Alevi Haber Ajansi

Dersim’in büyük bilgesi Firik Dede unutulmadı: Hakk’a yürüyüşünün 16. yılı-VİDEO

PİRHA- Sözlü geleneğin son temsilcilerinden olan Dersim Ovacıklı Firik Dede, 16 yıl önce 106 yaşındayken Hakk’a yürüdü. 1980 askeri darbe günlerinde, Ovacık’ta işkence yapılıp diri diri yakılarak öldürülen Behzat Firik’in de babası olan Firik Dede, o günden beri, oğlunun acısıyla yas tuttu. Acısı da gözyaşları da hiç dinmeyen Firik Dede o günden sonra bir daha hiç konuşmadı.

Aslen Dersim Ovacıklı ve Derviş Cemal Ocağı’nın bir bireyi, asıl adı Seyfi Firik Dede olan Firik Bava yaşamı boyunca Alevi Kızılbaş geleneğine, Yol’una, ritüellere ve öğretisine göre yaşayan ve bu öğretiyi topluma da sözleriyle, şiirleriyle ileten bir bilge.

1909’da Qeredereşi’de doğdu. Küçük yaşta babasıyla birlikte Dersim’i diyar diyar dolaştı, sazıyla coştu, sözde ise ustalaştı. Kendi deyimiyle bu meşakkatli yolun ilk desturunu çok sevdiği babasından almıştı. O, Kırmanc cemaatleri içinde pişti ve ‘Ocak’ kültürünün deryalarından beslendi, o yaşta İnsan-ı Kamil sırrına erdi. Baba oğul bir gün olsun Qeredereşi’de durmadılar. Çünkü Dersim’in başında dolanan kara bulutları görmüşlerdi, yavaş yavaş Dersim’in birliği bozuluyordu. Öyle ki ikrar bile ikrarını tanımıyordu. Bu durumun farkında olan baba oğul Dersim’in başına dolanan büyük felakete karşı aşiretlerin birliği için dört bir yana fikir taşıdılar.

Baba oğlun özellikle Hozat ve Ovacık aşiretleri arasında saygınlıkları tartışılmazdı. Öyle ki toplumsal adaletin terazisinde onlar, toplumun ortak vicdanı olmuşlardı. En amansız aşiret kavgalarında onlar hep hakkaniyeti söylediler ve doğrudan yana oldular. İşte bu sebepledir ki baba oğul, bu toplum nezdinde tartışmasız olarak haklı bir saygınlık kazanmışlardı…

TÜM BASKILARA RAĞMEN GİZLİ GİZLİ CEM TUTARLAR

Firik Dede ve babası, 1925 yılındaki “Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Kanunu” ile sadece Alevi Dergâhlarının kapatıldığı, Alevi Kızılbaş “Ana”, “Baba”, “Dede” ve “Pir”lerinin üfürükçü, muskacılarla aynıymış gibi kabul edildiği, bu Yol önderlerinin gözaltına alındığı, mahkemelerde yargılandığı, cemlerin yasaklandığı dönemlerde de cem yürüttüler. Defalarca gözaltına alındılar. Ama asla kararlılıklarından, Yol’dan ödün vermediler!

1933 yılında Ovacık’ın Çexperi köyünde “Xızır Cemi” tutarlar. Ama cem yeri yine ihbar edilir. İkisi yakalanır Sırrı Yüzbaşı’ya teslim edilirler. Pirlerinin bu durumuna oldukça üzülen Kurno, İbrahim Sırrı Yüzbaşı’ya gider, sıkı bir pazarlığa oturur. Bu pazarlığın sonucunda 15 kilo bal, bir teneke yağ, bir kısır keçi ve 20 kilo peyniri yüzbaşıya vererek pirlerini geri alır, ama olaylar peşini bırakmaz. Sonunda Firik Dede her yerde aranır duruma düşer. 1937’de Hozat Zankirek muhtarı olan amcası Çıla’dan Firik Dede’yi teslim etmesi istenir. Çıla bu ihaneti kabul etmeyince eşi ve çocuklarıyla birlikte kurşuna dizilir. Çıla’nın başına gelenleri duyan Firik Dede Zankirek’e koşar, belki aileden birini bulurum diye, ama nafile, sadece Çıla’nın kaynını bulur. Amcasından geriye kimsenin kalmamasına çok üzülür, ağıtlar yakar, boş konakta dövünür durur ve sonra da bir köşeye yığılır kalır. Firik Dede bu haldeyken aynı gece “Palancı Qumas” (milis) Peyik karakoluna haber vererek Firik Dede’yi yakalatır.

