PİRHA-Dersim Dernekleri Federasyonu, tarikat, cemaat ve derneklerin Dersim’de faaliyet yürütmelerine ilişkin açıklama yaptı. Asimilasyon geleneğinin halen devam ettirildiğine vurgu yapılan açıklamada “Ahtımız aht, sözümüz söz olsun, tarikatlara da AKP’ye de bu kuşatmaya da dur diyeceğiz. Buradaki misyonerlerini bir an önce geri çeksinler, geri çekmezler ise bu halkın vereceği cevap sert olacaktır” ifadeleri kullanıldı.
Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF), devlet destekli tarikat, cemaat ve derneklerin Dersim’de faaliyet yürütmesine birçok ilde yaptığı basın açıklaması ile tepki gösterdi. Ankara ve Mersin’de eş zamanlı yapılan basın açıklamalarında asimilasyon politikalarına karşı mücadele çağrısı yapıldı.
Ankara’da yapılan açıklamaya Demokratik Alevi Dernekleri Ankara Şubesi ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) yöneticileri de katıldı.
Basın açıklaması öncesinde söz alan Dersimliler Derneği Başkanı Yaşar Kılavuz, 1938 katliamı sonrasında asimilasyon ve Dersim’i yok etme politikalarının günümüze dek sürdürüldüğünü ifade etti.
Kılavuz, Dersim’e yönelik baskıların AKP hükümetiyle birlikte hız kazandığını da belirterek “Gelen hükümetle birlikte Fethullah örgütlenmesi dayatıldı. Munzur Koleji ile birlikte fakir aile çocuklarını kendi okullarında okutarak bu asimilasyon politikalarına hız verdiler. Gülen’in devletle çatışmasından sonra orada cemaat yok edildi fakat diğer cemaatler eliyle bu defa farklı örgütlenmelere gidildi. Hepimiz biliyoruz bu cemaatlerle birlikte Dersim’deki asimilasyon politikaları tekrardan yeni bir sürece girmiş durumdadır” açıklamasını yaptı.
“TARİKATLARA DA AKP’YE DE DUR DİYECEĞİZ”
Dersim Dernekleri Federasyonu yönetim kurulu üyesi Ali Ekber Çelik, Dersim’in tarih boyunca birçok zulme uğratıldığını söyleyerek şu açıklamayı yaptı:
Topla, tüfekle, sürgünlerle başaramadıklarını Dersim’in dört bir yanında HES, barajlar, orman yangınları, maden projeleri, dere ıslah ve sulama kanalı adı altında doğaya yönelik talan ve tahribatlar, dağ keçilerinin ihaleye çıkarılarak katledilme projeleri ile başarmak istiyorlar.
Bunlarla başaramadıklarını ise geçmiş yıllardan beri çok yönlü bir asimilasyon kıskacına alarak başarmak istediler. 1937/38 de başlayan, sırasıyla 12 Mart, 12 Eylül askeri faşist darbelerinin, 12 Eylül’de her köye cami yapılmasının, Dersimli çocukların kuran kursu-imam hatip okullarına zorla götürülmesinin ve 94 köy boşaltmaları ile sürgünlerin hedefi oldu Dersim halkı.
Dersim’de kalanlar ise Devletin de desteği ile yakın geçmişte gerici Gülen Cemaatini üzerinde asimilasyon politikalarını devreye konulmuştur. Gülen cemaati ile ters düşen devlet, bu günlerde ise diğer gerici tarikat, cemaat vb. dernekler ile bu asimilasyonu devam ettirilmek istenmektedir.
Dersim’de dernek ve vakıf adı altında kurumlaşan bu tarikatların devletten bağımsız faaliyet sürdürdüklerine inanmıyoruz. Tam tersi bir devlet politikası olarak düşünmekteyiz.
“MUNZUR ÜNİVERSİTESİ CEMAATLERİ KOLLAMAKTA”
Bilimin ve aydınlanmanın merkezi olması gereken Munzur Üniversite’si, bu gerici cemaat/tarikatların cirit attığı ve kadro kaptığı bir çiftlik haline gelmiş durumda ve üniversite uzantılı kentteki cemaatler aynı zamanda birbirini beslemekte ve kollamaktadır.
Küçük bir Alevi kenti olan Dersim’de cemaat ve tarikat yapılanması toplumsal gereksinim olmayıp, tamamen, tahakkümcü asimilasyon politikalarının araçları olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu yapılanmalar örgütlenme özgürlüğü kapsamında düşünülemez ve değerlendirilemez.
Bugün caddeleri, sokakları ırkçı sembollerle donatılan, inanç yerleri, dağı taşı bombalanan, doğası, maden ocaklarıyla talan edilen, ormanları yakılan, kutsal kabul ettikleri dağ keçileri için av ihalesi açılan Dersim coğrafyası sahipsiz değildir. Bütün toplumsal varlığımıza, dilimize, kültürümüze, inancımıza yönelik bu ve benzer saldırıları hiçbir vicdanlı Dersimli’nin kabul etmeyeceği gibi, bu ülkedeki emek ve demokrasi güçleri de asla kabul etmeyecektir.
Doğa katliamından sonra Bir başka kuşatma, tarikatlardan cemaatlerle, AKP’nin hükümet ve devlet gücüyle, Dersim’i öz gücünden, öz kimliğinden ve inancından koparmaya çalışıyorlar. Ahtımız aht, sözümüz söz olsun, tarikatlara da AKP’ye de bu kuşatmaya da dur diyeceğiz. Buradaki misyonerlerini bir an önce geri çeksinler, geri çekmezler ise bu halkın vereceği cevap sert olacaktır.
“DERSİM’E SEFER OLUR AMA ZAFER OLMAZ”
‘Dersime sefer olur ama zafer olmaz’ diyen Alişer Efendi’nin felsefesini ve Raa Haqi inancını esas alan insanlığın ortak değerlerinde yürüyen Dersimliler ve dostları geçmişte olduğu gibi bu gün de teslim olmayacaklardır. Yavuz’dan bu yana süren ve yeni türevleri olan hiçbir yezide hiçbir Dersimli’nin boyun eğip teslim olmayacağına inanıyoruz.
Kentteki ve üniversitedeki bu gerici yapılanmaların, kendi çıkarları için toplumu nasıl ateş çemberi içine attıklarını görmediğimizi ve bu duruma sessiz kalacağımız zannetmesinler.
Dersim’de devlet destekli cemaat ve tarikat örgütlenmeleri bir an önce durdurulsun!”
“RÊYA HAKK İNANCI YOK EDİLMEK İSTENMEKTE”
Açıklama sonrası söz alan isimlerden birisi de Demokratik Alevi Dernekleri Ankara Şube Başkanı Mustafa Karabudak oldu.
“Dersime karşı devletin iki politikası vardır; katliam ve asimilasyon” diyen Karabudak şöyle devam etti:
“Özellikle Osmanlılar döneminde Dersimliler İslam paydası altına alınmak iştendiler. Abdulhamit, bölgeye misyoner amaçlı imamları gönderdi. Cumhuriyetle beraber ulus devletin Türklük sözleşmesi devreye girdi. Muteber vatandaş, Türk, Hanifi, Sünni, Müslüman ve laik olacaktı. Bu niteliklere uymayanları imha ettiler.
Son dönemlerde Dersim’de devlet-tarikat-cemaat örgütlenmesi, toplumu tam kuşatma altına almaktadır. Dersim de yaşanan tam bir sel hareketidir. Kürt Rêya Hakk Alevî inancına ait ne varsa sürüp süpürmek, yok etmek istenmektedir. 80 darbesinden sonra cemaat örgütlenmesi en kolay şekilde Dersim’de mekan buldu. Dört binden fazla Dersimli çocuk devşirilerek kuran kurslarına gönderildi. Buralarda hafıza kaybı yaşatıldı. Dersimde kışla kültürü ve tam kuşatma çalışmaları elbette ki yeni değildir. Farklı zamanlarda, farklı aktörlerle kuşatma devam edildi. Dersim’e yönelik kuşatma hareketine karşı, pirlerin, taliplerin, ocak evlatlarının, solcuların, komünistlerin, yazarların, şairlerin, ozanların, insanlık adına söz söyleyenlerin, birbirlerine heval, kirva, musahip diye hitap edenlerin, yıllardır irademizi temsil eden seçilmişlerin hepsinin ama hepsinin rolü vardır. Dersim’de Kürt Rêya Hakk Alevî inancı ebedi olarak meftun edilmek isteniyor. Çünkü hakikat buradan görünür olacaktır. Cemaat, Şiilik, tarikat örgütlenmesi devletin dışında gelişmemiştir.”
“ALEVİ KÖYLERİNDEKİ CAMİLER YIKILSIN”
PSAKD Genel Başkanı Gani Kaplan da söz alan bir diğer isim oldu. “Konu Dersim olunca biz Aleviler için akan sular durur” diyen Kaplan, şunları dile getirdi:
“Biz Aleviler için iki tane önemli merkez var. Biri Hacıbektaş Türbesi diğeri de ocakların merkezi olan Dersimdir. Devlete buradan seslenmek istiyoruz; eğer Alevileri yanlarında görmek istiyorlarsa öncelikle cumhuriyet döneminden bu yana yapılan asimilasyonlarla ilgili özellikle Alevi köylerine yapılan camilerin bir an önce yıkılması gerekir. Yapılan asimilasyonlar nedeniyle Alevilerden özür dilemelidir. Alevi katliamlarının devletin gözetimi doğrultusunda yapıldığını kabul edip Alevilerden özür dilemelidir.
Dün Gülen, bugün Süleymancılar ya da Nurcular… Bugün İslam dini Türkiye’de özellikle tarikatların eline düşmüş durumdadır. Bu durumdan kurtulmadıkları sürece bu ülkede özgürlükten bahsedilemez.”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.