HDP’nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, tutuklu yargılandığı davanın öğleden sonraki duruşmasında mahkeme heyeti Demirtaş’ın tutukluluk halinin devamına karar vererek bir sonraki duruşmayı 23-24-25 Ocak tarihlerine erteledi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuklu yargılandığı Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davasının duruşması Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü. Demirtaş ve avukatlarının “reddi hakim” talebiyle dün ara karar oluşturan mahkeme heyeti bu talebi ret ederek, duruşmanın görülmesine karar vermişti. Bugün yapılan savunmada da hem Demirtaş hem de avukatları “reddi hakim” talebinde ısrar etti.
Demirtaş’ın savunması ve avukatların savunması ardından iddia makamının görüşü alındı. Demirtaş’a yöneltilen suçların katalog suçlar kapsamında olması ve istenen cezanın alt ve üst sınırı gözetildiğinden tutukluluk halinin devamını isteyen iddia makamı Demirtaş’ın ve avukatların “reddi hakim” talebinin de ret edilmesini istedi.
Ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti Demirtaş ve avukatlarının “reddi hakim” taleplerini dünkü duruşma da karara bağladıklarını ancak hem Demirtaş’ın hem de müdafilerinin sözlü itirazda bulunduğunu belirterek, dosyayı incelemeye yetkili 20. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yapılmasına karar verdi.
AİHM KARARINI TANIMAYAN MAHKEMEDEN AİHM ATIFI
Demirtaş’ın tutukluluğuna karar veren mahkeme heyetinin gerekçesinde şu ifadeler yer aldı: “Tüm dosya kapsamı birlikte dikkate alındığında, sanık hakkında tutuklu bulunduğu suçlar yönünden kuvvetli suç şüphesi bulunduğu, ayrıca AİHM kararında yer alan ‘Mahkeme bu kapsamda Sözleşmenin 5’inci maddesinin 1. fıkrasındaki makul şüphe gerekli olaylara dayalı açıklamalar bakımından öngörülen şartlar değerlendirildiğinde, ceza soruşturması dosyasında, en azından başvuranın kovuşturulmasına yol açan suçların bir kısmının başvuran tarafından işlenmiş olabileceğine tarafsız bir gözlemciyi ikna edebilecek bilgilerin bulunduğu kanaatine varmaktadır’ diyerek bu durumu açıkça belirttiği ve AİHM kararının büyük daire kararı olmayıp, 2. Daire kararı olduğu, kararın tercümesinin ilk sayfasında ‘ iş bu kararın sözleşmenin 44/2 maddesinde de bu hususun düzenlenmiş olduğu verilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi iç tüzüğünün 39’uncu maddesi kapsamında geçici tedbir niteliğinde de bulunmadığı göz önüne alınarak, sanık Selahattin Demirtaş’ın tutukluluk halinin devamına karar olunur.”
BİLİRKİŞİ RAPORLARI İSTENDİ
Mahkeme tarafından oluşturulan diğer ara kararlar şöyle: “Birinci fezlekeye yönelik tape kayıtları Cihan Deniz, Ümit Aydın ve Abdullah Demirbaş ile ilgili yapılan aramalar sonucu elde edilen dijital verilere ilişkin doküman inceleme ve tespit tutanakları, İkinci fezlekeye ilişkin 13 Ocak 2011, 14 Temmuz 2012, 24 Mart 2011, 30 Ekim 2012 ve 12 Kasım 2011 tarihli olaylara ilişkin görüntü inceleme ve tespit tutanakları ve bilirkişi raporları, 3’üncü fezlekeye ilişkin değerlendirme, tespit tutanakları, olay tutanağı ve konuşmalara ilişkin çözüm tutanakları ile bilirkişi raporları, 5 ile 30’uncu fezlekeye dair görüntü inceleme ve tespit tutanakları, olay tutanakları, görüntü çözüm tutanakları ve bilirkişi raporları, 31’inci fezlekeye dair HDP Genel merkezi twitter açıkalamaları, bilirkişi raporları ve Türkiye genelinde meydana gelen olayları gösteren polis fezlekeleri.”
KARŞI OY KULLANDI
Öte yandan Demirtaş’ın tutukluğuna ilişkin mahkeme heyeti üyesi Cengiz Aydıner karşı oy kullandı. Aydıner’in karşı oy kullanmasına dair yazdığı gerekçe şöyle: “ Anayasa 90’ıncı maddesinin 5’inci fıkrasının 2’inci cümlesindeki temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmaların kanunlarımız karşısında olan üstünlüğünün ve önceliğinin doğal sonucu olarak temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmaları uygulayana mahkemelerin kararlarının da üstünlüğünün ve önceliğinin bulunması, AİHM’in 20 Kasım 2018 tarih ve 143/17 karar nolu kararının sözleşmenin 46’ıncı maddesi hakkında başlıklı bölümünde 279,280, 281 ve 282’inci paragraflarında gerekçeler açıklanarak ve istikrarlı içtihatlarına uygun olarak 283’üncü paragrafında mahkeme başvuranın tutukluluk halinin devamını haklı gösteren yeni unsurlar veya deliller sunulmadığı sürece mümkün olan en kısa sürece başvuranın tutukluluğunun sona erdirme görevinin davalı devlete ait olduğu kanısına varmaktadır, denilmek sureti ile tespit edilen ihlallerden ayrı olarak devlete derhal tutukluluğa son verilmesi yükümlülüğünün yüklenmesi nedenleri ile sanığın dosyanın geldiği aşama itibari ile yurt dışına çıkmamak adli kontrolü uygulanmak suretiyle salıverilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan, çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir.”
Bir sonraki duruşma 23,24 ve 25 Ocak 2019 tarihine ertelendi.
Yoruma kapalı.