OĞLUNU İŞKENCEDE DİRİ DİRİ YAKILIR

1980 askeri darbe günlerinde; Ovacık’ta askerler tarafından işkence yapılarak diri diri yakılarak öldürülen Behzat Firik’in de babası olan Firik Dede, o günden beri, oğlunun acısıyla yas tuttu. Acısı da gözyaşları da hiç dinmeyen Firik Dede o günden sonra bir daha hiç konuşmadı.

Oğlu Behzat Firik’in acısıyla yas tutan Firik Dede’nin son sözleri şunlar olmuştu:

“Başımıza geleni sorma oğul, bir karanlık dönemdi. Harami sofralarında yer kapma yarışına girdiğimiz gün zaten kaybetmiştik her şeyi. Cellada kılavuz olma halimizi evliyalarımız da kabul etmemişti. Kabul etmediği içindir ki bize “gidin ne haliniz varsa görün” demişlerdi… Bil ki oğul, bütün karanlıklar kötüdür, ömrüm boyunca şafağa secde etmem bu sebepledir. Çünkü, seherin vakti ilk ışığın habercisidir ve bil ki ışıkta leke yoktur. Bilir misin oğul, toprak evlerimizin kapısı neden hep güneşe açılır? Sence bu bir tesadüf müdür? Unutma ki Tunceli’nin bütün ulu ağaçları gövdelerinde bize yer açmıştı, dağlarımız ise mazlumun sığınma eviydi. Onların kerametinden bir gün olsun şüpheye düşmedim. Ama gel gör ki her sabah kapımızın eşiğini ısıtan o yüce varlığa önce biz sırtımızı döndük, sonra da Yol ve erkanı kaybettik. Unutma ki harami sofralarındaki kan lokmasını biz hazmettik, ama onlar asla hazmetmedi. Kendi gerçeğine hep sadık kaldılar kısacası. Tunceli’nin tılsımını biz bozduk oğul ve bedelini de ağır ödedik, şimdi anlıyor musun neden küstüğümü?”

Firik Dede son yarım asırda ne cem tuttu ne de taliplerini gezdi. Sanki dili lal olmuştu. Kolay değildi, onun yaşadıklarını yaşamak; çünkü 38, yaralarına yeni yaralar eklemişti ve bu son hesaplaşmaya da o, bir oğul ve bir de torun vermişti. Bundandır ki bir asırlık ömrünün son yıllarından Hakk’a yürüdüğü güne kadar kimse onun güldüğüne tanık olmamıştı.

İNSAN-I KAMİL BELGESELİ

Dersimli yönetmen Buket Aydın, Firik Dede’nin hayatı özelinde, bölgedeki yaşamı aktaran ‘İnsan-i Kamil’ belgeselini çekmişti. Firik Dede için “İnsan-ı Kamil” adında bir belgesele imza atan yönetmen Buket Aydın, Firik dedeyi anlatırken, “Bir kat yatak, bir kuzine, bir saz ve dört duvar” tanımını yapar. 10 Temmuz 2007 tarihinde Hakk’a uğurlanan Firik Dede, koskoca, görkemli, aynı zamanda hüznün, acının, direnişin hiç eksilmediği bir tarihin tanığı.

PİRHA/DERSİM

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak