullarda dinselleşme hızla artarak kaygı verici boyuta ulaşmıştır. MEB’in geçmişte eğitimin dinselleştirilmesi hedefiyle Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, çeşitli dini vakıf ve derneklerle ortak yürüttüğü projeler ve imzalanan ‘işbirliği’ protokolleri, okulları çeşitli cemaat, tarikat ve dini grupların etkinlik ve faaliyet alanı haline getirmiştir.
MEB’in merkezi olarak Diyanet İşleri Başkanlığı, yerellerde ise İl müftülükleri başta olmak üzere, büyük çoğunluğu dini cemaatlerin uzantısı olan kimi vakıf ve derneklerle çeşitli konu başlıkları altında imzalanan işbirliği protokolleri, eğitim sisteminin büyük bir kuşatma ile karşı karşıya olduğunu göstermiştir.
MEB’in görevi eğitim kurumlarını çeşitli protokol ya da projeler üzerinden dini grupların faaliyet alanı haline getirmek değil, çocuk ve gençleri insanlığın ortak evrensel değerleri doğrultusunda yetiştirmek, temel insan hakları ve çocukların yararını gözetecek, çocuk ve gençlerin kendini gerçekleştirebilmesi için mevcut bilgi birikimine ulaşmasına ve eleştirel düşünce becerisini kazanabilmesine olanak sağlayacak somut adımlar atmak olmalıdır.
Devlet eğitimi ve toplumsal yaşamı örgütlerken bunu dini kurumlara, dini kurallara, söylemlere ya da referanslara göre yapmamalı, özellikle eğitim sistemini dini kurallara göre değil, evrensel ve bilimsel gerçeklere, toplumsal ihtiyaçlara göre düzenlemelidir. Bu nedenle, MEB’in dini vakıf ve derneklerle yaptığı tüm işbirliği protokolleri ve projeleri derhal iptal edilmelidir.
“20. MİLLİ EĞİTİM ŞURASI ÇOCUK GELİŞİMİNE AYKIRI KARARLAR ALDI”
Siyasi iktidarın yıllardır bilinçli ve programlı bir şekilde hayata geçirmeye çalıştığı ‘dindar nesil yetiştirme’ stratejisinin son hedefi 4-6 yaş grubunda yer alan çocuklarımız olmuştur. ‘Cumhurbaşkanı himayesinde’ Saray’da yapılan 20. Milli Eğitim Şurası’nda, Okul Öncesi İhtisas Komisyonu’nda kabul edilmeyen okul öncesi eğitime din eğitimi eklenmesi yönündeki tavsiye kararı, 46 eğitimcinin şerh koymasına rağmen oy çokluğuyla kabul edilmiştir. Pedagoji bilimine aykırı olan, çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimi üzerinde telafi edilmesi mümkün olmayan zararlara yol açacak olan bu tavsiye kararını kabul etmek ve onaylamak mümkün değildir.
Eğitim sisteminde ve genel olarak toplumsal yaşamda iktidarın kendi dünya görüşüne, yaşam tarzına ve inancına uygun nesiller yetiştirme yönündeki uygulamaların tüm topluma yönelik fiili bir baskı ve dayatma haline geldiği bir dönemde alınan bu karar, 4-6 yaş grubundaki tüm çocuklar için büyük bir tehdittir. Türkiye’deki pratiklerinde sıkça karşılaşıldığı gibi, çocuklarda korku, endişe, umutsuzluk ve suçluluk duyguları yaratan din eğitiminin, soyut düşünme yetisi henüz gelişmemiş ve oyun çağındaki çocuklar üzerinde olumsuz etkilerinin olması kaçınılmazdır.”
“MEVCUT EĞİTİM SİSTEMİNİN BAŞARILI OLMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR”
Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul, MEB’in eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi amacının olmadığını belirterek, “Okullarda yaşanan yoğun dinselleşme ve eğitimi ticarileştirme uygulamaları, siyasal-ideolojik hedeflere uygun olarak alınan bilim karşıtı kararlar eşliğinde okullarda hayata geçirilmeye devam etmektedir. 2021-2022 eğitim öğretim yılının ilk yarısında eğitim alanında yaşanan gelişmeler, MEB’in eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir derdinin olmadığını göstermiştir. Pandemi nedeniyle uygulanan uzaktan eğitimle ilgili sorunların çözümü için gerekli adımların atılmadığı, eğitime erişimde yaşanan sorunlar başta olmak üzere eğitimde dayatmacı politikaların sürmesi nedeniyle öğrencilerin ve öğretmenlerin mutsuz olduğu, öğretmenlerin esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya zorlandığı, siyasal kadrolaşmanın devam ettiği, eğitim sürecinde farklı dil, kimlik ve inançların dışlandığı, eğitimin zaten sorunlu olan niteliğinin daha da kötüleştiği bir eğitim sisteminin başarılı olması mümkün değildir” diye konuştu.
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.